28 Ekim 2009 Çarşamba

Eski Mahalle 17. Bölüm

-"Adım Ekrem," diye başladı. -"Bir dergide editörlük yapıyorum. Ben bu mahallede sizin evin biraz yukarınızdaki eski bir bina olan, iki katlı evde dünyaya gelmişim.
Doğduğum bu semti çok seviyordum. Her gün sahile iner denizi seyrederdim. Bazen vapura atlar karşıya geçer, oradan bizim bu sahilleri seyrederdim. En çokta kız kulesinin karşısına geçer, oturur hayallere dalardım. Asında öyle arkadaşı fazla olan bir çocuk da değildim. Takım oyunlarından ziyade, kendi başıma bir yerler keşfetmeyi, onları kendi hayallerimde yaşatmayı severdim. Hele kız kulesiyle ilgili tüm hikayeleri öğrenmiştim, ama en çok da iki sevgilinin kavuşamadığı hikayeden etkilenmiş, tüm düşlerimde kız kulesinde sevgilisine kavuşmayı başarmış kahraman olmaktaydım. Artık herkes benim bu halime gittikçe alışmaya, hatta bazen yanlarına çağırıp benim hikayelerimi dinlemeye bile başlamışlardı. Adımın "hayalci çocuğa" çıkması, asker olan babamı rahatsız etmiş, annemle geceleri uzun süren tartışmalar başlamıştı. Bir gün babamın anneme;

-"Buradan taşınıyoruz hanım." dediğini duyduğumda annemin benim için çok üzüldüğünü bana bakışından anlamış ve anneme koşarak sarılmış;

-" Annecim ne olur gitmeyelim buradan." diye sarılarak tüm geceyi ağlayarak geçirmiştim. Annemle birbirimize sarılıp ağlamamamız bile babamı yumuşatmamış, ertesi gün kapıya gelen bir kamyon eşyalarımızı yüklemeye başlamıştı."

Ebru, bu çocukluk hikayesini dinlerken o kadar etkilenmişti ki, teselli etmek için ona sarılma isteğine zorlukla engel oldu. Kendisini bu kadar ona çeken neydi bilmiyordu, ama artık engel olamadığının da farkındaydı...

Ekrem, elindeki konyağı bir dikişte bitirdi. Boğazı yanınca hafifçe öksürerek devam etti;


devamı var
Mavigün

Hiç yorum yok: