12 Ekim 2009 Pazartesi

Eski Mahalle 2. Bölüm


Cem kravatını gevşettiği sırada kapıdan mahcup bir şekilde kendine gülümseyen sekreterine baktı.
-"Cem bey bir hastanız var."
-"Zühal hanım çok yorgunum, başka hasta almamanızı söylemiştim sanırım."
-"Özür dilerim efendim, işinizin olduğunu söyledim, ancak arkadaşınız olduğunu söyleyince görmek isteyeceğinizi düşündüm."
Cem merakla;
-"Adı ne? Al hemen içeri"
-" Ekrem efendim, Ekrem Semerci."


Ekrem kendisindeki değişimi çözmeye çalışmış bir türlü başarılı olamamıştı. Bunun gerilere itelediği bir şey olmasından şüphe duyuyordu. Bu yüzden Cem'e gelmeyi kendine kabul ettirebilmesi 6 ayını almıştı. Altı aydır aynı kafede soluklanıyordu. Garsonlarla ve simitçi çocukla ahbap olmuştu...



Ebru saatine baktı, gene geç gelecek anlaşılan diye düşündü. Artık buluşacakları yere gidip onu beklemekten sıkılmaya başlamış, defalarca bir defa daha gecikirse beklemiyeceğine dair kendine söz verse de ha geldi ha gelecek, beş dakika daha diye diye bekleyişi saatleri buluyordu. Beyefendi koşa koşa cafenin kapısından girdiğinde bahanesi her zaman hazırdı, tam kapıdan çıkarken bir hastası gelmiş olurdu. Konu geç gelmesi değil bu bekletmeyi sevmesiydi. Bazen Ebru'nun bir işi olur, Cem geldiğinde en azından bir not bulurdu.

mavigün

devamı var

Hiç yorum yok: