1 Kasım 2009 Pazar

Eski Mahalle 20. bölüm **SON**

Ebru, karşısında duran bu adama kendini bırakmayı istiyor, fakat onun hırpanamasını hiç istemiyordu. Hâlâ bir bebek masumluğunda karşısında duran, koca bir adam vardı... Sanki uzay boşluğundan dünyaya bırakılmış gibiydi.

-"Bak, sen bu gece bana kendinle ilgili herşeyi anlattın, tamam. O zaman sıra bende şimdi sen beni dinle. Evet, o gün ben de senden etkilendiğimi inkar edemem ama ben, senin aksine bunun aşk olduğuna inanmıyorum. Ben hayatta aşka inanmayı çoktan bıraktım. Sen hayallerine sadık kalırken, ben yaşamak için önce onları tükettim. Benim hayallerim yok anlayacağın. Bu şehirde ayakta kalmak ve yaşamak için tüm hayallerimi yaktım ben... Bu saatten sonra sana ne verebilirim, bilmiyorum ki... Sen etrafına bir duvar örerek kendi dünyanda beklemişsin. Benim hayatım ise kevgir gibi...Birçok ilişkim oldu. Kimseye ihanet etmedim ama kimseye sadıkta kalmadım. Yani dostum, anlayacağın hayatlarımız tersten okunuyor gibi. Benim yüreğimde sana verecek temiz, saf bir yer yok. Ben aşık olamam... Sen kendini tanıyorsun, bak ben kendimi tanımıyorum bile, dün bana sorsalardı hiç tanımadığım bir adamı evime sokmam derdim, ama bak, gördüğün gibi sokabiliyormuşum... Diyorsun ki "sana dokunmak istiyorum" yani benimle sevişmek istiyorsun. Sen sevişmelere anlam yüklüyorsun, ben ilk aşkımla sevişirken, sevişmelerin en büyük yalanlardan biri olduğunu anladım. Seninle sevişmek isterim, ama bunun benim için bir anlamı yok. Bunu bu gün istiyorum diye yarın da isteyecek değilim. Ben sana şunu söylemek istiyorum, ben seni kırabilirim, benimle hayat kolay olmayacaktır. Yani ben , kız kulesinin karşında oturarak kurduğun, hayallerindeki prenseslere benzemiyorum. Benim kahramanım olmaya kalkma. Ben gerçekte bunların olmadığını bilenlerdenim...


Ekrem oturduğu koltuktan kalkarak Ebru'nun yanına geçti;

-"Ne güzel, demek ki bana bir bilinmezlik sunuyorsun. Hayatta ne olacağını kim biliyor ki, hele benim terübesizliğimi düşüncek olursak. Benim hiç bir şey bilmediğim şu anda tek gerçek..."

Ebru, onun şaşkın ne yapacağını bilmeyen haline gülümsedi. Evet biraz evvel ne söylerse söylesin bu adama duyduklarının, ne bu güne kadar ne de bundan sonra hiç bir erkekle aynı olmayacağını hissediyordu. Genç adamın elinden tutarak kendi odasına doğru götürdü...

Ebru'nun evinin önünde, arabanın içinde bekleyen Cem, ışıkların sönmesiyle artık Ekrem'in evden çıkmayacağını anlamıştı. Arabasını çalıştırarak evine doğru hareket etti. Evine girer girmez soyunmadan kendini yatağa attı. Aklı karma karışıktı, ne olmuştu da bu ikisi tanışmıştı. On gündür kendinde değildi. Bu gece gördüklerinden sonra ise hiçbir şeyin önemi kalmamıştı.Ekrem veya Ebru ile konuşmasına gerek yoktu. Kendi gerçeğini kabul edip, hayatına devam edecekti...


**10 gün sonra**

Sekreteri Cem'in odasına girerek;

-"Cem bey, Arkadaşınızın tahlil sonuçları geldi efendim."
-"Hayırdır Zühal, ne tahlili."
-"Ekrem beyin tahlilleri efendim, Bilal bey yollamış...
-"Tamam o zaman, Bilal'i arada ben kendisiyle görüşeyim...

Bu arada zarfı açınca içinden küçük bir zarf daha çıktı. Cem, bunun Bilal beyin bir notu olduğunu anlamıştı. Zarfı açarak notu okumaya başladı;


Dostum Cem
Tahlil sonuçlarını sana gönderiyorum, gecikmeden arkadaşını tedaviye ikna etmelisin durumu oldukça ciddi... gerisini okuyamadı...

**6 ay sonra**

Taze kazılmış bir mezarın başında iki genç birbirlerine yaslanmış olarak duruyorlardı. Erkek genç kadına şevkatle sarılmış, yüzünü genç kadının saçlarına gömmüştü, her ikisini de zor bela ayakta tutan şey, aşk ve acının şiddetiydi.

Kısa, sade bir tören olmuştu. Herkes gitmişti. Mezarın başından ayrılmak istemeyen genç kadına sarılan genç adam, ayakta güçlükle duran kadının kulağına eğilerek;
-"Haydi Ebru, Gidelim artık."
Kadın yaşlı gözlerle, en az kendisi kadar darmadağın olan adama sevgi dolu gözlerle baktı, biliyordu ki bu adam bundan sonraki hayatında hep olacaktı.

-"Gidelim Cem, gidelim...

SON
27.12.2003
Mavigun

Hiç yorum yok: