6 Nisan 2009 Pazartesi

Akşam olur sabah olur yar gelmez


Akşam olur sabah olur yar gelmez
Sanırım ki beklediğimi bilmez
Gelmez canım gelmez gülüm
Gelmez yavrum ah gelmez

Gide gide yorgun gitmez dizlerim
Arıyorum görmez oldu gözlerim
Gelmez canım gelmez gülüm
Gelmez yavrum ah gelmez

Yollarına baka baka yoruldum
O çapkının gözlerine vuruldum
Gelmez canım gelmez gülüm
Gelmez yavrum ah gelmez

Dramalı Hasan

http://www.youtube.com/watch?v=ZcZEJ0WKlnQ

Uğraşı


...(¨`·.·´¨)
...`·.¸(¨`·.·´¨ )
...(¨`·.·´¨)¸.·´
.....`·.¸.·´

Nelerle uğraşıyor seven bir kalp...
Bir fotoğraf sitesinde dolaşırken, çekip yayınladığı fotoğrafın altında,
sevdiğine aşkını haykıran bir genç kızın uğraşısı hoşuma gitti.
Paylaşmak istedim...

5 Nisan 2009 Pazar

Bir günün sonunda arzu


Ne çok iz bedenimde senden:

İki siyah haşhaş açtı
düşlerinle ısırdığın omuzlarımda;

Göğsümdeki bu onmayan yara
gözyaşının damladığı günden kalma;

"Mutlu aşk yok" diye inildemişti Aragon,
uçurum gibi parıldayan Elsa'ya.
Ah! Zakkumsu ses; Gümrah
bir bahçe olsun isterdim,
kederin ve deliliğin arkası..

" Ne kaldı bana senden?" demiştin,
çürüyen güllerin anısı sadece
çürüyen güllerin anısı...

Ah..! Niye kesmedin
uyurken bileklerimi..?

Ahmet Oktay

Aşk Rübaileri


Aşkın gönlümle cenkleşirken-tam o an-
Çırçıplak, yalnayak kaçıp gitti bu can.
Kim bende akıl var sanmaktaysa deli...
Benden sakınan: işte odur aklı olan.

Mevlana

4 Nisan 2009 Cumartesi

Bahar


Bahar-ım...

Papatyam


Yürüyüşe çıkmıştım, üstüne bastıktan sonra farkettim ve baktım, taşların arasından minicik bir papatya kafasını çıkarmış yüzlerce gelen geçene, kendisini ezenlere inat yaşam savaşı veriyor. Tüm güzelliklere kapılarını kapamış amaçları sadece para kazanmak olan yığınlara, kendini farkettirme şansının hiç olmadığını bile bile direniyor...
Bu direnişi paylaşabilme adına hemen dükkana koştum makinemi kaptığım gibi papatyamın yanına koştum. Etrafındaki sigara izmaritlerini temizledim, makinemi ayarladım vee deklanşöre bastım, makinamdan her zaman çıkan o harika mekanik sesi duyamayınca baktım pilim bitmiş...
Hemen yedek pil için dükkana koştum. Yedek pili taktım ve tekrar papatyamın yanına döndüm. Deklanşöre bastım ama yaşadığım hayal kırıklığı...
Maalesef yedek pilim de boş...
Şimdi pillerimin şarz olmasını beklerken papatyamın başına bir iş gelmemesi için dua ediyorum...


Pil doldu, gelen geçen arabalar papatyamı bu hale getirdi, fotoğraflanarak ölümsüzlüğü sağlandı...

Korkuyorum ...


Yağmuru seviyorum diyorsun,
yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun...

Güneşi seviyorum diyorsun,
güneş açınca gölgeye kaçıyorsun...

Rüzgarı seviyorum diyorsun,
rüzgar çıkınca pencereni kapatıyorsun...

İşte, bunun için korkuyorum;
Beni de sevdiğini söylüyorsun...

William Shakespeare

3 Nisan 2009 Cuma

Çizgi


Kendimi sileceksem, bilirim sende varım.
Senin ben yarısıyla seni ben tamamlarım.
Seni sende bütünler, sana sende inanır,
Seni sende silerim, seni bende yazarım.

ÖZDEMİR ASAF

Başka- Kendilerimiz İle Kendi


"Akıllı olduğunu düşünemeyecek kadar akıllı
Deli olduğu düşünülmeyecek kadar delinin
niçindenliğini bilmediği sıkıntısı geçiyor"

Uyanmak, bir akşam bir adamı yatağından kaldıracak.
Adamın gözleri adama uyanışı anlatacak.
Gözleri gel gel diyecek.
Doğrulmak adamı kucağına alacak.
Adımın birincisi ayağına sarılacak.İkinci adım birincisinin içinden doğacak.
Adımlar ana-oğul babasız sıralanacak.
Adamın gözleri adama bak bak diyecek.
Pencere adamın gözlerini kuşatacak,
Bakışlarını caddeye serecek
Görüşleri yayılacak.
Caddede insanlar gezinecek.
Oda bu sırada işe karışacak,
Adamı dışına çıkaracak.
Çıkmak öbür fiillere komutan çıkacak,
Merdivenlere indir komutunu verecek.
Merdivenler onu bir kapıya itecek.
Kapıya açıl komutu gelecek.
Kapı bu işi adama yaptıracak.
Evin içi dışına dönecek,
Burada adama karış komutu ulaşacak.
Adam saf saf yanaşacak,
Bakmaya alışmak adama gördürecek.
Görmek adamı sürekli bunaltacak.
Adam gördükçe şaşıracak,
Şaşırdıkça sürekli görecek.
Adam bilmek fiilini arayacak,
Ama bulamayacak.
Adam geleni geçeni kendi sanacak.
Bu ne kadar çok kendim diyecek.
Hep başkalarını görecek.
Hani ben, nerede ben diyecek.
Anlamak isteyecek ─ bir istemeseydi─ .
Anlamakla bunu istemek yan yana gelecek
Bir çağ bitecek, biri başlayacak.
Neden-, niçin-, nasıl’a yönelecek ─ ya yönelmeseydi─ .
Anlamak fiili ─ ister istemez─ birden adama verilecek.
Adamın durumu belirecek, hızı gelişecek.
Ayarı insanca bozulacak.
Neleri anlamalı, neleri değil, ayıramayacak.
Başka-kendilerini görünce şaşıracak.
Kendi-başkalarını onlarla karıştıracak.
Önünden boyuna başkaları geçecek,
Önünden boyuna kendisi geçecek,
Bu ne kadar çok ben diyecek.
Aralarında bir yabancı arayacak.
Kendinde bir yabancı arayacak.
Bu ne kadar çok yan yana ben diyecek.
Ben kendime nereden gireyim diyecek.
Ben kendimden nasıl çıktım diyecek,
Ne zaman diyecek, niçin diyecek.
─ Diyecek de ne olacak─
Olan olacak olduğunca, olacağınca.
Bu andan o ana olanca.
İş işden geçecek.
Adama bir yardımcı fiil birden düşecek.
Adam onu ilkin bir şey sanacak.
Onunla düşünmeye alışacak.
Düşünceleri onunla kör-topal gidecek.
Adam bundan şımaracak.
Dur şununla bir iş göreyim diyecek,
Eline cebi değecek.
Adam ile tabancası birleşecek.
O anda bütün öbür fiiller ondan geri alınacak.
Adam ateş edecek.
Bütün fiiller ona geri verilecek..
Adam birini vuracak..
Adam kendini vuracak..
Adam beni vuracak. Bilecek..
Ler, siniz.
Perde burada inecek.
Perdenin önündekiler donup kalacak..
Lar, sınız.
Perdenin arkasındakiler bekleyecek..
Ler, siniz.
Bir ölü yerde uzanık yatacak.
Vuranı görenler vurulanı görmek isteyecek.
Tıklım tıklım insanlar eğilecek.

Kim baktıysa görecek.
Yerde kendini görecek.
Hepsi başkayı umduğunda şaşıracak.
Dışlarına binlerce A çıkacak.
A’lar çelik teller gibi dolaşacak.
İçlerine birer nefes Hi dolacak.
Yerde yatanda herkes kendini tanıyacak.
Bir perde aralanacak
Vuran ortaya çıkacak.
Ortaya çıkanda herkes kendini tanıyacak.
Herkes kendini tanıyınca iş bitmeyecek,
Başlayacak...

(20 Şubat 1955 Pazar-
21 Şubat Pazartesi, saat 3.20)

ÖZDEMİR ASAF

2 Nisan 2009 Perşembe

Senden Öğrendim...


Gittin, kanadı kırık kuştum
Sustum, sözlerime küstüm
Hani kırılırsın siyaha
Nöbet nöbet geceler boyunca

Dün, güne dize gelince
Yürek acılara doyunca
O tez dönüşün geç olunca
Kendime tahammülü öğrendim.

Kördüm, bilendim
Seni unutmayı öğrendim.

Sen yoktun ben yalnız kalmayı öğrendim.
Acıya duvar gibi durmayı öğrendim.
Kaybolmuş bir dilin sözcükleri gibi
Köksüz bağsız durmayı öğrendim...

Vazgeçtiysen hep sağanak yağışlarımdan
Vazgeçtiysen bitmek bilmez kışlarımdan
Korkma kimseye ödenecek borcum yok
Yok saymayı ben senden öğrendim...

Söz: Burcu Tatlıses
Müzik: Febyo Taşel
Düzenleme: Febyo Taşel
Solist: Funda Arar

Kankama



Kankacım,
Dün meyve isteğini yerine getiremediğim için üzgünüm.
Bu meyve tabağı umarım affettirir beni...



Bu da el emeğiyle yapılan değişik bir meyve...
Hadi adını sen koy...



Yoksa ağaca tırmanıp dalından mı yemek istersin?



Bağa gir topla üzümleri ve afiyet olsun, sakın yıkamayı unutma...



Çileğinde tam mevsimi, kokulu çilekler...



Kırmızı kiraz yeşil erik, afiyet olsun...

1 Nisan 2009 Çarşamba

Koruma Duvarı


Fotoğrafı görür görmez, aklıma kankalar geldi.
Papatyanın mavi çiçeğe olan sevgisine bakar mısınız...

Beş Çayı



Sevgili BBO Ailesi,
Madem ki deniz kıyısı dediniz, hemen koştum ve bu mekanı kapattım.
Umarım beğenirsiniz...



Hemen Şaziment ablaya haber saldım, güzel gözlemeler bazlamalar ekmekler yufkalar açması için...



Bu arada Cevriye teyze de bir tepsi börek açmış bizler için, hatırını kırmak olmaz...



Sanki restoran sahibi biraz kızdı, "biz de misafirlerimizi ağırlamak isteriz" deyince "tamam patron" demek zorunda kaldım...



Seval ablacığım, seni unutmadım. Sana özel bir tabak, afiyetler olsun...


Mavigün'e özel bir lezzet...
Ege mutfağından kabak çiçeği dolması ve deniz börülcesi vee midye dolması...



Başkanım, kısır isterse kısır yaptırılır ve ikram edilir efendim...
Afiyet olsun...


Başkanım çiğ köfteyi de unutmadım...



Bütün bunların finalinde muhtelif kuruyemiş ve güzel bir aşure...
Afiyet olsun...

Nisan Biir...


Nisan bir şakası, 16. asırda Fransa'da 9. Charles zamanında ortaya çıkmış. 9. Charles, Gregoryen takvimine göre 25 Mart 1 Nisan haftasındaki yılbaşı kutlamalarını 1 Ocak tarihine almış. Kimse kendisini ciddiye almayınca yeni yılın başladığını kabul ettirmek için halka davetiyeler göndermiş. Büyük bir hevesle davete katılan halk, aslında böyle bir davetin olmadığını öğrenince evlerine dönmüşler. Kral Charles, bu şakasıyla çok eğlenmiş. Fransız halkı, bu sefer kralla dalga geçmek için yılbaşı eğlenceleri düzenlemiş. Zamanla bu şaka benimsenmiş, herkes birbirini kandırmak için seferber olmuş ve bu şakalar günümüze kadar ulaşmıştır...

31 Mart 2009 Salı

MAVİLİGÜNLER


Dostlar,
Gökyüzünün rengi ne olursa olsun,
BBO Adasında, BBO FM 95.5 te
Gökyüzü hep m a v i olsun...

mavi sevgi
mavi huzur
mavi mutluluktur...
mavi düşler yeşertir umutları
mavi derinlikler yüceltir insanı
mavi gökyüzü kanatlandırır insanı
mavi hayattır ve hayat masmavidir...

Telefonda Sen


Bundan daha güzel müjde mi olur?
Merhaba diyorsun telefonda sen,
Sen ki konuşursun derdim mi kalır?
Nasılsın diyorsun telefonda sen...

Bu gece misketi çaldırmaz mıyım,
Başkenti ayağa kaldırmaz mıyım,
Sesini duyup da çıldırmaz mıyım!
Delisin, diyorsun telefonda sen...

Sağlığını düşün herşeyden önce,
Kendine iyi bak içme her gece
Seni Seviyorum, hem de delice!
Bilesin, diyorsun telefonda sen...

Mutluluk ne kadar kolaymış meğer,
Sevginin kadrini bilseydik eğer,
Kim ne derse desin, çekmeye değer,
Çilesin, diyorsun telefonda sen...

Çoktan terk ederdim, bu şehri, çoktan,
Arar diye caydım her yolculuktan,
Dostlar ne âlemde, çoluk çocuktan
Ne haber, diyorsun telefonda sen...

Sabrımı yenmese hasret nöbetim,
Arayıp sormaya yoktu niyetim.
O anda hapşırdın, çok yaşa dedim,
Beraber, diyorsun telefonda sen...

Albümde görünce aklıma esti,
Berbere uğradım dün akşam üstü,
Resmime bakarak saçımı kesti
Severdin, diyorsun telefonda sen...

Sevgi bu, insanı böyle inceltir,
Aklın ermediği yere yöneltir.
Sen de şiirlerinde böyle yüceltir,
Överdin, diyorsun telefonda sen...

Biraz da fedakâr olsaydın keşke,
Ne verdin destanlar yazdığın aşka?
Ömründen üç gece, hepsi bu, başka?
Ne verdin, diyorsun telefonda sen...

Hem içme diyorsun, içme de çıldır!
Hem de kalk şu anda bir kadeh doldur,
Hadi sağlığına şerefe kaldır,
Çınçınlat, diyorsun telefonda sen...

Bu yıl kurak geçti, bahar da yaz da,
Erik de olmadı, dut da, kiraz da,
Neler söylüyorum, lütfen biraz da,
Sen anlat, diyorsun telefonda sen...

Ne söylersen söyle, sen ne dersen de!
Anlat düşmanımı düşte görsen de!
Bir sigara yaksam, izin versen de;
Devam et, diyorsun telefonda sen...

Seni dinlemekten güzel şey mi var?
Çölde şırıl şırıl akan su kadar,
Yeter konuştuğum, benden bu kadar,
Merhamet, diyorsun telefonda sen...

Gelirsem görünme, kendini gizle,
Seni yağmalarım, yerim bu hızla!
Yerin kulağı var, açılma fazla,
Orda kal, diyorsun telefonda sen..

Canım ne istiyor şu anda bilsen?
Ah mümkün olsa da bulup da gelsen,
Kendi ellerinde incecik dilsen,
Portakal, diyorsun telefonda sen...

Afedersin bazen sapıtıyorum,
Böyle saçma sapan lâflar ediyorum,
Kapı çalınıyor, kapatıyorum,
Hoşçakal, diyorsun telefonda sen...
CEMAL SAFİ

Bende Kal


Bir tohum verdin
çiçeğini al
Bir çekirdek verdin
Ağacını al
Bir dal verdin
Ormanını al
Dünyamı verdim sana
Bende kal

AZİZ NESİN