31 Ağustos 2009 Pazartesi

Adı Aşk


Bir yürek simgesiydi aşk
Gül ona vurgundu çaresiz
İçli ağıtları rengine vururdu
Yoldan geçenler bakıp dururdu
Yüzlerine gülün rengi titrerdi
Adı aşk
Dilleri sözcük bulamazdı
Adı aşk
Çaresiz boyun bükerdi
Adı aşk

Aşkın bahçesiydi dünya güzeli
Mevsimlere düşen bahar gazeli
Bu ömürden başka yok çare yok
Bir derde düşmüşse gönül
Kuşkusuz dillere düşmüşse sevda
Adı Mecnun'a ve Leyla’ya dönüşmüşse
Adı aşk...

Recep Garip

Gizli Bakışlar


Bir bakış ki açıyor gönül muammasını,
İki sevdalı kalbin en gizli yarasını,
Bir bakış ki kudreti hiç bir lisanda yoktur,
Bir bakış ki bazen şifa, bazen zehirli oktur.

Bir bakış, bir aşığa neler anlatır,
Bir bakış, bir aşığı saatlerce ağlatır
Bir bakış, bir aşığı aşkından emin eder,
Seven insanlar daima gözleriyle yemin eder...

Faruk Nafiz Çamlıbel

30 Ağustos 2009 Pazar

Zafer Bayramı Kutlu Olsun


Zafer Bayramı, Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal bayramıdır. Her yıl 30 Ağustos günü kutlanır. Zafer Bayramı, 1922 yılında 26 Ağustos'ta başlayıp, 30 Ağustos'ta Dumlupınar'da Mustafa Kemal'in başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesi'ni (Büyük Taarruz) anmak için kutlanan bayramdır. İşgal birliklerinin ülke sınırlarını terketmesi daha sonra gerçekleşse de, 30 Ağustos sembolik olarak ülke topraklarının geri alındığı günü temsil eder.

Zafer Bayramı, ilk defa 30 Ağustos 1923 günü Afyonkarahisar, Ankara ve İzmir'de kutlanmıştır. Resmî olarak Zafer Bayramı ilân edilmesi 1935 yılının Mayıs ayında olmuştur. Zafer Bayramı, tüm yurtta törenlerle kutlanır. Devlet erkânı ve bir çok vatandaş, Ankara'da Anıtkabir'i, diğer illerde de anıt ve şehitlikleri ziyaret edip, Mustafa Kemal Atatürk'e, silah arkadaşlarına ve komutasında savaşmış askerlere şükranlarını sunar. Hemen hemen her yerleşim yerinde, askerî birlikler geçit törenlerine katılır. Ayrıca dış temsilciliklerde de çeşitli kutlamalar yapılır. 30 Ağustos günü, Türkiye'de resmî tatildir.

28 Ağustos 2009 Cuma

Sihirbaz


Yanyana uzanıp
Gökyüzüne baktığımız anda
Hayatımın değişiceğini anladığım o anda

Dekorumuz yıldızlar ve
Kahkaha atan martılar
Esiyor ılık bi rüzgar
Seninle içimde huzur var

Sihirbaz, sihirbazsın, inanılmaz
Sen herşeyi yaparsın

En son inadım da kırıldı gitti
Çok düşününce zamanım geçti
Zor seçerdim de ne oldu şimdi
Aşık mı oldum yani?
Aşık mı oldum şimdi?

Sihirbaz, sihirbazsın, inanılmaz
Sen herşeyi yaparsın.

Burcu Güneş

27 Ağustos 2009 Perşembe

Aşk Mercanı Sarmaşığı


Aşk (ışk) kelimesinin sözlük anlamı, “sarmaşık” demektir.Bahçeye düşen sarmaşık tohumu, nasıl bütün bahçeyi sarıp sarmalar, hatta dışarı taşarsa; gönüle düşen aşk tohumu da bütün bedeni sarıp sarmalar. Oradan etrafa yayılır.

Nice fidanlar, serviler, çınarlar bir sarmaşık tarafından sarılınca gitgide sarmaşık dalları arasında görünmez oluyorsa, aşk sarmaşığı da insan fidanını öyle kaplayıp görünmez ve yok eder.

Sarmaşığın özelliği; sarıldığı ağacı içten içe kurutması, bitirmesi, sonunu hazırlamasıdır. Aşk da insanı sarınca, onu içten içe eritip yok eder. Dıştan görünen yalnızca aşktır ve aşkı da çevresini göremez olur. Çünkü sarmaşık onu öyle çevrelemiştir ki; dışarıda olup bitenleri ne duyar, ne görür; hatta duymak da görmek de istemez. Aşka tutulan ağaçta, artık bütün buyruklar sarmaşık tarafından verilir ve âşık, “herkesi kör; dört yanı duvar sanır.” Dıştan bakanlar, onun sarmaşığını görürler; ama ağaç, sarmaşıktan fırsat bulup çevresini göremez.

Sarmaşık, nasıl hızlıca büyüyüp ağacı kaplarsa, aşk da öyle hızlı gelişir ve âşık daha sabahtan akşama varmadan aşk sarmaşığıyla sarılıp geceyi onun koynunda geçirir.

(Kitâb-ı Aşk)
İskender PALA

Sevgilimi o kadar çok seviyorum ki...


Mutluyuz aşktan uçmuşuz
Yandık ezelden sarhoşuz
Canlıyız kanımız kaynıyor
Çocukluk saflığındayız
O canımın yarısı
Dört yapraklı yoncası
Şans meleğim uğurum nerde
Annem babam bir yana
Pek kıymetlim yanımda
Haykırmak istiyorum
Tüm Dünyaya
Sevgilimi o kadar çok seviyorum ki
Bilmeyen varsa bilsin
Sevgilimi o kadar çok seviyorum ki
Duymayan varsa duysun

Burcu Güneş
http://www.youtube.com/watch?v=Yg11lQHhYZI

Tut Ellerimden


Sırat’tan incedir sevda köprüsü
Beraber geçelim tut ellerimden.
Niyet ak güvercin, vuslat gökyüzü
Beraber uçalım tut ellerimden

Gönüldeki birlik kalkandır dışa
Aldırma ayaza, yele, yağışa
Giden ilkbahara, gelecek kışa
Beraber göçelim tut ellerimden.

Birleşmek üzredir şafakla gurup
Korku beklenilmez kapıda durup
İster zehir olsun, isterse şurup
Beraber içelim tut ellerimden.

Çağır hayallerin en ötesini
Yakından duyarsın aşkın sesini
Sonsuz mutluluğun penceresini
Beraber açalım tut ellerimden.

Hatırla kaybolan hatıraları
Elmastan ışıklı, altundan sarı
Zaman tortusundan işte onları
Beraber seçelim tut ellerimden.

Şüphe “başlangıç”tır, karar “nihayet”
Zamanı zamana etme şikayet
Kaçmak kurtuluştur diyorsan şayet
Beraber kaçalım tut ellerimden.

Abdurrahim Karakoç

25 Ağustos 2009 Salı

Senede Bir Gün


Gönlümde açmadan solan bir gülsün
Her zaman gamlıyım her zaman üzgün
Beklerim yolunu aylar boyunca
Yeter ki gel bana
Senede bir gün, senede bir gün

Ağarsın saçların, solsun yanağın
Adını anmaktan yansın dudağım
Bu aşka canımı adayacağım
Yeter ki gel bana
Senede bir gün, senede bir gün...

Söz: Sadık Şendil
Beste: Şekip Ayhan Özışık

http://www.youtube.com/watch?v=gönlümde açmadan solan bir gülsüneSuBhP56kgw&feature=related

http://www.dailymotion.com/video/xwahi_ferhat-gocer-senede-bir-gun-live_music

23 Ağustos 2009 Pazar

İyi Ki Doğdun


Sevgili Yağmur'um, hayattan tüm beklentilerinin gerçekleşmesi dileğiyle seni kucaklıyorum.
Doğum günün kutlu olsun ve iyi ki doğdun...
Seni seviyorum...

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Gül Yüreklim


Gül yüreklim,
Hep baharlarında nefes aldım.
Hep güneşi gördüm ıslak kirpiklerinde.
Hep mutlulukları soludum sevginde..

Acılarını, gergef işler gibi
Yüreğimin solgun köşelerine motifledim.
Çünkü; umut fakiri acıların,
Yarınlarımın müjde kokan çicekleriydi.

Suyum, ekmeğim,
Nefesim, azığım oldun hayat yolculuğunda.
Baktığım her yerde,
Çiceklere adanmış bir gülüştün sen.
Gözyaşlarımla aktığım nehir ,
Yokuşlarda soluduğum
Yürek kaleminin en güzel şiiri oldun sen..

Yağmur damlası olup
Bereket türküleriyle düşerken sen,
Yüreğini açan bir toprak olurum ben...
Gül yüreklim,
Ayazlar, gözlerimi üşütmeden
Her gözyaşınla öp solgun can evimi...

Bengisuyu olup,
Rüzgarla sessizce tomurcuğa inerken sen,
Ben, güneşte titreyen yaprak olurum.
Her düşüşünde dudaklarınla öp
Üşüyen nefesimi gül yüreklim.

Korkularımda sığındıgım limandın sen.
Mutluluk olup aktığım,
Şiir olup gözlerine ağladığım candın sen.....
Sağırlaşan akşamlarda,
Alev alev yandığım bir sevdaydın sen..

Lacivert okyanuslara uzanan umuttu gözlerin.
Yaralı yüreğimi dayadığım uçurumdun sen...
Türkülerde büyüttüğüm çocuğun,
Acılara serilmiş dilsiz umudun,
Mutluluğa adanmış sevgisiydin sen....

Ah gül yüreklim,
Bir sabah uyanırsan baharlara,
Acılarında ıslanmış dudaklarınla öp yüreğimi.
Bırak, acıların benim tek mirasim olsun.
O kangren olmuş sancılarını ser yüreğime.
Öyle bir ser ki ;
Güneşi, gölgelerde seven bir çınar gibi
Acılarında bile sevginle mutlu olayım....


İSMAİL SARIGENE

Düşler Sokağı


Ben kuşlardan da küçüktüm bir gece vaktiydi
Aşk tuttu elimden benim
Geçtim düşler sokağından bir gece vaktiydi
Ceplerimde hacıyatmazlar

Yağmur yağsa, uykum kaçsa
Bir kuş konsa badi parmağıma
Ağlardım bir başıma

Sevdadandır dedi annem aldırma
Aldırma gel yanıma

Kaç mevsim aşk pazarında geçti yalanlarla
Düş sattım aldanmışlara
Aklım kaçıverdi elimden bir gece vaktiydi
Sevdiğim başka, sevenim başka

Yağmur yağsa, uykum kaçsa
Bir kuş konsa badi parmağıma
Ağlardım bir başıma

Sevdadandır dedi annem aldırma
Aldırma gel yanıma

Hüsnü Arkan
http://www.youtube.com/watch?v=OoDbXWoO0YQ

20 Ağustos 2009 Perşembe

Çerkesvored


Kazaska'da örneğin,
Şimâl rüzgârlarına yüzünü dönüp,
Bir ağıt tutturmak istersin.
Ses geçmez dağlara söylersin türkünü, yalnız...

Birbirini tamamlayan acı ve tatlı şeyler
Ve düşü gerçeğe çeviren ışıklarla girersin
Çerkes bir duruşla,
Bakışlarıyla yurdunun...

Simka'da örneğin,
Hiçbir kalpte olmayan sürgün sevdalar yaşanır.
Senin yurdundan gelir bu mızıka sesleri,
Bilmezsin, gizli bir sesle severim seni...

Vatanı bir düş bahçesi olarak gören
Bebek ninnilerini duyuyor musun?

Yamçılarına sarılmış
Dünyanın bütün dağlarına meydan okuyan
Sensin...
Senin esrik ruhundaki Çerkes türküsü:
"Adiyiuh Yi Gibze"

Kendi gurbetinin içinde bir beni büyüt,
Sende kalsın şakağımdaki Kafkas ağrısı.
Ayaz titremelerle geldiğimde kapına,
Ezikliğime beyaz parmaklarını sür.

Yedi kere üfledim hayaline Çerkes kızı!..
Yedi kere yuttum bütün sözcüklerimi.
Yedi kere uyudum ismini ve yedi kere,
Şizofren dolunaylar belirdi şiirlerimde...
Gün yağarken al al olmuş yanaklarına
Kafkas dağlarına hüzün düşer, bana sızı!

Gecenin içinde bir Adige sureti;
Sürgünlerle büyüyen kinine sarılmış,
Yatıyordu dizelerimin üstünde,
Zarif bir gülümseme belirmişti yüzünde
Gözünde, öz yurdunun haritası...

Seni seninle anlatırım;
Hem de en güzel yanlarınla...
Gizli bir dille konuşurum adını.
Damarlarımdan seni özlemek geçer.
Beyaz bir mendil sallarsın düşlerimde
Sular gibi coşar gözbebeklerin.
Uykuları sürgüne gönderirim sen yitme diye...
Başka yüreklere sığmayan bir türkü taşırım dilimde:
"Çerkes kızı, çerkes kızı
Sen allar gey ben kırmızı"

Elbrus'ta örneğin,
Yüz çevirdim ayrılıktan...
Gençliğimi bitirdim dudağımda örselenmiş bir acıyla
Bilemezdim sana çıkan yollar gelecek
Ve beyazlar içinde bırakacaktı beni...

Şimdi bir isyan duruşması
Gibi sokuluyorum kendime:
Kan gibi atlasıma akan
Griye boyanmış bütün renklerde,
Sen varsın; sessizliği seven yanınla.
Söyle bana: Kelimeler tamamlayabilir mi
Bendeki sen ürkekliğini? Senin yanında
Şahlanan atlara mı döner kalbim?
Küskünüm birçok yerimden; çünkü
Dokuz yaşında babasını kaybetmiş taşralı
Bir çocuk gibi bırakıyorsun beni...

Dilimin tüm ağırlığıyla sığınıyorum sana,
Bütün gemilerimi limanlarına çekiyorum.
Başka dağlardan esen rüzgârlara kapım kilitli
Ölüm korkaklığını bile attım üzerimden.
Bir atmaca gibi kurgulanıyorum yalanlara karşı
En çok senin için kesiyorum sabır denen taşı.
Sulak bir çöl ortasında buldum Kafkas yüzünü
Sanki o zaman bildim katlandığım ince hüznü.
Kazaska'da örneğin ya da Simka'da
Bir madenci lâmbasıyla sürüyorum izini...
Mürekkebimi sula, ben geldim Çerkes kızı
Ayrılıkla sınama sensiz soğuk yanlarımı...


Özcan Ünlü

Hiçkimse-ler


Ben hiçkimseyim peki ya sen,
Sen de hiçkimse misin ?
Öyleyese ikimizden bir çift eder
Sakın konuşma !
Bilirsin;
İkimizi de sürerler...

Birisi olmak ne kadar da sıkıcı zaten
Nasıl da sıradan
Bir kurbağa misali
Bütün gün, bataklığa söylemek ismini
Hayran hayran...

Emily Dickinson
Çeviren: Remzi Şanlı

16 Ağustos 2009 Pazar

Can Yenisi


Sema şahit... Ay şahit... Şemine pervaneyim... Gül şahit...
Şems vurdu ömrüme!
Halimi takrire tek kelime...
"Kara"ydı gece... Bahtım kadar belkide...
Hapsolduysa kalbime o tek hece...
Çıkmalısın ey Şemsim bunca beklemem niye?...
Bak can yenisi bugün ömrüme...
Hicabım yüzüme pembe...
Kuyundayım kuytuna saklanma ümidiyle bu gece!
Kilit vurulmuş kalbimde mühürlü isminle...
Dilime koyduğun sükûta boynum kıldan ince!
Firakına sabrımı ölçme yeter bu gece!
Ne gelirse kabulüm acın bile bir tufte...
Ebedgâhım kalbindir nolur kabul eyle!
Lal olmuş dillerimle kapında aciz bir köle...
Yenile canımı doğduğum günde!...
Dönüp baktımda Ay'a bu gece
Dedi gül şahit çektiğin kedere...
Şems ol doğ günüme!
Bak! Can yenisi bugün ömrüme...

Şafak...

15 Ağustos 2009 Cumartesi

Issızım


Çıksam, gitsem, gelsem yanına
Koşarak
Sürünerek
Tutsam ellerinden getirsem yanıma
Sürüyerek
ihtimallerin kaosu ve karanlığı
kapkara, zifiri...

Ya da sen arasan, bulsan
Nefsini yenip
müsait olduğun,
en kısa,
en yakın,
en gelecek,
en beklediğim,
en mümkün,
en imkan zamanda.
Konuşmak, konuşsam, konuşalım istiyorum.
Mümkünse...

Kadınım neden en isyan, en pro-test, en pro-blem zamanım
ve yok-sun? birden uzak?
Dans etmek istiyorum
ben dans etmeyi bilmiyorum.
Sarılmak istiyorum, kaybolmak
bana ses ver...
-verir misin?-
bana el?
-istesem?-
Gelir misin?

Kadınım seni sevdim. Seviliyormuş. Özleniyormuş. Seviyorum
sevmeyebilemem ki özlemeyebilemem.
Kanattın, akan kanıma bastım parmaklarımı
Parmaklarım ki sadece sevdana uzandı, sevdana utandı
Kırdın kanatlarımı yaralarımı sardım
Dayanamadım...
Gittin, amansız
Karda kışta yandım

canım özrüm mü bu benim? özlem mi? Özlemim mi? Bilmiyorum...
bak saçmalıyorum...
bak ağlamıycam...
Gidene ağlanır biliyorum
gördün mü ağlamıyorum
akmıyorum, çağlamıyorum,
tersine döndü akmaz suyum
huysuzum kötü huyum
ama ben
ben
b
e
n
buyum...

heyy bana bakmıyorsun ki!
gözlerini kapatıyorsun.
bak gördün mü?
bak özlem.
küçük bir çocuk ağlamıyor
küçük çocuklar ağlamasın
seni gördüm, sana dokunuyorum yokluğunun koyusunda bile
sımsıcak bir kalbin var
sımsıcak ellerin. tutuyorum.
yanıyorum, yanıyorum
gözlerini hiç açma olmaz mı?

kadınım gözlerin...
kadınım görün...
ama yarım yüzün gözün yarım
olmasa bazı kelimeler olmaz mı
saçmaladım mı kadınım
kelimeler taş mı oldu yollarıma
çiçek nasıl büyütülür bilmedim
her kelime bir çiçeğin açılımı oysa taş değil


Kadınım gelsen
Bana gel sen
Bana gelse gülücüklerin bahar kokulu
Tükürsem sensiz gezdiğim sokaklara, yalnızlığın canına
Koyu karanlığına

Kadınım
Bana gelsen
Bana gel sen
Bana gel-sen-e...


Hayrettin Oğuz

13 Ağustos 2009 Perşembe

Bir Öpüyorsun Ağzın Şaraplaşıyor


Aç kapını aç - sabahın eri girsin
Bu ıtır kokusunu kaldır yüreğimi dağlıyor
Aç kapını aç - bırak yakamı gideyim
Yeter bunca öptüğün
Bunca sarıldığın yeter
Bir öpüyorsun ağzın şaraplaşıyor
Eriyip kendimi yitiriyorum

Aç kapını aç - bırak yakamı gideyim
Geri ver beni - herşey senin olsun
Senin olsun - özgür kıl yüreğimi

Rabindranath Tagore

Beni Bağışla Seni Seviyorum


Beni bağışla aşkım,
Aşkımı hoşgör artık
Beni hoşgör, beni bağışla,
Seni seviyorum...

Yolsuz yordamsız bir kuş gibi öksendeyim
Yüreğim tir tir, örtüsünden kurtulmuş
Şimdi yoksul, şimdi çırılçıplak, şimdi soyunuk
Acını esirgeme benden,
Ko sarınsın yüreğim
Ko giyinsin, ko kuşansın,
Ko örtünsün.
Sonra...
Beni bağışla Aşkım,
Beni hoş gör,
Seni Seviyorum...

Eğer bir lokmacık bile sevemezsen beni,
Hiç mi hiç sevemezsen eğer
Acımı bağışla, beni hoşgör,
Seni seviyorum...

Bana öyle eğri bakma, ırak durma ellerden
De, kuytuma çekilirim,
De karanlığa kavuşurum
Sımsıkı tutarım ellerimle utancımı
Sarıp sarmalarım, dürüp bükerim
O an yüzün eğ benden Aşkım,
Kaçır benden
Beni hoşgör, beni bağışla,
Seni seviyorum...

Gün gelir, hayalin erişir karanlık yiter
Meyil verirsin bana, gün gelir
Şimdi çaresizim, yalnızım,
Kolum kanadım kırık
Beni bağışla Aşkım,
Beni hoşgör,
Seni seviyorum...

Seni seviyorum,
Yüreğim mutluluk selinde
Kapıp koyveriyor kendini gurbetlere varıyor
Gülme bu korkulu gidişime,
Gülme bağışla Aşkım
Beni bağışla, beni hoşgör,
Seni seviyorum...

Rabindranath Tagore

http://www.youtube.com/watch?v=zYZWbzEmWY0