Ahmet Oktay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ahmet Oktay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Eylül 2014 Salı

Geç Saat

Yorgundu. Düş görürken 
-ölmüş müydü ölüyor muydu? 
fidana dokunduğu an açıvermişti gonca- 
elinden düştü kitap 
kalem de 

şuydu altını çizdiği cümle: 
Kierkegaard'tan, 
'Üzüntüm, kal'amdır benim'


Ahmet Oktay

31 Ekim 2010 Pazar

Kadınlar Çıkmazı


Yarım bir aşk, yarım bir dudaksın
sıkıntılı ikindi yağmurlarında
her yeni erkekten sonra daha erkeksin
tuzlu inciler dolu
kuş uçmaz mavisi gözlerinin.

Işıklara çarpıyorsun sokağa çıksan
şehrin korkusu büyüyor pencerelerde.
Avuntusu yok erkekli yatakların
ne olur gitme
daha kaybolacaksın.

Bir yanın şarkılar
kan tutmaları öbür yanın.
Gülerken iki kadeh arasında
nasıl ağladığın anlatılmıyor.
Ne olur
bu kadar kendine saklanma.

Sen kapalı, mahzun odalarda
kırık oyuncaklara karşı bir çocuk.
Ürperiyorsun denizin çığlıklarını duydukça
dudakların kaskatı öpüldükçe neden?
Kaç ölüm tasarlıyorsun çıkmazında
belli, yoruldun kendini denemekten.

Ahmet Oktay

13 Ocak 2010 Çarşamba

Bütün Erkekler Ölür


Çünkü gök sıkıntıyla ağar
rüzgar buruşur, bir yaprak düşer
ve kaçıyordur solgun mavilikte
maviler ve al geyikler.
İşte altın ve kara akıntılar:
Analar, yitirilmiş resimlik
yoksulluk, o korkunç kadın.
Susun, tümünün anıldığı gündür
kara yağmur ve ebem kuşağı
usulca bütün erkekler ölür...

Kıpırdamasın insandan gelen sesler
kamyonlar devrilir dağ yolunda.
Rehincide kalan bir gümüş saat
emanetçide unutulan bavul
geçip giden gök taşlarıdır
havadan ve selüloit mavilikten.
Ey mermeri bozuk yalnızlık
sanki kutsal bir avdır suskuda
ve bir yakut parıltısıdır artık.

Çünkü gök kanla ağıyordur
soluk soluğa atan bir damar
kalbinde hırçın denizin
ve toprağın nabzında
unutulmak gibi bir şahdamar.
Ürperir aynı rüzgarla
darağacı, çarmıh ve çiçek
sussun yatakların fısıltısı
avuçlarda parıldayan kehribar:
ekmekli, zincirli ve başları eğik
kadınların erkekleri geçiyordur.
Ve üzgün deltası kısacık ömürlerin
bir albüm, bir şarkı, bir çocuk.

Hangi doldurulmuş hüznün yakutu
çocukluk defterlerince soluk
ki savaş alanlarında parıldar
bütün koruluklardır ay ışığı
ey ulaşılmayan dayanak aşklar
elleri kanatan kesici ağıt.
Hep unutuştur akılda kalan
sıçrayan, yenilen ve ölen geyikler
derdin eksilmediği kalem ve kağıt.
Kısa ve kesin bir sözdür erkekler
İspanya'da "Non Pasaran"
kızaran kilise çanları
katedrallere çöken gölgelik
İtalya'da "Mamma Mia"
işte avuçların dünyayı duyduğu kayalar
sarkık bir bıyık Meksika'da, "Viva"
Nehirler kurur, susar aşk
ve en katı sözdür erkekler
kıraç ve yoksul Anadolu'da.

Büyük ve yeniktir erkekler
söz dinlemez serüvenci çocuk
su şırıltısında sayıklayan hasta
ve deli bir sevgilidir sabaha kadar
bulgulu, korkunç ve utançla.
Yararsız bütün leylak ağaçları
hiç bilmiyor erkekler
doğan ve ölen çocukların hüznünü
çünkü daha önceden ölürler.

Çünkü gök ağıyordur kanla
hep yenik yıldızlar vardır
anı defteri, kum saati, savaş alanı
bir yüz
işte o kandır.

Ey ışığını dağıtan kristal
ölümsüzlük, ele geçirilmeyen gömü
ayışığı denizle kendini sürdürür
işte her şey geçip gitmede
usulca bütün erkekler ölür...

AHMET OKTAY

bir günün sonunda arzu


Ne çok iz bedenimde senden:

İki siyah haşhaş açtı
düşlerinle ısırdığın omuzlarımda;

Göğsümdeki bu onmayan yara
gözyaşının damladığı günden kalma;

"Mutlu aşk yok" diye inildemişti Aragon,
uçurum gibi parıldayan Elsa'ya. Ah!
Zakkumsu ses; Gümrah
bir bahçe olsun isterdim,
kederin ve deliliğin arkası...

" Ne kaldı bana senden? " Demiştin,
çürüyen güllerin anısı sadece
çürüyen güllerin anısı...

Ah!.. Niye kesmedin
uyurken bileklerimi?

AHMET OKTAY

5 Nisan 2009 Pazar

Bir günün sonunda arzu


Ne çok iz bedenimde senden:

İki siyah haşhaş açtı
düşlerinle ısırdığın omuzlarımda;

Göğsümdeki bu onmayan yara
gözyaşının damladığı günden kalma;

"Mutlu aşk yok" diye inildemişti Aragon,
uçurum gibi parıldayan Elsa'ya.
Ah! Zakkumsu ses; Gümrah
bir bahçe olsun isterdim,
kederin ve deliliğin arkası..

" Ne kaldı bana senden?" demiştin,
çürüyen güllerin anısı sadece
çürüyen güllerin anısı...

Ah..! Niye kesmedin
uyurken bileklerimi..?

Ahmet Oktay