30 Nisan 2009 Perşembe

Sevgili-m Günlük

Bu akşam çok efkarlıyım,
Kalbim neden kan ağlıyor...
Diyerekten damardan girecektim ama vazgeçtim. Yarın bahar bayramı ve ben şu anda bir canlının yaşamına son verdim. Bunun üzüntüsü içindeyim. Gönül rahatlığıyla bana katil diyebilirsiniz. Ben bir sivrisinek katiliyim...
Bununla nasıl yaşanır acaba...
Amaan bi deneriz bakalım, belki alışırım. İnsanoğlu nelere alışmıyor ki.
Evet bu sivrisineğin cesedini ortadan kaldırdıktan sonra efkar olayına devam edebiliriz...
Sabır lütfen ve biraz da saygı, gömüyorum geliyorum...

Ahh ah... Kafamı bir türlü toparlayıp yazamıyorum ki, neden derseniz bulunduğum ortamda gürültülü bir müzik çalıyor, msn'de bıcır bıcır sürekli konuşan bir güzel kız, diğer msn'de sürekli tıkı tıkı tıkı makineli tüfek gibi yazan başka bir güzellik...
Bu arada işi gücü olmayanlar da Nesimi'ye sormazlar mı"Yarin ile hoş musun" diye...
Cevabı Nesimi'ye bırakarak eve doğru yelken açıyorum...
Gidip yatayım yarın sabah bahar bayramı, erkenden kalkıp tüm baharları fotoğraflamam lazım...

Takdimimdir,
İşte Bahar...

29 Nisan 2009 Çarşamba

Anka'ya


Bugün 29 Nisan...
Bugün, Anka kardeşimizin dünyaya merhaba dediği gün...
İyi ki doğdun Anka, Mutlu yıllar sana...



Beyaz sensin, tüm renkleri içinde taşıyıp hiçbiri olmayan...



Umarım doğum günü hediyeni beğenirsin...

Çiçekler Konuşursa


Bu çiçek dili ilk defa 1600'lı yıllarda İstanbul'da oluşturulmaya başlanmış ve 1716 yılında kocası ile birlikte Türkiye'de bulunan Lady Mary Wortley Montagu tarafından İngiltere'ye getirilmiştir. Daha sonra bu merak tabii ki Fransa'ya sıçramış ve tam 800 çiçeğin ne anlama geldiklerini anlatan Le Langage des Fleurs adlı kitap yayımlanmıştır. Aşağıda bunlardan birkaç örnek bulunmaktadır.
Çiçekler birleştirilerek ve düzenlenerek duyguların en hoş bir ifadesi olabilirler. Eğer bir çiçek ters olarak verilirse buna bağlı olarak anlamı da tam tersi olur. Dikenleri ayıklanmış ama yaprakları üzerinde bırakılmış bir gül goncası "Artık korkmuyorum, umut ediyorum" anlamına gelir. Dikenleri ve yaprakları ayıklanmış bir gül goncası ise "Umut edecek veya korkacak bir şey yok" anlamma gelir. İki gonca üzerinde tam açılmış bir gül ise gizlilik. "Evet" verilen güle dudaklarla dokunmak. "Hayır" taç yaprakları kopartıp etrafa atmaktır...

TÜRK DİLİNDE ÇİÇEK

Beyaz Gül; Masumluk
Kırmızı Gül; Aşk
Pempe Gül Gönlüm Sende
Sarı Gül; Sıcak Sevgi
Beyaz Karanfil; Temizlik, Saflık
Kırmızı Karanfil; Sevgi
Sarı Karanfil; Hüzün
Pembe Karanfil; İçtenlik
Anemon; Gençlik
Beyaz Glayör; Dostluk
Kırmızı Glayör; İstek
Pembe Glayör; Zerafet
Sarı Glayör; Kıskançlık
Mor Glayör; İnanç
Sterliçya; Mağrur, Gururlu
Orkide; Sıcak Sevgi
Ağlayan Gelin; İsyan
Nilüfer; Gelecek Yenileme
Kırmızı Lale; Seni Seviyorum
Pembe Lale; Anlayış
Sarı Lale; Gerginlik
Margarit; Bolluk, Sıhhat
İris; Hatıra, Zerafet
Lilyum; Güven
Gerbera; İyimser
Beyaz Krizantem; Sadakat
Sarı Krizantem; Karşılıksız Sevgi
Mersedes Gül; Melankoli
Altın Kadeh; Umut
Fulya; Unutma

AŞK DİLİNDE ÇİÇEK

Menekşe; Ketum Aşk
Kamelya; Mağrur Aşk
Lale; Asil Aşk
Anemon; Aşkta Saadet
Gelincik; Mazlum Aşk
Papatya; Uysal Aşk
Hercai; Şevkatli Aşk
Kırmızı Gül; Ateşli Aşk
Salkım; Geçici Aşk
İris; Aşk Hatırası
Sıklamen; Aşk Haberi
Krizantem; Melankoli
Kış Gülü; Temizlenmiş Aşk
Küpe; Aşkta Hafiflik, Hoppa Aşk

Son Çıkan Kitaplar


Evet, bugün size son çıkan faydalı kitapların minik birer tanıtımını yapacam...
Tanıtacağım ilk kitap, üçhilal kitabevinin 17.baskısını yapan delikanlının el kitabı serisinin devamı niteliğinde. Kitabın adı "Racon Kesme Sanatı" yazarı Polat Alemdar... faideli bir kitap, gençlerimize şiddetle tavsiye edilir...

Yine aynı seriden bir devam kitabı,"Mafyada yükselmenin püf noktaları" adını taşıyor.
Sokak serseriliğinden mafya patronluğuna uzanan bu yolculuğun yazarı ise Memati Baş...

Evet sırada gençlerin konuşmalarından bir şey anlamayan bizim jenerasyon için çok faydalı bir başucu eseri...
Yazarı Kuşum Aydın. Kitabın adı "Modern Türkçe Konuşma Kılavuzu" üstelik yeni türkçe sözlük ilaveli, şöyle bir baktım da oo harika, ceksin, caksın ve daha neler neler...

Gençler, sizleri de unutmadım, sizler için tanıtacağım kitap "Gençler İçin Konuşma Örnekleri" Üstelik yeni türkçe ve bu kitapla o ha olmak çok kolay...
Yazarı, Ayshe Wurmaz. Kitaptan bir alıntı yaparsak, Akalım bu gecce, wishnem benim gibi örnekleri görebiliyoruz...

İşte klasiklerden bir eser, yazarı Nuri Alço. Kitabın adı "İlaçlı Gazoz ile Tecavüz Yöntemleri" Tam 40. baskısını yapmış değerli bir başucu kitabı...

Sırada Öğrenciler için çok faydalı bir eser var. Şukufe Şakayık yazıyor, yeni sınav sistemine uygun yazıldığı iddia ediliyor, kitabın adı "Kopya Çekmenin 1001 Yolu"
Hadi kolay gelsin öğrenciler, bu kitabı okuyan hayatta hocalara yakalanmaz...

Sıra geldi son kitabımıza, "Kafayla Bardak Kırmanın Sırları" bu kitabın yazarı ise milli damadımız Caner...

Haftaya yeni kitaplarla buluşmak üzere hoşçakalın kitapla kalın...

Dans Dans Dans


29 Nisan...
Bugün dünya dans günü.
Tüm dans sevenlere kutlu olsun...

28 Nisan 2009 Salı

MAVİLİGÜNLER


Dostlar,
Gökyüzünün rengi ne olursa olsun,
BBO Adasında, BBO FM 95.5 te
Gökyüzü hep m a v i olsun...

mavi sevgi
mavi huzur
mavi mutluluktur...
mavi düşler yeşertir umutları
mavi derinlikler yüceltir insanı
mavi gökyüzü kanatlandırır insanı
mavi hayattır ve hayat masmavidir...

Ben Ölürsem Akşam Üstü Ölürüm


Ben ölürsem akşamüstü olurum
Şehre simsiyah bir kar yağar
Yollar kalbimle örtülür
Parmaklarımın arasından
Gecenin geldiğini görürüm
Ben ölürsem akşamüstü olurum

Çocuklar sinemaya gider
Yüzümü bir çiçeğe gömüp
Ağlamak gibi isterim
Derinden bir tren geçer
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm

Alıp başımı gitmek isterim
Bir akşam bir kente girerim
Kayısı ağaçları arasından
Gidip denize bakarım
Bir tiyatro seyrederim
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm

Uzaktan bir bulut geçer
Karanlık bir çocukluk bulutu
Gerçeküstücü bir ressam
Dünyayı değiştirmeye başlar
Kuş sesleri, haykırışlar
Denizin ve kırların
Rengi birbirine karışır
Sana bir şiir getiririm
Sözler rüyamdan fışkırır
Dünya bölümlere ayrılır
Birinde bir pazar sabahı
Birinde bir gökyüzü
Birinde sararmış yapraklar
Birinde bir adam
Her şeye yeniden başlar.

ATAOL BEHRAMOĞLU

Yitik Öyküdür


Tarihten iki ayrı coğrafyaya damlayan
İki ayrı yürekte durmadan kanayan
Seyduna’yla Şahrud
Yüreklerin akarken bıraktığı izi
Birbirlerinin gözlerinde aradılar.
Yoktu.
İki iklim farkıydılar
Ne zaman göz göze değseler
Yangın çıkmayacak denli uzaktılar.
Yalnızca aynaların dökülen sırrına yansırdı
Üçüncü bir kente düşmüş suretleri

Şahrud gökyüzü geliniydi.
Yüzüne bulut inse dolardı masal gözleri.
Bir solukluk rüzgarda bile
Usul usul kanardı gelincik bedeni.

Seyduna yeryüzü cehennemi.
Ölüm, çağrılı uçurumlarda sınardı sevdasını
Yalnız ufuk çizgisinde buluşurlardı,
Onu da güneş günde iki kez ateşe verirdi.

İki iklim ayrıldılar.
"Ya Şahrud!" dedi Seyduna
"Gözlerime mermi diye sevdanı sürdüm.
Ardına bakma, gözyaşımla vurulursun.
Su gibi git."

Şahrud’un yüzüne keder mayın gibi durdu.
Ve zaman gözlerinin su yeşilinde kuruldu.
Hüzün bir Buda heykeli gibi çırılçıplak,
Yüzlerine oturdu.

Rivayet odur ki,
Şahrud vardığı denizlerde hala
Seyduna türküleriyle uyanmakta,
Seyduna, Şahrud’un gözlerinden kalan
Masalla yaşlanmakta.


Tunay Bozyiğit

26 Nisan 2009 Pazar

Sevgili-m Günlük

Merhaba,
sıkıntılı, uzun, sessiz bir Pazar gününün son demleri.
Oldum olası pazar günlerini sevmiyorum, nedendir bilmem.
Esneye esneye bir hal olmuşken, nedenleri üzerinde düşünmek zor geliyor.
Sebebi ne olursa olsun, sevmiyorum işte...
İbret-i âlem için sallandıracaksın Taksim meydanında tatil günlerini, o zaman şahane olacak.
Bence...
Kızmaca yok benim fikrim bu. Fikrimi beğenmeyen, asmasın tatil günlerini, beslesin...
Neyse...
Bir zamandır yeni nesil gençlere bakıyorum da hepsi tornadan çıkmış gibi, tektip...
Büyük çoğunluğu ince ve uzun, jöleyle acaipli şekiller verilmiş uzun saçlar, benzer kıyafetler...
Bana ne yaa, ne halleri varsa görsünler.
Dur bakalım başka bi konu bulabilecek miyim. Gelmiyor ki aklıma birşey.
Eee normaldir, bugün pazar.
Neyse, otur otur şiştim, gidip bi tur atıp geleyim, bakalım esnaf ne yapıyor...
Gelince keyfim yerinde olursa devam ederim, değilse küser giderim...

25 Nisan 2009 Cumartesi

BEYAZ ADAM


Beyaz adam,
küçücüktü ilk geldiğinde
ve oturmaktan
bütün kemikleri sızlıyordu
büyük teknesinde...

Beyaz adam
kızılderililerin sunduğu yiyeceklerle beslenip,
topraklarına uzandığında büyüdü
bulutlar arasında
barış içinde yaşayan
manitu yerine
tapmamızı istediği de,
işkence görüp
çarmıha gerilen
bir ölüydü...

Beyaz adam
özgürlük adına
dev bir kadın heykeli dikti
doğu denizinin kıyısına
ve her gece
altında dans ettiğimiz yıldızları
bayrak diye tutsak etti
bir bez parçasına...

Beyaz adam
özgürlük gibi adaleti de
bir kadın heykeliyle simgeledi
ama elinde terazi tutan
zavallı kadın
gözleri bağlı olduğu için
kendisine tecavüz edenin
kim olduğunu göremedi...

Sunay Akın

Şükür


"Toprak Ana, Dört Yönün Güçleri, atalarım ve bütün sevenlerim beni duysun!..

Yüce Ruh, sabah uyandığımda ve sabahın havasını soluduğumda, gökyüzüne bakıp sabah ışığında senin yüzünü arıyorum. Ve seni gördüğümde, bana gelen aydınlığının güzelliğini, kalbimin derinliklerinde hissettiğim minnettarlığı sözlere sığdıramıyorum.

Bu dünyanın acısı ve karışıklığı içinde bazen yönümü şaşırıp ne yapacağımı bilemiyorum.
O zaman sessizlik içinde oturup, kuzey rüzgarları çam ağaçlarının arasında eserken, bana söylediğin şarkıyı dinliyorum.
Ve kendi cehaletime şaşırıyorum.
Böylece günler geçiyor.
Kalbimin gösterdiği yolu izliyorum.
Ve sana dua ediyorum, Yüce Ruh.
Senden aldığım güce şükrediyorum.
Dört ayaklıların ve kanatlıların yaşamıma getirdiği sevince ve çevremdeki tüm varlıklara şükrediyorum. Onlardaki saflık bana seni hatırlatıyor...
Biliyorum ki, onlar pırıl pırıl bir ayna gibi seni yansıtıyor.
Biliyorum ki, benim yaşayabilmem için pek çok varlık beni destekliyor.
Devamlı verdiğim ve aldığım bir akışın içindeyim...

Varlığımda sürekli yeşeren gücüne şükrediyorum.
Sensiz bize verdiğin güzellikleri göremezdim. Güneşi yüzümde hissedince senin sevginin sıcaklığını hissediyorum. Ve her şeyin mükemmelliğini anlıyorum. Güzelliklerle dolu yaşam yolumda, sana şükrediyorum...

Ve her günümü seninle, senin için yaşıyorum..."

Kızılderili sözü

Son


Her şey kutsaldır; her şey büyük
tanrısal tapınağın bir parçasıdır.
Eğer yüreğinden bakarsan, her
yerde güzellik görürsün.
Yalnızca son ağaç kesildikten,
son ırmak zehirlendikten,
son balık yakalandıktan sonra ...
ancak ondan sonra paranın yenemeyeceğini
anlayacaksın...
Cree Kızılderilisi
Şef Joseph

Suu...


Beyaz adam gördüklerini anlatmak üzere çok kelimeye sahiptir, beyaz adam çok konuşur; Fakat gerçeği söylemek için çok kelime gerekmez...

Kızılderili sözü

Doğanın sesi


Beyaz adamın kurduğu şehirler de huzur ve barış yoktur. Beyaz adamın kurduğu şehirlerde, bir çiçeğin taç yapraklarının açarken çıkardığı tatlı sesler, bir kelebeğin kanat çırpışları duyulmaz.

Kızılderili sözü...

Mavigün'e


Düğün

Bi düğün, bi tören
Yine başladı aynı şölen
Kınalar yakılır
Boyanır gözü yaşlı gelin
Bitince bu mutlu düğün
Gelin ile damat kalır bi köşede
Olur yine başka bi gün
Geliriz oynarız hep birlikte

Analar, babalar
Otururlar bir masaya
Yenilir, içilir
Takılır paralar yakaya
Bitince bu mutlu düğün
Gelin ile damat kalır bi köşede
Olur yine başka bi gün
Geliriz oynarız hep birlikte

Geçecek bir ömür
Seçecek herkes eşini
Bi yüzük takarak
Tutacak eşler sözünü
Bitince bu mutlu düğün
Gelin ile damat kalır bi köşede
Olur yine başka bi gün
Geliriz oynarız hep birlikte

Pinhani

23 Nisan 2009 Perşembe

Emir


Dur!
Dedi,
Durdum.
Son oldum...

Aşk Tek Kişiliktir


Tek kişilik kalabalıktır aşk.
Aşk tek kişiliktir; İkinci bir kişiye bilet yoktur.
Kendinin yayasıdır aşkta ikinci kişi,
Kendinin mayası; Herkes sevgisini sever...

Aşk nedir İncil'e göre? Nedir Tevrat'a, Zebur'a, Kurân'a göre?
Bu kitaplardaki aşklar küfürler neyin rengine göre?

İnsandır, insan aslolan, insana göre
Bir bedeni o kıyısızlığa bırakma saati geldiğinde gitmek bir yalnızlıktır.
Bütün gitmeler bir yalnızlıktır kalmaya göre...

Sevginin ve cesaretin cesetleriyle günler ağır ve kirli tortusunu bırakırken ömrümüze; Günler, düşlerimize, özlemlerimize... Uzaklığın şakağında kaç namlu kimbilir yakın olmasın diye?
Sonra biz buradan uçurumlara teslim olan gençliğimizle!

En rezili belki parayla insan arasındaki yalnızlıktır; Hiçbir inanç, hiçbir ideoloji, hiçbir aşk, hiçbir kitap bu yalnızlığın kurallarını bozamıyor
Bu da bir yalnızlıktır...

"Yalnızlık bir yağmura benzer"
Yağmurdan önce biz, bütün çılgınlıkları bir bir bölüştük, bir bir türküleri, telaşlı koşuşları, bir bir silahları, tabuları, ayrılıkları; Çoğaltıp yalnızlığımızı feodal tekkelerde ellerimizin üstünde bir el bile yokken bölüştük vuruşları.

Sonra bir geceydi ve yalnızdık; Çoğalttık susuşları...
Yağmura yakalandığımız geceye çarptık; Geceye olmadı.
Ama biz paramparçaydık!

Ve hayat gasp etti o mağrur duruşları...

Hâlâ dağların üstünde, zambakların içinde işte şu hayat; Destan ve yalnız hayat!
Yalnızlığa halay halay ellerim;
Kırılası kırılası ellerim!
Benim ellerim, yuh ellerim, şair ellerim...
Kalemimi silahıyla koruyan, kalemi de silahı da yalnız ellerim;
"Yalnızlık bir yağmura benzer"
Yağmurda sırılsıklam ellerim...

Daha birileri biryerlerde yaralardan söz ediyor; Sonra binlerce ses o bir sesin üstüne, belki de yüzbinlerce...
Ama kime anlatılır ki yara, orada yara olarak yalnız.
Yarayı anlatan, anlatırken; Yara ise orada yara olarak yalnız!
Destan ve yalnızdır hayat kırılası ellerim!

Herkes kendine göre bir yalnızlıktır!

İyi ki doğmadınız hiç doğmayanlar ya da doğması olasılık kalanlar, doğarken biz de spermdeki olasılık kadardık; O olasılıkla doğmak veya doğmamak üzere yalnızdık.
Şimdi de yaşamak ve ölmek hâlâ bir olasılıktır.
Hep mengenede, kaderde en çok da yaşamak bir olasılıktır.

Sevişmek ey, yaşamak bir olasılıktır!
Yalnızlığı sevişirken eksiltiyor, eskitiyor ve eskiyoruz...
Seviştiğim gece emzirdiğim gecedir,
Özümü katarım ona;
Geceyi kanatırım gece beni kanatır.
Gece insanlığımız
İnsanlığımız ise yalnızlıktır...

Giderek insanlaşıyor, uygarlaşıyor ve insansızlaşıyoruz...
"Görgü tanıklarının ifadelerine göre"
Günlerin dağınık yüzü ter ve keder içinde;
Zanlıları her sabah o resmi geçitlerde...
İşte hayatlarımız intiharların ve cesaretlerin sustuğu yerde;
Hayatlarımız diğer hayatların da cesetleriyle...
Hayatlarımızda kimselerin bilmediği yalnızlıklar;
Ama kimseler bilse de bilmese de yalnızlık var ey bütün yalnızlıklar!

Yılmaz Odabaşı