24 Ocak 2010 Pazar

Beyaza Yazgı


Ne içindeyiz hüznün ne de dışında bir kar uykusu bu dava
uyuduğun kadar ölür uyandığın kadar dirilirsin bu havalarda...

şehir beyaz bir tenle oynaşmaya başlayalı
sokaklar kendiyle oturur oldu görünmüyor köşe başları
iki sokak kedisi olmak vardı sevgili olmak için
özlemekse eski plağın çizilmiş sesiyken
“iki masa dört tabure Agop'un meyhanesinde”
yeterdi ısınmak için sıcak bir sesle dertleşmeye.

ne çok uzaksın kadehime ne de tutacak kadar yakın
bildik sancılar işte içine doldurulmuş bir yığın meze
iki ufak patlatsak Galata’ya karşı silkelenir mi gök kubbe
öyle gözükür gözüme saçaktan sarkan buzlar kılıçtan
öyle sarhoşum ki ne beyazdan ne nazdan
bilirsin ki aşktan!

cebi delinmiş bu dünyanın yoktur cepkeni
be hey Allahsız nereye götüreceksin malı serveti
yetmez mi gam yüklediğin şarkılar geceye düşeli
sözle sevişeli susmaz oldu pencerede yağmur
Yonos kalesiyle baksak şehre içimiz deniz izi
bir deli taşıdır oturulan birde yüzümle yağan kar
ne çok benzeriz kendim sanmaya başladım seni...

çocuktuk kızaklarda kayalı çok oldu mazi bu
şehirleştikçe yoksullaştı insanoğlu
tav olurduk kestaneye şimdi şekeri bile yavan
dumansız evlere hapsolalı geçmiş çini sobalarda yanar
birde özlemesem babamı üşümezdim bu kadar
gittiği gün giydim sırtıma cesaret hırkamı...

Neslihan YAZICILAR

Hiç yorum yok: