21 Haziran 2010 Pazartesi

Gönülçelen


Sensiz yıllar art arda sıralansa
Aşk bu beni bu hale koysa da
Kalbim dursa da yaralansam da
Kaderim razıyım bu cezaya...

Sensiz her şey yalnız mı olacak
Bu romanda tek bir şey yazacak
Artık bir tek gün, o karanlık gün
Beni acıtan bir sis kalacak...

Hiç saklanmayan bir çocuk gibi
Her şeyimsin kaderimsin...

(Muhtemelen)
Kıraç

http://www.trizle.net/play/muzik/gonulcelen-hasret-final-bolumu-sarkisi

19 Haziran 2010 Cumartesi

Bir Eflatun Ölüm



kırgınım, saçılmış
bir nar gibiyim

sessiz akan bir ırmağım
geceden
git dersen giderim
kal dersen kalırım

git
dersen
kuşlar da dönmez, güz kuşları
yanıma kiraz hevenkleri alırım

ve seninle yaşadığım
o iyi günleri,
kötü
günleri bırakırım.

aynı gökyüzü aynı keder
değişen bir şey yok ki
gidip
yağmurlara durayım.

söylenmemiş sahipsiz
bir şarkıyım

belki
sararmış
eski resimlerde kalırım

belki esmer bir çocuğun dilinde.

bütün derinlikler sığ
sözcüklerin hepsi iğreti

değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç.

aynı gökyüzü aynı keder...

Behçet Aysan

Yağmurda Unutulan Şarkı


Önce bir yağmur bir yağmur iki gözüm
Önce ıpıslak iki kuş
Sonra yıkılmış evrenler geçti vitrinlerden
Sonra insanlar iki gözüm
İnsanlar
Kahrolmuş

Islak senaryolar üstüne ta iç boşluktan
Boyut boyut yalnızlıklar ağıyordu
Öksüz anılar üstüne iki gözüm
Kırık ikindiler üstüne
Kuşkulu bir yağmur yağıyordu

İkişer üçer yitiriyordum seni kavşaklarda
Yollar ayak bileklerime dolanıyordu hep
Taş taş çöküyordu en kutsal yapılar
Yüzler karanlıktı iki gözüm
Düşünceler dar
Bir geçit bulamıyordum sana
Ellerim yordamlarını yitirmişti üstelik
Hep yabancıydı çaldığım kapılar

Oysaki, son çağrımdı bu ta can köşemden
Oysa yürek yürek son yeşermemdi
Çağ çağ, kanat kanat, sevgi, ışık, nur
Ah sonra o yağmur iki gözüm
Ah sonra o
Yağmur

Şimdi,
En kırık vaktidir uzak imbatların
Öykümüzün en yaralı yerinden
Damlar yüreğime ılık bir sızı
Sonra birden duyar gibi olurum
Hoyrat yağmurlar altında
Martı çığlıklarına karışıp giden
Çocuksu şarkımızı...


Bekir Sıtkı Erdoğan

18 Haziran 2010 Cuma

Biri Var


Biri var, durmadan beni arar,
Biri var, mevsimlerdir beklerim.

Biri var ki açmamış bir bahar,
Göklerimde yıldız, içimde sır.

Biri var ki bahtı bende yaşar,
Benim çiçeklerim açar onda.

Bende musiki, bende dünyalar,
Biri uzakların uzağında.

Havuza düşen memleketleri,
Biri var ki içimde sayıklar.

S.Kudret Aksal

17 Haziran 2010 Perşembe

Can Eriği


Bir kelime buldum çın çın öter;
Adı candır.
Bir erik kopardım can dalından;
İçi can dolu,
Adı can, yaprağı can, lezzeti candır.
Bir gölge düştü önüme dedi ki:
Bir yüküm var benden ağır
Bir yüküm var beni taşır
Adı candır.

Toprak dedi ki:
Can Allahın yongasıdır
Fakat ben bir deri bir kemik
kaldım.
Bir de misafirim var adı candır.

Işık dedi ki:
Renklerden, kokulardan,
Seslerden önce koşup geldim
İnsanoğluna nur topu gibi
Bir müjde getirdim,
Adı candır.

Bedri Rahmi EYÜBOĞLU

16 Haziran 2010 Çarşamba

Güller Ağlar İçimde


Ne zaman ayrılık saati gelse
En vazgeçilmez yerinde yaşamın
Duysak ayak seslerini akşamın
Ve sokaklardan el ayak çekilse
Bir ürpertiyle duyarım o zaman
Seni çağıran sesi uzaklardan

Ne zaman ayrılık saati gelse
Bir gariplik çöker içime birden
Kalan tek anı gibi bir devirden
Durmadan çalınır o gamlı beste
Sanki bilir dem hazin öykümüzü
Bulutlar ağlar, kararır gökyüzü

Ne zaman ayrılık saati gelse
Bir çaresizliğe anlatır gibi
Birden değişir gözlerinin rengi
Mavi solar, koyulaşır yeşilse
Sarınca ruhunu eski bir hüzün
Uçar gider pembeliği yüzünün

Ne zaman ayrılık saati gelse
Uzatsan özlemle dudaklarını
Tüm ağaçlar döker yapraklarını
Ne çiçek kalır ortada, ne bahçe
Sadece uğultusu o rüzgarın
Ve bir umut kırıntısı: Belki yarın

Ne zaman ayrılık saati gelse
Bir fırtına çıkmışcasına, büyük
İçimdeki güllerin boynu bükük
Bir zaman kalakalırım öylece
Neden sonra gittiğini anlarım
İçimde güller ağlar, ben ağlarım...


Ümit Yaşar Oğuzcan

Hüzün


Hüzün günbatımında hissetirir kendini
Akşamüstü yükselip alçalan ateş gibi
Karşılaşan iki dost, zamanın değirmeni
Bir sahil lokantası, Egenin zeytinleri
Uzakta
Hüzün hep yanımda

Geçmişten gelen sesler, gözümden kaçan gözler
Ne kadar çok tırmansam benden yukarda gizler
Bir gelincik tarlası, Güneydoğu vakası
Tvde kan banyosu, neden ölür bu gençler
Bilemem
Hüzün seni silemem

Bu oyun nerede biter, hangi yol dosta gider
Ben sevmeye alıştım, muhabbet bana yeter
Hüzün gün batımında bir an koluma girer
En sevdiğin kuş olur sonra da uçar gider
Tutamam
Hüzün sensiz yapamam


Söz ve Müzik: Kutlu Özmakinacı
Yüksek Sadakat
http://video.mynet.com/ravza_09/huzun-yuksek-sadakat/116102/

15 Haziran 2010 Salı

Quintet


Rüzgâr ol sar beni sevdiğim
Sonra öyle bir es ki,
aldığım her nefeste seni alayım içime
Kimseler göremesin, seni bir ben bileyim
İçime dolan serinliğindeyim
Seninim seninleyim...

Ş.N.S.A.E

Teşekkür


Gelmeye gidenlere yürekler dolusu teşekkürler...

HerDemMavi


Salı...
Gün doğumu...
Gözlerimiz maviye aralandı, hafif bir esinti
doldurdu odamıza dostların kokusunu,
dudaklarımıza bir tebessüm yayıldı, bugün Salı
fırlıyoruz yataktan, maviyi bekletmek olmaz,
Çünkü;
mavi sevgi
mavi huzur
mavi mutluluktur...
mavi düşler yeşertir umutları
mavi derinlikler yüceltir
mavi gökyüzü kanatlandırır insanı
mavi hayattır ve hayat masmavidir...

14 Haziran 2010 Pazartesi

Bal Ağızlım


Bal ağızlım sen konuşunca, gökyüzü açılıyor
Yeryüzünün dört yanına baharlar saçılıyor
Yosun tutsa yürekler, yıkılsa bütün ümitler
Her kelimen dünyayı yeniden yaratıyor

Ben bir ay, sen ışığım; ben gece, sen sabahım
Sen tarla, ben aşkınla dalgalanan başağım
Bu kurumuş dünyaya ben seninle aşığım
Gönlüm sanki bir kovan, dolu dolu sevginle
Bal ağızlım her günüm bir petek bal seninle
Geliyorsun, seviyorsun, ölüyorsun, gidiyorsun
Gitmeeeee

Sen iğnesiz arımsın, ağzından bal akıyor
Meyva dolu dalımsın, ağzından bal akıyor
Alım, yeşil, sarımsın, ağzından bal akıyor
Hasat günü gelmeden kurumasın ekinler
Baharları sırtlayıp göç etmesin leylekler
Bal ağızlım canım; dün, bugün, yarınım
Sen susarsan yanında hiç kalır ölümler
Bal ağızlım canım; dün, bugün, yarınım
Sen susarsan yanında hiç kalır ölümler
Köhnetilmiş insanlar, unutulmuş doğrular
Bu yaşlı dünyaya kalan, yaşlanmış bir sürü yalan
Bal ağızlım gizli gelin, ballandıralım zehirleri
Üzülme herşey düzelir, görürlerse sevgimizi

Ben bir ay, sen ışığım; ben gece, sen sabahım
Sen tarla, ben aşkınla dalgalanan başağım
Bu kurumuş dünyaya ben seninle aşığım
Gönlüm sanki bir kovan, dolu dolu sevginle
Bal ağızlım her günüm bir petek bal seninle
Geliyorsun, seviyorsun, ölüyorsun, gidiyorsun
Gitmeeeee

Sen iğnesiz arımsın, ağzından bal akıyor
Meyva dolu dalımsın, ağzından bal akıyor
Alım, yeşil, sarımsın, ağzından bal akıyor
Hasat günü gelmeden kurumasın ekinler
Baharları sırtlayıp göç etmesin leylekler

Bal ağızlım canım; dün, bugün, yarınım
Sen susarsan yanında hiç kalır ölümler
Bal ağızlım canım; dün, bugün, yarınım
Sen susarsan yanında hiç kalır ölümler
Sen iğnesiz arımsın, ağzından bal akıyor


Er Mektubu Görülmüştür Bal Ağızlım
1980 (Türküola) 244

Söz: İlhan İREM
Müzik: İlhan İREM
Aranjör: Esin Engin
Orkestra: Esin Engin

http://www.youtube.com/watch?v=d7WMjXr8iWI&feature=related

Virtüöz Ölüm


Ben ki şairim, yüzünüze bakarken
En çok içinizi görmekten korkuyorum;
Bu yüzden yüzünüze bakarken
Ensenizi yalayan denizi görüyorum,
Denizi cesedinize teyelleyen
Yunus sürülerini,
Fenikeli tüccar gemilerini,
Mağripli korsanları
Ya da mavi beyaz çizgili
Şiir transatlantiklerini...

Ben ki şairim, dediğim gibi,
Siz konuşurken, bakın, ben
Bir yandan denizi dinliyorum,
Ölümün üflediği boruları, sirenleri...

Ölüm ki, yalnızlıkların en yağız köpüreni,
En büyük köpüreni,
En sessiz köpüreni.

Ölüm ki, şiirlerin en şiire benzeyeni.
Ölüm ki, kusursuz örtüşeni,
Sözle sükutun.

Ölüm ki,davetleri geri çevire çevire
Artık toya düğüne
Çağrılmaz olanı, usta çalgıcıların...

(Hece, 86)
Cahit Koytak

Nuh'a Gemi Resimleri


Oturmak istiyorum
biraz sıkışır mısınız?
Bakın ellerim dolu,
ellerim ceplerim ve kafam.
Yolcuyum/sorulur mu/nereye gidiyor bu gemi
biraz sıkışır mısınız?

Ruhumu kurtarmaya calışıyorum
dualarla perhizlerle susarak somurtarak
ve gizlenerek kıyı bucak.
- Biz zavallı küçük sırlar -
Biz zavallı sırlar...
(küçük)
Biraz sıkışır mısınız?

Öleceğim, efendim
bir gün mutlaka öleceğim.
Ama beşkırkbeş vapuru
- kim durdurabilir onu -
beşkırkbeşte kalkacak yine.
Biraz sıkışır mısınız?

Günahlarım
tövbelerim sadakalarım
heveslerim erdemlerim başarılarım
kağıtlarım muskalarım madalyalarım
traşlı fotoğraflarım traşsız fotoğraflarım
ruhum cesedim gözyaşlarım
burda büyüğüm burda küçüğüm
burda büyüğüm
buraya sığarım buraya
sığarım buraya sığarım
biraz sıkışır mısınız biraz
sıkışır mısınız
biraz
sıkı
şır


n
ı
z
.
.
.
Cahit Koytak

Beni Rüzgara Verme


Öfkeli bir deniz gibi
Üstünden atma beni
Yazdığın gibi silme

Yumlama parçalama
Ne yapsam kırılmaz diye
İtme koca dağlardan
Gidip gelip ağlatma

Bu bensiz yapamaz de
İçinin derinlerine sakla
Gösterme kimseye beni
Gönlünde tut bırakma

Kuşlara parçalatma
Çöllere koyup dönme
Gözden çıkarma beni
Tam her şeyimi aydınlatırken
Yeter bu kadar deyip sönme

Bir gidip bir gelip
Çocuk gibi oyalama
Korkutma yıldırma beni
Beni sakın bırakma

Afşar Timuçin

10 Haziran 2010 Perşembe

İyi Ki Bu Düştesin


I
nehirler yarışır, çağıldar gözlerinde
o nehirler benim nehirlerimdir
aşk
ki azar azar benim yerimdir
üşüyorsam, sokaktaysam, yalnızsam
gözlerin ey yâr benim evimdir...

/vurulup düştükçe, düştükçe seni sevmekten caymayacağım
gece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım!/

iyi ki bu sestesin
dünyayı ısıtan nefestesin
bir haydut gibi gezinirim kapında
kalbimde tutuşan ateştesin...

II
rüzgârlar savrulur, uğuldar gözlerinde
o rüzgârlar benim rüzgârlarımdır
aşk
ki azar azar benim yerimdir
suskunsam, bozgunsam, bulutsuzsam
gözlerin ey yâr benim evimdir...

iyi ki bu düştesin
her sabah ışıyan güneştesin
iyi ki yoksuluz bulutlar gibi
soğuyan dünyada sımsıcak fırınlar gibi...

/vurulup düştükçe, düştükçe sana koşmaktan caymayacağım
gece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım!/

Yılmaz Odabaşı

Olsam Olamam Sonesi


Çiçek gibi değil, size çiçek kadar koktuğunuzu
söylerdim ben olsam-ben olamam: Bendimi
yıkıp taşmak için biliyorum ilk cümlemden korktuğunuzu,
gürültümde susturmaya alışmışım ben kendimi.

Olsaydım, ince şebboy kulağınızın arkasından,
krizantem ensenizden, birkaç demet ful
sırtınızdan belinize inesiye, bacakaranızdan
siyah lâle toplar, hâreniz efendim, ben kul,

fısıldardım: Şimdi kokunuza karışır kokum,
kalenizin içinde artık tutuşmuş bir okum,
ağzımda kan köpüğü bir denizden kalma tad,

bin kere sarhoş, bin kere pişman derdim
ben olsam, olamam: Gücüm derdim
hayal gücüm, salamam içimdeki kuşu.

Enis Batur

Bir Avuç Dolusu Aspirin İçen Kızlar İçin Kanto


Tam kırk kiloluk bir yılan
Taşıyor her gece
Uzandığı yatağa
Ve yılan her gece
Tam kırk kilo arsenik
Kusuyor
Kızın ciğerlerine

Alkış kamçı ve günah
Yağıyor geceye

Yaşamak ipek bir şal
Çürümüş omuzlarına kızın
Tanrı'nın koyduğu
Ve kız onu her gece
Düşürüyor sahnede

Alkış kamçı ve para
Yağıyor geceye

Yaşamak karanlık kulislerde
Ardında kırmızı perdelerin
Kemgözlü bir nedime:
Bir avuç dolusu aspirin
Ve bir bardak su
uzatır
Kıza
Günün
Birinde

Alkış kamçı ve günah
Boğuyor kızı
Alkış kamçı ve para
Gardrop dolusu
Alkış kamçı ve hüzün
Yağıyor geceye
Alkış kamçı ve...
ve...

Cahit KOYTAK