Cezmi Ersöz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cezmi Ersöz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Mayıs 2011 Cumartesi

Gel


Biliyorum, konuşacak birşeyimiz yok
Ama yine de gözlerini al gel
Elindeki yarayı, suskunluğunu, acemiliğini
Beni biri severse inanmam
Seni biri severse utanırsın
Bilmediğin bir hastalığa acımak gibi bile olsa gel
Biliyorum konuşucak bir şeyimiz yok
Ama ızdırabım sende, mutlaka al da gel...

Cezmi Ersöz

18 Mayıs 2011 Çarşamba

Ayna


Aynaya bakma sakın
ve saçlarına dokunma.
Rüzgara sesin
Geceye kokun düşmesin.
Sen bu bahar bir başka düşe gir
daha sığ ırmakların olsun
ve açık mavi denizin...
Beni unuttuğun anılarına sar
ki başka sızılara bulanayım.

CEZMİ ERSÖZ

15 Nisan 2011 Cuma

YÜZÜN


Benim kaderim bu,
öylece karşına oturup seyrediyorum
yüzünden geçen zamanları...

Küçük bir çocuk olan yüzün
annesinin kalbinin kapılarında kalmış...
Kırgın düşlerinde sakladıgın...
İlk gençlik oluyor sonra yüzün
öyle eksik, öyle yarım kalmış büyümelerden durgun...

Sevdayla ışıyan,
çaresiz aşkların şiirlerinde mısra mısra yaşlanan yüzün...

Benim kaderim bu
öylece karşına oturup
seyrediyorum zamanın içinden geçen yüzlerini...

Bana sevdalı bir yüzün vardı eskiden
o şimdi yalnız içimde saklı...


CEZMİ ERSÖZ

13 Nisan 2011 Çarşamba

Savruk Yılların Soldurduğu Bedenime Dokun


Sevgi en solgun mevsiminden
geçiyor belki de
ve biterken bir kahramanlık çağı
bu kanlı operayı seyrettiğim
alevlerle gölgelenmiş aynadan
kendime tutkun ayrılıyorum.

Loş ışıkların altında
birbirlerine kırık dökük
aşk öyküleri anlatan
orospu mesihlerden geçerken...
Bu artık son kez dokunuşum akşamın parmak uçlarına.
Ey uyumlu şizofrenler
hüzünlü benciller
bağışlayın bana bu akşamı...
Kimsesiz çocukların gözlerinde seyrettiğim bu akşamı.

Birkaç randevu için beklettiğim intiharım
ve umudun kan kıyısından gelen kadın için bağışlayın.
O esirgeyen gülüşü ve köpüklü eşarbıyla gelirdi çünkü
umudun kan kıyısından gelirdi.

Ve artık cüzzamlı çocukların yüzlerini okşayan elleri
savruk yılların soldurduğu bedenime dokunsa kaygılanmazdı...

Sevgi en solgun mevsiminden geçiyor belki de
çünkü dönemem bir sokak köpeği gibi zehirlediğim yalnızlığıma...

Ve karşılıksız acılarda boğulurken gülüşüm
beni sana gittikçe bağlayan utancına sakla hüznünü,
bana çirkinliğimden ve tarihimden uzak bir ölüm getir...
özentisiz ve kendine hayran olmayan bir ölüm
gözlerin ve sesin kadar kesin olan bir ölüm...

En solgun mevsiminden geçiyor sevgi
unut beni unut, belki de terk ettiğin son cehennemdir bu.

Ve bu akşam... yoksul anıları aydınlatırken
ansızın sesine vurulan kör bir kemancı kadar
ince ve dokunaklı olan bu akşam
başka kıyılarda güneşlenen bir
alacakaranlık olsam da
savruk yılların soldurduğu bedenime dokun

Sesini bağışla bana
dağılan hayatıma bu akşamı bağışla…


Cezmi Ersöz

12 Nisan 2010 Pazartesi

Kalp Ağrısı


İşte yine başbaşayız içimin acısı,
yine birlikteyiz.
Ver elini,
sus ve ne olur incitme beni...

Ey kalbimin ağrısı,
ver elini.
Çıkalım seninle soluksuz kalmadan, sessizce
bu karanlık ve uğultulu ormandan.

İçimin acısı, kalbimin ağrısı, aşkım
işte yine başbaşayız
ver elini...
Sus ve ne olur incitme beni...

Cezmi Ersöz

12 Mart 2010 Cuma

Aşk Olsa Gerek


Öyle bir tutkuluydun ki hayata başlarken...
Şimdiyse küçücük bir çiçek teselli ediyor seni...
Aradaki o büyük boşluğun adı,
Aşk olsa gerek...

Cezmi Ersöz

10 Mart 2010 Çarşamba

Vazgeçilmezimdin


Yakınlaştıkça kaybolan
bir kente dönüşürdün
Keşfedilmezim olurdun
içinde yolculuk etsem de...
Günahkar mevsimimdin.

Hiç umut yoktu sende
o yüzden vazgeçilmezdin,
vazgeçilmezimdin...

Cezmi Ersöz

17 Kasım 2008 Pazartesi

Kalbim Kalbini


Kalbim kalbini...

Kalbim kalbini seviyor
Çünkü aşk gözlerini geç kalmış mavi bir ölümle avutuyor
Esrikliğin kadın kokusundan, tütünden ve ıslak sokaklardan
Ve arzuların ihaneti kutsal sularda arındırıyor…
Yaşam, şiir olup sızıyor teninin gözeneklerinden…
Tutmuşsun çocukluğun bir elinden,
Geliyorsun…
Oysa, bir eli de bende o çocuğun;bilmiyorsun…
Çünkü birbirine karşı durmuş iki küçük ayna parçasıyız
Seninle…
Avucundaki o aynada saatler hep geçmişe kurulmuş
Çünkü yaşadığım seyreltilmiş hayatındır;bu kez sana
Sunulmuş…
Yarım bıraktığın boşlukları doldurarak geliyorum…
Kapanmış yaralarını acemice kapatarak geliyorum…
Olur olmaz yerlere tuttuğum ışık;
Geçmişin karanlığına sığınmış anılarını huzursuz ediyor.
Belki bu yüzden,
Kalbin,
Kalbimin kapılarını birer birer çarparak
Gitmek istiyor…
Ellerinle örtüyorsun
Elimdeki aynada yansıyan gözlerini…
Avucundaki kırık aynada geçmişe kurulu bekleyen saatler;
Avucumdaki kırık aynada geleceğe kurulu duran saatlerin
İz düşümleri belki de...
Gelecekle yanılsama karıştıkça birbirine,
Uzatsak da ellerimizi başka saatlere;
Hep aynı zaman tozları savruluyor,
Suskun aynalarımızdan…
Sen, ellerinle örtüp gözlerini;
Kalbimin kapılarını çarptıkça birer birer;
Sular yükseliyor içimde…
Sular gittikçe derin…
Kalbim boğulmak üzere…
Çünkü seviyor kalbim kalbini…
Kalbim…kalbini
Kalbim…kalbini
Kalbim…kalbini

CEZMİ ERSÖZ

5 Eylül 2008 Cuma

yorumsuz


HADİ BULUN EN ZAYIF YERİMİ

İnsan kendisini merak etmeli;
hem de ölümüne merak etmeli.
Gün bitti işte...
Kim farkında bunun senden
başka...
Herkes bu yenilgiyi nasıl da
rahat kabulleniyor...

Vaatlerini tutmadı gün.
Kimse kendisini merak etmedi.
Sabırsızlığın bundan;
bundan çocuksu hasretin...
Kabullenince herkes yaşamını
sen ortaya kendini koydun...
Ve bütün suçlarını üzerine
aldın sonra

Bundan işte
bu çocuksu hasretin
Ve ölümcül bir rulet oynadın
insanlarla
hadi dedin, hadi bulun
en zayıf yerimi...

Ve diktin gözlerini gözlerine
kastın bedenini
yükselttin omuzlarını
Öylece kaldın...
Baktılar sana... Baktılar...
Ama yüreğini bir türlü
göremediler.

CEZMİ ERSÖZ