11 Eylül 2009 Cuma

DUDAK OKUMA -4-


Garip adam, nineme göre de bana göre de efsunlu adamın denize açılmasından tam bir ay sonra idi. Günlerimi kah onu düşünerek kah onu düşünmemeye çalışarak geçiriyordum. Bir gözüm işte ise bir gözüm hep denizdeydi, öyle ya kimseye bir şey demeden öyle motoru çalışıtırıp gitmek mi olurdu? Tamam o gitmişti de bana ne olmuştu? Sanki biri içimdeki neşeyi- gerçi okulumu bitirip geldikten sonra o da çok azdı ama- söküp almıştı. Anlayamıyordum yaa... Kasabanın kızları kıkır kıkır gülüp benim şehirden gelen yazlıkçıların birine abayı yaktığımı söyleyip duruyorlardı. Sevgilim yazlığını kapayıp gidince ben bir yasa girmişim. Kızların şakalarını ciddiye alan anam beni bir kere sorguya bile çekmişti. Efendim dikkatli olmam gerekiyormuş zaten okullu olduğum için kısmetim çıkmıyormuş, birde yalan yanlış dedikodularla uğraşamazmış...

Zehra ise hâlâ Mehmet'ten haber bekliyordu. Bir şey değil kız başka kısmetlerinden oluyordu. O günden sonra arada çağırsa da dudak okumaya, Allahtan Mehmet bir daha bir şey dememişti. Ben bile bunun o gün için öylesine söylenmiş bir söz olduğuna kendime inandırmıştım ki akşam yemeğinde babamın annemle fısıldayarak bir şey konuştuklarını görünceye kadar. Ne yapardım Tanrım ben... Birden yüreğimi bir telaş kaplamıştı sanki efsunlu yabancı yani Ekin geri dönmemişti. Hiç mi gelmeyecekti... Böyle düşününce hepten moralim bozuluyor daha çok içime kapanıyordum. Son zamanlarda kızlarla da konuşmaz olmuştum. Bazen geldiğini rüyamda görüyordum. Gece yarısı uyanıyor denizi seyrediyordum. Bir gece ninem yanıma yaklaştı;
-"Kızım nedir bu halin, denizden kocasının gelmesini bekleyen kadınlar gibisin. Hazan hepten zayıfladın soldun be kızım, bir derdin mi var."
İçimden, "ah be ninecim ben de ne olduğunu bir bilsem" diye geçirdim. Nineme;
-" Öğretmenlik yapamıyorum ona üzülüyorum ninecim" dedim. Böyle söyleyince ninem derin bir nefes aldı.
-" Aman kız, ben ne bileyim, bu kızların dediği doğru buraya gelen gençlerden birine gönlün kaptırdın sandım, amaan boşver sen öğretmenliği, bak seni Mehmet istiyormuş, hani şu belediye başkanın oğlu, ne yapacaksın üç kuruş öğretmen maaşını"
Der demez, söylememesi gereken bir şeyi ağzından kaçırdığını anladı...

-" Ne diyorsun ninem sen! O Zehra ile sözlü gibi."
-" Yok canım ne sözü, aralarındaymış öyle aileye gidip istenme filan yok, hem sen bu işleri büyüklere bırak."

Ninem çıktıktan sonra uykum iyice kaçmıştı. gelmesini beklediğim bir türlü gelmiyordu. Neden beklediğimi de bilmeden içimde bir umut denize bakıyordum. İşte o zaman anladım ki ben ona aşık olmuştum.
Efsunlu yabancıya...

*************************
Bitmedi

Mavigün

Hiç yorum yok: