27 Eylül 2011 Salı

Seval'ce


Bakalım mı, daha neler varmış?

Memleketin her yerinde kadınlar kızlar dövülmüş, tecavüz edilmiş, öldürülmüş. Bazıları satılmış kurbanlık koyun gibi istemediği bir adama,
kimi olmuş bir alçağın elinde köle,
kiralanmış bir kaç dakikalığına her gün yüzlerce erkeğe.
Hoyratça sökülmüş fidanlar köklerinden,
kupkuru gözpınarları kalmış geriye...

Bunca olan bitene dayanmak için gözler kendiliğinden kapanmış.
Göz görmeyince herkes onları,
onlar da acılarını yok saymış...

Kime hizmet ettiği bilinmeyen savaşlar varmış,
gel zaman git zaman,
haklı haksız birbirine karışmış,
askerler bile iyice şaşırmış,
dün kardeş olanlar bu gün artık düşmanmış.
Bazı rivayetlere göre, azınlıklar azdıkça azmış.
Kendilerince onlar da haklıymış...

Yalan ya da doğru.
Ama bir gerçek var ki o da şu:
Yıllar yılı, yüzlerce gencecik, masum çocuk doymak bilmez bir canavara yem oldu. Ocaklar söndü, yürekler kavruldu...
Sağ kalıp kurtulanların ne eski neşeleri, ne eski sağlıkları,
ne de yaşama arzuları artık yoktu.

Atalarımız doğru demiş; "Beterin beteri var! Dibin daha derini."
Benim Eylül-Ekim derdim de dert miymis?

Kısacası yaşamak haktır ama hak çalınır, hayat harcanır, çiğnenir insan onuru... Çünkü, hem güzel hem çirkin, hem iyi hem de kötüdür hâlâ insanoğlu...

Değişmesini istiyorsak bazı şeylerin, kolları sıvayıp kendimizden başlamalı.
Elbette insan takvimlerin, ayların, mevsimlerin, yılların, her gün ve her anın farkında olmalı.
Yaşamalı hayattan korkmadan ve Allah'a sevgi olmalı, şükrederek sığınacağımız yegane liman...

BiTTi

Hiç yorum yok: