William Shakespeare etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
William Shakespeare etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Haziran 2013 Pazar

Romeo Jüliet


ROMEO:

 Yarayla alay eder, yaralanmamış olan.

 Dur, şu pencereden süzülen ışık da ne? Evet, orası doğu, Juliet de güneşi! Yüksel ey güzel güneş, öldür şu kıskanç ayı, Bak nasıl da sararıp soluvermiş Tanrıça kederden Sen ondan çok daha güzelsin diye.
 Kıskandığı için vazgeç ona bağlılıktan, Sayrılı ve toydur bakirelik giysisi. Soytarılar giyer bunları ancak Sen çıkar bu giysileri, at üzerinden.
 Kadınım benim, ah benim sevgilim bu! Ne olur ah, bilseydi sevgilim olduğunu! Konuşuyor, ama  bir şey de demiyor; Ne çıkar anlatıyor ya gözleriyle. 
Karşılık vereceğim ben de! Amma da yüzsüzüm, konuştuğu ben değilim ki.
 Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi, Yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan: Biz dönünceye dek siz parıldayın, diye.
 Gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun yüzünde; Utandırırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı, Gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı. Öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki gözleri gökte, Gece bitti sanarak kuşlar cıvıldaşırdı.
 Bak, nasıl da dayamış yanağını eline! Ah, eline giydiği eldiven olaydım da Dokunaydım yanağına.

 JULIET:
 Aaah! 

ROMEO:
 Konuşuyor.
 Ey parlak melek, konuş yine! Sen göz kamaştıran bir parlaklık veriyorsun geceye; Cennetin kanatlı ulağısın başımın üstünde, Tıpkı ölümlülerin hayretle açılan gözlerine göründüğün gibi. Tembel bulutlara binip uçarken o havanın kucağında, Onu seyreden insanlar gibi hayranlıkla, Öylece bakıyorum ben sana.

   JULIET: 
Ah, Romeo, Romeo! Neden Romeo'sun sen? İnkar et babanı, adını yadsı! Yapamazsan, yemin et sevdiğine, Vazgeçeyim Capulet olmaktan ben. 

ROMEO: (Kendi kendine)
 Daha dinleyeyim mi, yoksa açılayım mı ona?

 JULIET: 
Benim düşmanım olan adındır yalnızca Sen sensin, Montague olmasan da. Hem Montague nedir ki? Ne eli bir erkeğin, Ne ayağı ne kolu, ne yüzü ne de başka bir parçası.
 N'olur başka bir ad bul kendine.
 Adın ne değeri var? 
Şu gülün adı değişse bile Kokmaz mı aynı güzellikte?
 Romeo'nun da adı Romeo olmasaydı, Kusursuzluğundan hiç bir şey kaybolmazdı.
 Romeo, bırak, at bu adı! 
Senin parçan olmayan Bu ada karşılık al bütün varlığımı.

   ROMEO: 
Alıyorum öyleyse sözünü dinleyerek. "Sevgilim" de ki, vaftiz olayım yeniden; Romeo değilim bundan böyle ben.

   JULIET:
 Kimsin sen? Böyle geceye gizlenerek Sırrımı öğrenmeye gelen kim? 

  ROMEO: 
Bilmem nasıl söylemeli kim olduğumu Bir ad kullanarak! Ey güzel ermiş, Nefret ediyorum adımdan ben de Sana düşmandır diye. Ben yazmış olsaydım, şimdi yırtar atardım onu.

   JULIET: 
Daha yüz söz bile içmedi ağzından kulaklarım, Ama bu sesi tanıyorum: Sen Romeo değil misin, Montague'lerden hem de.

   ROMEO:
 Ne oyum, ne de öbürü güzel ermiş, Hoşlanmıyorsan eğer. 

  JULIET:
 Nasıl geldin buraya söyle, hem niye? Bahçenin duvarları yüksek, zor aşılması, Kim olduğunu düşün bir de, Mezar olur sana bu yer, bizden görürlerse.

   ROMEO:
 Aşkın hafif kanatlarıyla aştım bu duvarları, Durduramaz sevgiyi çünkü taştan sınırlar; Hem aşkın isteyip de başaramadığı ne var! Engel olamaz bana bu yüzden akrabalar. 

  JULIET:
 Bir görürlerse, sana kıyarlar.

   ROMEO:
 Hayır, daha çok tehlike saklıdır senin gözlerinde Onların yirmi kılıcından! Tatlı bak yeter; Korur beni onların düşmanlığına karşı.

   JULIET:
 Dünyada istemem senin burada görülmeni. 

  ROMEO:
 Saklar beni onlardan gecenin pelerini; Beni bulsunlar ne çıkar, yeter ki sen sev beni: Geç ölmektense senin sevginden yoksun Yaşamıma son versin kinleri daha iyi.

   JULIET:
 Kim yardım etti sana, burayı bulman için? 

  ROMEO:
 Aşk yardım etti, aramamı fısıldayarak; O bana akıl verdi, ona göz oldum ben de. Denizci değilim, ama uzak denizlerde yıkanan Uçsuz bucaksız kıyılar kadar uzak olsan da sen Sana ulaşmak için açılırdım denizlere. 

  JULIET:
 Biliyorum, gecenin maskesi var yüzümde, Olmasaydı eğer, duyduğun için demin söylediklerimi Nasıl kızardığını görürdün yanaklarımın. Çok isterdim ah bir güzel uyup göreneklere Demin söylediklerimin tümünü inkar etmeyi! Ama uğurlar olsun görgü kurallarına. Seviyor musun beni? "Evet" diyeceksin, biliyorum, Sözüne güveneceğim ben de; ama yemin edeyim deme, Belki de tutamazsın; Zeus alay edermiş, derler Sözünü tutamayan aşıklarla. Romeo, beni seviyorsan, söyle bana açıkça. Sponsorlu Baglantilar Kolayca elde edilmiş sanıyorsan beni eğer, Çatayım kaşlarımı, naz yapıp "hayır" diyeyim sana, Ta ki sen kapanasın ayaklarıma. Yoksa dünyada yapmam öyle bir şey. Doğrusunu istersen güzel Montgue, Çılgınca seviyorum seni; belki de bu yüzden Hoppaca buluyorsundur benim hareketlerimi; Ama inan sevgilim, daha bağlı olacağım sana Daha kurnaz olup da çekingen duranlardan. İtiraf edeyim ki, daha çekingen davranmalıydım, Ama farkına varmadan ben, seni sevdiğimi, Ağzımdan işitmişsin. N'olur bağışla beni, Hafifliğe yorma sakın Karanlık gecenin açığa vurduğu çaresizliğimi. 

  ROMEO:
 Sevgilim, şu meyve ağaçlarının tepelerini gümüşleyen Kutsal ay üzerine yemin ederim ki…   

JULIET:
 Yemin etme kararsız ay üstüne sakın; Yörüngesinde her gece yön değiştiren ay gibi, Değişken olur sonra senin de aşkın. 

  ROMEO:
 Ne üstüne yemin edeyim? 

  JULIET:
 Hiç yemin etme; ama ille de edeceksen, O tanrı bilip tapındığım Sevimli varlığın üstüne et yeminini.

   ROMEO:
 Eğer yüreğimdeki sevgi… 

  JULIET:
 Dur, yemin etme yine. Senin varlığın bana sevinç veriyorsa da, Sevinç duyamıyorum bu geceki anlaşmadan; Pek acele, birden oldu, düşünüp taşınmadan; Daha "çaktı" diyemeden çakıp ta kaybolan Yıldırıma benziyor. Tatlım, iyi geceler! Bu sevgi tomurcuğu, öbür görüşmemizde, Yazın olgunlaştıran soluğuyla dönüşebilir güzel bir çiçeğe. İyi geceler! İyi geceler! Yüreğimdeki dinginlik ve huzur Dolsun senin gönlüne de! 

  ROMEO:
 Ah, sana doymadan mı bırakacaksın beni böyle? 

  JULIET:
 Nasıl bir doygunluk bekliyorsun ki bu gece?   

ROMEO:
 Aşkının katışıksız yeminini benimkine karşılık.  

 JULIET:
 Onu sana verdim bile, sen daha istemeden, Olsa da keşke bir kez daha versem. 

  ROMEO:
 Geri mi alacaksın yine? Peki, neden sevgilim? 

  JULIET:
 İçtenlikle geri vermek için sana. Elimde olan bir şeyi istiyorum hem, Cömertliğim uçsuz bucaksız denizler gibi, Denizler gibi derin sana olan sevgim. Sana ne kadar verirsem, o kadar çoğalıyor bende kalan, Sonsuz çünkü ikisi de.
   Seslendiler içerden, hoşçakal, canım sevgilim! "Geliyorum dadıcığım!" Unutma beni, tatlı Montague! Biraz bekle, şimdi gelirim.

   ROMEO: 
Ey kutsanmış mutlu gece! Korkuyorum gecedir diye, Bütün bu inanılmayacak tatlı şeylerin bir düş olmasından...

  JULIET: 
İki kelimecik daha, sevgili Romeo, Sonra da gerçekten iyi geceler sana! Saygıdeğerse aşkının eğilimi, Amacın evlenmekse, bildir göndereceğim adamla, Nerede, saat kaçta yapmak istiyorsan töreni; O zaman tüm varlığımı sana adar, Ardın sıra gelirim ta ölünceye kadar.   Ama kötüyse niyetin sana yalvarırım…   Vazgeç bundan, başbaşa bırak beni kederimle. Yarın birini yollarım.  

 ROMEO: 
Ancak seninle yaşar ruhum. 

  JULIET: 
Binlerce kez iyi geceler sana! 

  ROMEO:
 Binlerce kez beter olsun gece, senin ışığın yoksa. Öğrenciler nasıl ayrılırlarsa ders kitaplarından Öyle koşar seven sevdiğine giderken; Okula nasıl canı sıkkın giderse öğrenciler, Öyle ayrılır seven sevdiğinden  

 JULIET: 
Hişt, Romeo, hişt. Doğancı sesi gerek Ayartmak için bu erkek şahini! Kırık olur tutsaklığın sesi, gür sesle konuşamaz; İnletirdim yoksa Yankı'nın uyuduğu mağarayı. Sesi benimkinden de çok kısılıncaya dek Durmadan söyletirdim onun rüzgar sesine Romeo'nun adını. Romeo!       

ROMEO:
 Ruhum çağırıyor beni adımla! Geceleri ne de gümüşsü bir ses verir sevenlerin dilleri, En yumuşak müziktir dinleyen kulaklara.

   JULIET:
 Romeo! 

  ROMEO:
 Söyle sevgilim.  

 JULIET:
 Yarın kaçta göndereyim? 

  ROMEO: 
Dokuzda.  

 JULIET:
 Mutlaka gönderirim; daha yirmi yıl var sanki Unuttum neden çağırdığımı seni.  

 ROMEO:
 Anımsayıncaya dek beklerim burada. 

  JULIET:
 Büsbütün unuturum sen beklersen orada, Anımsadığım için seninle olmanın hazzını. 

  ROMEO: 
Ben de beklerim sen unutasın diye, Unuttuğumdan bu evden başkasını. 

  JULIET:
 Nerdeyse sabah olacak: Artık gitsen; Yine de şımarık bir çocuğun kuşu gibi uzağa gitme; Yaramazın, elinden bir parça salıverip de Sonra da verdiği özgürlüğü kıskanıp İpek bir iplikle geri çektiği Bukağıya vurulmuş tutsak gibi.

   ROMEO: 
Keşke kuşun olsaydım!  

 JULIET: 
Ne iyi olurdu, tatlım! Ama çok seveyim derken öldürürdüm seni. İyi geceler! Romeo'm elveda! Sabaha dek iyi geceler sana! 

  ROMEO:
 Uyku barınsın gözlerinde, barış da gönlünde, Uyku da ben olsam, barış da, ne tatlı bir dinlenme olur! Şu bizim kutsal pederin varayım hücresine Anlatıp bu mutlu olayı, yardımını dileyeyim...

Shakespeare

15 Ekim 2010 Cuma

Sevgilim


Ey sevgilim, nerelerde dolaşıyorsun böyle?
Geliyor seni candan seven aşığın dur onu dinle.
Elemi de, neşeyi de beste yapmış diline.
Uzaklaşma şirin yarim.
Yolculuklar, aşıkların buluşmasıyla nihayetlenir.
Her tanrı kulu bunu bilir.

Aşk nedir? Ahret demek değildir her halde.
Çınlamalıdır neşesi bu anın gene bu anın kahkahalarıyla
Çünkü ne olacağı yarının meçhulümüzdür hâlâ,
Boş yere vakit geçirmekten artık yoktur bir salah;
Öyle ise gel öp beni, genç ve tatlı sevgilim,
Ömrü pek azdır gençliğin...

SHAKESPEARE

10 Ekim 2010 Pazar

MACBETH


Yapmakla olup bitseydi bu iş,
Hemen yapardım, olup biterdi.
Döktüğüm kanla akıp gitse her şey,
Bir vuruşta sonuna varılsa işin,
Bir anda bu dünyayı olsun kazanıversen,
Verdiğimiz kanlı dersi alan
Gelip bize veriyor aldığı dersi.
Doğruluğun şaşmaz eli bize sunuyor
İçine zehir döktüğümüz kupayı.

Değil kendim bıçaklamak,
El bıçağına karşı korumam gerek onu.

William Shakespeare

25 Mart 2010 Perşembe

Sone 22


Yaşlısın deseler de bana, inanmam aynalara,
Gençlik ve sen aynı yaştasınız ya!
Ama zamanın yol yol izler açtığını görürüm de sende,
Anlarım, er geç bana da gelip çatacak ölüm.
Seni baştan ayağa saran şu güzellik var ya,
Yüreğimin en gösterişli örtüsü de o işte benim.
Göğsünde yaşadıkça yüreğim, yüreğinse bende attıkça,
Kim der ki, nasıl diyebilir ki, senden yaşlıyım?
Yeni doğmuş yavruyu sakınır gibi ebesi,
Taşıdığım yüreğin üstüne ben nasıl titreyeceksem.
Nasıl sakınacaksam kendimi, kendim için değil, senin için;
Öyle sakın işte sen de kendini, ey sevdiğim!
Geri gelir sanma yüreğin, benim yüreğim öldükten sonra;
Bana vermiştin onu, unutma, geri almamak üzere bir daha.

William Shakespeare

5 Kasım 2009 Perşembe

66. sone


Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.


William SHAKESPEARE

Çeviri : Can YÜCEL

4 Nisan 2009 Cumartesi

Korkuyorum ...


Yağmuru seviyorum diyorsun,
yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun...

Güneşi seviyorum diyorsun,
güneş açınca gölgeye kaçıyorsun...

Rüzgarı seviyorum diyorsun,
rüzgar çıkınca pencereni kapatıyorsun...

İşte, bunun için korkuyorum;
Beni de sevdiğini söylüyorsun...

William Shakespeare

17 Kasım 2008 Pazartesi

Posta Kutusu


Aşk Nedir?

Ahret demek değildir her halde.
Çınlamalıdır neşesi bu anın gene bu anın kahkahalarıyla
Çünkü ne olacağı yarının meçhûlümüzdür hâlâ,
Boş yere vakit geçirmekten artık yoktur bir salah:
Öyle ise gel öp beni, genç ve tatlı sevgilim,
Ömrü pek azdır gençliğin.

William Shakespeare