27 Eylül 2011 Salı

Seval'ce


Ee, ne yapalım? Hadi gazetelere bir göz atalım...

Uzmanlar diyorlarmış ki; "Yakıt-taşıt-vergi zamları daha şimdiden aldı başını gitti. Daha da yükselmeleri beklenmeli."

Elinin körü! Sanki böyle olacağı önceden bilinmiyordu. Kartel-siyasetçi aşkı bu sene de nur topu gibi bir enerji krizi doğurdu. Halk besledi, kaçak elektrik kullanan şirketler büyüttü, siyasiler globalleştirdi... Şimdi o, tüm zamlara bahanelerin en güzeli...

Değil mi ki, kapitalizmin gücü hep patronlardan yana, sömürecekler elbette sömürebildiklerince... Ama neme lazım, Sezar´ın hakkını vermeli Sezar´a. Ben yıllardır kendim şahidim, hiç bir konuda uzlaşmayı başaramadılar, kendi çıkarlarını korumanın dışında...

Öffff... Geçelim bunu... Benim içim şimdiden karardı... Bakalım başka neler oluyormuş Dünyada?

Hükümetler çok meşguller. Hepsi canla başla dünya barışı ve halkların kardeşliği için çalıştıklarını söylemişler... Ay, onların çalışmalarını teker teker sevsinler...

Avrupa'lısı da Asya'lısı da aynı, al birini vur ötekine... Her gün artan iç ve dış borçları ve kendilerine hortumladıkları paraların hesabını vermektense elbirliğiyle Yunanistan'ı kurtarıyor ya da batırıyorlar son günlerde... Veya gidip Somali'li çocukları, sanki zavallılar bir daha acıkmayacaklarmış gibi bir günlüğüne doyuruyorlar. En güçlü görünenler de "barış ve demokrasi" sözlerini ağızlarından düşürmeden silah ticareti yapıyor sonra savaş çığlıkları atıyorlar. Bu katil ve sahtekârlar kimi kandırdıklarını sanıyorlar?

Öfff... Yine sinirlerim tepeme çıktı... Saydıklarım bu kadar gerçek olmasa keşke... Her şey sahte, sırf göstermelik... Yani aslında yaşananlar tam traji-komedi ama insan gülemiyor ki... Lanet olsun! Lanet olsun hepsine...

Offf... Neyse... Biliyorum aynı şeyleri duymaktan herkese gına geldi... Avro, Dolar ve borçlar, savaşlar, krizler, yok bilmem ne... Kuzum, tüm bunlar gerçekten kimin derdinde?..

Güzel şeyler olmuyor mu? Oluyordur elbette... Milletçe nasıl uzman kesildik bu yaz, hepimiz koşarken -altın fiyatları- peşinde. Çatır çatır pazarlık yaptık, üç kuruş daha az ödemek için -her şey dahil- tatil köylerinde... Zırnık bahşiş koklatmadık bize hizmet eden görevliye, sırf gıcıklık olsun diye, yahut bize gülümsemediği için belki de... Saatlerce ayakta, üstelik de o sıcakta, en fazla asgari ücretle çalıştığını düşünmeden hem de...

Yav, bunlar da güzel şeyler değilmiş. Yazı unutup gelelim bari bu güne, Eylül-Ekim'e... Hem başkalarının acısından bize ne?


Boşuna sevinmeyin bitmedi...:))

1 yorum:

no name dedi ki...

Ablacığım nasıl gaza geldiysem, ihtilal yapasım geldi...
Baktım tek başıma zor olacak, kırdım dizimi oturdum geri...
Yüreğine sağlık Ablacığım, lütfen yazmaya devam et...