25 Mayıs 2010 Salı

Sevdalar Çocuk Kalır


"Limanda ışıkları izledik ayrı ayrı
Karanlıktaydık...
Kireç badanalı bir odada
Sarılsaydık sımsıkı
Kimsenin göremediği
Bir yıldız olurduk..."
"Zamanla değişir
Büyür insanlar
Rüyalar çocuk kalır...
Oysa, yaşlanmak vardı seninle
Ve paylaşmak tüm yaşamı
Sabahı birlikte karşılamak
Birlikte yaşamak akşamı...
Başaramadım sevdiğim,
Bağışla...
Sevdalar çocuk kalır..."


Suna Tanaltay

Deniz Bastı


Gökyüzünde ay söndü
Fildişi renginde bir kadın
Açtı yüzünü
Kim olduğunu bilmiyor
Yıllardır küçük bir avluda
Her sabah çiçek açıp
Her gece döküyor

Al ipekten bir akşamdı, yazsonu
Uğultusu doldu önce denizin
Arnavut kaldırımlı dar sokağın
Yıkıldı duvarları
Taraçalara bacalara tırmandı
Oluk oluk aktı evlere
Küçük kadınların yatak odalarına
Deniz bastı

Titreyen dudağından öptüm suyu
Deniz yağmur ormanlarına dönüştü
Mercanları saf sarıdan, yakut kırmızı
Su yosunlarıyla örtüştü
Aşk ordaydı
Diplerin altın gülü

Biz yanyanaydık, tanığıydık
Kendi sevdamızın
Ama korkuyorduk
Birbirimizin yüzüne bakmaya
Mavi büklümüyle dalgalar
Aştı üstümüzden
Yandı kavruldu göğsüm
Eğri bir bıçak yarası

Zaten nerde yanlış vardı
Nerde gömüldü
Unuttum geceyi
Ay öldü...

Özel Arabul

Teşekkür


Gönül dolusu teşekkürler...

HerDemMavi


Pırıl pırıl bir Salı ve biz birlikteyiz,
biriktirdik ve maviye paylaşmaya geldik
çünkü;
mavi sevgi
mavi huzur
mavi mutluluktur...
mavi düşler yeşertir umutları
mavi derinlikler yüceltir
mavi gökyüzü kanatlandırır insanı
mavi hayattır ve hayat masmavidir...

24 Mayıs 2010 Pazartesi

PAY


Ben pırıl pırıl bir gemiydim eskiden.
İnanırdım saadetli yolculuklara.
Adalar var zannederdim güneşli, mavi, dertsiz.
Bütün hızımla koşardım dalgalara.
O zaman beni görseydiniz.
Ben pırıl pırıl bir gemiydim eskiden.
Beni o zaman görseydiniz
Siz de gelirdiniz peşimden.
Ama şimdi şu akşam saatinde
Son liman kendim, bu döndüğüm,
Bilmiş, bulmuş, anlamış.
Hatırımda bir vakitler güldüğüm.
Yoluna can serdiğim o kaçış.
Şimdi o akşam saatinde
Dönüyorum görmüş, geçirmiş, atlatmış,
Denizlerin doymayan sahilinde...


Özdemir Asaf
( 1923 - 1981 )

Denizde Ay


İndi solgun ve ılık Ay ışığı denize
Bal rengi bir tatlılık Çöktü gözlerinize.
Baktınız uzun uzun Bu sulara baktınız,
Sulara ruhunuzun Tadını bıraktınız!
Bu tatla aydınlanan enginlere aktınız!


Halit Fahri Ozansoy
( 1891 - 1971 )

23 Mayıs 2010 Pazar

Elemtere Fiş


elemtere fiş
kem gözlere şiş
benim bir yarim var müthiş
bazen yedi yaşında bazen yetmiş

elemtere fiş
kem gözlere şiş
benim bir yarim var müthiş
azcık rum azcık kürd azcık ermeni
aklına esmeye görsün
Galata kulesinin
tepesinden atar beni
sonra benden önce iner, tutar beni

elemtere fiş
kem gözlere şiş
benim bir yarim var müthiş
yarısı imam yarısı keşiş
misli menendi görülmemiş
her parmağında bir marifet
hünerli mi hünerli

ayıptır söylemesi
hemi Galatasaraylı hemi Fenerli

BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU

Can Tükenir


Kimse bilmez can nerdedir
Can tükenir can tükenir
Saçımın telinden sızar
Gözümün ferinden uçar
Can tükenir can tükenir
Her korku zerresinde ziyan
Her kımıldanışında yaprak
Can tükenir can tükenir

Bedri Rahmi EYÜBOĞLU

Büyümüş Bir Kız Çocuğu


bir gün sen de anlayacaksın
kalabalıklardan kaçıp
dizlerini karnına kadar çekip ağlayacaksın
işte o an özleyeceksin
eski sevgilini değil
pili bitmiş oyuncak ayını.
yanından ayırmadığın, yatarken sarıldığın saflığını
tel sarar kızıma tel sarar diyen babana benzemeyecek her erkeğin gözleri.
o küçük kız çocuğu değilsin artık
ama birgün sen de ağlayacaksın!
kenarları dantelli elbisesiyle
saçlarını ördüğün oyuncak bebeğini
nereye koyduğunu hatırlaman gerektiğini anlayacaksın!
tel sarar kızıma tel sarar diyen babana benzemeyecek her erkeğin gözleri.

Ceyhun Yılmaz

İnce Uzun Bir Deniz


Karşımızda bir deniz yağmuru birden
Mavinin donduğu yeşilin kaçıştığı
Koca bir tutkuya karşı neyi anlatıyorum
Doğrulara alışkın bir bilge gibi
Yanıyor avucum saçlarını okşarken
Öyleyse sana neyi kanıtlıyorum

Kaldı ki beyaz tenli martılar
Bunu çoktan açıkladı ikimize
Kuşlar kadar zorunluysanız birbirinize
Sizin işiniz tamam artık kimseye sormayın
Artık ne bir kural gerekir size ne bir yasa
Size engin bir deniz gerekir
Üstünde her mavinin bir özleme dönüştüğü

Üstümüzde incecik bir gök beyazlığı
Bütün sandallar uslu biri çılgın
Kıyıya tos vuruyor habire
O gün ben on beşinde delikanlıyım tepeden tırnağa
En sağlam yelkenleri germişim içime
Usulca saçlarına dokunuyorum belki zamansız
Bütün masmavileri bir açık yeşil geçe.

Afşar Timuçin

Sarhoş Bir Kadın Baladı


Kaç içki daha ne ağır bir iş
Alkol ırgatlığı bardakta ruj izi
Gözlerinin mavisi akında erimiş
Tütün sarısına dönüyor benzi
Şehvetin dürtüsü
Seviş
Seviş
Seviş

İçindeki çöl çok daha geniş
Nasıl bir susamak içebilse denizi
Ağzını bulamıyor nerede kaybetmiş
Oysa yutabilir erkekliğinizi
Şehvetin dürtüsü
Seviş
Seviş
Seviş

Kaynak: Ayrılık Sevdaya Dahil
Attila İlhan

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Giden Gençliğe Gazel


Umudum, heyecanım bitmez pınardı bitti.
Gençliğim deli dolu esen rüzgardı gitti.

Neydi o sarhoşluklar, Dünyaya boş vermekler?
O bir başka mevsimdi, bir ilkbahardı gitti.

Tadı, rengi değişti birer birer her şeyin
En mutlu, en doyulmaz yaşantılardı gitti.

Çektiler ellerini elimden sevgililer
Bir zaman bu gönülde kimler yaşardı? Gitti.

Hani hiç bitmeyecek sandığım güzellikler?
Ne sevinçler, arzular ve neler vardı gitti.

Kalakaldım ortada böyle ben param parça
Her gelen yüreğimden bir şey kopardı gitti.

Hey benim doymadığım deli fişek gençliğim!
İçimde bir zamanlar bir kor yanardı bitti...

Ümit Yaşar Oğuzcan

21 Mayıs 2010 Cuma

Ben Artık Küsüm


beni de kırdılar içimde kırdılar
karanlık camlardan sular akıyordu
şimşekli bir boşlukta saat vurdu
beni de kırdılar belki yalnızdılar
belki onların da çocukluğu yoktu
bütün şarkılara kapalıydılar
bir genç kız değmemişti saçlarına

beni de kırdılar ben artık küsüm
yağmurları yağmıyor ağaçlarıma
sularından içmiyorum susadım ama
beni de kırdılar soğuk bir ölüm
çevik bir bıçak gibi çakıldı aklıma
oysa bir şarkıyım yeniden doğan günüm
bütün şarkılara kapalıydılar

Attila İlhan

Başka-Kendilerimiz İle Kendi-Başkalarımız Ve Kendi-Başkalarımız İle Başka-Kendilerimiz Arasından


“Akıllı olduğunu düşünemeyecek kadar akıllı
Deli olduğu düşünülmeyecek kadar deli’nin
niçindenliğini bilmediği sıkıntısı geçiyor

Uyanmak, bir akşam bir adamı yatağından kaldıracak.
Adamın gözleri adama uyanışı anlatacak.
Gözleri gel gel diyecek.
Doğrulmak adamı kucağına alacak.
Adımın birincisi ayağına sarılacak.
İkinci adım birincisinin içinden doğacak.
Adımlar ana-oğul babasız sıralanacak.
Adamın gözleri adama bak bak deyecek.
Pencere adamın gözlerini kuşatacak,
Bakışlarını caddeye serecek
Görüşleri yayılacak.
Caddede insanlar gezinecek.
Oda bu sırada işe karışacak,
Adamı dışına çıkaracak.
Çıkmak öbür fiillere komutan çıkacak,
Merdivenlere indir komutunu verecek.
Merdivenler onu bir kapıya itecek.
Kapıya açıl komutu gelecek.
Kapı bu işi adama yaptıracak.
Evin içi dışına dönecek,
Burada adama karış komutu ulaşacak.
Adam saf saf yanaşacak,
Bakmaya alışmak adama gördürecek.
Görmek adamı sürekli bunaltacak.
Adam gördükçe şaşıracak,
Şaşırdıkça sürekli görecek.
Adam bilmek fiilini arayacak,
Ama bulamayacak.
Adam geleni geçeni kendi sanacak.
Bu ne kadar çok kendim deyecek.
Hep başkalarını görecek.
Hani ben, nerede ben deyecek.
Anlamak isteyecek ─ bir istemeseydi─ .
Anlamakla bunu istemek yan yana gelecek
Bir çağ bitecek, biri başlayacak.
Neden-, niçin-, nasıl’a yönelecek ─ ya yönelmeseydi─ .
Anlamak fiili ─ ister istemez─ birden adama verilecek.
Adamın durumu belirecek, hızı gelişecek.
Ayarı insanca bozulacak.
Neleri anlamalı, neleri değil, ayıramayacak.
Başka-kendilerini görünce şaşıracak.
Kendi-başkalarını onlarla karıştıracak.
Önünden boyuna başkaları geçecek,
Önünden boyuna kendisi geçecek,
Bu ne kadar çok ben deyecek.
Aralarında bir yabancı arayacak.
Kendinde bir yabancı arayacak.
Bu ne kadar çok yan yana ben deyecek.
Ben kendime nereden gireyim deyecek.
Ben kendimden nasıl çıktım deyecek,
Ne zaman deyecek, niçin deyecek.
─ Deyecek de ne olacak─
Olan olacak olduğunca, olacağınca.
Bu andan o ana olanca.
İş işden geçecek.
Adama bir yardımcı fiil birden düşecek.
Adam onu ilkin bir şey sanacak.
Onunla düşünmeye alışacak.
Düşünceleri onunla kör-topal gidecek.
Adam bundan şımaracak.
Dur şununla bir iş göreyim deyecek,
Eline cebi değecek.
Adam ile tabancası birleşecek.
O anda bütün öbür fiiller ondan geri alınacak.
Adam ateş edecek.
Bütün fiiller ona geri verilecek..
Adam birini vuracak...
Adam kendini vuracak...
Adam beni vuracak. Bilecek...
Ler, siniz.
Perde burada inecek.
Perdenin önündekiler donup kalacak...
Lar, sınız.
Perdenin arkasındakiler bekleyecek...
Ler, siniz.
Bir ölü yerde uzanık yatacak.
Vuranı görenler vurulanı görmek isteyecek.
Tıklım tıklım insanlar eğilecek.


Kim baktıysa görecek.
Yerde kendini görecek.
Hepsi başkayı umduğunda şaşıracak.
Dışlarına binlerce A çıkacak.
A’lar çelik teller gibi dolaşacak.
İçlerine birer nefes Hi dolacak.
Yerde yatanda herkes kendini tanıyacak.
Bir perde aralanacak
Vuran ortaya çıkacak.
Ortaya çıkanda herkes kendini tanıyacak.
Herkes kendini tanıyınca iş bitmeyecek,
Başlayacak...

(20 Şubat 1955 Pazar-
21 Şubat Pazartesi, saat 3.20)

Özdemir Asaf

Akşamın Anısı


Yorgun bir günden kalan
Avuçların uyudu avucumda
Saçların, yüzümde omuzumda
Bana neler anlattı

Yüreğinin atışlarını duydum
İçimde, içimin derininde
Yol bitmesin istedim, uzasın
Alabildiğine dalsın karanlığa

Beklediğimiz oldu, çatıldı
İki cana bir beden
Ya da bir başka deyişle varoldu
Bir bedende iki can

Bir iki silkindi deniz uzakta
Ay ikimize el salladı
İrili ufaklı bütün yıldızlar
Işık yolladı sevincimize

Ne olup bittiğini
Bizi görenler anlayamadı
Aşkın benzersiz güzelliğinde
Zaten kimse anlayamaz kimseyi

Afşar Timuçin

18 Mayıs 2010 Salı

Teşekkür


Çiçek bahçelerinden topladıkları güzellikleri,
bizlerle paylaşan katılımcılara çok çok çok
T e ş e k k ü r l e r

17 Mayıs 2010 Pazartesi

HerDemMavi


Hoşgeldin Salı
Güzel Salı, maviye geldin hoşgeldin...

mavi sevgi
mavi huzur
mavi mutluluktur...
mavi düşler yeşertir umutları
mavi derinlikler yüceltir
mavi gökyüzü kanatlandırır insanı
mavi hayattır ve hayat masmavidir...