28 Aralık 2010 Salı

HerDemMavi


Mavi sevgi
mavi huzur
mavi mutluluktur...
Mavi düşler yeşertir umutları
mavi derinlikler yüceltir
mavi gökyüzü kanatlandırır insanı.
Mavi hayattır ve hayat masmavidir...

26 Aralık 2010 Pazar

Uyan Ey Gözlerim Uyan


Uyan ey gözlerim gafletten uyan!...
Uyan uykusu çok gözlerim uyan...
Azrail'in kastı canadır, inan.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!...
Uyan uykusu çok gözlerim uyan...

Seherde uyanırlar cümle kuşlar...
Dill-u dillerince(1) tesbihe başlar...
Tevhid eyler dağlar taşlar ağaçlar...
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!...
Uyan uykusu çok gözlerim uyan...

Semâvâtın kapuların açarlar.
Mü'minlere rahmet suyun saçarlar...
Seherde kalkana hülle(2) biçerler.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!...
Uyan uykusu çok gözlerim uyan...

Bu dünya fanidir sakın aldanma.
Mağrur olup taç-u tahta dayanma.
Yedi iklim(3) benim deyu güvenme.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!...
Uyan uykusu çok gözlerim uyan...

Benim, Murad kulun, suçumu affet.
Suçum bağışlayub günahım ref' et.(4)
Rasûl'ün sancağı dibinde haşret.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!...
Uyan uykusu çok gözlerim uyan...


1. Dill-u dil: Kendi dillerince.
2. Hülle: Cennet libası (elbise).
3. Yedi iklim: Farklı iklimlerin hüküm sürdüğü ülke toprakları.
4. Ref' et: Lâğvet, kaldır, hükümsüz bırak.
Beste: Ali Ufki
Güfte: 3.Murat Han

Bir gün sabah namazına uyanamayan Sultan III Murad o kadar üzülür ki gözyaşları içinde bu eseri kaleme alır...

Dinlemek İsterseniz


Düzenleme: Oğuzhan BALCI
Solist: Fahri ÖNOĞLU
Şef: Emin Güven YAŞLIÇAM

Mersin Devlet Opera ve Balesi Korosu
Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası

Türk Müziği Enstruman İcracıları: Ahmet Cemal ÖKSÜZ (Ney)
Sercan HALİLİ (Klasik Kemençe)
Serkan Mesut HALİLİ (Kanun)
Gökhan FİLİZMAN (Tanbur)

22 Aralık 2010 Çarşamba

21 Aralık 2010 Salı

HerDemMavi


Mavi sevgi
mavi huzur
mavi mutluluktur...
Mavi düşler yeşertir umutları
mavi derinlikler yüceltir
mavi gökyüzü kanatlandırır insanı.
Mavi hayattır ve hayat masmavidir...

20 Aralık 2010 Pazartesi

Bir Ölünün Ağzından


Kabrime çiçek getirenlere gülerim;
Gafil kişilermiş şu insanlar vesselâm;
Bilmezler ki bu kabirle yoktur alâkam;
Ben o çiçeklerdeyim ben o çiçeklerim.

Cahit Sıtkı Tarancı

19 Aralık 2010 Pazar

Pazar Neşesi

Prof. Özcan Köknel’e katkı

Tıptaki başarılarının yanısıra yazarlığı ile de tartışılmaz isimlerden biri olan Prof. Özcan Köknel, “Çatışan Değerlerimiz” adlı kitabında şöyle bir soru sormuş ve altına da 4 şık koymuş.

“Erkek kedi bir ağaca çıkmış ve inmek bilmiyor. Kediyi o ağaçtan indirmek için ne yaparsınız?”

1) Ağaca tırmanırsınız.
2) Merdiven dayayıp tırmanırsınız.
3) “Gel pisipisi” diye seslenirsiniz
4) Dişi bir kedi getirirsiniz.
5) İtfaiyeyi çağırırsınız.

Köknel daha sonra şıkları değerlendirmiş;

1) Ağaca tırmandıysanız;
Cesur ve girişkensiniz. İyi bir “satış temsilcisi” olursunuz.
2) Ağaca merdiven dayadıysanız;
Hedefe hangi yöntemle ulaşacağınızı planlayabiliyorsunuz. İyi bir “halkla ilişkiler müdürü” olursunuz .
3) “Gel pisipisi” diye seslendiyseniz;
Saflık derecesinde iyimsersiniz. Ne yaparsanız yapın, sakın kendi işinizi kurmayın.
4) Dişi bir kedi getirdiyseniz;
Kendi işinizi kurup çok başarılı olabilirsiniz.
5) İtfaiye gibi kurtarıcı görevlileri aradıysanız;
Sorumluluğu başkalarına atmayı beceren “iyi bir üst düzey yönetici” olursunuz.

Köknel’in bu şıklarına ve değerlendirmelerine daha sonra gelen “ekler” ise şöyle;

6) Ağacı kesersiniz, böylece başka kedilerin çıkmasını da engellemiş olursunuz;
Sizden mükemmel bir “kamu yöneticisi” olur.
7) “Bana ne” deyip yolunuza devam edersiniz;
Sizden çok iyi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olur.
8) Kendiniz dişi kedi kılığına girip ağacın altında cilve yaparsınız;
Magazin medyası peşinizi bırakmaz, şöhret olursunuz.
9) Kediyi silahla vurursunuz ve ağaçtan düşer. Amaç kediyi ağaçtan indirmek değil miydi?;
Sizden çok iyi bir darbeci paşa olur.
10) Yüksekçe bir yere çıkıp çevrede biriken topluluğa kedileri ne kadar sevdiğinizi anlatırsınız;
Sizden çok iyi CHP başkanı olur.
11) Kediye bağırıp çağırıp hakaret, tehdit ederek indirmeye kalkarsanız;
Sizden çok iyi “AKP genel başkanı” olur.

17 Aralık 2010 Cuma

Yanıbaşımdan


Sevemedim ben bu günü
Sevemedim başından
Göremedim geçtiğini
Yanıbaşımdan, her yanımdan

Gelemedim ben oyuna
Gelemedim yaşımdan
Kovaladım sevdiğimi
Yanıbaşımdan, her yanımdan

Yaşamadım ben bu günü
Yaşamadım inadımdan
Göremedim geçtiğini
Yanıbaşımdan, her yanımdan

Ellerin uzanmasın
Uzak dursun dedim
Sakın dokunmasın
Hayal ettiklerim
Bana yakışmasın
İnancım yok benim

Duman

Dinlemek istersen

Bir Kız


Ellerime girdi ağaç
Suyu kollarıma yürüdü,
Göğsümde boy verdi ağaç -
Aşağı doğru,
Dallar dallanır benden, kollar gibi.

Ağaçsın sen,
Yosunsun sen,
Üzerinden yeller esen menekşesin.
Bir çocuksun - şu kadarcık,
Bütün bunlar umurunda mı dünyanın.

Ezra Pound

Fotoğraf; Nuri Çoban

14 Aralık 2010 Salı

33 Kurşun


1.

Bu dağ Mengene dağıdır
Tanyeri atanda Van'da
Bu dağ Nemrut yavrusudur
Tanyeri atanda Nemruda karşı
Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur
Bir yanın seccade Acem mülküdür
Doruklarda buzulların salkımı
Firari guvercinler su başlarında
Ve karaca sürüsü
Keklik takımı...

Yiğitlik inkar gelinmez
Teke tek doğüşte yenilmediler
Bin yıllardan bu yan, bura uşağı
Gel haberi nerden verek
Turna sürüsü değil bu
Gökte yıldız burcu değil
Otuzüç kurşunlu yürek
Otuzuç kan pınarı
Akmaz
Göl olmuş bu dağda...

2.

Yokuşun dibinden bir tavşan kalktı
Sırtı alaçakır
Karnı sütbeyaz
Garip, ikicanlı, bir dağ tavşanı
Yüreği ağzında öyle zavallı
Tövbeye getirir insanı
Tenhaydı, tenhaydı vakitler
Kusursuz, çırılçıplak bir şafaktı

Baktı otuzüçten biri
Karnında açlığın ağır boşluğu
Saç, sakal bir karış
Yakasında bit
Baktı kolları vurulu
Cehennem yurekli bir yiğit
Bir garip tavşana
Bir gerilere.

Düştü nazlı filintası aklına
Yastığı altında küsmüş
Düştü, Harran ovasından getirdiği tay
Perçemi mavi boncuklu
Alnında akıtma
Üç topuğu ak
Eşkini hovarda, kıvrak
Doru, seglavi kısrağı.
Nasıl uçmuşlardı Hozat önünde!

Şimdi, böyle çaresiz ve bağlı
Böyle arkasında bir soğuk namlu
Bulunmayaydı
Sığınabilirdi yuceltilere...
Bu dağlar, kardeş dağlar, kadrini bilir
Evvel Allah bu eller utandırmaz adamı
Yanan cigaranın külünü
Güneşlerde çatal kıvılcımlanan
Engereğin dilini
İlk atımda uçuran
Usta elleri...

Bu gözler, bir kere bile faka basmadı
Çığ bekleyen boğazların kıyametini
Karlı, yumuşacık hıyanetini
Uçurumların
Önceden bilen gözleri...
Çaresiz
Vurulacaktı
Buyruk kesindi
Gayrı gözlerini kör sürüngenler
Yüreğini leş kuşları yesindi...

3.

Vurulmuşum
Dağların kuytuluk bir boğazında
Vakitlerden bir sabah namazında
Yatarım
Kanlı, upuzun...

Vurulmuşum
Düşüm, gecelerden kara
Bir hayra yoranım çıkmaz
Canım alırlar ecelsiz
Sığdıramam kitaplara
Şifre buyurmuş bir paşa
Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız

Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki...

4.

Ölüm buyruğunu uyguladılar
Mavi dağ dumanını
ve uyur-uyanık seher yelini
Kanlara buladılar.
Sonra oracıkta tüfek çattılar
Koynumuzu usul-usul yoklayıp
Aradılar.
Didik-didik ettiler
Kirmanşah dokuması al kuşağımı
Tespihimi, tabakamı alıp gittiler
Hepsi de armağandı Acemelinden...

Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız
Karşıyaka köyleri, obalarıyla
Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu
Komşuyuz yaka yakaya
Birbirine karışır tavuklarımız
Bilmezlikten değil
Fıkaralıktan
Pasaporta ısınmamış içimiz
Budur katlimize sebep suçumuz
Gayrı eşkıyaya çıkar adımız
Kaçakçıya
Soyguncuya
Hayına...

Kirvem hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki...

5.

Vurun ulan
Vurun.
Ben kolay ölmem.
Ocakta küllenmiş közüm
Karnımda sözüm var
Haldan bilene.
Babam gözlerini verdi Urfa önünde
Üç de kardaşını
Üç nazlı selvi
Ömrüne doymamış üç dağ parçası.
Burçlardan, tepelerden, minarelerden
Kirve, hısım, dağların çocukları
Fransız kuşatmasına karşı koyanda

Bıyıkları yeni terlemiş daha
Benim küçük dayım Nazif
Yakışıklı
Hafif
İyi süvari
Vurun kardaş demiş
Namus günüdür
Ve şaha kaldırmış atını.

Kirvem hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki...

Ahmed Arif

33 Kurşun

Teşekkür


Tüm katılımcılara en mavisinden teşekkürler...

HerDemMavi


Mavi sevgi
mavi huzur
mavi mutluluktur...
Mavi düşler yeşertir umutları
mavi derinlikler yüceltir
mavi gökyüzü kanatlandırır insanı.
Mavi hayattır ve hayat masmavidir...

8 Aralık 2010 Çarşamba

Ne Böyle Sevdalar Gördüm Ne Böyle Ayrılıklar


Ne zaman seni düşünsem
Bir ceylan su içmeye iner
Çayırları büyürken görürüm

Her akşam seninle
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz
Alır beni

Seni düşündükçe
Gül dikiyorum elimin değdiği yere
Atlara su veriyorum
Daha bir seviyorum dağları...

İlhan Berk

Dinlemek İster misin?

7 Aralık 2010 Salı

Teşekkür


Mavi Meleklere Yürekten Teşekkürler...

HerDemMavi


Mavi sevgi
mavi huzur
mavi mutluluktur...
Mavi düşler yeşertir umutları
mavi derinlikler yüceltir
mavi gökyüzü kanatlandırır insanı.
Mavi hayattır ve hayat masmavidir...

3 Aralık 2010 Cuma

Gece Sözleri


Geceyle dinlemeli genişleyen
Bir ağacın gövdesini

Üzerine yıldız sererken
Su vermeli gülün toprağına

Şiir geceyi sever çünkü
Aşk geceyle açıklar kimliğini

Eski bir ırmak yatağında
Yeni bir serüvendir gece

Ve bir kadın sevilmeyi bekler
Gecenin en ince yerinde...

Ahmet Uysal

DİŞİ


İstanbul boğazından beyaz
Gemiler geçer, su kesimi mavi
İnsanı gecelerce uyutmaz
Benim sevdiğim de, bu gemiler misali

Cahit Külebi

1 Aralık 2010 Çarşamba

Yorgunum


Artık aşktan sensiz baştan başlamam
Kendimi kandırmam

Yıllar geçmiş aşklar dinmiş
Derken bir gün çıktın karşıma
Aldın koynuna
Şimdi neden yoksun ya çok yorgunum

Artık aşktan sensiz baştan başlamam
Kendimi kandırmam

Uzaktasın
Belki başka kollardasın
Kim bilir kimlerin koynundasın
Çok yorgunum

Artık aşktan sensiz baştan başlamam
Kalbimi kırdırmam

Artık aşktan sensiz baştan başlamam
Kendimi kandırmam çok yorgunum

Sensiz aşktan artık baştan başlamam
Kalbimi kandırmam çok yorgunum...

Badem

Çok Yorgunum