No Name etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
No Name etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Haziran 2009 Perşembe

İbo'ya


Ah şu senin hareketlerin,
Hani şu delice olanları.
Sen düpedüz delisin dostum,
Hele aptallık,
Beyninde harem kurmuş.
Dur!
Konuşma ve yaklaşma,
Bulaşıcı olabilir...

No Name

15 Mayıs 2009 Cuma

Lalelime



Beyaz bir lale gönderiyorum,
Yüreğimden yüreğine.
Üzdüğünde seni eller,
Gözyaşlarına dost olsun diye.

Beyaz bir lale gönderdim,
Yüreğimden yüreğine.
Her bahar açıp,
Beyaz bir melek gibi
Seni korusun diye...

25 Kasım 2008 Salı

Dönüşüm


Simsiyah gece sonrası Güneş ışığı yırtmaya başlar karanlıkları...
Sabahın habercisidir renkler...

Yağmur Sonrası...


Rahatlar gökyüzü, boşalır bulutların yükü. Temizlenmiştir dünya. Gerçek renklerine kavuşmuştur doğa.

4 Kasım 2008 Salı

TIKIR ile MIKIR


Tıkır; -"Kim gelmiş hayatım?"
Mıkır; -"Bi Fotoğrafçı gelmiş,fotoğrafımı çekmek istiyor da kırmayayım dedim."
Tıkır; -"Kenara kaykıl da beraber çekilelim, anı olur ayol, yaşlandığımızda bakıp eski günleri yad ederiz."
Mıkır; -"Süslü kızımız Şıkır nerede? O da gelsin."
Tıkır; -"Uyuyor,uyandırmayalım şimdi."
Mıkır; -"Neyse bir dahaki sefere,ne de olsa bu fotoğrafçılar sık sık geliyor.
çekecek bizden iyi konu mu bulacaklar.Sonra ailecek çektiririz." Fotoğrafçıya dönerek; -"Hadi kardeşim amma uzattın çekemedin gitti!"
Fotoğrafçı; -"Tamamdır birader, sağol. Çektim gidiyorum."
Mıkır; -"Hoop! Hangi gazetede çıkacak?
Fotoğrafçı; -"Yok birader gazete değil, yakında internete düşer, oradan bakarsın."
Mıkır; -"Eyvallah..."
Tıkır; -"Hadi gel içeri girelim hayatım. Yemek soğudu ya, bak şu fotoğrafçının yaptığına."
Mıkır; -"Geldim canım, Mmmm köpek gibi de acıkmışım..."

3 Kasım 2008 Pazartesi

Ey Çiçek


Tatlı çiçek,can çiçek
Nedir çektiğin senin
Arılardan kelebeklerden.
Bıkmadın mı özünü emdirmekten
En güzel kokularını
En diri zamanını hasretmekten...
Ve sonunda terkedilip
Sararıp solmaktan bıkmadın mı
Ey çiçek...

21 Eylül 2008 Pazar

Siyah sonsuzluktur...


Siyah sonsuzluk
Veya sonsuzluk siyahtır...
Dayanılmaz,karşı durulmaz bir istek duyuyorum.
Siyahta parçalanmak,yok olmak için...
No Name

19 Ağustos 2008 Salı

mavigün'e


Canımın içi,
Hazır mısın,silahın dolu mu?
Müsaaden var mı?
Ben de bir silah edinebilir miyim?
Ben sabah dağıttığın beynimi toparladım,
kanattığın yaralarımı sardırdım geldim.
Yeni kurşunlarını bekliyor olacağım.
Ben de bir silah edinebilir miyim?
Hazır mısın?

4 Ağustos 2008 Pazartesi

Yağmur


YaĞMuR

Gene yağmur yağıyor
Amansız bardaktan boşalırcasına.
Yağmur,
yıkıyor kirli ruhumu
karanlık geçmişimi,
umutsuz geleceğimi yıkıyor.

Seni arıyor Matlaşmış gözlerim
su birikintilerinde görüyorum hayallerini,
"seni sevmiyorum" diyen
sesin çınlıyor kulaklarımda.

ve ben
yağmur altında
ruhsuz ve sensiz yürüyor
Ağlıyorum...
E.H
No Name

2 Ağustos 2008 Cumartesi

SANA


Sayfalar dolusu yazmayacağım
Edebiyatta parçalamayacağım
Sana seni anlatmak için.
Sadece şuna inan,
Seni düşünüyor ve
Seni seviyorum.

E.H
No name

Özür diliyorum...

6 Ocak 2007 Cumartesi

No Name Senaryo

n.n.1

Dudaklarında acı bir tebessüm belirdi.
Babam gibi bücür kaldım diye düşündü.
Okul yılları boyunca basketbol oynamasına rağmen boyu bir türlü 1.74 ü geçmemişti.
Düzgün fiziği, sempatik tavırları, hazır cevap oluşu sayesinde bulunduğu her ortamda genç kızların ilgisini üzerinde toplamıştı.

Bir de şimdi içinde bulunduğu ortamı düşündü.
Burada ne aradığına nasıl bu birliğe düştüğüne inanamıyordu.

Konservatuarın piyano bölümünü birincilikle bitirmişti.
Mezuniyet töreninde anne ve babasının yaşadığı mutluluk gözlerinin önüne geldi.
Annesi babasının omzuna yaslanarak tören boyunca göz yaşı dökmüştü.
Konuşma yapmak için kürsüye çıktığında babası da göz yaşlarını tutamıyordu artık.
Tören sonunda sevdiği kızın elinden tutarak anne ve babasıyla tanıştırmış, evlilik kararı aldıklarını açıklayarak ailesini şoka sokmuştu…

İçeri giren askerin topuk selamıyla düşüncelerinden sıyrıldı.
“Komutanım akşam yemeği için sizi bekliyoruz.”
“Geldim Şahin çavuş.”

Yemekhane karargaha 150 metre mesafede ağaçlar arasında bir barakaydı.
Nisan ayına gelmelerine rağmen hava buz gibiydi.
Montun yakasını kaldırarak ellerini cebine soktu.
Yemekhaneye girdiği anda nöbetçi çavuşun
“Dikkat” diye bağırmasıyla tüm erat ayağa kalkarak dua için beklemeye başladı.
Nöbetçi çavuş askerlere dönerek,
“Söylediklerimi yüksek sesle tekrarla”
“Tanrımıza hamdolsun, Milletimiz Var olsun”
Nöbetçi çavuş Efe’ye dönerek selam verdi.
Efe “Afiyet olsun”
Dedikten sonra yemekhanede bir uğultu başladı. Askerler bir yandan yemek yiyor bir yandan günün kritiğini yapıyorlardı.
Efe yemekhanenin girişinde nöbetçi subaylar için ayrılmış masasına oturarak,mercimek, bulgur pilavı ve hoşaftan oluşan yemeğini yemeye koyuldu.
Yemek soğuktu, hoşaftan birkaç kaşık aldıktan sonra kalkarak karargaha yöneldi.
Gündüz eriyen kar suları geceleri donuyor, botlarının altında çıtır çıtır eziliyordu.
Karargah binasından içeri girerek odasına yöneldi.odasının önünde bekleyen nöbetçiye bir çay söyleyerek odasına girdi.
Günün büyük kısmını bu odada geçiriyordu.Muharip sınıf olmadığı için karargahta yazı çizi işlerine vermişlerdi kendisini.Koltuğuna oturarak sürekli TRT FM e ayarlı radyosunun düğmesini çevirdi. Koltuğunda kaykılarak gözlerini kapadı.

devamı var...

15 Mayıs 2008 Perşembe 14:54
Adsız dedi ki...
n.n.2


Lise yılları okul orkestrasında klavyeli çalgılar çalıyordu. O yıl mezun olan eski solistlerinin yerine yeni bir solist arayışına girmişler, okulun dört tarafına ilanlar yapıştırmışlardı.
Seçmelerin yapılacağı gün gelip çatmıştı. Okulun tiyatro salonuna yöneldi, bu salonda hem prova yapıyorlar hem de konserlerini orada veriyorlardı.Tabi tiyatrocuların provaları yoksa.
Bu yılki liseler arası müzik yarışmasında iddialı olmak istiyorlarsa iyi bir solist bulmaları şarttı. Babamın sesinin yarısı bende olsaydı keşke diye düşündü. Gerçi kendi sesi de fena sayılmazdı, bir çok şarkıya vokal yapıyordu,ama gene de bayan bir vokal şarttı.
İçeri girdiğinde orkestra yerini almış, enstrümanların akordunu yapmakla meşguldü.
Müzik hocası Efe’yi görünce;
“Nerde kaldın be oğlum, hadi başlıyoruz”
“Geldim hocam”
Piyanosunun başına geçen Efe, tabureye oturarak piyanonun kapağını kaldırdı.
Müzik hocası kırk yaşlarında orta boylu zayıf bir adamdı. Dökülen saçları yüzünden alnı iyice açılmıştı. Efe’nin üzerinde büyük emeği vardı.”Hadi gençlik!”diye bağırdı hoca,
“Yaklaşın bakalım, herkes niçin burada olduğunu biliyor değil mi?”
Sesine güvenen kızları sırayla sahneye alıyor, bir kuple şarkı söylettikten sonra teşekkür edip gönderiyorlardı.
Bu esnada salonun bir köşesinde bir grup öğrenci yüksek sesle konuşup kahkahalar atıyorlardı. Müzik hocası;
“Kızlar! Sahneye lütfen”
Hocayı duyan kızlardan ikisi sahneye doğru kıkırdayarak geldiler.
“Buyur hocam”
“Al bakalım mikrofonu, adın neydi kızım?”
“Eda hocam, ama ben tiyatro seçmeleri için gelmiştim.”
“Kızım tiyatro seçmeleri iki saat sonra, sessizce izleyeceksen otur, yoksa salonu terk edin.
Eda “pardon hocam”
Hoca diğer kıza dönerek;
“Sen de tiyatro seçmeleri için mi geldin kızım.”
“Hayır hocam, ben bas gitar çalıyorum, orkestraya katılmak istiyorum.”
“Adın ne kızım?”
“Gökçe “
“Kızım bas gitaristimiz var, solist arıyoruz.”
Gökçe” Hocam lütfen, orkestraya katılmayı çok istiyorum bi deneseniz.”
Hoca başını iki yana sallayarak” La havlee, kızım anlamıyor musun solist lazım diyorum.”
Bu esnada koşarak gelen bir çocuk,
” Hocam müdür bey sizi çağırıyor.”
Hoca Efe’ye dönerek;
“ Efe sen devam et “ diyerek salonu terk etti.
Efe piyanonun başından kalkarak Gökçenin yanına geldi.
Elini uzatarak;
“Merhaba ben Efe”
Gökçe Efenin uzattığı eli sıkarak,
“Memnun oldum, ben Gökçe”
Efe;
“vokal yapamaz mısın?
Gökçe;
“Yaa hiç denemedim, gitarı seviyorum, çalmak isterim.”
Efe;
“Problem değil, sesin iyiyse hem çalar hem söylersin.”

devamı var
15 Mayıs 2008 Perşembe 14:54




n.n 3


Kapının çalınmasıyla irkildi,
“Gel”
“Çayınız komutanım”
“Bırak oğlum sağol”
“Devriye için jipi hazırlasınlar mı komutanım?”
“Daha erken, Kaya asteğmenin gelince haber ver, devriyeye beraber çıkacağız.”
“Emredersin komutanım.”
Çay sıcacıktı, şekerini atarak karıştırdı. Gece 1-3 devriye nöbeti vardı.Bütün nöbet yerlerini dolaşarak nöbetçileri kontrol etmesi gerekiyordu. Kaya asteğmenle aynı dönemdiler. Kafaca uyuştukları için beraber vakit geçirmeyi seviyorlardı. Diğer bölükte olmasına rağmen sık sık buluşuyorlardı. Bu akşam o da nöbetçi subayıydı. Birazdan damlar diye düşündü. Beklerken Subay gazinosuna gidip televizyondan haberleri izlemek istedi, sonra vazgeçerek koltuğuna iyice gömüldü. Günlerdir uykusuzdu.


Sevil;
“Soner Efe’yi görebiliyor musun?
Soner;
“Henüz göremedim Sevilcim.
Efe’nin yemin töreni için Ankara’ya yedek subay okuluna gelmişlerdi.Yemin töreninden sonra kuralar çekilecek herkes birliğine dağılacaktı. Kırk beş gündür görmedikleri oğullarının
Yemin törenini izlemek, hasret gidermek için sabah erkenden uçağa binmiş,yemin törenine ucu ucuna yetişmişlerdi. Teşrifatçı bir er eşliğinde tören alanına kurulan tribünlerde yerlerini almışlardı.
Geniş bir alana dizilmiş masaların üstüne Türk bayrakları serilmiş,bayrağın üstüne muhtelif silahlar yerleştirilmişti.Masaların etrafına dizilmiş çakı gibi yedeksubay adayları bir ellerini arkadaşlarının omzuna diğer ellerini de masadaki silah ve bayrağa basarak yemin ediyordu.

Yemin töreninden hemen sonra kura çekimi başlamıştı.Sevil heyecanda titriyor,sıkıca kavradığı Soner’in elini nasıl sıktıysa, Soner;
“Sevil’cim, ahh.. Sevil’cim tırnakların…
Sevil’in Soner’i duyacak hali yoktu başını gökyüzüne çevirmiş dua etmekle meşgüldü.
“Allah’ım ne olur doğu olmasın, lütfen Allah’ım doğu olmasın… Soner;
“Lütfen Sevil’cim yapma. Ne farkı var her taraf vatan toprağı değil mi?”


“Komutanım! komutanım!” Nöbetçi çavuşun omzundan sarsmasıyla kendine geldi.
“Söyle Şahin çavuş, ne oldu? Vukuat mı var?”
“Yok komutanım” Kulak memesini çekerek üç kere tahtaya vurdu.
”Allah korusun” gülümseyerek,
“Kaya asteğmenim geldi,gazinoda bekliyor,” Efe;
“ Saat kaç oldu?” Şahin çavuş;
“ Gece yarısını geçti komutanım.
” Efe;
“ Saat birde araç hazır olsun devriyeye çıkalım. Mobil telsizlerin şarzları tamam mı?
“ Hepsi faal, kontrol ettim komutanım.”
“ Sağol çavuşum.”

Gazino karargah binasının giriş katında, subay astsubayın beraberce çay kahve içtiği
Beş altı masa ve bir televizyon dan oluşan bir odaydı.
Kapıdan girince,


devamı var

15 Mayıs 2008 Perşembe 15:13
Adsız dedi ki...
n.n 4Kaya;
“ Vayy devrem ne haber?”
Efe;
“Ne olsun be devre her günkü rutin işler. Uykusuzluktan sallanıyorum artık, birazdan devriyeye çıkacam, sen de gelsene”
Kaya;
“ Olur çıkarız beraber, gel bi tavla atalım vakit geçer”
Efe” Saat bire geliyor zaman yok.”
Kaya” Gel be oğlum bi üç atarız, he hee çok sürmez bi mars bi düz doğru kursa hehhee”
Efe” Hadi len… Gel bakalım.”



Sevil yatağın içinde huzursuz bir şekilde dönüp duruyordu, gürültüyle horlayan Soner’in yastığını hafifçe yukarı kaldırdı. Başı diğer tarafa düşen Soner’in horultusu kesildi.
Komodinin üzerinde duran abajurun ışığını yakan Sevil az önce bıraktığı kitabı yeniden eline aldı. Aynı sayfayı defalarca okuduğu halde hiçbir şey anlamadığını görünce ayracı yerleştirerek kitabı kapattı.Tekrar horlamaya başlayan Soner’i dürterek;
“ Soner…Soner…”
Soner; ”Hıı”
Sevil; “ Soner…”
Soner yarı uyuklar vaziyette Sevil’e dönerek;
“Sevil’cim ne olursun yat artık, akşamdan beri sağa sola dönmenden uyuyamadım, yatta biraz uyuyayım, sabah işe gidecem, hadi aşkım, hadi bir tanem…
Sevil; “ Ne kadar rahat adamsın yaa, tek düşündüğün şey uyku değil mi? Sevil’in sesindeki kızgınlık Soner’in uykusunu iyice dağıtmıştı. Kalkarak sırtını, dikleştirdiği yastığa yasladı.
Sol kolunu karısının omzuna atarak Sevil’in başını omzuna doğru çekti. Soner;
“Aşkım neyin var? Hasta mısın bir yerin mi ağrıyor, söyle bir tanem… O ana kadar gözyaşlarını tutan sevil çözülerek ağlamaya başladı. Sevil;
“ Hayır bir şeyim yok, sadece içimde bir sıkıntı var. Efe’mi oğlumu çok özledim…
Soner; “Karıcığım daha dün görüştük ya. Aslan oğlum benim taş gibi taş…Hadi sil gözyaşlarını şimdi, yarın sabah arar görüşürsün oğlunla.
Sevil; “ Şimdi arayalım”
Soner;” Karıcığım, bir tanem şimdi uyuyordur çocuk, arayıp korkutmayalım sabah ararız.”
Sevil;” Ararız değil mi?”
Soner;”Ararız aşkım, hadi biraz uyumaya çalış, hadi bi tanem…
Sevil başını kocasının göğsüne yaslayarak gözlerini kapadı. Soner Sevil’i kollarının arasına almış saçlarının mis kokusunu içine çekiyor, kulağına tatlı sözler fısıldayarak sakinleştirmeye çalışıyordu. Az sonra ikisi de uykunun kollarına teslim oldular.


Devriyeyi bitirmiş dönüyorlardı. Aracı yol kenarına bırakmış nöbet bölgelerini yürüyerek dolaşmışlardı. Pusu atmış olan timlerle telsiz irtibatı kurmuş, nöbet bölgelerini tek tek dolaşmışlardı. Soğuk bıçak gibi kesiyordu. Kurada çektiği birlik Van’ın Başkale ilçesiydi.
Türkiye’nin en yüksek yerleşim bölgesi. Dört tarafı dağlarla çevrili bir ilçe. Dört tarafındaki dağlarda teröristlerin cirit attığı, İran ve Irak sınırlarına komşu bir ilçe.
Kaya fısıltıyla; “ Devrem az sonra araçtayız, dondum be. Bu tüfekte on kilo oldu sanki”
Efe “Ee devrem az yol yapmadık, yedi kilometredir yürüyoruz. Bunun yarısı tırmanış.”
Kaya; “Baksana hava ağarmaya başladı “
Efe ; “ Birader bir türlü alışamadım, gecenin üçünde hava ağarır mı yaa, doğu ama bu kadar mı doğu.”
En önde yürüyen çavuş aniden durdu, sağ elini yumruk yapıp yere çökmüştü ki,
Tepeden üstlerine kurşun yağmaya başladı. Hemen yere yatarak savunma pozisyonu aldılar,
Üstlerine ateş edilen tepeye doğru ateş ediyor, bir yandan telsizle yardım istiyorlardı…
Efe sol gözünü açamıyordu başında bir sıcaklık hissediyor,Kayanın sesini duyuyor, ne dediğini bir türlü anlayamıyordu. Babası ne zaman gelmişti, gülümseyerek kalkmak istedi…

devamı olabilir mi?



No name 1. bl.sonu

“Tepeden üstlerine kurşun yağmaya başladı. Hemen yere yatarak savunma pozisyonu aldılar,
Üstlerine ateş edilen tepeye doğru ateş ediyor, bir yandan telsizle yardım istiyorlardı…
Efe sol gözünü açamıyordu başında bir sıcaklık hissediyor, Kaya’nın sesini duyuyor, ne dediğini bir türlü anlayamıyordu. Babası ne zaman gelmişti? gülümseyerek kalkmak istedi.”

-----------------xxx------------

No name 2.Bölüm

Haykırarak uyandı. Ter içinde kalmıştı. Yanına baktı, Sevil yoktu. Yastığı, çarşafı terden sırılsıklam olmuş, saçları alnına yapışmıştı. Komodinin üzerinde duran su bardağını alarak bir yudum içti. Gün ağarmış sabah olmuştu. Mutfaktan Sevil’in kahvaltı hazırlarken çıkardığı sesler geliyordu. Birazdan kahvaltı hazır olur diye düşündü. Kalkarak banyoya girdi. Az sonra banyonun kapısı çalmaya başladı,
Eda;“Baba işin uzun mu?”
Soner;” Kızım traş oluyorum aşağıdaki tuvaleti kullansana!”
Eda;” Yaa baba Ege girdi çıkmıyoo! Okula geç kalacam, hadi baba yaa”
Soner;” Ah be kızım, lavaboda bile rahat vermiyorsunuz insana.”
Eda;” Babaa!”
Soner;” Tamam, tamam çıktım,
Soner kapıyı açar, boynunda havlusu yüzünün yarısı traşlı diğer yarısı köpüklüdür.
Eda;” Günaydın babiş, pardon”
Diyerek içeri dalar.
Soner Eda’nın arkasından;” Günaydın kızım”

26 Mayıs 2008 Pazartesi 12:30



nn2.2

Soner traşını olup aşağıya indiğinde ikizler kahvaltılarını bitirmiş çıkmak üzereydiler.
Eda;” Baba biraz harçlık verir misin?”
Soner;” Kızım haftalığını verdim ya ne yaptın paranı?”
Eda;” Ya babaa…”
Soner;” Mızıldama ,bak Ege’ye nasıl tutumlu benim oğlum.”
Eda yerinde zıplayarak;”Hadi babacım hiç param yok, bak servisim kaçacak.”
Soner cebinden bir miktar para çıkararak;
”Al bakalım küçük hanım, bunlar haftalığından kesilecek ona göre.”
Eda;” Tamam babiş, baay…” diyerek kapıdan çıkar.
Sevil;” Soner’cim çok yüz veriyorsun çocuklara, bu kadar harçlık çok fazla..”
Soner;”Bir şey olmaz Sevil’cim sıkma canını”
Sevil;” Soner’cim haftalıklarıyla geçinmeyi öğrenmeleri lazım”
Soner;” Tamam Sevil’cim ne kadar uzatıyorsun ya, şu telefonu versene Efe’yi arayacağım.
Sevil;” Ben demin aradım, iyiymiş selamları var.”
Soner;” Madem aradın ne diye söylemiyorsun? Sabah beri vıdı vıdı yapıp duruyorsun. İyiymiş değil mi benim aslan oğlum, bir şey söyledi mi? Bir ihtiyacı varmıymış?
Ya olsun sen ver telefonu, ben de arayacağım.
devamı var

26 Mayıs 2008 Pazartesi 12:38



nn.2.3

Sabah içtimasından sonra, nöbetini bir sonraki nöbetçi subaya devretmiş, herkes görev yerlerine dağılmıştı. Kendiside karargah binasının yolunu tutmuştu. Pırıl pırıl güneşli bir gündü. Tertemiz havayı kuvvetle ciğerlerine çekti. Soğuktan içi ürpermişti. Bu memlekete bahar mevsiminin geleceğine inanmıyordu. Burada yaz vardı kış vardı.
Kantinin önünden geçerken 1 simit aldı. Çayla iyi gider diye düşündü.
Karargaha girerken kapıdaki nöbetçi;
“Komutanım Albayım sizi bekliyor”
Efe;” Odasında mı?”
Asker;”Evet komutanım.”
Başını sallayarak içeri girdi.
Uzun koridor boyunca yürürken postası da kendisini takip ediyordu..(Yazarın notu; Posta=Emireri)
İlk karşılaşmalarını hatırladı.


Helikopter Başkale’deki birliğe inmiş motoru stop ettirmişti. Yerdeki karlar bir toz bulutu gibi havalanıyor, göz gözü görmüyordu. Helikopterin tepesindeki dev pervane yavaşlamaya başlamıştı ki helikopterin kapısı açılarak İçeriye buz gibi hava ve kar tanecikleri ile birlikte sempatik bir surat uzandı.;
Asker;”Komutanım hoş geldiniz çantanız hangisi?”
Çantasını askere vererek,
Kendini dışarı attı, başını eğerek koşarken beyaz parkalı güler yüzlü güneş yanığı tenli asker kendisine eşlik ediyordu.

“Komutanım bu taraftan.”
Askeri takip ederek helikopterin yarattığı kaostan sıyrıldı.
Asker karşısına geçerek;
“Ahmet Şahin Bursa Emret komutanım.”
Efe; “ Rahat asker”
Asker;”Hoş geldiniz Komutanım ben sizin postanızım. Emrinizdeyim.
Efe;” çantamı odama bırakıver.”
Asker;”Emredersiniz komutanım.”

Aradan geçen günlerde birbirlerine alışmışlardı.
Posta;” Komutanım simitle mi gireceksiniz, simidi alayım mı?”
Efe kendine geldi. Bölük komutanın odasının önüne gelmişlerdi. Gülümseyerek simidi postasına uzattı;
“ Al bakalım, sakın bitirme.”
Posta;
“Yok komutanım, estağfurullah. Kapıda bekliyorum sizi.”
Efe bölük komutanının kapısını çalarak içeri girdi.
Topuk selamı vererek;
“Beni emretmişsiniz komutanım.”

Devamı var

26 Mayıs 2008 Pazartesi 12:41
no name dedi ki...
nn.2.4

Eda servise binmiş, servis hareket etmişti. Bu sene son senesiydi. Akşama kadar okul akşamları dershane, bunalmıştı. Gözlerini kapatarak başını koltuğa yasladı.
Abisini çok özlemişti. Piyanoda çaldığı ezgileri dinlemeyeli aylar olmuştu.
Yanına birisinin oturmasıyla gözlerini açtı;
Eda;“ Yavaş”
Fatih;” Pardon Eda’cım, Günaydın.”
Eda toparlanarak;
“Günaydın Fatih, ne haber?”
Fatih;”Uykusuzluktan ölüyorum. Bu gün yazılı olmasa gitmeyecektim okula.”
Fatih’le liseye beraber başlamışlardı. Üç yıldır aynı sınıfta beraberce dirsek çürütüyorlardı.
Evleri de oldukça yakındı o yüzden bazı akşamlar buluşup ders çalışıyorlardı.

Eda;”Yok daha neler, şunun şurasında kaç gün kaldı ki? Sık dişini.”
Fatih yılışarak başını Eda’nın omzuna yasladı ve ;
“Ağzımda diş mi kaldı kii” diyerek uyuma taklidi yapmaya başladı.
Arka koltukta oturan Ege, Fatihin omzuna dokunarak;
“Hop birader, doğru dur da kalan dişlerini de ben dökmeyeyim avucuna.
Fatih;” Tamam lan, yemedik ikizini al senin olsun, azıcık uyuyacaktık.”
Ege;” Gel benim omuzlarım daha geniş, burada uyu.”
Fatih;”İstemez uykum kaçtı.”
Ege;”Gel sen gel, beraber ararız uykunu, nereye kaçacak? Buralarda bir yerdedir.”

Eda gülerek ikiz kardeşini izliyordu. Ne kadarda babama benziyor diye düşündü, espri yeteneğini de abisinden almış olmalıydı. Bütün kızlar etrafında pervane olmasına rağmen hiç birine pas vermiyor, sadece derslerine ve spora yoğunlaşıyordu. Okulun voleybol takımının liberosuydu. Bu yıl hocası kaptanlık pazu bandını da kendisine takmış ve saha içinde ve dışında temsilcimsin demişti.
Liseler arası müsabakalarda büyük başarı göstermişler Türkiye Liseler arası voleybol şampiyonasında son dört takım arasına kalmışlar, dörtlü final için bir hafta sonra Ankara’ya gideceklerdi…

Devamı var.
26 Mayıs 2008 Pazartesi 12:46
no name dedi ki...
ss.2.5

Bölük komutanı albay 50 ye yaklaşmış yaşı, bembeyaz saçları ile babacan bir şekilde;
“Rahat asteğmenim”
Efe;“Buyurun komutanım”
“Otur asteğmenim.”
“Emredersin komutanım.”
Masanın önünde karşılıklı duran misafir koltuklarından birine oturarak, bölük komutanın gözlerinin içine baktı.
Albay;”Sabah sabah ne istiyor bu adam diyorsun ha.”
Efe;”Estağfurullah komutanım, ne haddimize.”
Albay;”Evladım, Ankara’dan iki misafirin var. Seni görmek istiyorlar.
Efe;” Kimmiş komutanım, Neredeler?”
Albay;”Bayağı yukarılardan bir ziyaretçi olmalı, Bir saat sonra helikopterle alacaklar seni Van’da buluşacaksınız.”
Efe;”Emredersiniz komutanım. Müsaade ederseniz gidip hazırlanayım.
Albay;”Git evladım, geçerken S-4 e uğra görev emrini hazırladılarsa getirsinler imzalayayım.”
Efe ayağa kalkarak;
“Emredersiniz komutanım”
Diyerek odadan çıktı. S-4 ün önünden geçerken kapıyı açarak içeri başını uzattı;
“Günaydın devrem, benim görev kağıdım hazırsa albayım bekliyor imza için.”
Efe’yi görünce yüzü aydınlanan asteğmen;
“Günaydın devrem, hayırdır özel helikopter kalkıyormuş senin için?”
Efe;” Sorma devrem, sen ne kadar biliyorsan bende o kadar biliyorum, Van’da ziyaretçim varmış bakalım gidince görürüz.”
“Tamam devrem görev kağıdını imzalatıp ben getiririm. Hayırlısı olsun.
Efe;” Sağol devrem”

Devamı var
26 Mayıs 2008 Pazartesi 12:52
no name dedi ki...
nn.2.6

Efe koridor boyunca yürüyerek odasına yöneldi. Postası kapıda kendisini bekliyordu.
Posta;” Çay alıp geleyim mi komutanım?”
Efe; “Al bakalım”
Odasından içeri giren Efe postasının hazırladığı kahvaltı tabağını görünce gülümsedi.
Annem gibi elinde tabakla peşimde dolaşacak neredeyse diye düşündü.
Masanın üstündeki cep telefonu çalmaya başlayınca koltuğuna oturarak telefona baktı,
Gene annesi arıyordu. Gülümseyerek telefonu açtı;
Efe;” Emret Valide sultan, sultanlar sultanı buyur bakalım, ne tez özledin.”
Sevil;” Hiç üşenmiyorsun değimli bu kadar laf kalabalığına, ne olmuş, oğlumu özleyemez miyim ?
Efe;”Ne demek anacığım. buyur emret.”
Sevil;”Baban kızdı bana, nasıl sen oğlumla görüşürsün de bana haber vermezsin diye, şimdi ısrarla telefon açtırdı, sesini duyacakmış.”
Efe;” Canım babam benim ya, ver anacığım ver de bir sesini duyayım”
Soner Sevil’in elinden telefonu alarak;
“Aloo oğlum…”
Efe;” Emret benim aslan babam buyur. Nasılsın?”
Soner;”İyiyiz oğlum seni özledim, sesini bir duyayım dedim. Nasılsın, Bir ihtiyacın var mı?
Paran yetiyor mu?”
Efe;” Alem adamsın baba ya, Burada para harcayacak yer mi var ki. Maaş olduğu gibi bankada duruyor.Sana lazımsa düşük faizli kredi açabilirim. Ne dersin?
Soner;” Babayla dalga geçilmez dürzü!”
Efe;” heh hee kızma baba yaa, şaka yaptım.”
Soner;” Haftaya Ankara’ya gidiyoruz.”
Efe;” Hayırdır babacığım ne iş?”
Soner;” Hayır oğlum hayır, Ege okul takımıyla voleybol şampiyonluğu için final maçına gidecek, yalnız bırakmak istemiyorum.”
Efe;” Evet yaa geçen bahsediyordu. İyi edersin baba yalnız bırakma, Babacığım kapatmak zorundayım sonra gene görüşürüz. hadi ellerinizden öpüyorum. Allaha emanet olun, Beni merak etmeyin, iyiyim ben. Hadi anneme de selamlar ak ellerinden öpüyorum onun da.”
Soner;” güle güle oğlum, Allaha emanet ol.
Soner telefonu Sevil’e uzatarak;”Selamları var, neşesi yerinde keratanın.”
Sevil;” Aman Allah bozmasın”

Devamı var
26 Mayıs 2008 Pazartesi 12:54



nn.2.7

Kapı çalınır,
Efe;” Giir”
Posta elinde su bardağına doldurulmuş bir çayla içeri girer;
“Buyurun komutanım”
Efe;” Sağol postam, eline sağlık”
Posta;” Afiyet olsun komutanım. Van’a gidiyormuşsunuz?”
Efe;” Sen nerden duydun?”
Posta;” Bölük komutanı konuşurken postası duymuş.”
Efe;” Yemeyip içmeyip sana mı yetiştirmiş?”
Posta;”Postaların kulağı delik olur komutanım.”
Efe ;” ulan alemsiniz yaa, hadi git te çantama bir iki çamaşır falan koy da getir.Bakarsın birkaç gün kalmak gerekir.”
Posta;”Emredersin komutanım”


Az sonra bir helikopterin pat patları camları titretmeye başlamıştı.
Simidin kalan son parçasını da ağzına atarak çayını yudumladı.
Kapı çalınca;
“Gir”
Kapı açılır gelen S-4 te görevli asteğmendir.
Efe;” buyur devrem geç”
S-4;” Devrem görev kağıdın. Helikopterin geldi, hayırlı görevler…”
Efe;”Hani ziyaretçiydi bunlar yaa”
S-4;”Git de öğren işte birader hadi hayırlı yolculuk.”
Efe;” Sağol devrem görüşürüz.”
Efe odasından çıkar, posta elinde çantayla beklemektedir.
Posta;”Komutanım helikopter bekliyor.”
Efe;” Anladık yürü bakalım”

İçtima alanın ortasında kireçle işaretlenmiş bir alana inen helikopter çalışır durumda bekliyordu.
Postasının elinden çantasını alan Efe eğilerek helikoptere koştu.
Açık kapıdan içeri girerek koltuğuna oturmuştu ki arka koltukta oturan Kaya’ya
Gözü ilişti, dönerek;
“Vaay kardeşim sende mi geliyorsun?
Kaya gülümseyerek;
“Kambersiz düğün olur mu kardeşim, anca beraber kanca beraber”
Efe;”İyiymiş be, canımız sıkılmaz hiç olmazsa.”
Kaya ;”Eyvallah kardeşim, bağla kemerini de kalkalım”
Efe kemerini bağlayarak pilot yüzbaşıya okey işaretini verdi.
Helikopter büyük bir gürültüyle havalandı...

nn.2.bölüm sonu.
devamı kısmet olursa haftaya

26 Mayıs 2008 Pazartesi 13:01