Yılmaz Erdoğan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yılmaz Erdoğan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Mart 2010 Pazartesi

Yağdıkça



Yerle yeksan, ıslak saçlı, kem gözlü,
Kavim göçlerinden bu yana ağlayan
Ve durmadan
Cep kanyağı yakıcılığında ezgiler
Çalan, çaldıran, yakalatan
Adı bende gizli bir kadındı İstanbul
Şehre bir yağmur yağdı
Ben ağladım

Sevilirken ayrılmak mı kaldı Bizanstan
Yalan dolan yoktu gözlerde sadece ses
Verilen sözler birdi edilen yeminler sıfır
Eşyalar alındı fotoğraflar söküldü yerlerinden
Bir aşkın izlerini yok edecek yeni bir aşk sipariş edildi yeniden

Bir şehre yağmur yağdı
Ben ağladım

Kim daha çok yalan söndürdü çay bardaklarında
Hangisi talandı demli öpücüklerin
Ve buğularda yitirilen kimin adıydı
Bir aşktan diğerine kaç saatte gidiliyordu
Soyulur muydu kabuğu hayatın
Yoksa bütün vitamini kabuğunda mıydı?

Yağmur şehre bir yağdı
Ben ağladım

Ben ençok seni götürdüm giderken
Aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları
Yardan düşmüştüm yaralarım yardan armağandı
Kutsal kitabımdı ziyan edilmiş sevgililer atlası
Ben sevmeyi beceremedim belki de sevilmeyi
Benim sevmeye engel evcil acılarım vardı

Ben yağmur ağladım bir şehre yağdı
Ben şehre ağladım bir yağmur yağdı
Ben bir ağladım şehre yağmur yağdı

Ben...
Yağmur...
Ağladım...

Yılmaz Erdoğan

29 Mart 2009 Pazar

Mavilere Uyanmak


Yedi iklim geçer,
Ağarıp solan güz ışıklarından
Yalan pencerelere doğru...

Uykularda olur ne olursa
Yangınlar,
Takvim ziyanları,
Gömülü sevdalar...

İksir gibi yayılır
Hücrelerimin rehavetine ıslaklığın
Düş tüccarları ağır mesaidedir...

Uykularda olur ne olursa,
Talanlar
Ve beton serinliği
İnşaat halindeki aşkların...

Uykularda ölür ne ölürse,
Kıpırdayan su
Gülümseyen yel...

Yedi iklimin oralarda
Kavalını kırmış bir çobandır
Gökyüzü,
Aklında new orleans
Heybesinde caz!

Yedi iklimin
Bar olduğu yerdedir uykunun
Alkol imparatorluğu
Kalabalık avındadır bakışlar...

Uykularda olur ne olursa,
Bitmez efkar kırları
Bazı saçlarda
Ve ölüm gibi suskunluklar açar
Derin kuyularda...

Ve şaka gibi
Ve sarsak sarsak
Ve kımıl kımıl
Bir yaşamaktır
MAVİLERE UYANMAK
En kesif karanlıklara kafa tutan
Gözlerinin mavisine kuşanmak...

Senin kanatların var,
Benim köylü yüreğim...
Operada tezek kokusu
Bu şehirdeki varlığım! ..
Beni taşıyacak vesaitim yok
Bu caddeüstü sevdada
Ellerinden gayrı..
'gayrı dayanamam ben bu hasrete'
Ya beni de yitir
Ya sen de git
Beni götürdüğün yere...
Türküleri sev
Yalan kahkahalardan uzak dur
Canımın suyuyla yıka ellerini..
Aklımın maharetiyle giydir
En mavi yerlerini...

Senin adın
Buzul mavisi!
Çünkü mavilerde uyur,
Benden sana geçen
Sende beni kalkındıran ne varsa!
Sevdiğim, açlığımın uzak ufku,
Her sabah;
Güneşten ne zaman işaret alırsan
Ne zaman dar gelirse soluğun
Böyle uzun sarılmaklara,
Fikrini kurcalarsa eğer
Açık korkular,
İşte o zaman
Mavilere,
Mavilere
Uyandır beni...

YILMAZ ERDOĞAN

5 Ocak 2009 Pazartesi

içinde benzetmeler olan...


...
bir beyaz kağıda
her şey yazılabilir
senin dışında
güzelliğine benzetme bulmak zor
sen iyisi mi sana benzemeye çalışan
her şeyden
bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
belki tabiattadır çaresi
senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
ve benim
bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
anlarım bitkiden filan
ama anlatamam
toprağın güneşle konuşmasını
sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla
sen bana ışık ver yeter
bende filiz çok
köklerim içimde gizlidir
gelen giden açan soran bere budak yok
bir şiir istersin
“içinde benzetmeler olan”
kusura bakma sevgilim
heybemde sana benzeyecek kadar
güzel bir şey yok
...
sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
aşk sorgusunda şahanem
yalnız kelepçeler sanıktır
ne yazsam olmuyor
çünkü bilenler hatırlar
hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
bahçıvanlar değil tüccarlardır
sen öyle göz
sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
sen teninde cennet kayganlığı iken
sana şiir yazmak ahmaklıktır

Yılmaz Erdoğan

DALGALARIN FISILTISI


bahçe kapısından sızdılar . . .
aralık kalmış neresi varsa hayatımın . . .
bünyede ne kadar bastırılmamış isyan varsa ordan.

daha asitli bir yalnızlık için
dilek tutuyorum şarkılara,
sıradaki benim şansıma diyorum;
haberler başlıyor birden,
benden,
hazin biçimde bahseden.

kumsalların istenmeyen kaç kum tanesi varsa
önde gideniyim her tazyikli alkışta...
zayii makamında bestelenmiş yazılar kaldı avluda.

gitme diye
yalan bile söylerim,
yerini söylerim
ne saklamışsam kal diye !

bu yazı'ı serin tutalım diye
çıplak tenlerde,
geceyarısı tatlı bir soğukluk olsun diye
her sevişme,
aramızdaki her üryan gelişme !

hem gidenedir bu şiir
hem gelecek olana . . .
o da biraz oyalanıp
gider nasılsa ?
hep haberler başlayacak biliyorum,
hangi şarkıyı seçsem şansıma.

şimdi şifa niyetine giriyorum sulara,
mavisine değil denizin,
sade tuzuna.

YILMAZ ERDOĞAN