18 Ocak 2012 Çarşamba

Yalnızlığı Denemek




gecenin ortasında ne işin var
yıldızlara dokunma yanarsın
bak birazdan ay da batacak
karanlık bulaşmasın ellerine
tersine döner yolunu bulamazsın

içi dışı uzay tozu yansımalar
sahi mi yalan mı anlayamazsın
bir rüya gemisi iskele sancak
dokunup geçiyor hayallerine
ağlayasın gelir ağlayamazsın

sevmek insanın yüreği kadar
küçükse büyüğünü taşıyamazsın
yalnızlığı da dene oldu olacak
nasıl yankılanır derinden derine
iyi midir kötü mü çıkaramazsın

insan insanı kendisi tamamlar
içinde başka dışında başkasın
eksikliğin fazlana elbet bulaşacak
öbürü sığacak bunun derisine
yoksa sabaha sağ çıkamazsın

Attila İlhan

*Benden Sonra*

17 Ocak 2012 Salı

Yalnız'ın Durumları



Her şeyi süpürebilirsin;
Sonbaharı süpüremezsin.

Sen herşeyi süpürebilirsin;
Sonbaharı süpüremezsin.

Yalnızsa,
Sürekli bir sonbaharı
Süpürür hep..
Düşünemezsin

Yanar
Sobasında
Yalnız’ın
Üşüyen
Bakışları.

Lâmbasında
Karanlığa dönük
Bir ışık
Titrer
Sönük-sönük.

Penceresi
Dışına kapanmıştır,
Kapısı
İçine örtük.

Yalnız
Bin yıl yaşar
Kendini
Bir an’da

Yalnız’ın
Nesi var, nesi yoksa
Tümü birdenbire’dir.

Yalnız
Bir ordudur
Kendi çölünde..

Sonsuz savaşlarında
Hep yener
Kendi ordusunu.

Yalnız’ın
Sakladığı bir şey vardır;
Boyuna yerini değiştirir,
Boyuna onu arar..

Biri bulsa diye.

Yalnız
Hem bilgesi,
Hem delisidir
Kendi dünyasının.

Ayrıca;
Hem efendisi,
Hem kölesidir
Kendisinin.

Tadını çıkaramaz
Görece’siz dünyasında
Hiçbirisinin.


Yalnız
Sürekli dinleyendir
Söylenmemiş bir sözü.


Sözünde durması
Yalnız’ın yalancılığıdır
Kendisine..

Hep yüzüne vurur utancı..
O yüzden
Gözlerini kaçırır
Gözlerinden.


Yalnız’ın odasında
İkinci bir yalnızlıktır
Ayna.


Yalnız
Hep uyanır
İkinci uykusuna.


Yalnız
Kendi ben’inin
Sen’idir.

Bir sözde saklanmış bir yalanı
Bir gözde okunduğundan
Bakmaz kendi gözlerine bile.


Her susadığında
O
Kendi çölündedir.


Kendi öyküsünü
Ne anlatabilen,
Ne de dinleyebilen.

Kendi türküsünü
Ne yazabilen,
Ne söyleyebilen.


Bir zamanlar güldüğünü
Anımsar
da..

Yoğurur hüzün’ün çamurunu
Avuçlarında.

Yalnız
Aranan tek gördü tanığıdır
Yargılanmasında
Kendi davasının..

Her duruşması ertelenir
Kavgasının.


Yalnız
Hem kaptanı
Hem de tek yolcusudur
Batmakta olan gemisinin..

Onun için
Ne sonuncu ayrılabilir
Gemisinden,
Ne de ilkin.


Yalnız’ın adı okunduğunda
Okulda ya da yaşamda..
Kimse
“Burada”
deyemez..
Ama
Yok da..

Uykunun duvarında başladı..
Önceleri bir toz gölgesi sanki;
Sonra bir yumak yün gibi.

Ama şimdi iyice görüyor
Örümceğin ağını
Gün gibi.

Yalnız
Duymuş olduğunun sağırı,
Görmüş olduğunun körü
Dür..

Ölür ölür öldürür,
Öldürür öldürür ölür.

Duyduklarını unutur,
Duyacaklarını düşünür.

Yalnız’ın adına
Hiç kimse konuşamaz..

O
Kendi kendisinin
Sanığıdır.

Yalnız
Önceden sezer
Sonra olacakları.
Paylaşacak biri vardır;
Anlatır anlatır ona
Olanları, olmayacakları.

Her leke
Kendisiyle çıkar.


Özdemir Asaf

YaLnIzIn RüYaSı


NO NAME....,

RUHUNA VE BEDENİNE ACİL ŞİFALAR DİLERİZ..

Gün EKSİLMESİN PECEREMDEN

Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.

Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
Cahit Sıtkı Tarancı

10 Ocak 2012 Salı

BİR SALI EFSANESİ BBO 'A

Seninle başlardı her şey
Ve seninle biterdi…
En mutlu zaman sende olandı
Sende olmayan saatler
Kendini tarihten silerdi…

Başlayan her şey biter
Ömür örneğin!
Yaşanmamış bir tarafı kalsa bile,
Yarım olsa bile biter…
Ama ahı kalır diğer yarısının.
ERKAN AYRANCI



1 Ocak 2012 Pazar

MUTLU YILLAR EYLEM CİM......

DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN
SAĞLIK İLE,AŞK İLE MUTLULUK DOLU NİCE YILLARA...
SENİ SEVİYORUZ......
İYİ Kİ VARSIN...

28 Aralık 2011 Çarşamba

Sekiz Bulut Dağının Prensesi


Havada uçuyordu
Duvarlardan geçiyordu
Elverdi ŞATLUP / Işıktan geçti
Maya ağacının kökleri üzerinde melaikeler bekliyordu.

Odalarına gir cennet yüreğinin
Yıldızları yad et birbir.
Gecenin derinliklerinde anahtarlar şıkırdar
Hava kızları raksederler

Sis / gökyakutlarda
Sis / rüyalarda
Sis / yasak meyva
Sis / dudaklarda

Hüzün / yüzyıllar boyu
Tövbe / günahlara
Veda / zehirli elma
Gonca / dudaklarda

Eski zaman elbiseleri akıp gidiyor üzerinden
Sekiz bulut dağının prensesi
Mevsimlik heveslerini dökmüş çiçeklerin ecesi
Olan olmadı biten de bitmedi.

Gizli bahçelerde lirik bahar senfonileri
Geçmiş -- an ve gelecek
Varolmuş ve olacak
Havadis avcısı adamotları topladı kehanet ırmağının kıyılarından
La mekan ! La kuyud !
Salamender'in tılsımı ateşte.
Tozdan geldin toza dön !
Ayna krallığının sihirli tacı görünmez oldu.
Kum yatağında kum. Dikenler parçaladı avuçlarını
Silinip gitti.
Yüzü önce / sonra elleri / ve sonra tebessümü bile unutuldu.

Hırs akrebi vahşice kanırttı acımasız, meşum
Kim daha yükseklerde o mu ben mi ?
Başında kainatın sarkacı
Geçmiş -- an ve gelecek
Varolmuş ve olacak.


Sekiz bulut dağının prensesi
Mevsimlik heveslerini dökmüş
Eski zaman elbiseleri akıp gidiyor üzerinden.


Söz : Hansu İrem, İlhan İrem
Müzik : İlhan İrem

"Şatlup", "Sekiz Bulut Dağının Prensesi" / Şiir ve Seslendiren: Hansu İrem
"Sekiz Bulut Dağının Prensesi" / Müzik: İlhan İrem

"Cennet İlahileri" albümü (2006)

SiS

22 Aralık 2011 Perşembe

İçinde


Denizlerimiz var, güneş içinde;
Ağaçlarımız var, yaprak içinde;
Sabah akşam gider gider geliriz,
Denizlerimizle ağaçlarımız arasında,
Yokluk içinde.


Orhan Veli

21 Aralık 2011 Çarşamba

Gençlik Bir Kitaptı


Gençlik bir kitaptı, okuduk bitti;
Canım bahar geçti çoktan, kış şimdi.
Hani sevincin, o cıvıl cıvıl kuş?
Nasıl, ne zaman geldi, nasıl gitti..

Ömer Hayyam

Kelebek

Stepsüslüsü (Anthocharis gruneri)
Haziran 2011 MANİSA
Fotoğraf; Ertan ERTEM

Kelebek
Son isteğin nedir?
Sorusu,
Çok, çok kolaydır,
İlk isteğin nedir?
Sorusundan.

Çünkü,
O soruyu
Kimse kimseye soramadı,
Korkusundan.

Özdemir Asaf

17 Aralık 2011 Cumartesi

Özlem


Özlem

Bir gece,
Gecede bir uyku..
Uykunun içinde ben..
Uyuyorum,
Uykudayım,
Yanımda sen.

Uykumun içinde bir rüya,
Rüyamda bir gece,
Gecede ben..
Bir yere gidiyorum,
Delice..
Aklımda sen.

Ben seni seviyorum,
Gizlice..
El-pençe duruyorum,
Yüzüne bakıyorum,
Söylemeden,
Tek hece.

Seni yitiriyorum
Çok karanlık bir anda..
Birden uyanıyorum,
Bakıyorum aydınlık;
Uyuyorsun yanımda.
Güzelce..

Özdemir Asaf

15 Aralık 2011 Perşembe

Şiiristan

Bir yer var orada ikimiz için
Orada, bildiğin gibi şiiristanda
Evler Yunus'un evleri
Yollar Emrah'ın yolları
ve Hayyam'dan birer rubai gemiler limanda

Deniz bildiğin gibi Orhan Veli'den kalma
Mevsimse Yahya Kemal'in sonbaharı
Nedim'dir seyreylediğin bir elde mey, bir elde gül
Çeşmeler Karacaoğlan'ın
Dağlar Köroğlu'nun dağları

Tarancı'nın kuşları havada dönen
Kadınlar Haşim'in kadınları görüyor musun?
Yeter bir nabız gibi vurduğun bende
Bana bir şiir ver güzelliğinden
Bütün şiirler senin olsun

Şiiristan sultanı, devletlü gönlüm emreylesin yeter ki
Güzelliğinden nice ülkeler kurulur
Yoksan gece ve ölüm
Varsan el sürdüğün herşey şiir
Ayak bastığın her yer şiiristan olur.

Ümit Yaşar Oğuzcan

14 Aralık 2011 Çarşamba

Hırsız




pencereden giren mehtap
bu evde hırsız var
mehtapta
pencerede oturmuş
beni görüyorum

kapıyı çalsam
içerden ben çıkacağım
içerden çıkacak beni
ne kadar görmek istiyorum

penceredeki beni uyandırmalıyım
içerde hırsız var
içerdeki hırsızın
ben olacağımdan korkuyurum

Asaf Halet Çelebi

13 Aralık 2011 Salı

Benimle Büyüyenler İçin


Yağmurlar da diner moruk
Gökyüzüne bakmayıveririz bir gün
Zaten üç damla suyun bir avuç toprakla çarpımından
doğdum ben
Bunun için çamura kestim son günlerde
Sen hiç Bob Dylan dinledin mi
Hiç dün gece dinledin mi
Şarabı rakıyla karıştırıp
Saatler moruk saatler... ne olmuş saatlere
kurmayıveririz bir gün
Ben parmak hesabıyla bir ömür yaşadım
Yükseklik korkusundan başım hiç dik durmadı
İğreniyorum kendimden bile bazan
Dünyadan her zaman

Kaldırıp yakamı inerim gecenin ayıp yerlerine
Eve geç gelen adamların hüznüyle
Biz ne kötü yaşadık be moruk
Bir kuş kanatlarını dürünce rüzgarsız kalmak gibi
O kadar yalnız, o kadar umutsuzduk
-Geçmiş zaman kipi gitmedi burda ama neyse

Moruk diyorum artık benimle büyüyenlere...

Ahmet Erhan

11 Aralık 2011 Pazar

Demin


Kasvet, elinde bir paslı makas,
İstanbul'un asma köprülerini kesti.
Sevdamızın ipinde cirit oynayan cambaz
Şimdi bir kör satırdır içimizde.
Ha düşer,
Ha düşer,
Ha düşer...
Başımızın üstünde demin gülüp duran gökyüzü
Yedekte bir salapurya şimdi

Can Yücel

9 Aralık 2011 Cuma

Demedim Mi?


Demedim mi bu hasret bitirir seni
Ay dolanır gider, yalnız kalırsın.
Her gün yeni baştan dağılır, ufalırsın
Demedim mi yüreğim sevme!
İşte ne gözyaşı, ne yemin, ne söz
Geri dönen hangi güvercinin var?
Senin hangi çiçeğini sakladı bahar?
Demedim mi aklım inanma!
Birgün naza çeker kendini demedim mi?
Görmesen, zindana döner bu şehir
Görsen, umursamaz, aldırmaz kafir.
Demedim mi gözlerim bakma!
Demedim mi bu ürperten sıcaklık
Bu taze güzellik kaybolur birgün?
Sonra boşu boşuna aranır, dövünürsün
Demedim mi ellerim dokunma!
Demedim mi birgün susar şarkılar
Sesine ses veren rüzgarlar olur
İstediğin kadar artık bekle dur
Demedim mi kulağım duyma!
Bir gün çıkıp gideceği belliydi
Ayan-beyan belliydi anlayamadın.
Başka bir rüyada şimdi o kadın
Demedim mi kollarım sarma!

Bütün çektiklerim senin yüzünden
Gölge bile geçirmezdin bir zaman üzerinden
Ah! Şimdi paramparça oldun binbir yerinden
Demedim mi gururum kırılma!

Yavuz Bülent Bakiler

Sanrı


Gün yeni doğarken odanın balkonuna
Sabahın ilk kahvesi doluyor yanaklarına
Birkaç saat daha var seslerin çoğalmasına
Bakir telaşlar için insanların uyanmasına...

Her Ankara sabahı gibi belki biraz üşüyorsun
Ama olsun, eskiden beri üşümeyi seviyorsun...

Çöpleri karıştıran sokak kedileri gibi
Kurcalıyorsun fark etmeden geçmişteki günleri
Çocukluğun sessizce tırmanıyor kucağına
Şöyle bir gülümsüyor kıvırcık saçlarıyla
Babanı andırıyor sanki, bu sessiz duruşuyla
Ve ne kadar eksildiğini hatırlatıyor sana...

Ne kadar güzelmişsin, hayat henüz çırılçıplak
Hiçbir şey el değmemiş, günler birer salıncak
Seni unutmuyor büyüdüğün sokaklar
Dokunuyor Ankara, gözyaşına rüzgârıyla...

Zakkum


7 Aralık 2011 Çarşamba

Çift


Pus, sis, alaca
bir tesbih saatler,
çeviriyorum.
Bir düğme açıyorum yakamda,
bir başka düğme kapanıyor,
çıkıp yürüyorum
nisandan nisana doğru.

Düşüyor işte dilimdeki tetik
ve havaya çiziyorum
sesleri, sessiz harfleri
bomboş bir çiviyle.
Bir düğme açıyorum yakamdan,
bir düğme daha açıyorum:
Tutup kökünden söndürdüğüm
geceye fırlıyor
apansız
bir kuş sürüsü.

Kedimin gözleri
gecemi aydınlatıyor.

Enis Batur