13 Nisan 2011 Çarşamba

Savruk Yılların Soldurduğu Bedenime Dokun


Sevgi en solgun mevsiminden
geçiyor belki de
ve biterken bir kahramanlık çağı
bu kanlı operayı seyrettiğim
alevlerle gölgelenmiş aynadan
kendime tutkun ayrılıyorum.

Loş ışıkların altında
birbirlerine kırık dökük
aşk öyküleri anlatan
orospu mesihlerden geçerken...
Bu artık son kez dokunuşum akşamın parmak uçlarına.
Ey uyumlu şizofrenler
hüzünlü benciller
bağışlayın bana bu akşamı...
Kimsesiz çocukların gözlerinde seyrettiğim bu akşamı.

Birkaç randevu için beklettiğim intiharım
ve umudun kan kıyısından gelen kadın için bağışlayın.
O esirgeyen gülüşü ve köpüklü eşarbıyla gelirdi çünkü
umudun kan kıyısından gelirdi.

Ve artık cüzzamlı çocukların yüzlerini okşayan elleri
savruk yılların soldurduğu bedenime dokunsa kaygılanmazdı...

Sevgi en solgun mevsiminden geçiyor belki de
çünkü dönemem bir sokak köpeği gibi zehirlediğim yalnızlığıma...

Ve karşılıksız acılarda boğulurken gülüşüm
beni sana gittikçe bağlayan utancına sakla hüznünü,
bana çirkinliğimden ve tarihimden uzak bir ölüm getir...
özentisiz ve kendine hayran olmayan bir ölüm
gözlerin ve sesin kadar kesin olan bir ölüm...

En solgun mevsiminden geçiyor sevgi
unut beni unut, belki de terk ettiğin son cehennemdir bu.

Ve bu akşam... yoksul anıları aydınlatırken
ansızın sesine vurulan kör bir kemancı kadar
ince ve dokunaklı olan bu akşam
başka kıyılarda güneşlenen bir
alacakaranlık olsam da
savruk yılların soldurduğu bedenime dokun

Sesini bağışla bana
dağılan hayatıma bu akşamı bağışla…


Cezmi Ersöz

2 yorum:

Adsız dedi ki...

"Sesini bağışla bana
dağılan hayatıma bu akşamı bağışla…"

eylem dedi ki...

adsız değil ki ben yazmıştım adsız algılamış demek ki...