16 Eylül 2009 Çarşamba

DUDAK OKUMA -9-


Ekin Datça'ya yanaşırken içindeki sıkıntı daha da artmaya başlamıştı. Uzaktan belediye başkanın oğlunun geldiğini gördü. Delikanlının çok sevinçli bir hali vardı;
-"Ekin kaptan! evleniyorum, düğünüme davetlisin..."

Köylünün içinde pek olmazdı ama egeli insanların sıcaklığına dayanamaz bazen liman kahvesine giderdi bu günde öyle yaptı...

Hazan uzaktaki teknenin Ekin'e ait olduğunu gördükten sonra onu görmek için dayanılmaz bir istek duyuyordu. Çok geç olmadan en azından bir merhaba demeliydi, görünce belki de ona kadersiz diye seslenirdi... Kaderini değiştirmek için çok uğraş vermişti. Bu sonuç için miydi? Okumak için göz yaşı dökmüştü, bu aptal Mehmet'e varmak için miydi elindeki öğretmenlik diploması... Kendi hayatına bir türlü hakim olamamıştı. En çok ta yüreği aşkı bulmuşken, ona söyleyemeden yüreğine gömmesine yanıyordu. Ona söyleyebilseydi... Herşeyi anlayan efsunlu yabancı aşkını da anlasaydı ya...
Birden Zehra ile konuşması gerektiğini düşündü. Ona anlatmalıydı, Mehmet'i sevmediğini...

Bu fikir o kadar aklıma yatmıştı ki anneme;
-"Ben hemen geliyorum." diyerek evden çıktım. Annem ne olduğunu bile anlamadan ben Zehra'ların evine doğru koşmaya başladım.
Zehra'ların evinin önünde birden durdum. Kim dinlerdi ki beni, hem babana ses çıkarama evlenmeye kalk sonra gel kıza "ben sevmiyorum" de, dinler mi seni? Ama ben çaresizim, benden bilmesin... Ben kurbanım, anlasın Mehmet'in onu nasıl oyaladığını. benim onu değil onun beni istediğini, onun elinden almadığımı elime zorla verildiğini, benim onun elini tutmak istemediğimi bilsin. Delilik miydi yoksa bir umut kapısı mıydı? Evin kapısını güm güm çaldım, Zehra... Zehra.... diye seslenerek...

***
devamı var...

Mavigün

Hiç yorum yok: