Neslihan Yazıcılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Neslihan Yazıcılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ocak 2010 Pazar

Unutuşun Nehri


Acılarda yıkanır hayatın milsiz kıyılarında
ki;
sazlıklar kadife sesinle açardı nehirlerde
inançlı düşlerini verirdin su perilerine unutuş yerine
sevdiğin kadardı aşkın alevli tınısı özlemle yanan
beyaz teninde su damlası sevişmelerdi duruluk
dağılan saçlarında gezerdi rüzgâr
ve içine akıttığın kadardır acı
gamzelerin terk etmeden önce yağmuru...

Dans ederdin narin bedeninle parmak uçlarında
neden dizlerin çöktü Lethe...

Kararmadan gökyüzü bulanmadan nehir yatağı
bulaşmadan ayrılık dudak izlerine
ne güzeldin sen Lehte
rengin adıydı kent sen gülünce...

Üzüm suyuna karışan kansa hüznün rengi
neden dudakların renksiz...

Delos kayalarında kaç kez alçalıp yükseldi sesin;
Martılar çıldırdı yırtılan gökyüzünde
nehirler taştı göçtüğün tende
iklimler gezdiren elleriyle saçlarını tarayan
tekrar tekrar öptüğün heykel
defne ağaçları yası öğrendi seninle...

Unutmak arınmanın haliyse
bu yaşlarda neyin nesi Lethe...

Zambak teninde tutulurdu dolunay
sevdiğin irislerine...

Ve unutmakla başlardı çileli aşklar
ölümle yıkanırdı her hatırlayış
ve Lethe deniz gözlerini çalmadan önce;
Lekeli rüzgâr alasıydı şiirsi diline kalanlar...

Yakana taktığın keder çiçekleri çoğalıyor
neden görmüyorsun...

Lethe, eteklerine döküldüğünde zaman ıslaktı gözlerin
hüzne çevireli yüzünü kirpiklerinle boyandı gece
hançerli ellerinden aktı sular göğüslerini açarken gün
unutmak resmini çizdiğin tuvale saklandı renkler.

Şarkılar söylerdin lir çalardın geçmişinde
neden ellerin ağlıyor Lethe...

Deniz kabuğu kolyeydi anılar dizisi
hiç boynundan çıkarmadığın
kumsala yazılı izlerdi dizeler dalgaların sildiği
gittiğinde durdurdun dünyayı
gök yalnız
yer suskun
iki cümleydi veda seremonisi...

Yüreğin sevgiyi kuruttu mu?
Neden ölüyorsun Lethe?..

Kana kana içsek de neden acıyı unutmuyor dilimizdeki tat...


Neslihan YAZICILAR


Lethe: Yunan Kız ismi
Anlamı: Unutuşun nehri

"Kurtulurum elbet çektiğim bu azaptan,
Nepentesler baldıranlar emerek bütün
O güzelim uçlarından dimdik göğsünün
Ki altında yürek olmadı hiçbir zaman. "

Charles Baudelaire


Delilik, çok büyük acıların Lethe'sidir.
(Schopenhauer)

Beyaza Yazgı


Ne içindeyiz hüznün ne de dışında bir kar uykusu bu dava
uyuduğun kadar ölür uyandığın kadar dirilirsin bu havalarda...

şehir beyaz bir tenle oynaşmaya başlayalı
sokaklar kendiyle oturur oldu görünmüyor köşe başları
iki sokak kedisi olmak vardı sevgili olmak için
özlemekse eski plağın çizilmiş sesiyken
“iki masa dört tabure Agop'un meyhanesinde”
yeterdi ısınmak için sıcak bir sesle dertleşmeye.

ne çok uzaksın kadehime ne de tutacak kadar yakın
bildik sancılar işte içine doldurulmuş bir yığın meze
iki ufak patlatsak Galata’ya karşı silkelenir mi gök kubbe
öyle gözükür gözüme saçaktan sarkan buzlar kılıçtan
öyle sarhoşum ki ne beyazdan ne nazdan
bilirsin ki aşktan!

cebi delinmiş bu dünyanın yoktur cepkeni
be hey Allahsız nereye götüreceksin malı serveti
yetmez mi gam yüklediğin şarkılar geceye düşeli
sözle sevişeli susmaz oldu pencerede yağmur
Yonos kalesiyle baksak şehre içimiz deniz izi
bir deli taşıdır oturulan birde yüzümle yağan kar
ne çok benzeriz kendim sanmaya başladım seni...

çocuktuk kızaklarda kayalı çok oldu mazi bu
şehirleştikçe yoksullaştı insanoğlu
tav olurduk kestaneye şimdi şekeri bile yavan
dumansız evlere hapsolalı geçmiş çini sobalarda yanar
birde özlemesem babamı üşümezdim bu kadar
gittiği gün giydim sırtıma cesaret hırkamı...

Neslihan YAZICILAR

3 Aralık 2009 Perşembe

Soyut Bir Fotoğraf


Göl gözlü sevdaydı yağmur yüzlü/m
ellerinde tutalı başıboş bulutları
parmakları ıslak omuzları dağ başı yalnızlığı.

Çekinmeden dokun şiirin puslu gözlerine
uyanırsa avuçlarında güneşin deli saçları
İstanbul duymadan uçur yaralı martıları
biri bende kalsın!
Nasılsa acıya alışıktır bir yanım/ız
göğün en mavi yerinde kalınmıyor hep
ve yağmur en çok gece yıkar çatıları
Elsa'ya yazılan şiirlere benzer hasret.


Ertelenmiş kadın çığlığımı
ve renklerinde yakalarsan gökkuşağını
bir fotoğrafa ver adımı.

Sana baharı son bir düş getirirse dizeler
solmayan yaprakları saklarsa parklar
çocukluğu getirir baloncu yeniden
saçları sık örgülü kurdelesi beyaz
gülüşü yeni çiçeklenmiş nar ağacı
yine de hazan boy göstereli
rüzgâra alınıp
yağmura küsüyor
kışa yatıyor sensizken her mevsimin bağrı!

Bu şehri bölüyor ya deniz iki sevdaya
iki elim iki yanımda sessiz
caddeler isimsiz.

İnce boyunlu kuğuysa hüzün
sakladığı özlemle avunur yüreğin atışı
bağlı kanatlarında kalıyor ya özgürlük dediğin
ve;
Sana büyük bir sır söyleyeceğim kapat kapıları
"ölmek daha kolaydır sevmekten"

Göllere yansıyan sabır aynalarına bakalı yüzü/m
bir o kadar duru bir o kadar eksik
bir şiir ki adı yok.


Neslihan Yazıcılar

29 Ocak 2009 Perşembe

Bir çift güvercin olmak var...


Ne beyazdır sevmek
dokununca sevenin kanatları
tüy tüy uçuşur içindeki haz
gökyüzü mavi yatak
bir çift güvercin olmak var...

I.
Sana çocukluğu anlatmadım hiç
beyaz kurdeleli günleri saçıma bağladığımı
beslenme çantamdaki sabun kokusu tenimi
annemin tasta tarağı ıslatarak
saçımı taradığı acılı günleri...

Ne çok düşerdi dizlerim çocukluğa
dizelere kanardı
Ayşegül tatilde olur
boyama kitabım ellerimi boyardı
nerden bilirdim hayatın gökkuşağı olduğunu.

Bir çocuk yanım var
kadınlığa yenik düşen
ne zaman kırmızı pabuç giyse
bayram sandığım günler
mendilimde kalan sözceler
gözlerimle yaş duası dökerken...

II.
Sana büyümemi de anlatmadım
ilk âşık olduğumda
gözlerimi kaybettiğimi
kavak yelleri pamuk uçururken.

Islaktı çocukluğum babam giderken
bir avuç lâle bir yaşlı köpek
gördü gözlerimi sağanakken
hiç söylemedim nisan yağmuruna
neden az yağdın benden.

III.
Cemre sakladım ceplerime
çocukluğum toprağa
gençliğim havaya
şimdim suya düşerken...

su perisiyle haşır neşirliğim bundan
göllerinde bekleyen nilüferde...

IV.
Kuşlar beyazdır
sevgi de beyazsa
ne duruyorsunuz kuşlar beyaza uçsanıza...

Gaganızda ne getirdiniz bana?
Kuşlar; Tek yürekte bir çift sevda...


Neslihan Yazıcılar

4 Ocak 2009 Pazar

Hey Özgürlük...


Gölleri kırılgan
Baharı sarı saçaklı
Hasret kavgası bu hayat
Deniz kokuyor yüzü gözü
Mavisi turkuaz
Sık sık kaçıyor dizeler
Kalbin deliğinden
Ne yapsak
Yaz yaz, yaza yaz
Düşe yaz, düş yaz
Dizleri yaramaz çocuk
Uykuda gözleri
Düş k/açtı / az az …

Güncenden öpse dil
Sözden düşer sağa sola
Ne zaman çeksem İstanbul’u içime
Geçtiğim yollar düşer peşime
Her rıhtım sana benzer biraz
Mola veririm şiire
Hüznüm bekler
Deniz ertesi dalgalanır
İçimde bir tuz bu özlem
Durmadan basar yarama
Alazlanır.

Ey ömrüm
Ne çok eskici var bu şehirde
Oku oku bitmedi türküler
Ne şiirler
Yaz yaz…

Kör bir ıslık çalıyor dudağım
Yürüdüğüm her yol yokluk
Girse diyorum koluma rüzgâr
Biraz sen esse
İçimde bir gelincik açar
Kırmızısı düş
Mavisi aşk
Uslanmaz düş basar
Dağlanır az az…

Islatsa yağmur çatıları
Martılar kendine yer arar
Sahi unutmadan
Leylekler geldi bu şehre
Yüzleri beyaz
Yaz mı geldi desem
Bendeki bu ayaz neden?
Bağırsam avaz avaz
sesim çıkmaz
Yaz yaz, yaza yaz
Düşe yaz
Her dize acılı saz…

Bir elim güvercin diğeri gül
Özgürlük hasrete yol versen biraz…

NESLIHAN YAZICILAR