12 Temmuz 2010 Pazartesi

Nerelerdesin


Bu uzak gecede
Sensizlik ve ben
Arıyorum seni
Neredesin sen

Kimbilir kiminle
Hangi yerdeysen
Selam olsun sana
Bu uzak geceden

Resimler inince
Bir bir yerinden
Mektuplar yakıldı
Küllerinde ben

Nerelerdesin sen nerede
Aradım seni her yerde
Erkeklik varmış ya serde
Söyleyemedim

Biryerlerdesin bir yerde
İşte biz hep böyle
Birlikteyken ayakta
Ayrıyken yerlerde

Yaşar

NereLerDesiN

Elmalı Şeker


Elif Eylül'ümüz...

11 Temmuz 2010 Pazar

Sevgilim...Sevgilim


3
Elinden şekeri alınmış bir çocuk gibi kaldım
Yokluğunda... Yağmur yağar, kar yağar
Günler kısalır, geceler uzar
On parmağımın üstüne on mum yaktım

Gecesefalarının gündüz yalnızlığıydım

4
Ateşböcekleri ışıtır gecemi. Hepsi bu
Kanar bir yerlerim: Sevgilim
Ufkunda bir yalnızlık aylasıyım
Bir delta gibi genişleterek yokluğunu

Sevgilim. Hep geceye sakladım sende bulduğumu...

AHMET ERHAN

Sevgilim


Denizlerin sırtındaki kamburda konaklıyor,
kendi çığlıklarıyla sağır olan sesimin martıları...
Adın,
şiir'im.
Sakla beni için(d)e, hep...

Alıntı

Felsefik Şiir


ben'im
yaramaz bir kız edasıyla
çalıp çalıp kaçan kapını.
sen'im
ben diye açtığın kapıların
ardında arayan yarımını

ben mi sen'im
sen mi bensin düşündüm
bulamadım, karıştım kaldım.
biz oldum,
düşünmedim sonrasını.

Reyan Yüksel

9 Temmuz 2010 Cuma

Gözlerim Gözlerinde


-Kankama-

Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin?
Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar?
Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var;
Kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin...
Bir yelkenliyim şimdi ben senin limanında
Fırtınalardan geldim sende dinleniyorum.
Bu huzur, bu sessizlik hiç bitmesin diyorum;
En eşsiz dakikalar sürsün senin yanında...

Hiç yumma gözlerini, ışığın eksilmesin,
Gündüzüm aydınlığım, ipek böceğim benim!
Güz bahçemde açılmış o son çiçeğim benim!

Yorgun kalbim seninle elem nedir bilmesin;
Ayırma gözlerimden çocuksu gözlerini,
O sakin o yalansız, o kuytu gözlerini.

Ümit Yaşar Oğuzcan

Tıkla kankacığım

Seval'ce


Geçenlerde dayanamadım sordum; "Gurbet sen nesin, kimsin, nerelisin?"
Şaşırdı merakıma; "Tanımadın mı? Ben senim, senden geldim!"

Biraz korktum mu ne, titredi sesim; "Hep mi kalacaksın, hep benim misin?"
O kendinden çok emindi, cevap verdi; "Tabii, çünkü beni sen seçtin!"

İtiraz ettim hemen; "Ben mi? Küçüktüm herhalde o zaman, bilemezdim!"
Yanıtı gecikmedi; "Sonucunu bilseydin, çok şeyi istemezdin!"

"Evet" dedim usulca; "Ne çok yandı canım."
Ardından ekledim inatla; "Ama olsun, düşmeden nasıl kalkardım?"
Alaylıydı bu defa; "Sevin o zaman." diyen sesi,
"Çünkü düşüp kalkmaların hâlâ bitmedi."

Eğildi başım göğsüme, ne denir ki doğru söze…
Bir süre sustuk ... Belki yanlız bir kaç saniye, belki binbir sene...

İlk konuşan ben oldum; "Yaşlı ve yorgunum ben! Ne olur sanki gitsen! Bitsen..."
Galiba dürüsttü; "Bu mümkün değil! Kusura bakma!" derken.
Sonra hatırladım birdenbire; "Hani sen bana sadece misafirdin?"
Güldü cahilliğime; "N´olmuş, sen de öyle değil misin?"

Ukalaya bak hele, derhal emrettim; "Kalacaksın anladık! Bari artık canımı yakma!"
Acıyarak baktı bana; "Bıçağa "kesme", rüzgara "esme" der gibisin, yahut suya "akma!"

Çok kızmıştım bu kadar gerçeğe, "Git artık!" diye haykırdım öfkeyle… "Git başımdan be, biraz da başkalarının ol!"
Çattı kaşlarını bu sözlerime; "Ayıp ettin ama şimdi! Ne demek, kendi yükünü başkasına göndermek? Yakıştı mı sana, yazık değil mi onlara?"
Utanarak itiraf ettim; "Tamam, biraz ileri gittim... haklısın haklı olmasına..."
Oralı bile değildi azarlarken beni; "Herkesin gurbeti kendinindir! Bunu bilmez gibi konuşma!"

Gördüm yenildiğimi, adeta yalvardım; "Hiç değilse saklan yüreğimde bir yerde, ikide bir ortaya çıkma!"

"Tamam!" dedi, gayet memnun bir şekilde; "Anlaştık! Ama sakın unutma, ben sana çok şey kattım varlığımla!"

Atınca tepemdeki sigorta; "Ayol!" dedim "Hain gurbet! Bir kere seni ben yarattım! İsteseydim bana çok şey katan o varlığını zerre kadar umursamazdım!"

Altta kalır mı hiç, yapıştırdı cevabını; "Bana hain diyen inatçı keçi!" "Bensizlere dön bir bak! İster miydin gerçekten onlardan biri olmak?"
Ay yine haklı çıktı serseri! "Amaaaan!" dedim bu defa "Çok bilmiş şey seni... Zaten seninle sohbet edende kabahat!.."
09 Temmuz 2010
Seval’ce

İstemek Yetmedi


Bir şarkı oldun dilimde bıkmadan söylediğim
Bir aşkın sözleri yankılanır geçmişte söylediğim
Geçen her şeyi ölü bir yüzyıla emanet ettim
Unutmak istedim, unutmak istedim
İstemek unutmaya yetmedi
İstemek seni bana getirmedi istemek yetmedi
Yasaksız atan kalbimde durmadan dinlediğimden
Nefesin hala içimde son defa öptüğünden
Biten herşeyi ölü bir yüzyıla emenet ettim
Unutmak istedim, unutmak istedim
İstemek unutmaya yetmedi
İstemek seni bana getirmedi
istemek yetmedi

Demir Demirkan

istemek yetmedi

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Keşke Hiç . . .

"En son kasımpatılar vardı yüzünde
Bir de anlamını yansıtan sorular; Gözlerin"


Keşke Hiç...

Ayazdım, azdım... Azıksızdım
İçimde sırasına koşan şiirler vardı
Zamansız çalmasaydın kapımı
Esmer gülüşünle mıh çakmasaydın günlerime
gelmeseydin

Zift ile karıyordu kendini gece
Gitmek uçurum, dönmek aramamanın yalvarışı
Vazgeçmek senden, pişman olmak
Yarını göremeyenlerin kör tanrısıyla zar atmaktı
gelmeseydin

Sarışın rüzgârlarda soluk benizli şiir eskizleri
Çorak zamanlarda kendisi için kanayamayan aşklar vardı
Yanılsamaların sonbahar yüzünden geçiyordum
Hilebazdı siyah dokunuşlar, cinayet kokuyordu
gelmeseydin

Tenimdeki kilim deseni yaralara
Kıymık gibi saplanan yağmur damlaları
Pembe kokusuna dikenini saplayan gül
Elgin sözcüklerden payıma düşen kül
Bakır şimşekleriyle kahkaha atan
Gökyüzüydü tek paylaştığımız
gelmeseydin

Mezatta hırpani bir sözcüktü vefa
Yokluğunun tadı kusursuz ve gölgesiz gri
Unutmak çağımızın en masum duldasıydı
İntiharı ve hiçliği anımsatıyordu unutulmak
gelmeseydin

Yine de yeniden gelmeseydin
Hafif tebessüm iç kanamalı yüzümle
Serçeler gibi sabahı bekletmeseydin bana
Ayazdım, azıksızdım... Azdım
gelmeseydin

Gözlerimdeki forsaya toprak tadında mavi bakmasaydın
Keşke hiç!..


C.Hakkı Zariç

Gary Moore

Düşümdü Gece


biz üç kardeştik camlar kırılmadan önce
avlusunda ağaç olmayan evlerde büyümüştük
uğursuz bir kıştı. belki aralık
zemheri derdi, olaydı annem

görmemiştik daha önce evlere giren bir yağmur
kızıl bir aşk. kızıl akşam. büyüyorduk usul usul

taşkın bir kederdi oysa yalandan dua ve gece

bir şey var, tutunup bırakmayan
hem benim hem değilim ben
öyle ki güz deli gibi
çarpıyor akşamlarıma

biraz daha düşünsem
diyebilirim kardeştik. düşümdü gece
sonra ayrıldık şehirden
o adres de yitip gitti o sel de

gırtlağında iki ölü bir yaralı. bitti, diyordu küçüğü
buz tutmuş göl kıyısında yırtık ev fotoğrafları
öyle hatırlıyorum beynimi zorladıkça

biz hiç tanışmadık belki de
savaşa da gitmedik
bilmedik nasıl akar, nasıl donar sıcak kan
birdenbire bir sus gibi ellerimiz ağzımızda

susmadık da

ne zaman devrilse bir ağaç
zaman kırmızıya çalsa

biz üç kardeştik. öyleydi. yırtıldı karbon kağıdı
var mıydı çağrılacak bir adımız, bir rengimiz
bir şey işte. ne bileyim

uyandır beni ey hayat. içimde bir kuyu bul
çünkü üç kardeştik biz. öyle hatırlıyorum...


Derya Önder

Adsız Dedi Ki...


Masmavi gökyüzünde dizilen
İrili ufaklı köpük yığınları
Yıllardır şaşkınlıkla izliyorlardı,
Altlarında yaşanan telaşı...

Ama nasıl şaşırmasınlar,
Tanrı´nın bir zamanlar
Özene bezene yarattığı yerde
Ne kadar azdı, gülen yüzler, mutlu insanlar...

Birçok ağlayan vardı, gözyaşları dışarı akmayan...
Korku dolu yüreklerin çığlıkları duyulmayan...
Olmasaydı bilmeden sakladıkları umut kırıntıları...
Oracıkta kopar düşerdi, birbirinden kırık kanatları...

Sevgi-saygı, hoşgörü, şefkat ve cesaret...
Yüzyıllardır maalesef hep laftan ibaret...
Aşkı tanımadan, dostluğu öğrenmeden,
Karşılık beklemeden, vermeyi bilmeden,
Yenebilir mi kötülüğü, merhamet?..

Ağlayan onlardı, ağlatan da...
Yapan da onlar, bozan da...
Sayılı günleri gelip geçerken hızla
Kuma gömdüler başlarını
Olmamak için farkında...

Üzüldü bulutlar gördüklerine...
Bir süre yer değiştirdiler gökyüzünde...
Bazısı dayanamadı bu kedere
Çözüldü, karıştı gitti, sonsuz maviye....
Kalanlar birbirlerine baktılar esefle...
"Keşke" dediler, "elimizden bir şey gelse..."

Ilık bir esintiyle yaklaşan rüzgâra sordular
"Ne yapsak da insana yardımcı olsak?"

Rüzgâr dedi; Boş verin! Ben her şeyi denedim!
Onlar,
İflah olmaz çocuklar...

Seval'den
07 Temmuz 2010

6 Temmuz 2010 Salı

Teşekkür


Değişikti, çok güzeldi...
Emeklerinize sağlık...

HerDemMavi


Merhaba güzel insanlar,
Merhaba, yeniden gelen Salıya
Ve adamızı kaplayan maviye...

Bekleniyordunuz,
Maviye
Geldiniz
Hoşgeldiniz
Çünkü;
mavi sevgi
mavi huzur
mavi mutluluktur...
mavi düşler yeşertir umutları
mavi derinlikler yüceltir
mavi gökyüzü kanatlandırır insanı
mavi hayattır ve hayat masmavidir...

2 Temmuz 2010 Cuma

Arkabahçeden



Aklımda, etten ve kemikten
Çıkmıyor aklımdan
Güneş yüzünden çekilirken
O Temmuz kokun senden erken
İnmişti sahile burdan dönüş yok artık
Gözü kör Eylül
Yokuş yukarı yürürken önümden
Şu lakırdı dökülüvermiş dilimden

Unutmalı unutmalıı hemen

Uyandım bi pencere kenarı
Yanağım cama yaslı
Ölmüştüm tekrar dirildim besbelli
Aynı acı ama bu çok farklı
Aynı kadın ama bu çok tatlı
Bedeli neyse ödiycem anlaşıldı
Otobüste uyurken sayıkladım gülümserken

Unutmalı unutmalı hemen

Unutmalı geç olmadan
Seni kimseye anlatmadan
Geceler beni bulmadan
Karanlıkları sırtlamadan
Unutmalı unutmalı

Sarılar içinde gördüm seni
Bir okyanus düşünde ne güzel
Akşam vakti
Seninle sevişmek ihtimali
Artık Olmayan bir düş ama bi an
Aklımdan geçti

Unutmalı unutmalı hemen...

Arkabahçe

Arkabahçe Unutmalı

1 Temmuz 2010 Perşembe

Nefes Bile Almadan


Kelebek kadar ömrümüz var
Sevmek lazım, hemen başlayalım
Kaybedecek daha neyimiz var
Aşk için ne gerekiyorsa hepsi bende var
Nefes bile almadan seviyorum seni
Sarmaşıklar gibi sardın kalbimi
Değiştirdin kanımı koydun zehrini
Örümcek gibi ördün zihnimi
Düşündükçe daha çok isterim seni
Nefes bile almadan seviyorum seni
İçimde dolaşan alkol gibi
Sana gitgide sarhoş oluyorum
Ruhumu kaybetmiş gibi
Sadece senin için yaşıyorum
Nefes bile almadan seviyorum seni...

Redd

Redd N.B.A.

Sana Geliyorum


I.
Benim sabah keyfim
yeni açmış bir gülü
insanların gülücüklerine yerleştirmektir.

II.
Sana karlı bir günde geleyim
saçımın beyazlığı ve paltomun ıslaklığıyla
üşüyen dudaklarımı ısıt, tenimi kurula
uzun bir şarkıda susalım farkında olmadan
sobanın çıtırtılarına dalalım
sana küçük törenlerimizde şarkı söyleyeyim
içki içelim güneşle başbaşa
saçlarına dokunan tarağın hışırtısını dinleyeyim
gözlerinin titreşimini yansıtsın aynalar
bir gece şelalesi gibi
damarlarıma akıp yankılan yüreğimde.

III.
Sana yağmurlu bir günde geleyim
parkta ıslanalım birlikte
gürültüller toprağın kokusunda erisin
kentin görüntüsü değişirken bulutlarla
duraksamadan parlayan gözlerin
ve ıslaklığınla sar beni
en koyu kızıllığında dudaklarının
kıralım demir parmaklı pencereleri
önlerine ortanca saksıları yerleştirelim
ağız dolusu sobe diyelim dudaklarımıza.

IV.
Sana güneşli bir günde geleyim
ışıklı yollara halılar serelim
birlikte aşkınlığa yükselelim,
okyanus sularının ortasında altın kumsallarıyla
mücevher gibi parlayan adada,
ben hep iskeleye demir atmış
beyaz bir yelkenlinin düşünü gördüm
tuzlu dudaklarını yakmak için
sana kendi yaptığım güneşleri getireyim.

A.Kadir Bilgin

Keskin Bıçak


Geldim yarım, kaldım yarım
Neydi, ne oldu şu tez canım
Ertelendim hayattan, sevdim yarım
Derken bugün olmazsa, olur yarın

Kendimden kaçak
Yarim keskin bıçak
Nerde bende o yürek
Yardan cayacak

Geldim yarım, kaldım yarım
Neydi, ne oldu şu tez canım
Ertelendim hayattan, sevdim yarım
Derken bugün olmazsa, olur yarın

Kendimden kaçak
Yarim keskin bıçak
Nerde bende o yürek
Yardan cayacak

Hep köşe bucak

Ben bu dünyayı anlayamadım
Niyetlendim de altından kalkamadım

Kendimden kaçak
Yarim keskin bıçak
Nerde bende o yürek
Yardan cayacak

Şarkı bilgisi: (5:24) Söz - Müzik: Sezen Aksu

keskin bıçak