
3 Eylül 2010 Cuma
1 Eylül 2010 Çarşamba
Eylül Oluyor Kalbiniz

Bakışlarınız nemleniyor
Sizi tutuyor nedense
Eylül oluyor kalbiniz
Ve daha da sarartarak
Saçlarınızı
Tebessümsüz bir yaprak gibi
Solmaya gidiyorsunuz.
Yanlış mı bakıyorum acaba
Uzun uzun yürüyen
Bir sağanak altında
Nasıl anlaşılabilinir
Sıcacık bir duygunun
Yüreğe inen ağrısı.
Bir aşağı bir yukarı
Nabzı da göz ardı etmemek gerekiyor
Ağacın dalına konup kalkan kuşu da
Salıncakta sallanan çocuğun keyfini de
Denizin durgun, açık, net maviliğini
Bir ikindi sonrasında öğlen öncesinde
İçinize sindirerek nefesler salarak
Aşk var mıydı gölgesi var mıydı
Uçurumların.
Hayat derin ve karanlık bir kuyu gibi
Gözünüzün içine baka baka
Alıp götürüyor sarışınlığınızı
Kekremsi bir ten ile yaşıyorsunuz
Şehir azgın bir boğa gürültüsüyle
Göğsünüze çöküyor
Sizi tutuyor nedense
Bakışlarınız nemleniyor
Eylül oluyor kalbiniz.
Yanlış mı bakıyorum acaba
Bir aşağı bir yukarı
Kırık bir fanus
Yanlış bir sabah ile
Daha da sarartarak saçlarınızı
Tebessümsüz bir yaprak gibi
Solmaya gidiyorsunuz...
Nurettin Durman
Senden Uzakta

Senden uzakta, uzak kaldım her yanıma.
Arayıp durdum kendimi, seni bulmaya,
Güneşim misin? Güneşten bir parça.
Ağladım durdum senden uzakta...
Çok uzakta aradım durdum,
Ağladım durdum, senden uzakta.
Çok uzakta aradım durdum,
Çıldırıp durdum senden uzakta...
Murat Kekilli
SenDen UzaKta
31 Ağustos 2010 Salı
HerDemMavi
27 Ağustos 2010 Cuma
Yüzün

Kaç kurtar kendini,
Ben oyalarım; Git
İçimde ne varsa sana alışan
Hiç olmamıştı belki
Hayat yalanlar bizi
Dilerim güçlüdür zaman bu acıdan
Yağmurdan sonra toprak kokusu yüzün
Dokunsam da özlesem de aynı hüzün... Aynı hüzün
Bir adam bul kendine sana aynalar tutmasın
O kadar güzel yüzün; İçime bakmasın
Seni korkutmasın
Özlesen de arasan da kendine sakla
Herkes herşey senin olsun
Bir beni yasakla tek beni yasakla...
Feridun Düzağaç
Y ü z ü n
26 Ağustos 2010 Perşembe
Bana Bir Şarkı Söyle

Bir gül açtır zamanların ötesinden
Karanlıklar içindeyim, kapkarayım bugün gel
Gök mavisinden, deniz mavisinden
Bana bir şarkı söyle
İçimde bir şey kımıldıyor
Gözlerim kan çanağı, yorgunum, uykusuzum
Bir baksana ne haldeyim deli divane
Yaralıyım, çaresizim umutsuzum
Bana bir şarkı söyle
Yağmur ol yağ üstüme, güneş ol ısıt
Dökül karanlığıma ışıklar gibi
Al beni, en uzaklara götür
Sesin, aksın içimde bir pınar gibi
Bana bir şarkı söyle
Bütün renkleri kat birbirine
Buram buram bir turuncu getir geçen yazdan
Bir tüy gibi, bir bahar dalı gibi
Hafiften, inceden, güzelden, en beyazdan
Bana bir şarkı söyle
Yağan kar nasıl hazin yağar bilirsin
Kurşuni bir gökyüzünden ağlamaklı
İşte öyleyim, kapkarayım bugün gel
En hüzünlü sesinle, en dokunaklı
Bana bir şarkı söyle...
Ümit Yaşar Oğuzcan
23 Ağustos 2010 Pazartesi
20 Ağustos 2010 Cuma
Savrulup Dururken Hayat

Kekremsi bir hayat dilimindeyiz
Bakır tadında geçiyor günler
Tutmuş yolları bir sürü harami
Geleni geçeni sigaya çekmekte
Şüphesiz onlar ölüm getiricilerdir
Ve sevincin düşmanı olarak bilinirler
Yoktur gözlerinde sevgilerin ışıltısı
Aşk yoktur, duman bürümüştür büsbütün
Onlar yalnızca ölümü bağışlayabilir
Yalnız kederi, kahrı ve zulümleri
Ve tarih onlarla bizim kavgamızın
Sürüp duran hadisatından ibarettir.
Ne yazılmışsa bize ve onlara dair
Işıklı sularındadır bilincimizin
Hükmünü yerine getirse de acılar
Biz yine neşeli türküler söylemekteyiz
Savrulup duran bir zaman diliminde
Sarsarak ve sarsılarak geçiyor günler
Ama kalbimiz çatlayacak kadar duyarlı
Hayatı savunabilecek kadar güçlüdür.
Ahmet Telli
19 Ağustos 2010 Perşembe
Bir Üç Beş

desen ki denizin tuzu
çiğ düşmüş kadife donlu patlıcanlar
desen ki kendilerinden karga çığlılarıyla kaçanlar
en fakiri en zengini çirkini ve orospusu
seni unutmuş olsun
sen ki üşümüş gökte o yalnız bulutsun
kıskanmadığın cömert bir maviliğin ortasında o
bildiğin yalnızlığın ellerinden tutmuşsun
desen ki unutulmuşsun
denizler kızılca kıyamet akıp geçiyor
zamana karşı geliyorsun
bir üç ve beş leylekler artık gitti
şimdi seni artık karanlıkta bir liman çekiyor
unutulduğun unutulmadığın bilinmediğin bir liman
bir üç ve beş derken şişede rom bitti
sen yaşamaya başladığın zaman
üşümüş gökte o yalnız bulut
kendini hic yerinde hissetmiyeceksin
keyif senin
istersen talihini billur akıntılarla bir tut
ellerini göğsüne kavuştur
doğu batı kuzey güney diyerek
koştur
bir üç ve beş istersen rom kadehleri gibi
nasıl ki unutulmuşsun
devril
ve bitir maceranı...
ATTİLA İLHAN
18 Ağustos 2010 Çarşamba
Aşk İçinde

Bugün varsın yarın yoksun
Kocaman bir çığlık olsun
Bilen bilsin, duyan duysun
Benim derdim senin olsun
Aşk içinde yalan içinde
Tek bir ayna, binbir biçimde
Aşk içinde yalan içinde
Hepsi aynı hepsi içinde
Belki varsın, belki yoksun
Bihabersin, belki toksun
Gelecekler yüzlerinde
Cam gibi bir büyük öfke
Söz - Müzik: Mor Ve Ötesi
Aşk İçinde
17 Ağustos 2010 Salı
HerDemMavi
14 Ağustos 2010 Cumartesi
Sessiz Senfoni

M A V İ G Ü N ' E
Acılarının hafiflemesi dileğiyle...
Sessiz Senfoni
Ellerin vardı, sıcak ve masum.
Ellerin, hayal gibi, düş gibi...
O zaman talihime yardı ellerin.
Beyaz bir gecede, iki kuş gibi,
Omzuma nasıl da konardı ellerin?..
Hangi rüzgarlarda şimdi kim bilir?
O değirmen altı, o zümrüt koru,
İlk dörtlü yoncayı bulduğumuz yer,
Ya o çapkın çapkın kestanecikler!..
Hani bir yerleri çimdiklenir hafifçe,
Kanardı ellerin!
Mendilimi sarardım üstüne,
Avcumda sahici bir hasta gibi
İncecik incecik yanardı ellerin!
Bazan kızar hırçınlaşırdı birden;
Ruhumu kaldırır, kaldırır boşlukta,
Oysa bilmez miyim atamazdı!
Geceler sonsuzdu, geceler derin;
Bir şeyler düşünür anlatamazdı
Kahrından kaskatı donardı ellerin!
İnsan, soyununca hissediyor,
Gittikçe katılaştığını yerin!..
Tanıdık bir film geçiyordu gözlerimden,
Gel gör ki, en güzel yerinde,
Ansızın kopardı ellerin!
Sonra, dört yabancı el,
Dört yorgun omuz,
Mezat kapısında bir kuşluk vakti,
Çekince ipini mesafelerin;
Ayak uçlarıma yığıldı sonsuz!..
Bir tünel gerindi sefil, kapkara!
Bir yokluk hıçkıra hıçkıra güldü!
Büyüdü göz çukurları kırık heykellerin!
Böyle bilmediğim uzak yollara,
Beni bırakmasa ne vardı ellerin!
Romanımız, ne kadar güzel başlamıştı,
Ve işte böyle sonu!..
Şimdi, ışıklar sığ,
Gölgeler derin...
Mor sarmaşıklarla örtük balkonu,
Kafur kokusundan, od ağacından,
Dört arşın geceye sardı ellerin...
Bekir Sıtkı Erdoğan
13 Ağustos 2010 Cuma
Yağmur Bizi İzliyor Sevgilim, Yalnızca Biz

Anılarını Yerlerden Toplayanlar Derneği'nden dönüyorum
bir yanıp bir sönüyorum
yağmur bizi izliyor sevgilim, yalnızca biz
yalnızca biz geçmişi yaktık, yalnızca biz
bir şemsiyeye çarpıp batan bir teknedeydik, eğildik
eğildik ve iplerimizi çözdük
sonsuz ipli uçurtma senliğine dönüştü birlikteliğimiz
yağmur bizi izliyor sevgilim, yalnızca biz
ağzımız sürükleyip götürüyor çalar saatleri
en tehlikeli odalarındayız otellerin
Anılarını Yerlerden Toplayanlar Derneği'nden dönüyorum
bir yanıp bir sönüyorum
yağmur bizi izliyor sevgilim, yalnızca biz
yalnızca biz bayrakları yaktık, yalnızca biz
gözyaşı şişelerine çarpıp kırılan bir ülkedeydik, sevdik
sevildik ve kire pasa direndik
yeniden sevdalanıyorum sana bunca kaçak günlerden sonra
yağmur bizi izliyor sevgilim
bir bardak yeryüzünde yeniden fırtına
Akgün Akova
11 Ağustos 2010 Çarşamba
Yasak Sevişmek

öteki kapımdan gel bunu açamazsın
eski gözlerinle gel öldürmek vakti gel
hem tetik bulun ardında biri olmasın
hanidir ben bu evde saklanıyorum
adımı değiştirdim başka bir adla yaşıyorum
gece gündüz siyah gözlük kullanıyorum
öteki kapımdan gel bunu açamazsın
sabaha karşı gel bütün gözlerinle gel
pancurların gerisinde kararıyorum
içime belalar doğuyor sonbahar doğuyor
telefonda sesini tanıyamıyorum
yüzün parmaklarımdan akıp kayboluyor
böyle hep bir şey kopuyor bir şey kırılıyor
sabaha karşı gel eski gözlerinle gel
öteki kapımdan gel bunu açamazsın
hem tetik bulun ardında biri olmasın
artık hiç kimse beni yaşamıyor
aşklarımı büyük kemanlarla çizdiler
korkularım oldum bittim kimsesizdiler
yalnız bir mısra mıyım ıslanıyorum
bir revolver romanımı tamamlıyor
oyun bitti ışıklarımı söndürdüler
yokmuşsun gibi gel öldürmek vakti gel
öteki kapımdan gel bunu açamazsın
üzerime kilitleyip mühürlediler
hem tetik bulun ardında biri olmasın
Attila İlhan
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)