3 Kasım 2009 Salı

Mavigün'e


Bu güzel program için BBO Ailesi Adına Çok çok Teşekkürler...

MAVİLİGÜNLER


Dostlar,
Gökyüzünün rengi ne olursa olsun,
BBO Adasında, BBO FM 95.5 te
Gökyüzü hep MAVİ olsun...

mavi sevgi
mavi huzur
mavi mutluluktur...
mavi düşler yeşertir umutları
mavi derinlikler yüceltir
mavi gökyüzü kanatlandırır insanı
mavi hayattır ve hayat masmavidir...

1 Kasım 2009 Pazar

Eski Mahalle 20. bölüm **SON**

Ebru, karşısında duran bu adama kendini bırakmayı istiyor, fakat onun hırpanamasını hiç istemiyordu. Hâlâ bir bebek masumluğunda karşısında duran, koca bir adam vardı... Sanki uzay boşluğundan dünyaya bırakılmış gibiydi.

-"Bak, sen bu gece bana kendinle ilgili herşeyi anlattın, tamam. O zaman sıra bende şimdi sen beni dinle. Evet, o gün ben de senden etkilendiğimi inkar edemem ama ben, senin aksine bunun aşk olduğuna inanmıyorum. Ben hayatta aşka inanmayı çoktan bıraktım. Sen hayallerine sadık kalırken, ben yaşamak için önce onları tükettim. Benim hayallerim yok anlayacağın. Bu şehirde ayakta kalmak ve yaşamak için tüm hayallerimi yaktım ben... Bu saatten sonra sana ne verebilirim, bilmiyorum ki... Sen etrafına bir duvar örerek kendi dünyanda beklemişsin. Benim hayatım ise kevgir gibi...Birçok ilişkim oldu. Kimseye ihanet etmedim ama kimseye sadıkta kalmadım. Yani dostum, anlayacağın hayatlarımız tersten okunuyor gibi. Benim yüreğimde sana verecek temiz, saf bir yer yok. Ben aşık olamam... Sen kendini tanıyorsun, bak ben kendimi tanımıyorum bile, dün bana sorsalardı hiç tanımadığım bir adamı evime sokmam derdim, ama bak, gördüğün gibi sokabiliyormuşum... Diyorsun ki "sana dokunmak istiyorum" yani benimle sevişmek istiyorsun. Sen sevişmelere anlam yüklüyorsun, ben ilk aşkımla sevişirken, sevişmelerin en büyük yalanlardan biri olduğunu anladım. Seninle sevişmek isterim, ama bunun benim için bir anlamı yok. Bunu bu gün istiyorum diye yarın da isteyecek değilim. Ben sana şunu söylemek istiyorum, ben seni kırabilirim, benimle hayat kolay olmayacaktır. Yani ben , kız kulesinin karşında oturarak kurduğun, hayallerindeki prenseslere benzemiyorum. Benim kahramanım olmaya kalkma. Ben gerçekte bunların olmadığını bilenlerdenim...


Ekrem oturduğu koltuktan kalkarak Ebru'nun yanına geçti;

-"Ne güzel, demek ki bana bir bilinmezlik sunuyorsun. Hayatta ne olacağını kim biliyor ki, hele benim terübesizliğimi düşüncek olursak. Benim hiç bir şey bilmediğim şu anda tek gerçek..."

Ebru, onun şaşkın ne yapacağını bilmeyen haline gülümsedi. Evet biraz evvel ne söylerse söylesin bu adama duyduklarının, ne bu güne kadar ne de bundan sonra hiç bir erkekle aynı olmayacağını hissediyordu. Genç adamın elinden tutarak kendi odasına doğru götürdü...

Ebru'nun evinin önünde, arabanın içinde bekleyen Cem, ışıkların sönmesiyle artık Ekrem'in evden çıkmayacağını anlamıştı. Arabasını çalıştırarak evine doğru hareket etti. Evine girer girmez soyunmadan kendini yatağa attı. Aklı karma karışıktı, ne olmuştu da bu ikisi tanışmıştı. On gündür kendinde değildi. Bu gece gördüklerinden sonra ise hiçbir şeyin önemi kalmamıştı.Ekrem veya Ebru ile konuşmasına gerek yoktu. Kendi gerçeğini kabul edip, hayatına devam edecekti...


**10 gün sonra**

Sekreteri Cem'in odasına girerek;

-"Cem bey, Arkadaşınızın tahlil sonuçları geldi efendim."
-"Hayırdır Zühal, ne tahlili."
-"Ekrem beyin tahlilleri efendim, Bilal bey yollamış...
-"Tamam o zaman, Bilal'i arada ben kendisiyle görüşeyim...

Bu arada zarfı açınca içinden küçük bir zarf daha çıktı. Cem, bunun Bilal beyin bir notu olduğunu anlamıştı. Zarfı açarak notu okumaya başladı;


Dostum Cem
Tahlil sonuçlarını sana gönderiyorum, gecikmeden arkadaşını tedaviye ikna etmelisin durumu oldukça ciddi... gerisini okuyamadı...

**6 ay sonra**

Taze kazılmış bir mezarın başında iki genç birbirlerine yaslanmış olarak duruyorlardı. Erkek genç kadına şevkatle sarılmış, yüzünü genç kadının saçlarına gömmüştü, her ikisini de zor bela ayakta tutan şey, aşk ve acının şiddetiydi.

Kısa, sade bir tören olmuştu. Herkes gitmişti. Mezarın başından ayrılmak istemeyen genç kadına sarılan genç adam, ayakta güçlükle duran kadının kulağına eğilerek;
-"Haydi Ebru, Gidelim artık."
Kadın yaşlı gözlerle, en az kendisi kadar darmadağın olan adama sevgi dolu gözlerle baktı, biliyordu ki bu adam bundan sonraki hayatında hep olacaktı.

-"Gidelim Cem, gidelim...

SON
27.12.2003
Mavigun

31 Ekim 2009 Cumartesi

Bardaktan Boşanırcasına



Çocuklar gibi koşmak boydan boya
Ufukları görünmeyen düzlüğü
Soluk soluğa şimdi
Üstümüze söken şafak

Biz böyle ayakta öleceğiz besbelli
Deniz gibi durmadan bir kıyaya çarparak
Her zaman bir yeşili, bir moru andırarak
Biz böyle yaşayacağız
Sevişerek savaşarak
Umarak inanarak

Bardaktan boşanırcasına
Bir yağmurdur bizim için yaşamak

Işığın Yansıması

http://www.youtube.com/watch?v=6qnmS8ApHK8

Bir Yaz Günlüğü


Papatyadır elinde
Yazla yeşeren sıradağlar
Bir şarkıdır dilinde
Günden güne seni soran sonbahar
Bir umuttur görüp güldüğün
Bir tutkudur sokaklar
Hergün seni çağırır der ki
Sokaklardan geçemezsen hayal olur uzaklar
Ben senin şarkınım der
Bazen biraz tutkulu, bazen acılı biraz

İçinde sarı güller bulunsun
Ben bir yolum, sende benim yolcumsun
Sakın geçme benden inanmayarak
Sen benim savaşçımsın, gözüpek çocuğumsun
Sen güzelsin, en güzel
Denizlerden daha güzel
En güzel çiçeklerden ve seslerden
En güzel denizlerden...

Söz: Afşar Timuçin


Eski Mahalle 19. Bölüm

Ebru;
-"Hiç sevgilin, bir kız arkadaşın olmadı mı?"
Ekrem Ebru'ya baktı;
-"Zaten burda olmamın nedeni de bu."
-"Nasıl yani?"
-Benim tek bir arkadaşım oldu, İstanbul'a kayıt yaptırmak için geldiğimde tesadüfen tanıştım kendisiyle. O da bahsetiğim, doktor olan arkadaşımdır."
-"Yani senin hiç bir kız arkadaşın olmadı mı?"
Ekrem gömleğinin yakasından bir düğme açtı .
-"Bu sana saçma gelebilir, bu benim kimsenin bilmediği bir sırrım desem..."
Ebru'nun gözleri şaşkınlıkla irileşmişti, Ekrem devamla;
-" Çocukluktan ergenliğe geçiş dönemimde, hayatıma hiç bir arkadaşı kabul edemediğim yıllarda, Aşık olmadan hiç bir kadınla arkadaş olmayacağıma, hiç bir kadınla ilişki kurmayacağıma yemin etmiştim...
Seni görünceye kadar bu krizlerin neden beni esir aldığını anlamamıştım. Yaşım otuzbeşe yaklaşmış fakat hala bir kadının elini tutamamıştım. Bunun yarattğı stres, krizi tetikliyor ve ben kendimi çocukluğumda en mutlu, en huzurlu olduğum yerde bulmaktaydım...
Aşk olmadan bir birliktelik... İstemiyorum."
Ebru'nun tepkisini ölçmek ister gibi gözlerini onun gözlerinden ayırmadan;
-"Ben, bugüne kadar hiç bir kadınla yatmadım."

Ebru, böyle bir durumda ne söylenir hiç bilmiyordu. İlk defa böyle bir durumla karşılaşıyordu.
Ekrem ise bu sessiziliği devam etmek olarak algılayarak konuşmasını sürdürdü;

-"Sorun" dedi "Bir kadınla yatıp yatmamak değildi, aşık olmadan bir cinselliğe girmek istemiyor yeminime satık kalmak istiyordum." Gülümsedi; -"Biz erkekler arasında en zoruda budur aslında, çünkü kadın için iffet sayılan bu durum bizim için bir başarısızlıktır. Bu yüzden çok nadir de olsa, anlatacak bir şeyler olması için kızlarla çıktığımda bir yerlere giderdim, fakat hiç birine aşık olmamıştım."

Ebru;
-"Neden Aşka bu kadar inanmıştın ki?"

-"Bilmiyorum, o çocuk günlerimdeki kurduğum hayaller gibi beni heyecanlandıracak bir şey arıyordum belki de. İnan aslında ne aradığımı ben de bilmiyordum. Tek bildiğim aşkı bulamadığımdı. Ta ki geçen gün o bankta seni gördüğüm ana kadar... Seni görür görmez anlamıştım...O sendin...O aşk yaşanacaksa o seninle yaşanacaktı... Sen o gün koşarcasına yanımdan uzaklaşırken, ben çok gerilere çocukluğuma doğru gitmiş o heyecanı bulmuştum. Sen benden uzaklaştıkça ben sana yaklaşıyordum. Eve döndüğümde artık seninle tanışmam ve sana herşeyi anlatmam gerektiğini biliyordum. İşte şu anda hayatında herşeyi senle yapmak isteyen bir adam duruyor. Şimdi herşeye sen karar vereceksin... Duygularımda yanılmadığımı biliyorum ve sana dokunmak istediğimi de... Senin hayatında olmak istiyorum... Odaya ağır bir sessizlik çökmüştü. İki gencin soluklarından başka bir şey duyulmuyordu... Uzun süre konuşan genç adam tükenmişti sanki. Tüm geçmişini sığdırdığı, geleceğini teslim ettiği bir gecede genç kadının ağzından çıkacak sözlerin esiri olmayı çoktan kabul etmiş celladını bekleyen biri gibi bekliyordu...

bitmedi
Mavigün

30 Ekim 2009 Cuma

Yaşamak İstemem


Sana öğretilen her şey
Bana önerilen her şey
Bana dayatılan yaşantı
İşe yaramaz bir çöplük

Yarattığınız sistemler
Kullandığımız yöntemler
aranızda

Belki de terslik bende
Yapamadım bu düzende
Kaçacak delik arar oldum
Sürüngenler şehrinde

Eğitilmiş köpekler
Doymak bilmez maymunlar
Yaşamak istemem artık aranızda

Benden bir ruhsuz yaratmayı
Nasıl başardınız
Benden bir hissiz yaratmayı
Nasıl başardınız
Benden bir uyumsuz yaratmayı
Nasıl başardınız
Benden sizden biri yaratmayı
Nasıl başardınız

Yaşamak istemem artık aranızda

Yavuz Çetin
1970-2001

http://tr.wikipedia.org/wiki/Yavuz_%C3%87etin


http://www.youtube.com/watch?v=gHJVrduZnfk

Kimse Bilemez


Su gibi akıp gider hayat
İnsanlar değişir yüzler değişir
Kimi zaman beni korkutuyor içimdeki dünya
Kimse bilemez, hmmm

Kimse bilemez nasıl hissettiğimi
Kimse bilemez neler düşlediğimi
Yalnızca sen duyarsın sesimi
Çok uzaklarda

Yaşadığım herşey benim için bile bir sır
Kimse bilemez
Kim gerçek, kimi hayal, kim oyun oynuyor
Kimse bilemez, hmmm

Kimse bilemez nasıl hissettiğimi
Kimse bilemez neler düşlediğimi
Yalnızca sen duyarsın sesimi
Çok uzaklarda

Güzel olan herşey neden çabuk biter
Kimse bilemez, hmmm
Güzel olan herşey neden çabuk biter
Kimse bilemez, kimse bilemez

Kimse bilemez nasıl hissettiğimi
Kimse bilemez neler düşlediğimi
Kimse bilemez...

Yavuz Çetin

Eski Mahalle 18. Bölüm

-"Bu mahalleden uzaklaşmak, hayallerimden uzaklaşmak gibiydi...
Fındıkzade semtinde bir apartman katında yaşamaya başladıktan sonra anlayacaktım aslında mahalleyi benim için terketmediğini... Ben bu durumu bir türlü kabullenememiştim. Okulu ihmal etmeye, Üskadar'a geçip saatlerce sahilde dolaşmaya başlamıştım. Gene böyle okuldan kaçtığım bir gün sahilde dolaşırken, babamı bir kadınla sarmaş dolaş bir halde restorandan çıkarken görmüştüm. Oradan kaçmak için hareket ettiğimde, kazara çöp kovasına çarpınca gürülteye dönem bekabam benimle karşılaşınca ne yapacağını şaşırmıştı.. Aynı şaşkınlık bende de vardı. Bende yakalanmıştım sonuçta... O gece anneme durumu anlattığımda onun da bu durumu bildiğini anlamıştım. İkisine de hiç inancım kalmamıştı. Babam bana karşı gittikçe sertleşmişti, her kaçıştan sonra beni bu mahallede bulur ve her defasında eve getirerek beni bir daha orada görmek istemediğini söylerdi.
Hiçbir zaman o mahallede benim en mutlu günlerimi yaşadığımı anlayamadı. Son kez evden kaçtığımda, dönmeye hiç niyetim yoktu. Babam bunu anlamış olmalıydı ki beni geri dönmeye ikna etmek için annemi de yanına alarak, beni aramak üzere yola çıkmışlardı..."
Ekrem susmuştu. Derin bir nefes alarak;
-"O gece kaza yaptılar ve ikisini de kaybettim... Ben bunları ertesi gün polis ve amcam birlikte beni sahilde bulduklarında öğrendim ve 14 yaşında başka bir hayat için amcamla birlikte Edirne'de onların yanında yaşamaya başladım..."

Ekrem sustu. Ebru'nun gözlerinin içine bakarak;
-"Kusuruma bakmayın On gündür sürekli sizinle nasıl konuşabileceğimi düşündüm.
Bir erkek arkadaşınızın veya eşinizin olup olmadığını anlamak için günlerce takip ettim sizi. En sonunda yalnız olduğunuza kanaat getirerek karşınıza çıktım."
Ekrem Ebru'nun gözlerine bakarak;

-"Yok değil mi? Yani bir şey... Bir sevgiliniz."
Ebru; -"Yok" dedi. "Vardı ama ayrıldık."

Ekrem, anladım gibilerden başını salladı.
Ebru; -"Peki sonra ne yaptınız? Yani Edirne'de."
Ekrem; -"Ben" dedi "Edirne'ye gittikten sonra kendimi suçladım. Uzunca bir süre olanları kabul edemedim, bu yüzden de zaten içine kapanık, arkadaşı az olan bir çocukken bu olay beni daha da insanlardan, özellikle de kendi akranlarımdan uzaklaştırdı. Artık tek bir hedefim vardı, o da İstanbul'a dönmek. Amcam ve yengem iyi insanlardı.Beni okutmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. İstanbul'a Eski mahalleme tekrar kavuşma adına derslerime dört elle sarılmış, İTÜ yü kazanarak aşık olduğum kente kavuşmuştum.
Sonra herşey olması gerektiği gibi oldu. Okul bitti, iyi bir işe girdim...

devamı var
Mavigün

28 Ekim 2009 Çarşamba

Eski Mahalle 17. Bölüm

-"Adım Ekrem," diye başladı. -"Bir dergide editörlük yapıyorum. Ben bu mahallede sizin evin biraz yukarınızdaki eski bir bina olan, iki katlı evde dünyaya gelmişim.
Doğduğum bu semti çok seviyordum. Her gün sahile iner denizi seyrederdim. Bazen vapura atlar karşıya geçer, oradan bizim bu sahilleri seyrederdim. En çokta kız kulesinin karşısına geçer, oturur hayallere dalardım. Asında öyle arkadaşı fazla olan bir çocuk da değildim. Takım oyunlarından ziyade, kendi başıma bir yerler keşfetmeyi, onları kendi hayallerimde yaşatmayı severdim. Hele kız kulesiyle ilgili tüm hikayeleri öğrenmiştim, ama en çok da iki sevgilinin kavuşamadığı hikayeden etkilenmiş, tüm düşlerimde kız kulesinde sevgilisine kavuşmayı başarmış kahraman olmaktaydım. Artık herkes benim bu halime gittikçe alışmaya, hatta bazen yanlarına çağırıp benim hikayelerimi dinlemeye bile başlamışlardı. Adımın "hayalci çocuğa" çıkması, asker olan babamı rahatsız etmiş, annemle geceleri uzun süren tartışmalar başlamıştı. Bir gün babamın anneme;

-"Buradan taşınıyoruz hanım." dediğini duyduğumda annemin benim için çok üzüldüğünü bana bakışından anlamış ve anneme koşarak sarılmış;

-" Annecim ne olur gitmeyelim buradan." diye sarılarak tüm geceyi ağlayarak geçirmiştim. Annemle birbirimize sarılıp ağlamamamız bile babamı yumuşatmamış, ertesi gün kapıya gelen bir kamyon eşyalarımızı yüklemeye başlamıştı."

Ebru, bu çocukluk hikayesini dinlerken o kadar etkilenmişti ki, teselli etmek için ona sarılma isteğine zorlukla engel oldu. Kendisini bu kadar ona çeken neydi bilmiyordu, ama artık engel olamadığının da farkındaydı...

Ekrem, elindeki konyağı bir dikişte bitirdi. Boğazı yanınca hafifçe öksürerek devam etti;


devamı var
Mavigün

27 Ekim 2009 Salı

Eski Mahalle 16. Bölüm

Ebru karşısında oturan erkeğin ellerinin titrediğini fark etmiş, hala cesaretini toplayamadığını anlamıştı. Onu rahatlatma adına bir şey yapamazdı ki, sadece bekleye bilirdi.

Ekrem boğazında konuşmasını engel olan bir taş varmışcasına bir kaç defa öksürerek gırtlağını temizledi;

-"Ben, uzun süredir kendimi iyi hissetmiyordum. Ansızın bir kriz geliyor, soluksuz kalıyordum. Nefes almak ihtiyacıyla kendimi dışarıya atarak yürümeye başlıyordum. Nereye varacağı belli olmayan bu yürüyüşler sonunda kendimi hep beni o gün gördüğünüz bankın üzerinde oturup soluklanırken buluyordum. İlk önceleri önemsemedim, ama her seferinde aynı yerde bu krizlerin bitmesi, beni ister istemez meraklandırdı. Kendime neden niçin diye sorular sormaya başlamıştım."

-"Peki çözebildiniz mi niye buraya geldiğinizi."

Aslında Ekrem'in bir açıklama yapması hoşuna gitse de, konun kendisinle ilgili kısma bir an önce gelmesi için de sabırsızlanıyordu. Ekrem, Ebru'nun sorusunu duymazdan gelerek anlatmasını sürdürdü;

-"Sizin bana rastladığınız da böyle bir gündü."
-"Yani sizi gördüğümde kriz halinde miydiniz?
-"Evet."
-"Bir doktora gitmediniz mi?"
-"Gittim, hatta bayıldığım bir gün hastaneye götürmüşlerdi. orada bir çok tahlil yapıldı, gerçi sonradan bir daha böyle bir bayılma olmadığı için tahlil sonuçlarını almaya gitmedim."
-"Keşke ihmal etmeseydiniz."
-"Aslında ben krizlerin nedeninden çok, hep aynı yere gelmemin nedenini bulmak istiyordum. Bu yüzden bir Psikiyatrla bile görüştüm."

Ekrem tekrar yutkundu, bu söyleyeceklerinin etkisini kestiremiyordu;

-"Ben, sizinle karşılaştığım o günden sonra, hiç bir şekilde rahatsızlanmadım."
-"Beni gördüğünüzden beri mi, bunun benimle ne ilgisi olabilir ki?"
-"Eğer benim sözümü kesmeden dinlerseniz, size tüm düşüncelerimi anlatabilirim, inanın aklımın içindekilerini toparlamak uzun zamanımı aldı."

Bu arada caddenin karşısında, genç bir adam camdan sızan ışığa bakıyor, ilerleyen bu saatte Ekrem'in hâlâ evden çıkmamasına bir anlam veremiyordu. Birbirlerini nereden tanıyor olabilirlerdi ki...

Ebru, uzun bir gece olacağını anlamıştı. Birer kadeh konyak doldurarak yerine oturdu, her ne duyacaksa, kahvenin kendilerini kesmeyeceğini anlamıştı. Ekrem sakin bir sesle anlatmaya başlamıştı;

devamı var
Mavigün

Mavigün'e


Bu güzel program için Tüm BBO Ailesi adına teşekkürler...
Yüreğinize sağlık...

MAVİLİGÜNLER


Dostlar,
Gökyüzünün rengi ne olursa olsun,
BBO Adasında, BBO FM 95.5 te
Gökyüzü hep MAVİ olsun...

mavi sevgi
mavi huzur
mavi mutluluktur...
mavi düşler yeşertir umutları
mavi derinlikler yüceltir
mavi gökyüzü kanatlandırır insanı
mavi hayattır ve hayat masmavidir...

26 Ekim 2009 Pazartesi

Ele Güne Karşı


Arayıp sormasan da, unuttum seni sanma
Dünya bir yana, sen bir yana
Aşık ettin beni kendine, sonrada terkettin gizlice
Aradım seni her yerde, hiç kimseye soramadım
Bekledim dön diye, dönmedin bile bile
Bile bile sevdiğimi korkundan gelmedin
Arayıp sormasanda, unuttum seni sanma sakın
Dünya bir yana, sen bir yana

Haberin gelir bana, duyarım nasıl olsa
Bilirim kimlerlesin, ne yaptın neler ettin
Aklım fikrim hep sende, sevsen de sevmesen de
Seni hiç aldatmadım, aldatmayı hiç sevmem

Ele güne karşı yapayalnız, böyle de olmaz ki
Nasıl da gittin insafsız, böyle bırakılmaz ki
Unuturum sanmıştım güzelim, gözüm yollarda kaldı

Mazhar-Fuat-Özkan

Eski Mahalle 15. Bölüm

Cem tüm bu olanları az ilerden izliyordu.
Ebru'nun evinden çıktığı o günden beri şehir dışındaydı. Bu gün dönmüş, Ebru'ya her şeyi anlatmaya karar vermişti. Onun arkadaşlığına ihtiyacı
vardı. Fakat hastanenin önüne geldiğinde, bunun hiçte kolay olmadığını anlamıştı. Saatlerce arabanın içinde oturarak Ebru'nun çıkmasını beklemişti. Onun otaparka doğru gittiğini görünce, arkasından gitmeğe karar vermişti ki birisiyle konuştuğunu görünce duraksadı. Konuşan kişiyi görmek için biraz daha yaklaştığında şaşkınlıkla donup kaldı. Günlerdir aradığı Ekrem ile eski sevgilisi konuşuyorlardı. Acaba diye düşündü, Ekrem onu aramış, sekreterinden Ebru'nun adresinine mi ulaşmıştı? Birlikte arabaya bindiklerini görünce onları takip etmek arzusuna yenildi. Şu an düşündüğü tek şey, birbirlerini nerden tanıdıklarını öğrenmekti...
Ebrunun oturduğu evin önünde takip sona erdi. Ebru arabasını evinin önünde park ettikten sonra, Ekrem'le birlikte eve çıkışlarını seyretti. Cem arabasını Ebru'nun penceresini görecek bir yere park etti ışıkları söndürdü. Bakalım bu gece nasıl bitecekti...


Çantasından anahtarını çıkarırken internet sitelerinde fantazilerini yazan o kadınlara benzetti kendisini, vazgeçebilirdi, dönüp yapamıyacağını söyleyebilirdi...
Beyninden bunlar geçerken, kendisini Ekrem'i içeri davet ederken buldu;
-"Buyrun"
Kapıyı kapattı, bir italyan atasözü aklına geldi, "olacak olacaktır" (Che sarà, sarà)
Kapı kapandıktan sonra,Ekrem çekingen bir şekilde öylece duruyordu. Sanki bütün cesareti uçup gitmiş gibiydi. Ebru ona doğru bakınca, onunda kendisinden farklı olmadığını anlayınca rahatladı...

-"Lütfen şöyle geçin, kusura bakmayın etraf biraz dağınık, malum misafir beklemiyordum."

Ekrem odaya şöyle bir baktıktan sonra köşedeki koltuğa adeta kendini bıraktı.

-"Kahve içermisiniz?"
-"Zahmet olmazsa..."
-"Yok canım, hemen getiriyorum."
Ebru kahveleri getirdikten sonra Ekrem'in karşısına geçerek;
-"Evet" dedi "Şimdi sizi dinliyorum..."


bitmez
mavigün

24 Ekim 2009 Cumartesi

Eski Mahalle 14. Bölüm

*******1 hafta sonra*********

Ebru hastaneden çıkıp arabasının bulunduğu otoparka doğru yürürken arkasından bir ses duyup baktı. Kimseyi göremeyince yürümeye devam etti. Arabasının yanında kendisini bekleyen şahsı görünce korkması gerekirken sevinmesine kendisi bile şaştı.

-"Merhaba, beni hatırladınız mı?"
-"Merhaba, evet hatırladım, siz banktaki..."
-"Sizi korkutumsa özür dilerim."

Aslında Ebru korkmadım demek istiyordu, ama sesinin anlatamayacağı bir sevinci ele vermesinden endişelenerek susmayı tercih etti.
Genç adam bu suskunluğu yanlış anlamış olmalıydı ki;

-"Lütfen benden korkmayın, sadece 2 saatinizi istiyorum. Sizden beni dinlemenizi rica ediyorum sonra isterseniz bir daha hiç karşınıza çıkmam."

Ebru karşısında duran adama baktı. O günden sonra onu hiç görmesede kaç günü ve gecesi onu düşenerek geçmişti, merak içindeydi, kendisinle ne konuşmak isteye bilirdi ki.
Genç adam tekrar;

-"Lütfen hanımefendi, niyetim sadece konuşmak."
-"Benimle ne konuşmak isteyebilirsiniz ki? Sizi tanımıyorum bile."
Genç adam;"Evet" dedi "Haklısınız, gerçekten beni dinlemeniz için hiç bir neden olmadığını biliyorum ama size bu benim için çok önemli desem..."

Ebru onun yüzüne baktığında, onun samimi olduğuna inanmaya kendini hazır hissetiğini fark etti. Biraz duraksadı, sonra;

-"Karşıda bir cafe var, orada konuşabiliriz sanırım."
Genç adamın yüzündeki sevinç yerini mahcubiyete bırakarak;
-"Olmaz" dedi "Yani size söyleyeceklerimi kalabalık bir yerde söyleyemem, sizinle yalnız olacağımız bir yere gidemezmiyiz?"

-"Nasıl! Sadece ikimiz mi olacağız yani?"
Ebru sinirlenmeye başlamıştı, bu adam kendisine karşı ilgisini anlayıp, ona karşı zaafından mı yararlanmak istiyordu.
-"Bu kadar da olmaz, bu saçmalık." deyip yürümek isterken genç adam kolundan tutarak;

-"Sandığınız gibi değil, bakın kendinizi güvende hissedeceğiniz bir yer olabilir. Benim eve gidelim diyecem, aklınızdan gene benim hakkımda yanlış düşünceler geçececek size gidelim olmaz mı?"
Ebru;
-"Ne yani, sizi evime mi almamı istiyorsunuz? Yok artık, bu konu hakkında bir şey duymak istemiyorum."

Genç adam bu sefer onu durdurmak için bir hamlede bulunmadan;
-"Sizi anlıyorum, beni tanımıyorsunuz. Burası İstanbul her an herşey olabilir ama bir kere olsun mantığınızın dediğinizi yapmasanız."

Ebru şaşırmış ve yüreğine bir korku düşmüştü. Karşısındaki adamı tanıma arsusu o kadar baskın geliyordu ki, ilk gençliğimde amma pervasızdım diye düşündü. O zamanlar bir çok deneyimleri olmuştu buna benzeyen. "Ama" dedi kendine kendine, "o o zamanlar çok gençtim ve tüm cesaretimi gençliğimden alıyordum..."
Bu adamı dinlemezse ömür boyu pişman olabileceğini biliyordu. Olacaklar umrunda değildi ve bu gece kaderine razı olcaktı...

-"Tamam bize gidelim" dedi ve arabasına binerek onun da binmesini bekledi.
Arabanın otoparktan çıkışını izleyen bir çift göz vardı ve bunu ikisi de farketmemişti...

bitmedi

Mavigün