10 Haziran 2021 Perşembe

SİZ AŞKTAN NE ANLARSINIZ BAYIM


Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca

Alt katında uyumayı bir ranzanın

Üst katında çocukluğum...
Kâğıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!

Allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
Büyük bir aşk yamadım
Hayır
Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım...
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin Allah'ını bilirim bayım!

Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Balkona yorgun çamaşırlar asmayı
Ki uçlarından çile damlardı.
Güneşte nane kurutmayı
Ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!

Süt içtim acım hafiflesin diye
Çikolata yedim bir köşeye çekilip
Zehrimi alsın diye
Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
İlahiler öğrendim.
Siz zehir nedir bilmezsiniz
Zehir aşkı bilir oysa bayım!

Ben işte miraç gecelerinde
Bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,
Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,
Uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
Bir şiir aradım.
Geçen üç yıl boyunca
Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
Ülkem olmayan ülkemi
Kayboluşumu aradım.
Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Bir ters bir yüz kazaklar ördüm
Haraşo bir hayat bırakmak için.
Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.

Kimi gün öylesine yalnızdım
Derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
Annem
Ki beyaz bir kadındır.
Ölüsünü şiirle yıkadım.
Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Acının ortasında acısız olmayı,
Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
Aşk diyorsunuz ya,
İşte orda durun bayım
Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
Kendimin ucunda
Öyle ıslak,
Öyle kötü kokan,
Yırtık ve perişan.

Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
Aşkı aşk bilir yalnız!

DİDEM MADAK
Fotoğraf; Enver Halefoğlu


29 Mayıs 2021 Cumartesi

Gidesim Var


 Senden...

Eş, dost, herşeyden, Elvedayı işittiğim o lüks viranemden, Yavaş yavaş, Azalarak.. Arkama bile bakmadan, Kapıyı sensizliğin suratına çarpıp, Çekip gidesim var bugün bu şehirden... Tenime dokunduğun parmaklarından, Annemin verdiği Hayat harçlıklarımdan biriktirdiğim, O temiz duygularımdan, Aşktan, meşkten.. Dünyanın sen varken en anlamlı, Sen yokken acı veren herşeyden. Çekip gidesim var bugün bu şehirden. Ağlasam.. Ulan varya bir ağlasam, Bir becerebilsem, Tsunami gibi boşalırım bu şehire. Dağların eteklerine biriken bulutlar gibi, Ayrılırken bastığın kaldırımlar gibi, Sonbahar gibi doluyum bugün. Bir ağlasam herşey bitecek, Bir ağlasam kalem yazmaktan vazgeçecek.. Bugün gidesim var, Çekip gidesim var bugün bu şehirden. Sağa baksam hüzün, Sol/a baksam hepsen. Yukarısı ölüm.. Ayağımın altında, dün. Küfrüm var bugün, Ağzıma kadar dolu. Bir sövsem, Ulan bir sövsem varya, Ucu bana kadar değecek. Edep görmemiş bir insanım bugün, Yukarı bakasım var bugün, Yerebasıp! . Çekip gidesim var bugün, benden.. Okumam yazmam yok bugün, İlkokul öğretmenimi bulup, ders veresim var. İmami bulup öyle değil, böyle. Diyesim var. Bugün.. Bugün orta parmağımı kalbime kadar sokup, Seni kusasım var, Bugün, Çekip gidesim var, bu şehirden. Hiç bir cümle seni anlatamaz bugün, Tercüman olamam bugün ölümlere, İntiharlarlarımı bugün sırtıma atıp istifa edesim var. Dünyaya hakkını helal et diyesim, Çekip gidesim var bugün.. Bugün pazar, Bugün sen gitmiştin, Bugün matematikçilere küfür etmiştim, Bugün problemlerin hepsinde ben eksiktim.. 2-1= '0'dı bugün.. İşte bugün sen çıktın hayatımdan. Seni hayatımdan çıkardığım o sokakta, Asla ben kalmamıştım, Bir sıfır kadar hiçtim.. Tek sayılar Dünyanın başına gelebilecek en büyük felaketti, Yalnız insanlar ise dünyanın en büyük gafleti.. Çıkartasım var kendimi bugün, bu hayat denen işlemden..

Kadir Zorlu

Fotoğraf; Enver Halefoğlu

5 Mayıs 2021 Çarşamba

''Öyle eksildik ki yaşarken; bize dokunan her şeyi eksiltiyoruz.

Yalnızlığımızla çoğalıp, kalabalıklığımızla eksiliyoruz. 

Ve öylesine kalabalık ki yalnızlığımız;

Ne yana dönsek kendimize çarpıyoruz..''

Cahit Sıtkı Tarancı

Fotoğraf; Enver Halefoğlu

28 Şubat 2021 Pazar

 


Yalanın gücü doğrunun güçsüzlüğünden değildir. Yalan teşkilat kurmuş, doğru yalnızdır. Yalanın geleneği var, senin doğrunun her gün yeniden yaratılması, her gün şafak çiçeği gibi yeniden açması gerek. Sen yenileceksin,  yenilmenin tadına varacaksın, doğru yenilmeli. Yenilmeyen doğru yenmiş sayılmaz. Doğru yenile yenile öyle keskin bir hale gelmeli ki,  Yüz bin yıl su altında yıkanmış, düzelmiş çakıltaşı gibi.

Yaşar Kemal

28 Temmuz 2019 Pazar

Gülsün



Gülsün,
Evet gülsün gerçekten.
Sen gülsün
Gül sensin
Gülşensin...

Enver Halefoğlu

Fotoğraf; Enver Halefoğlu

10 Şubat 2019 Pazar

İstanbul

Evin içinde bir oda, odada İstanbul
Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul
Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı
Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul

Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm
Çekmeye başladı, oltada İstanbul
Bu ne biçim su, bu nasıl şehir
Şişede İstanbul, masada İstanbul

Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık
Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul
İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım
Nereye gidersen git, orada İstanbul.

Ümit Yaşar Oğuzcan

11 Kasım 2018 Pazar

ÜLKE

Saat Çini vurdu birden: pirinççç 
Ben gittim bembeyaz uykusuzluktan 
Kasketimi eğip üstüne acılarımın 
Sen yüzüne sürgün olduğum kadın 
Karanlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin 
Bir çocuk boyuna bir suyu söylerdi. Mavi. 
Bir takım genç anneleri uzatırdı bir keman 
Sen tutar kendini incecik sevdirirdin 
Bir umuttun bir misillemeydin yalnızlığa 

Yalnız aşkı vardır aşkı olanın 
Ve kaybetmek daha güç bulamamaktan 
Sen yüzüne sürgün olduğum kadın 
Kardeşim olan gözlerini unutamadım 
Çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını 
Dostum olan ellerini unutamadım 
Karım olan karnını ve önlerini 
Orospum olan yanlarını ve arkalarını 
İşte bütün bunlarını bunlarını bunlarını 
Nasıl unuturum hiç unutamadım 
Kibrit çak masmavi yanardı sesin 
Ormanlara ormanlara yüzünün sesi 
En gizli kelimeleri akıtırdı ağzıma 
Şu karangu şu acayip şu asyalı aşkın 
Soluğu kesen ağulayan ormanlarında 
Yaşadım o kısa ve korkunç hükümdarlığı 
Ve çarpıntılı yüreğim saçlarının akıntısında 
Karadeniz'e karışırdı ordan Akdeniz'e 
Ordan da daha büyük sulara 

Geceyse ay hemen tazeler minareleri 
Kur'an sayfaları satılan sokaklardan 
Ölüm bir çeşit sevgiyle uçar 
Ölüm uçar çocuk yüzlere 
Ben o sokaklardan ne kadar geçtim 
Damağımda dilinin yosunlu tadı 
Önce buğulu sonra cam gibi parlak sonra buğulu yine 
Bir takım tavşanları andıran bir takım su hayvanlarını 
Pazartesi günlerini ve haftanın öbür günlerini 
Yani salı çarşamba perşembe cuma cumartesi 

Bir başak ufak ufak bildirir Konya'yı 
O başakta o Konya'da seni ararım 
Ben şimdilerde her şeyi sana bağlıyorum iyi mi 
Altın ölçü çift ölçü ve altın karşılıksız 
Para basma yetkisini Fırat'ın suyunu Palandöken'i 
Erzincan'ın düzünü asma bahçelerin dibini 
Antalya'nın denizini o denizin dibini 
Beş türlü yengeç yaşıyan sularında 
Çağanoz adi pavorya çingene pavoryası ayı pavoryası bir de çalpara 
Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında 
Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını 
Sen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimya 
Yokluğun gayri şurdan şuraya geldi 
Bir günler şölenlerle egemen ülkende 
Şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor 
N'olur ağzından başlıyarak soyunmaya 
Bir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme 
Çık gel bir kez daha çıkıntılardan 
Çık gel bir kez daha bozguna uğrat

Cemal Süreya

24 Temmuz 2018 Salı

GÜNLER GEÇER

Günler geçer ve çalışır şafağın değirmeni,
Kim bilebilir ki kimi, neyi eskittiğini? Ben ne kadar önemserdim kendimi, hay Allah! Sen ne kadar kumraldın aynalarda, hay Allah! Temmuz tam bu işe göredir bana kalırsa, Gel bağışlayalım birbirimizi...
Turgut Uyar (1927 - 1985)

17 Mayıs 2018 Perşembe

BEKLE BENİ


Bekle beni, döneceğim
Bütün direncinle bekle beni.
Bekle hüzün yağmurları
Gökyüzünü kaplayınca,
Karakış üşütürken bekle,
Sarı sıcaklar yakarken bekle.
Kimseler beklemezken bekle beni,
Unut anılarla yüklü bir geçmişi
Ne bir mektup ne bir haber
Gelmesin ne çıkar, bekle beni
Bekle beni döneceğim
Bekle, yalnızca sen bekle beni.
Bekle beni döneceğim, bırak
Beklemekten usanmış dostlarım
Oğlum, anam, yoldaşlarım
Öldüğümü sansınlar benim
Umudu kesip bir ateşin başında
Beni yâd edip içsinler ama sen
İçme sakın yürek acısı o şaraptan
İnançla, sabırla bekle beni.
Bekle beni, döneceğim
Tüm ölümlere inat bekle.
Çünkü o büyük bekleyişin
Düşman ateşinden kurtaracak beni.
Bekle kızgın sıcaklar içinde,
Karlar savrulurken bekle beni,
Yalnızca seninle ben, ikimiz
Ölümsüz olduğumuzu bileceğiz;
O sırrı, o hiç kimsenin bilmediği.
Kimseler beklemezken
Beni beklediğini.
Konstantin Simonov – (Çeviren: Sacide Üçer)

27 Nisan 2018 Cuma

Pencere

Pencereyi kapama
gök dolabilir içeri
sen neyi görebilirsin
ıslak bir bulutun ağışını mı?

Pencereyi kapama
kuş dolabilir içeri
sen neyi taşıyabilirsin
kırık bir dalın yükünü mü?

Pencereyi aç
soluğun çıksın dışarı
sen büyütmedin mi ciğerinde onu?
Kokusu hayatı yıkasın diye

Pencereyi aç
sesin sarsın dünyayı
duyulur elbet ta ötelerden
Yürek kendini tanır

Arkadaş Zekai Özger

Fotoğraf; E. Halefoğlu

27 Ocak 2018 Cumartesi

KAR VE HATIRALAR


Kar yağıyor, yine kar, yine kar, yine mahşer gibi kar.
Sanki güller içinde gülen taze kadınlar,
Bana beyaz buseler, beyaz buseler yollar;
Sanki güller içinde gülen taze kadınlar.

Bir rüya görür gibi gözümde sevinçler var.
Beyaz bir sükût işte: kar yağıyor, kar, kar, kar;
Sanırım ki uçuyor gözümde hatıralar.
Beyaz bir sükût işte: kar yağıyor, kar, kar, kar...

Cahit Sıtkı Tarancı

6 Ocak 2018 Cumartesi

Ah Ulan Rıza



Neden halâ gelmedi, 
yoksa
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Madara olduk meyhaneye!
Ah eşşek kafam benim,
Nasıl da güvendim bu hergeleye!
Gelse, balığa çıkacaktık,
Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık.
Kafamız tam olunca, şarkılar döktürüp
Enteresan hayâllere dalacaktık.
Bu sandalı geçen hafta denk getirip
Çalıntıdan düşürdük.
Arkadaşlar ısrar etti,
Biz de, iyi olur, bize uyar diye düşündük.
Saat sekizde gelecekti,
Bana birkaç milyon borç verecekti.
Yoksa o nemrut karısı kaçtı da
Onun peşinden mi gitti?
Eğer öyleyse yandık,
Gudubet gene yaptı yapacağını!
Geçen sene de merdivenden itip
Kırmıştı Rıza'nın bacağını.
Abi, kadında boy şu kadar;
Kalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak!
Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak,
Ya horlarken Rıza'yı boğacak!
Bak, şimdi acıdım, aşkolsun adama,
Ben olsam, vallahi baş edemem! ..
Hele beş tane velet var ki boy-boy,
Allah'tan düşmanıma dilemem!
Aslında iyi çocuktur Rıza, efendi huyludur,
Herkesin suyuna gider.
Yoksa, kalıba vursan hani,
Tek başına on tane adam eder!
Bir keresinde, hiç unutmam
Üç-beş zibidi haraca dadandı;
Rıza, sandalyeyi kaptığı gibi
Herifleri hastaneye kadar kovaladı!
Aynı mahallede büyüdük, aynı kızları sevdik,
Aynı kafadaydık.
Orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu,
Biz, başka havadaydık.
Aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır,
Aynı takımı tutardık.
Fener'in her maçına iddialaşıp
Millete az mı yemek ısmarladık! ..
Bir tek askerde ayrıldık,
Bana Bornova düştü, ona Gelibolu.
Döner dönmez evlendirdiler,
En büyük salaklığı da bu oldu! ..
Bense hiç düşünmedim, zaten param yoktu.
Hep tek tabanca gezdim.
Benim beğendiğimi anam istemedi,
Onun gösterdiğini ben sevmedim.
Neyse, bunlar derin mevzu...
Anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek.
Ufaktan yol alayım
Anam evde yalnız, şimdi merağından ölecek! ..
Gittim, vurup kafayı yattım;
Rüyamda gördüm, gülümseyerek geldiğini.
Ne bilirdim, yolda kamyon çarpıp
Hastaneye kavuşmadan can verdiğini! ..
Vay be Rıza! ..
Sonunda sen de düşüp gittin Azrail'in peşine!
Dün, boşuna günahını almışım,
Ne olur, kızma bu kardeşine!
Öğlen kahvede söylediler, Rıza öldü, dediler
Ne kolay söylediler!
Sanki dev bir taş ocağını
Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler!
Ah dostum... o kocaman gövdene
O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler?
O zalim tabutun tahtalarını
Senin üstüne nasıl böyle çivilediler?
Yani sen şimdi gittin, yani yoksun,
Yani bir daha olmayacak mısın?
Yani bir daha borç vermeyecek,
Bir daha bira ısmarlamayacak mısın?
Peki, beni kim kızdıracak,
Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak?
Peki, beni bu köhne dünyada
Senin anladığın kadar kim anlayacak?
Ulan Rıza... ne hayâllerimiz vardı oysa,
Ne acayip şeyler yapacaktık...
Totoyu bulunca dükkân açacak,
Adını Dostlar Meyhanesi koyacaktık.
Talih yüzümüze gülecekti be! ..
Karıyı boşayıp sıfır mersedes alacaktık.
Hafta sonu iki yavru kapıp
Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık!
Ah ulan Rıza... bu mahallenin,
Nesini beğenmedin de öte yere taşındın?
Ara sıra gıcıklaşırdın ama inan ki,
Benim en kıral arkadaşımdın! ..
Ah ulan Rıza... ben şimdi,
Bu koca deryada tek başıma ne halt ederim?
Senden ayrılacağımı sanma,
Bir kaç güne kalmaz, ben de gelirim! ..
Yusuf Hayaloğlu

31 Aralık 2017 Pazar

Masada Masaymış Ha



Adam yaşama sevinci içinde 
Masaya anahtarlarını koydu 
Bakır kâseye çiçekleri koydu 
Sütünü yumurtasını koydu 
Pencereden gelen ışığı koydu 
Bisiklet sesini çıkrık sesini 
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu 
Adam masaya 
Aklında olup bitenleri koydu 
Ne yapmak istiyordu hayatta  
İşte onu koydu 
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu 
Adam masaya onları da koydu 
Üç kere üç dokuz ederdi 
Adam koydu masaya dokuzu 
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında 
Uzandı masaya sonsuzu koydu 
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür 
Masaya biranın dökülüşünü koydu 
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu 
Tokluğunu açlığını koydu. 
Masa da masaymış ha 
Bana mısın demedi bu kadar yüke 
Bir iki sallandı durdu 
Adam ha babam koyuyordu.


Edip Cansever

Fotoğraf; Haluk Gürkaya

15 Aralık 2017 Cuma

Ölümden Sonra



Öldük, ölümden bir şeyler umarak.
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.
Nasıl hatırlamazsın o türküyü,
Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü,
Alıştığımız bir şeydi yaşamak.

Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok;
Yok bizi arayan, soran kimsemiz.
Öylesine karanlık ki gecemiz,
Ha olmuş ha olmamış penceremiz;
Akarsuda aksimizden eser yok.

Cahit Sıtkı Tarancı

18 Kasım 2017 Cumartesi

Vay vay vay..ardından da "Vay Be" demeden edemedim inanın..!!!

No Name dostum sağ olsun, eskileri yad etmemize olanak sağladı bu güzel blogu ile...
Daha önce kendimizce senaryolar türetmiştik,gönlümüzde yaşatmıştık aradıklarımızı,bulamadıklarımızı,ve ansızın kaybettiklerimizi..
Vakit buldukça buraya gelip okuyorum tekrardan o yazdıklarımızı ve dediğim gibi "vay be" demeden edemiyorum, neler döktürmüşüz maşallah el birliği ile.
O güzel çalışmaları ve dostlukları burada tekrar yaşattığın ve yaşamamıza da fırsat verdiğin için bizlere de emeğin karşısında saygıyla eğilmek düşer no name, sağolasın.

17 Kasım 2017 Cuma

KENDİNİ DİNLE....

Dur ve kendini dinle ey BBO sakini... Ne badireler atlattın ne kökler söktürdün sen zamanında...

Hoşgeldin Davşan Mıstafa

Yazar kadromuza katılımın bizi sevindirdi başkanım.
Hoşgeldin...