Can Yücel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Can Yücel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Aralık 2011 Pazar

Demin


Kasvet, elinde bir paslı makas,
İstanbul'un asma köprülerini kesti.
Sevdamızın ipinde cirit oynayan cambaz
Şimdi bir kör satırdır içimizde.
Ha düşer,
Ha düşer,
Ha düşer...
Başımızın üstünde demin gülüp duran gökyüzü
Yedekte bir salapurya şimdi

Can Yücel

23 Kasım 2011 Çarşamba

Yaprak Dökümü


Sararıp dökülmeden önce kızaran yapraklar ki onlar
Şan verdiler ortalığa bütün bir sonbahar

Mevsim dönüp de yeniden yeşermeye başlayınca rüzgâr
Çıplağında o atın yine onlar koşacaklar
O çocuklar
O yapraklar
O şarabî eşkiyalar

Onlar da olmasalar benim gayrı kimim var?

Can Yücel

22 Eylül 2010 Çarşamba

Büyük Can dedi Ki


Kovalamayın beni yatağa
Hiç uykum yok
Daha lafınıza karışacağım
Ortalığı dağıtacağım
Televizyonu kapatacağım
Ayçiçeği resmi yapacağım daha
Başparmağıma şiir okuyacağım
Islık çalacağım
Daha çok işim var
Gecenizi karartacağım
Kütahya vazonuzu kıracağım
Vakitsiz yatırmayın beni
Daha çok erken

CAN YÜCEL

25 Ocak 2010 Pazartesi

Yeşil Şiir


Baktıkça çoğalır yıldızlar gecede
Parmaklarınla sayılmaz;
Kimi duyulur, kimi duyulmaz,
Dinledikçe çoğalır gecede,
Sesler gelir,
Ya hızlıdan, ya yavaştan.

Her şey kendi dilince konuşur;
Karanlık örtse de üstünü
Gecede devam eder renk renk
Ağacın dalında, rüzgarda;
Her şey kendi rengince konuşur.

Gözlerini kapatır beklerdi;
Yaprağa benzer ellerini, avuçlarını uzatır,
Beklerdi işitinceye dek
Ağacın dalında, rüzgarda;
Yeşili duydu mu uyurdu
Rüyasında...

Can Yücel

23 Eylül 2009 Çarşamba

Pul Pul


Sağ gözü ağladı önce, durduğu yerde,
Ne acıdığından, ne de kederinden;
Zati ilk düşen damlada
Ne insanlar, ne kendisi vardı…

Koştular çırılçıplak,
Mağara duvarlarına çizilmiş ceylan gözleri,
Koştular, koştular sahile;
İlk düşen damlada deniz vardı...

Şaşırdılar, utandılar da birbirlerinden
Daldılar, daldılar derine
Nefesleri, nefesleri kesilinceye dek;
Işıklı bitkiler içinde
Işıklı balıklar gördüler,
Şaşırdılar, şaşırdılar da...
Zati ilk düşen damlada güneş vardı...

Can Yücel

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Yeşilmişik


Bir çift yaprakmış dalında yumuşacık
Tutmuşum tutmuşum ellerinden senin
Düşmüşüz yavaşça bir sakin derenin
İçindeymişik yeşilmişik sazmışık

Balıklar gibiymiş sessiz ve karanlık
Yüzermiş saçların yüzermiş nefesin
Susarmışız öyle bir sakin derenin
İçindeymişik yeşilmişik sazmışık

Can Yücel

http://www.youtube.com/watch?v=kwfqHtxfanE

18 Mart 2009 Çarşamba

Farkında Olmalı İnsan...


Farkında Olmalı İnsan...
Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı.
Farkı Fark Etmeli, Fark Ettiğini De Fark Ettirmemeli Bazen...
Bir Damlacık Sudan Nasıl Yaratıldığını
Fark Etmeli.
Anne Karnına Sığarken Dünyaya Neden Sığmadığını
Ve En Sonunda Bir Metrekarelik Yere Nasıl Sığmak Zorunda Kalacağını
Fark Etmeli.
Şu Çok Geniş Görünen Dünyanın, Ahirete Nispetle Anne Karnı Gibi Olduğunu
Fark Etmeli.
Henüz Bebekken "Dünya Benim!" Dercesine Avuçlarının Sımsıkı Kapalı
Olduğunu, Ölürken De Aynı Avuçların "Her Şeyi Bırakıp Gidiyorum
İşte!" Dercesine Apaçık Kaldığını
Fark Etmeli.
Ve Kefenin Cebinin Bulunmadığını Fark Etmeli.
Baskın Yeteneğini
Fark Etmeli Sonra.
Azrailin Her An Sürpriz Yapabileceğini,
Nasıl Yaşarsa Öyle Öleceğini
Fark Etmeli İnsan
Ve Ölmeden Evvel Ölebilmeli.
Hayvanların Yolda Kaldırımda Çöplükte
Ama Kendisinin Güzel Hazırlanmış Mükellef Bir Sofrada Yemek Yediğini
Fark Etmeli.
Eşref-İ Mahlukat (Yaratılmışların En Güzeli) Olduğunu
Fark Etmeli.
Ve Ona Göre Yaşamalı.
Gülün Hemen Dibindeki Dikeni, Dikenin Hemen Yanı Başındaki Gülü
Fark Etmeli.
Evinde 4 Kedi 2 Köpek Beslediği Halde
Çocuk Sahibi Olmaktan Korkmanın Mantıksızlığını
Fark Etmeli.
Eşine "Seni Çok Seviyorum!" Demenin Mutluluk Yolundaki Müthiş Gücünü
Fark Etmeli.
Dolabında Asılı 25 Gömleğinin Sadece Üçünü Giydiğini, Ama Arka
Sokaktaki Komşusunun O Beğenilmeyen Gömleklere Muhtaç Olduğunu
Fark Etmeli.
Zenginliğin Ve Bereketin, Sofradayken Önünde Biriken Ekmek
Kırıntılarını Yemekte Gizlendiğini
Fark Etmeli.
FARK ETMELİ.
Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür, O Da Bugündür...

CAN YÜCEL

2 Mart 2009 Pazartesi

Sevmek...


Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım...
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil...
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım...
Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım...
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım...
Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım...
Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği, acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım...
Fakat, hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım...
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım...
''Sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ''git'' dediğimde anladım...
Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım...
Sana sevgim şımarık bir çocukmuş, her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım...
Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman
olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım...
Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım...
Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım...
Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş...

Can YüceL

16 Şubat 2009 Pazartesi

BAHAR


Bahar mıdır bizi bu hale getiren?

Galiba.

Ben her bahar aşık olmam ama

Her bahar gitmek isterim.

Gittiğim olmadı hiç.

Ama olsun... İstemek de güzel...

(C.Yücel)

9 Şubat 2009 Pazartesi

Mal Beyanı


1-Avşa adasında üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen...
2-Gökyüzünde bi bulut...
3-Bitlis'te beş minare...
4-Biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili...
5-Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı...
6-Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü...
7-Palandöken'de bir palan, iki döken...
8-Kastamonu'da üç kasto...
9-Üç fay hattı...
10-Bir çarşamba, iki perşembe, üç cuma...
11-Dünyada mekan,
12-Ahirette iman...
13-Denizde kum...
14-Uzayda yerçekimsizlik...
15-Bi çuval gazoz kapagı...
16-Bi kibrit kutusu sigara izmariti...
17-Onsekiz saç biti...
18-Biri ingilizce 6 adet küfür...
19-Yirmi tane boş naylon poşet...
20-Sevenlerin kalbinde kurulmus bir taht...
21-Bi sürü saç sakal, kıl, tüy, yün...
22-Üç ayrı parkta üç ayrı belediyeye ait üç ayrı banka reklamlı bank...
23-Bi ayakkabı çekeceği...
24-Iki büyük taş kütlesi...
25-Bir adet ağaç gölgesi...
26-Üç kuş kanadı sesi...
27-Bi sürü kedi köpek...
28-Bi Marmara denizi...
29-Camına yaslanıp seyredilen iki piliç çevirmeci...
30-Her aksam karıstırılan dört çöp bidonu...
31-Çalıp çalıp kaçılan beş (melodili) apartman zili...
32-Nakit 15 kuruş...
33-Anne babadan kalma yarısı yaşanmış bi ömür...

Can Yücel

6 Ocak 2009 Salı

Son Bahar


Boş ver be yaşı başı!
Gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?
Şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan,
sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver?

Koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını,
gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama
gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna.
Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda.

Ama aklını kaybedecek bir aşk varsa avuçlarında,
bırak aksın yollarına,yağ geç, yık geç,
kimse inanmazsa inanmasın sen inan yüreğine...

Hem ona geçmezse kime geçer sözün?
Büyü büyü... Bak ellerin ayakların kocaman,
aklın da maaşallah yerinde,
e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye.
Akıllı ol, yüreğin gelir peşinden,boşver yaşı başı,
aşk var mı aşk, sen ondan haber ver?

Takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere
o çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün,
atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir
kış günü, öl gitsin...

Parayı pulu savurup, bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır isteğin,
savrul gitsin...
Boş ver be yaşı başı, kim tutar seni kim?
Kendi yüreğinden başka kim?

Aklını al da öyle git,
ister bir duvara, ister bir odaya, ister kıra bayıra vur da git.
Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle bırakmadıkça birine.
O biri de gelir gerçekten istediğin oysa,
seveceksen ve öleceksen uğruna...

Yaşa be, yaşa da öyle git, gireceksen toprağa...
Yaş 70'e gelse bile, hayat daha bitmemiş sen mi biteceksin?

Çekeceksen bile bayrağı,

YAŞADIM ULAN DİBİNE KADAR

diyemiyecek misin?


Can Yücel