Kahraman Tazeoğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kahraman Tazeoğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Aralık 2014 Pazar

GEL BİTTİ DİLİMDE


Alışkanlıklarımla dolduruyorum boşluklarımı. 
Eski bir kitap, eski bir arkadaş, eski bir şarkı... 
Yaşamaktan ve yazmaktan sahnelerini ezberlediğim oyun, seninle yenileniyor. 
Rüyalarım olmazdı oysa. 
Yalnızlık derin bir uyku koynundayken canımı acıtmazdı. 
Şimdi, uyanmak için seninle boğuştuğum, uyanmak için sana yalvardığım rüyalarla geçiyor uykularım. 
Uyandır beni küçük kız! Uyandır ve çık sokaklara. 
Odalara kapattığın bedeninin ruhu bende! 
Kırılmış ve rüzgârına küsmüş bir dal sitemkârlığında bana bakan yüzün, uykulardan kaçtığım günlerin telaşında bile bırakmıyor aklımı. 
Sokaklara çık! 
Bir serserilik yap, bir delilik, bir iyilik? 

Alışkanlıklarım doldurmuyor boşluklarımı. 
Her eski, yeniye duyduğu öfkeyi benden alıyor. 
Hatırıma yer etmişlerim unutulmanın hıncıyla, kendini unutturmamacasına saldırıyor. 
Neye sarılsam bana vefayı anlatıyor, vefasızlığımı vuruyor yüzüme. 
İstanbul bile karşımda. 
İstanbul bile eskiye alınmanın alınganlığıyla, sırtını dönüyor bana. 
Yazmaya bulduğum çareler kelimelerimi kemiriyor. 
Kalır ayak kanayan bir iç bulanmasında her şeyi kusup üstüme düşleri de berbat ediyorum. 

Unutuyorum her seferinde. 
Neresinde kalmıştık ayrılığın? 
Hareketsizliğe alışamamış ayaklarım, eski şehirleri getiren adımları kapımdan kovamıyor. Sana seslendiğimi sandığım her yazı da yaz ellerimi üşütüyor. 
"Çık sokaklara" bende bir feryat artık. 
Ve kapanıklılığın duvarları aşıyor da suretini yaşatırcasına beni buluyor. 
Asıl düşmanlarını hatırladım bu öykünün ama çok geç, yeni bir kötüye can vermeye. 
Örsümü zorluyorum bazı geceler sesin ilişir umuduyla. 
Sen böyle mi susardın? 
Susardın ama küçük kız edasıyla ve nazıyla. 
Gönlün alındı mı, geçerdi şımarıklığın. 
Ama şimdi bir dilsiz, bir sağır gibi suskunluğun... 
Ya neden ben de gözlerin ve neden bırakmıyor yakamı gülüşün. 
Gülüşün bir şeyleri geçirmek içindi, şimdi hasım kahkahalara eşlik ediyor. 
Ve korkuyorum çocuk yüzünden. 
Bu yüzden İstanbul İstanbul gezinmelerim. 
Korkağı olduğum aşk, bana seninle öç aldırıyor. 
Bedellerimiz aynıydı lakin bana senin gözyaşlarını akıttırmamak paylanıyor. 
Sen ağladıkça ağlayamamak yetiyor, teslim olmama. 
Yine de eşkıya sevdalılığım yer bulmuyor 
İstanbul'un koynunda. 
Boğazına çıktığımda boğazım düğümleniyor, seviniyorum ağlayacağıma ama yaşlarım kirpiklerime takılıyor. 
İçindeki esaretinden sokaklara kaç ve sokak sokak dağıttığım özgürlüğümü al. 

Senden gitmek zorunda değildim. 
Sen gönderdin kelimelerinle. 
Bu yüzden ardına kadar açık kapılarım. 
Geleceğini biliyorum çıkıp odanın derinliğinden, yüzünde yüzlerce sitemle. 
İçerime girer misin yoksa kapı önü nöbetine mi yatırırsın bedenini bilemem ama "gel" bitti dilimde. 
Şimdi konuşuyorsam, biraz da bundan! 
Ah küçük kız; bir kez olsun sussaydın, daha kalacak çok yerim vardı sende! 

Kahraman TAZEOĞLU


2 Aralık 2012 Pazar

Aklım Karakış


ben seni yaralarından tanıdım
ecelime son kurşundun deli davalım
n'olur bulutsuzluğuma darılma
dudağında bizi gül
kıyametime adım kala
beni senden alma

aklım kara kış
ellerim seni üşüyor
bugün günlerden soğuk

ben aysız gecelerde
çocukluğuma mektup yazardım
ah çocukluğum kağıt gemilerim
düşlerim dudaklanıyor

sesin kokuma gizli
yıldızları sönük gecelerde
dilime yağmursun

gözlerini uyuyorum her gece
bu kent içimin bahçesi
gemilerim çözülüyor yüreğine
ellerinle okşuyorsun
bilmiyorsun
kendi bakışlı kız
ömrümün kırçıl masalısın
uçurumlar vaadetme bana
yaralısın...

Kahraman Tazeoğlu



8 Haziran 2009 Pazartesi

En Fazla İçimde Ölürsün


En fazla içimde ölürsün
Cesedini sürüklerim gittiğim her yere
Kızıl sonbaharım,
Hangi aşk kendi fırtınasına dayanabildi?

Ellerimde çoğul bir gölge kuşu
Adının arkasına basmadan yürüdüm
Alnımda birikti çizikler
Adımdan çıkardım aklımı
Aklımsız kaldım
Neylersin
İnsanız
Ne yapsak eksiğiz işte
Ölüme ayarlı saatiz.

En fazla içimde ölürsün,
Sorarım
Şiir papirüslerinin hangi köşesine karaladın beni?
Hangi hare’mden yakaladın da çiğnemeden yuttun gözlerimi?
Kekeme repliklerin ezber bozduran kuşu
Hangi rüzgârlara sattın da saçlarını
Devrik cümlelerimin öznesi oldun?

İçindeki kötü senaryoların kahramanı olmak istemezdim
Dağıldı bak derlenip toplanmış dağılmalarım.

En fazla içimde ölürsün,
Nasılsa yokluk rehin bırakılıyor kalana.
Kalan gidene denk neyi varsa susuyor.
Ve susmak inceltiyor her yarayı
Ve susmak bakmak oluyor
Gitmediğin her yere...

Kim tutuklanmış yalnızlıktan
Gizin içine gizlenen kim?
Söyle beni nerene sakladın
Ki şimdi bu kadar sokaktayım...

En fazla içimde ölürsün,
Karla karışık yağarsın yara bereme
Karma karışık kalırsın cinnet şeridinde
Kaldırımların kaldıramadığı her neyse işte
Bulamadığın her ne varsa büyük yıkımların izinde
Sana borcum olsun
Hiç yazılmayacak bir şiirin içinde.


En fazla içimde ölürsün,
Yanağında yanar avucum
Avucumda imlası bozuk bir şiir kalır
Gözlerinin namlusu döner, yakar kirpiklerimi
Kulağımda bir tepenin rüzgârı uğuldar
Gırtlağıma kadar aşka batarım
Yeteri yok. Eksiği fazla.

Neyin kaldı eksilenlerden arda?
İçeri doğru kapanan bir kapıydın
Saçlarından geçtim önce
Ve kendimden öylece
Neyim yoksa var bildim
Eğildim
Eksildim
Eridim
Bir seni bitirmedim.

Hangi rüzgarlara sattın da saçlarını
Uğultusuna tutunamadın?

Ömürden nefes çalarak ne kadar yaşarsa insan
Öyle yaşadım gözlerini.
Tenimde itiş kakış
Cebimde depremlerin
Esrarlı gece ayinleri
Volkanik şiirler...
Usul usul giymedim mi sözlerini
Yalnızlığın tiradını kapamadım mı her sefer
Sensizlik seni anlattı en çok
Vazgeçmeler vazgeçmekten vazgeçti.
Söyle saçlarında öldüğüm
Bir geri gidiş kaç günde gelirdi?


En fazla içimde ölürsün,
Cesedini sürüklerim gittiğim her yere.
Tenimin yırtıldığı yerden mi girdin içeri?
Açar gibi yaparak açık bir kapıyı
Beni ikiye böldün,
Hadi içimi kendine aldın da
Beni nerde bıraktın?
Hangisini seçerdin benim için
Ve hangisinden vazgeçerdin kendin için?

Ben yarama çoktan sen bastım,
Yaşım kadar gencim
Adın çabuk diye geçti
Ardında aç köpekleri bırakarak
Ezberimden geçtim.
Hızla biten aşk şarkılarından geçtim
Senden bir şey eksiltmeden sana çok şey bırakmaktı aşk,
Bildim...


Biz dalkavuk bir aydınlığın yerine
Onurlu bir karanlığı seçtik,
Ve bir öyküden ağlarcasına geçtik
Cesurduk çünkü
Kendimizi kendi düşlerimizden kovacak kadar.

Ömrüne yüz çevirmiş iki masalcıyız
Gerisi hiçlik...
Gerisi yokluk...

Sensizliğin anlattığı ne vardı senden başka?
Bir hayatın tüm yanılgılarını
Saçlarında çözdüm.
Şimdi beni hangi yanımdan susacaksın
Sessizlikte bir dildir
Çoğul susulur,
Pusulur.
Şimdi beni hangi yanımdan kusacaksın?

Yıkık şehrimin izbesi,
En fazla içimde ölürsün.
En çok
Gözlerime gömülürsün.
Gözlerimi kaparım
Vasiyetimi yazarım...

Kahraman Tazeoğlu