19 Eylül 2012 Çarşamba

Eskidendi Çok Eskiden


Hani erken inerdi karanlık,
Hani yağmur yağardı inceden,
Hani okuldan, işten dönerken,
Işıklar yanardı evlerde,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani ay herkese gülümserken,
Mevsimler kimseyi dinlemezken...
Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani hepimiz arkadaşken,
Hani oyunlar tükenmemişken,
Henüz kimse bize ihanet etmemiş,
Biz kimseyi aldatmamışken,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,
Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,
Daha biz kimseye küsmemiş,
Daha kimse ölmemişken,
Eskidendi, çok eskiden.

Şimdi ay usul, yıldızlar eski
Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
Geçen geçti,
Geçen geçti,
Geceyi söndür kalbim
Geceler de gençlik gibi eskidendi
Şimdi uykusuzluk vakti.

MURATHAN MUNGAN

Dinlemek ister misin?

31 Ağustos 2012 Cuma

Senden Sonra Başlıyor Uçurumlar


Sen gittin; olanlar oldu, sevdiceğim,
Sen gittin; (sen giderken hava açıktı.)
Sen gittin; sadece kokun kaldı çiçeğim,
Sen gittin; aniden firtına çıktı,
Uzarsa bu ayrılık, neler olur bir düşün.

Sen gittin; aynalar pörsüdü, tozlandı,
Sen gittin; nevrimiz birdenbire değişiverdi.
Sen gittin; hüznümüz alazlandı,
Sen, gittin; içimize bir acı düşüverdi.
Uzarsa bu ayrılık, neler olur bir düşün.

Sen gittin; çeşmemizin suyu kurudu,
Sen gittin boz-dumanlar çöktü dağlarımıza.
Sen gittin; etrafı örümcekler bürüdü,
Sen gittin; erken gazel düştü bağlarımıza,
Uzarsa bu ayrılık, neler olur bir düşün.

Sen gittin; bu şehrin eski tadı kalmadı,
Sen gittin; öldürücü kılıcını çekti yaz.
Sen gittin; çığrıştık avaz avaz
Uzarsa bu ayrılık, neler olur bir düşün.

Sen gittin; dil bîzar, gönül vîran,
Sen gittin ağıtlar koşuldu türkülere.
Sen gittin; ne servet kaldı ne saman:
Sen gittin; bakınıp dururum gittiğin yere,
Uzarsa bu ayrılık, neler olur bir düşün.

Sen gittin; olanlar oldu, sevdiceğim;
Sen gittin içimiz dert doldu, sevdiceğim.
Sen gittin; güneşimiz soldu, sevdiceğim;
Sen gittin; neşvemiz kayboldu, sevdiceğim,
Uzarsa bu ayrılık, neler olur bir düşün.

BAHATTİN KARAKOÇ

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Yağmur'ca


Gece yarısını geçti zaman. Yine yeni bir güne doğru koşmaya başladı akreple yelkovan... Çok zaman geçmiş ardından, çok şey değişmiş… Ahh aslında anlatacak o kadar çok şey var ki; ama olmuyor, yazamıyorum. Ya ben içimdeki çocuğa kulak vermeyeli çok uzun zaman olmuş ya da senin yokluğunu anlatmak bana hâlâ çok zor geliyor. Belki de sırf bu yüzden kendimi sana karşı mahçup hissediyorum. Seninle konuşmuyorum, sana seslenmiyorum diye hem mahcubum hem de başım hep öne eğik. “Çoktan unuttu beni, zaten ne kadarcık bir zamanı beraber paylaştık ki? Unutması çok doğal.” diyorsun belki. Yanılıyorsun. Ben seni hiç unutmadım, ben sana çocukluğumdan beri hasretim… Ama sen bunu hiç bilmedin… Belki de sırf bu yüzden rüyalarıma gelmeyişin. Oysa ben her gece hep bir yıldız seçtim kendime, adını sen koydum. "Karanlıklar ötesindeki ışığım, yine buradasın, yine yalnız bırakmadın beni" dedim. Ve inan ben seni hiç unutmadım.

Gittiğin için de hiç kızmadım sana. Evet ilk zamanlar her akşam yolunu bekledim, bir bekledim , iki bekledim 5-20-50-100 bekledim de bekledim. Ama sen hiç gelmedin, gelemedin. Artık beklemekten vazgeçtiğimde de sana kızmadım. Seni hep özledim, hep sevdim ve hiç unutmadım. Hafızamda kalan 3-5 hatıranla avundum hep. Anılarımda kalan yüzünü filmin bir karesini sürekli başa alıp dondurur gibi yüzünü dondurdum hep hafızamda. Unutmayayım istedim ve hiç unutmadım.

Ve bugün 11 Ağustos… Gittiğin gün… Sensiz kaldığımız gün… Karanlıklar ötesindeki ışığım oluğun gün… Yokluğuna dair daha çok isim bulabileceğim bir gün…
Yıllar geçti… Çok şey değişti. Uzun uzun anlatmayacağım sana şöyle oldu, böyle oldu diye, çünkü biliyorum ki sen hepsini biliyorsun. Hoş bu yazıyı neden yazdığımı, sana ne anlatacağımı da bilmiyorum ki. Birkaç gündür sürekli içimde seninle konuşurken yakalıyorum kendimi. Anlatıyorum, soruyorum, ses gelmiyor ama ben susmuyorum yine yine anlatıyorum. Duyuyorsun biliyorum. Sen dinledikçe ben de anlatıyorum.
Geçen onca yılın ardından şimdiye kadar hiç yapmadığım bir şeyi yapıyorum. Tüm kalbimle sana bu satırları yazıyorum. Yedi yaşımdan beri her gece karanlıkların içinde bana göz kırptığın ve karanlıklar ötesindeki ışığım olduğun için ve en önemlisi babam olduğun için sana çok teşekkür ederim.

Bugün 11 ağustos, ben seni hiç unutmadım ve ben seni çok özledim...

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Papatyaya

Duydum ki güneşi özlemişsin.
Burada çok var ve gökyüzü hep mavi.

Doğum günün kutlu olsun ablacığım.

Nice yaşları,
sevdiklerinle bir arada
sağlık sıhhatle geçirmen dileğiyle...

7 Ağustos 2012 Salı

Fikr-i Sabit



Ne bileyim ben
Kimdi Amerika'yı keşfeden
Ne eder beş kere beş
Güneyden mi kuzeyden mi doğardı güneş

Kaçıncı padişahtı Yavuz
Aylardan Nisan mı yoksa Temmuz

Ne bileyim nereye gider turnalar
Şeftali ne zaman çıkar
Bahçemde gül açmış ya karanfil
Umurumda değil
Sabahlara dek kadeh elde
Aklım fikrim o güzelde...

Cahit Sıtkı Tarancı

20 Temmuz 2012 Cuma

Sisler Bulvarı



elinin arkasında güneş duruyordu
aylardan kasımdı üşüyorduk
ağacın biri bulvarda ölüyordu
şehrin camları kaygısız gülüyordu
her köşe başında öpüşüyorduk

sisler bulvarı'na akşam çökmüştü
omuzlarımıza çoktan çökmüştü
kesik birer kol gibi yalnızdık
dağlarda ateşler yanmıyordu
deniz fenerleri sönmüştü
birbirimizin gözlerini arıyorduk

sisler bulvarı'nda seni kaybettim
sokak lambaları öksürüyordu
yukarda bulutlar yürüyordu
terkedilmiş bir çocuk gibiydim
dokunsanız ağlayacaktım
yenikapı'da bir tren vardı

sisler bulvarı'nda öleceğim
sol kasığımdan vuracaklar
bulvar durağında düşeceğim
gözlüklerim kırılacaklar
sen rüyasını göreceksin
çığlık çığlığa uyanacaksın
sabah kapını çalacaklar
elinden tutup getirecekler
beni görünce taş kesileceksin
ağlamayacaksın! ağlamayacaksın!

sisler bulvarı'ndan geçtim sırılsıklamdı
ıslak kaldırımlar parlıyordu
durup dururken gözlerim dalıyordu
bir bardak şarapta kayboluyordum
gece bekçilerine saati soruyordum
evime gitmekten korkuyordum
sisler boğazıma sarılmışlardı

bir gemi beni afrika'ya götürecek
ismi bilmiyorum ne olacak
kazablanka'da bir gün kalacağım
sisler bulvarı'nı hatırlayacağım
kırmızı melek şarkısından bir satır
lodos'tan bir satır yağmur'dan iki
senin kirpiklerinden bir satır hatırlayacağım
seni hatırlatanın çenesini kıracağım
limanda vapurlar uğuldayacak

sisler bulvarı bir gece haykırmıştı
ağaçları yatıyordu yoksuldu
bütün yaprakları sararmıştı
bütün bir sonbahar ağlamıştı
ağlayan sanki istanbul'du
öl desen belki ölecektim
içimde biber gibi bir kahır
bütün şiirlerimi yakacaktım
yalnızlik bana dokunuyordu

eğer sisler bulvarı olmasa
eğer bu şehirde bu bulvar olmasa
sabah ezanında yağmur yağmasa
şüphesiz bir delilik yapardım
hiç kimse beni anlıyamazdı
on beş sene hüküm giyerdim
dördüncü yılında kaçardım
belki kaçarken vururlardı

sisler bulvarı'ndan geçmediğin gün
sisler bulvarı öksüz ben öksüzüm
yağmurun altında yalnızım
ağzım elim yüzüm ıslanıyor
tren düdükleri iç içe giriyorlar
aklımı fikrimi çeliyorlar
aksaray'da ışıklar yanıyor
sisler bulvarı ayaklanıyor
artık kalbimi susturamıyorum

Kaynak: Sisler Bulvarı - 1954
Attilâ İlhan

15 Temmuz 2012 Pazar

Bana Bir Şimşek Çak



bana bir şimşek çak
ortalık fena karanlık
yüreğim örtülüyor
ağır bir dalgınlığa genişliyorum
durmadan değişen o mevsimde
dağlarda kalın
omuz omuza bulutlar
çok fena kalabalık
ellerim çıplak
bana bir şimşek çak
kötü bir tuzaktayım
bilmem ne yapsak
aklımda fikrimde onlar
yaşlı ve genç
erkek ve kadın
korkularıma tutsak

bana bir şimşek çak
içim içime sığmıyor artık
vahim bir çağrışımdan
daha vahimine atlamaktayım
bana bir şimşek çak
belki fena halde
yanılmaktayım
o ince kız çocuğu
gün doğmadan her sabah
bir hapisaneden bir nezarethaneye
kelepçeli götürülüyor
dudakları titrek
gözlerinde buğu
bilmem ki nasıl anlatayım
bağışlanmaz suçu dünyayı sevmek
bir de o
adını bile bilmediği
kıvırcık saçlı 'devrimci' öğrenciyi
fakülte kapısında vurulmuş
yağmurun altında
çıplak
bana bir şimşek çak
çok yanlış anlaşılmaktayım
hesabım yanlış bir mahkemede görülüyor
içimdeki zemberek
boşandı boşanacak
yaşamak mı gerek
yoksa unutmak mı
şaşırmaktayım
galiyef yoldaş ne olacak
galiyef yoldaş sibirya sürgünü
sanki yalın bir bıçak
kayarak
bir kırlangıç hızıyla
bulutların arasından
karanlığın böğrüne saplanacak

galiyef yoldaş ne olacak
galiyef yoldaş sibirya sürgünü
elinde bir mektup eski yazıyla
artık yüzünü bile unuttuğu
karısından
burnunda sadece kokusu var
ilkbahar kadar müşfik
sonbahar kadar yumuşak
galiyef yoldaş ne olacak
avrasyada hala mazlumların uğultusu
kısa bozkır atlarının nallarından
gizli kıvılcımlar ki etrafa saçılıyor
azadlık mermileridir
çekirdekleri çelik
cehennem gibi sıcak

bana bir şimşek çak
sala veriliyor görünmez minarelerden
İzmir de istibdat'ı yaşamaktayım
bir yangın soluğu sokak içlerinden
kordonboyunda muzaffer atlılar
fahrettin paşanın süvarisi
bana bir şimşek çak
yolumu aydınlatacak
gazi'nin gözlerinden
mavi bir şimşek
kuva-yı milliye mavisi
aynı emaneti taşımaktayım
'hürriyet ve istiklal benim karakterimdir'
çünkü hain sinsi ve korkak
aynı düşmana karşı
savaşmaktayım

Attilâ İlhan

19 Haziran 2012 Salı

İSTANBUL




Kamyonlar kavun taşır ve ben
Boyuna onu düşünürdüm,
Kamyonlar kavun taşır ve ben
Boyuna onu düşünürdüm,
Niksar'da evimizdeyken
Küçük bir serçe kadar hürdüm.

Sonra âlem değişiverdi
Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.
Sonra âlem değişiverdi
Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.
Mevsimler ne çabuk geçiverdi
Unutmak, unutmak, unutmak.

Anladım bu şehir başkadır
Herkes beni aldattı gitti,
Anladım bu şehir başkadır
Herkes beni aldattı gitti,
Yine kamyonlar kavun taşır
Fakat içimde şarkı bitti.

Cahit KÜLEBİ

13 Haziran 2012 Çarşamba

Güneşin Işığı




her şey güneşi seviyor
hattâ denizler bile
denizlerde nefes alan sen bile
ve biz
güneşi değil ışığını seven insanlarız

güneş içime vuruyor

güneşin ışığı var
güneş yok
güneşin ışığını kim anlatabilecek

pazar pazar gezmek
dağ dağ dolaşmak
ve ormanlarda kalmak

güneşin ışığını anlatacak olanı arıyorum

güneş içime vuruyor

Asaf Halet ÇELEBİ

5 Haziran 2012 Salı

Kan Revan İçindeyim



Bağışlayın beni sevdalarım
Kendimi parçalara (ahh!) ayıramadım
Alın gidin korkularımı
Saçlarımı ellerinizle okşayın
Hiç bir ayrılık yeniden yeniden yaratmıyor artık beni
Alın gidin korkularımı
Saçlarımı ellerinizle okşayın
Ve bütün ayrılıklar sabah olunca alıyor nefesimi

Kanrevan içindeyim
Gönlümün derdindeyim
Yerlerin dibindeyim
Kurtar ne olur, ne olur
Kanrevan içindeyim
Yarimin peşindeyim
Cennetin izindeyim
Kurtar ne olur

Aşk ağır yükler bindirdi
Küçülen omuzlarıma
Kalplerinizden kaçtım hep
Varıp gittim en karanlıklara
Yağmur ıslak mazeretler yükledi büyüyen yangınıma
Cehennemden düştüm hep
Beni hiç görmediler
Yağmur ıslak mazeretler yükledi büyüyen yangınıma
Seviştim ve yoruldum
Varıp gittim en yalnızlıklara

Kanrevan içindeyim
Gönlümün derdindeyim
Yerlerin dibindeyim
Kurtar ne olur
Kanrevan içindeyim
Yarimin peşindeyim
Cennetin izindeyim
Kurtar ne olur

Murat Yılmazyıldırım

Bu Şarkı Dinlenir

25 Mayıs 2012 Cuma

SEN GÖZLERİMİN İÇİNE



Ben daha büyük
Ben daha yüce
Sen gökyüzü
Ben insan
Ben sevgi
Ben düşünce

Ben daha büyük
Ben daha yüce
Ölürüm özgürlük için
Acılar bende
Umutlar bende

Ben daha büyük
Ben daha yüce
Sen gökyüzü
Sen sonsuzluk
Sen bende
Sen gözlerimin içinde

Orhon Murat ARIBURNU

8 Mayıs 2012 Salı

Ayrılsak Ölürüz Biz


Yok, dokunduğun her yerim acıyor şimdi
Gidemezsin ki, gidemezsin ki
Biliyorum deli gibi sevdin
Ayrılalım artık diyemezsin ki, diyemezsin ki
Biliyorum deli gibi sevdin www.sendeyim.com
Ayrılalım artık diyemezsin ki, diyemezsin ki
Ayrılsak ölürüz biz
Bir bedende bütünüz biz
Ellerde ölürüz biz
Ayrılsak ölürüz biz
Bir bedende bütünüz biz
Ellerde ölürüz biz
Yok, dokunduğun her yerim acıyor şimdi
Gidemezsin ki, gidemezsin ki
Biliyorum deli gibi sevdin
Ayrılalım artık diyemezsin ki, diyemezsin ki
Biliyorum deli gibi sevdin
Ayrılalım artık diyemezsin ki, diyemezsin ki
Ayrılsak ölürüz biz
Bir bedende bütünüz biz
Ellerde ölürüz biz
Ayrılsak ölürüz biz
Bir bedende bütünüz biz
Ellerde ölürüz biz

Taner Kaya

Ayrılsak Ölürüz Biz

4 Mayıs 2012 Cuma


SÖZ / DE SARARIR

Olur, aramam seni ve kimseyi
Anıları pas tadında bırakırım
Konuşacak ne kaldıysa kalsın
Susmaktır birşeylere saygılı kılan

Ayrılık da bir olanaktır bilirsin
İnce bir sis, bir hüzün örtüsü
Dumanlı bir ıslık yakışır şimdi
Dudaklarıma, bırakıp giderim

Söz / de sararır biterken bir aşk
Kediye iyi bak çiçekleri sula
Diyorsam da aldırma sözlerime
Alışkanlık işte başka birşey değil

Söz / de sararır biterken bir aşk

Ahmet Telli

3 Mayıs 2012 Perşembe

Gittin İçimde Kaldı Ayrılık




Gittin
Ayrılırken buz tutmuş bıyıktı gözlerin
Kaçamak ellerimiz komutsuz sallandı
Dudaklarımızda sıradan sözcükler
Vedalaşmayı bile beceremedik
Son bir bakış kaldı arkanda
Kalabalığa karışan
Her şey düzmece bir dinginliğe gömüldü
Gittin.

İçimde
Yığınlarca kitap kaldı uçuşan
Sözcükler beynimin köşelerinden
Çıkıp korkuttular gecelerimi
Peşimden geldi gölgeler
Aynalara bakamaz oldum
Hiçbir oyun avutmadı beni
Yaşamıma sığmayan bir şey kaldı
İçimde.

Kaldı
Yeni bir kent işkenceye hazır
Ödeşemedim gittiğin mevsimlerle
Belleğimi silkeleyip anılardan
Tik tak çaldın uzun zaman
Alışamadım yarımlığa
Düşlerimde intihar tutkuları
Sırtımda hançerinin oyduğu boşluk
Kaldı.

Ayrılık
Çoğalarak giriyor günlerime
Senden başka kim bilebilir
Geçmişin dökümünü yaptığımı
Ağır ağır pulsara dönüşürken güneşler
Sonbahar hüznüne benziyor pencerede
Artık konuk beklemeyen gözlerim
Sayfalar da bitti ışık da her yanı kapladı
Ayrılık.

A.Kadir

27 Nisan 2012 Cuma

Bende Bir


Bende bir aşk var
Onu hep yanlış kalplere bıraktım
Bende bir ask var
Onu soğuk yataklarda harcadım

Tutuk dileğimi neden köksüz ağaçlara adadım
Bende bir ask var
Onu hep kırık yelkenlere bağladım

Senin gökyüzünde benim yerim yoktu
Kuru dallarında kanatlarım kırılıp koptu
Senin toprağında benim evim yoktu
Kader ayrı sondu, yazdığı son hikâye buydu

Yanlış yerde geziyor bu kuş
Bu yüzden yalnız uçuyor bu kuş
Beklediğim biri var
O sen değilsin yazık ki anladım, bir yudum sevgin var
Neden hep kötü rüyalarda uyandım

Ben bir kalp var
Onu en ucuz romanlarda harcadım
Bende bir aşk var
Onu hep yanlış kalplere bıraktım

Senin gökyüzünde benim yerim yoktu
Kuru dallarında kanatlarım kırılıp koptu
Senin toprağında benim evim yoktu
Kader ayrı sondu, yazdığı son hikâye buydu

Yanlış yerde geziyor bu kuş
Bu yüzden yalnız uçuyor bu kuş

Hey ya Hey Tey Tey Tey

Göksel

23 Nisan 2012 Pazartesi


Bir sabah uyandığında,
Göğsünün ortasında kara bir delik,
Büyük bir yara
Ve aynaya baktığında,
Yüzündeki çizgilerin arkasında,
Kayıp bir çocuk, büyük bir yumru
Hep yalnız uyuyup, yalnız uyanınca
Yalnız bitirip, yalnız başlayınca
Yalnız boğulup, yalnız kurtulunca, içinde
Yalnız kırılıp, yalnız onarınca
Yalnız vurulup, yalnız kanayınca
Yalnız arayıp, yalnız bulununca, içinde

Kalbim, bir katilin ellerinde
Kalbim, bir katilin ellerinde

Bir ölüm sessizliği, yüzünde
Bölük börçük, delik deşik, kırık dökük, paramparça
Kaybolup gidiyorsun, kaybolup gidiyorsun

Hep yalnız uyuyup, yalnız uyanınca
Yalnız bitirip, yalnız başlayınca
Yalnız boğulup, yalnız kurtulunca, içinde
Hep yalnız kırılıp, yalnız onarınca
Yalnız vurulup, yalnız kanayınca
Yalnız arayıp, yalnız bulununca, içinde

Kalbim, bir katilin ellerinde
Kalbim, bir katilin ellerinde

Kaybolup gidiyorsun, kaybolup gidiyorsun...

Cem Adrian

Kalbim Bir Katilin Ellerinde

HAYAT MAYAT



Hayat, mayat diyorlar
Benim gözüm mayat'ta
Hayatın eksiği var
Hayat eksik hayatta,

Takınsam, Kanat, manat
Kuş muş olsam seğirtsem
Bomboş vatana inat
Manata doğru gitsem

Necip Fazıl Kısakürek