14 Nisan 2010 Çarşamba

ÇOCUKSUN SEN / II


Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüm
Bir çiçeğe tutundum düşerken, ordayım hâlâ
Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı
Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle
Zaman benim işte, nesneleşiyor tüm anlar
Dursam ölürüm paramparça olur dünya

Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüğüm
Uçurum diyordun bir aşk uçurum özlemidir
Bırakıyorum öyleyse kendimi sesinin boşluğuna
Tutunabileceğim tüm umutları görmiyeyim için
Gözlerimi bağlıyorum geceyi mendil yaparak
(Gözlerim bir yerlerde daha bağlanmıştı, bunu
Unutmuyorum unutmuyorum unutmuyorum hiç)

Bir rüzgâr esse ellerin fesleğen kokuyor
Kırlangıçlar konuyor alnına akşamüstleri
Bu yüzden bir kanat sesiyim yamaçlarda
Üzgün bir erguvan ağacıyla konuşuyorum
Ayrılığın zorlaştığı yerdeyim ve dalgınlığım
Bir mülteci hüznüne dönüyor artık bu kentte

Çocuksun sen alnına kırlangıçlar konan

Bir bulutun peşine takılıp gittiğimiz yer
Okyanus diyelim istersen ya da sen söyle
Batık bir gemiyim orda, seni bekliyorum
Upuzun bir sessizliğim fırtınalar patlarken
Gövdem köle tacirlerinin barut yanıkları içinde
Ve gittikçe acıtıyor yaralarımı tuzlu su
Çocuksun sen, büyümek yakışmazdı hiç
Gülüşünün kokusuyla yeşerdi bu elma ağacı
(Soluğunun elma kokması bundandı belki)
Bir elma kokusuna tutundum düşerken
Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı
Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle

Çocuksun sen, çocuğumsun...


AHMET TELLİ

Geri Gelen Mektup


Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu.
Pervane olan kendini gizler mi alevden
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu.

Gün senden ışık alsa da bin renge bürünse,
Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse,
Her şey silinip kaybolurken nazarımdan
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla.
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince

İçimdeki azgın devi rüzgarlara attım,
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
Gözler ki birer parçasıdır sende ilahın
Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın.

Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin.

Hüseyin Nihal Atsız

Kimse Olmadı Senin Gibi


Zaman geçti arkamdan
Kimseler bilmez ki
Sığmıyor mumlar artık
Doğum günü pastama

Üzerime bastıkça
Bastıkça yükseldi
Bir armağan oldun her yıl
İpsiz bir uçurtma

Hiç kimse olmadı senin gibi
Hiç kimse gelmedi bilirim gelmeyecek
İsterdim kalmasın kaldığı gibi
Ama, amalar yasak bize

Keşkeler kilitli
Kimse olmadı senin gibi
Hiç kimse olmadı
Dikişlerim sağlam

Kimseler bilmez ki
Nasıl kanar içim
Saklar yüzüm
Üzerime bastıkça.

Emre Aydın

Dinlemek İster Misin?

13 Nisan 2010 Salı

Teşekkür


Tüm katılımcılara yürekten teşekkürler...

HerDemMavi



Neden mavi,
Üstelik HerDemMavi?

Çünkü;
mavi sevgi
mavi huzur
mavi mutluluktur...
mavi düşler yeşertir umutları
mavi derinlikler yüceltir
mavi gökyüzü kanatlandırır insanı
mavi hayattır ve hayat masmavidir...

12 Nisan 2010 Pazartesi

Ya Sensizlik Ölmekse


Bir zamanlar sen vardın ya, ben böyle yok değildim.
Düşünürdüm neyi mi? Hep seni odalarda
Kimdi bana benziyen baktığım aynalarda
Senden başkası mıydı o sessiz beklediğim?
Bir zamanlar sen vardın ya, ben böyle değildim.
Kim bilir ağlamayı ölüp kendi kabrinde?
Sensizliği bu türlü benim kadar kim bilir?
Akşam karanlığında herkes gider o gelir
En sevdiğim çiçekler çürümüş ellerinde
Kim bilir ağlamayı ölüp kendi kabrinde?..
Ya sensizlik ölmekse her gün bir başka türlü,
Ya bir şey olmamaksa sen olmak o yerlerde
Yaşamak nerde hani yaşamak gücü nerde?
Bilinmez sensiz kalan yaşıyor mu ölü mü?
Ya sensizlik ölmekse her gün bir başka türlü...

Ümit Yaşar Oğuzcan

Kadın


Kalıp değil bir fikir...
Elmas sorguçlu fakir;
Açıkta sırrı bakir;
Kadın...

Çölde kaçan bir serap;
Yönü kementli mihrap...
Madeni som ıstırap;
Kadın...

Dipsiz hasrete tuzak;
En yakınken en uzak...
Tadı zehrinde erzak;
Kadın...

Bir işaret, bir misal;
Ayrılık remzi visal...
Allah'a yol bir timsal;
Kadın...

1983
Necip Fazıl Kısakürek

Kalp Ağrısı


İşte yine başbaşayız içimin acısı,
yine birlikteyiz.
Ver elini,
sus ve ne olur incitme beni...

Ey kalbimin ağrısı,
ver elini.
Çıkalım seninle soluksuz kalmadan, sessizce
bu karanlık ve uğultulu ormandan.

İçimin acısı, kalbimin ağrısı, aşkım
işte yine başbaşayız
ver elini...
Sus ve ne olur incitme beni...

Cezmi Ersöz

9 Nisan 2010 Cuma

seni seviyorum


Herkes, "ilk kendi yaşıyor"
Sanmasa,
Sevdalar da tükenirdi,
Masalları da...
Sonsuza kadar
Sürdüğü bilinsin diye mi nedir,
Bittiği anlar ve ihanetler
Yazılmıyor kitaplara.
Zümrüt-ü Anka Kuşu da yalan aslında,
Kendini külünden yarattığı da...
Ferhat'ın Şirin,
Aslı'nın Kerem için öldüğünü
Kim gördü Allah aşkına?
"Sonsuza kadar sürsün" diyorsan
"Bu sevda,"
O zaman sevgili,
O zaman vuslat yaşanmaya!

Sana yazacak bir sen bırak bana!
Öfkelerin orada kalsın!
Kaçamaklar hanesinde değil ismin
Anlasana!
Ömrümün tam ortasına
Kocaman harflerle yazmışım:
SENİ SEVİYORUM...
SENİ SEVİYORUM...

"Herkese söylediğin,
Bana söyleme" diyorsun...
Ama ne varsa sevdaya dair,
Bizden önce söylenmiş, biliyorsun.
Bize düşen, aşkı yalansız yaşamak...
Hadi uzatma da uzat ellerini,
Seni seviyorum...
Seni seviyorum...
Seni seviyorum...

Tayfun Talipoğlu

Kendine Benim İçin Gül Ver


(Sensizlikle flört etmeyi sen değil, sensizlik bilir;
sesi ses, sessizliği sensizlik bilir...)

Korkma, sana aşkı öğretmeyen kendinin
ellerinden tut!
Çok ağrımış kendinin, siyah
ve ayaz kendinin.
Hep avuttuğum düşler için bana bir gül ver...

Bak, Palandöken dağlarında karlar erimiş,
teknelerle kol kola bir bahar sulara inmiş;
dağlar için, sular için bana bir gül ver.
Bir gül ver söküldüğüm günler için
-ve önce kendinin ellerinden tut.-

Kendimin ellerinden tutunca,
içimden nehirler gibi akmak geliyor;
yollara çıkmak, yolculuklara bakmak geliyor.
Geberesiye içip salaş meyhanelerde,
buralardan böyle ceketsiz kaçmak geliyor…

Tutunca kendimin ellerinden,
pusulasız gemilerde yatmak;
yaşlı ve şefkatli bir azizenin koynunda
sabaha dek kıpırtısız susmak geliyor…

Sevgilim, iyi insan, tutunca ellerimden,
ömrümün içinden akmak geliyor...

(Sessizlik sensizliği ezbere bilir;
sensizlik her şeyi bilir...)

Korkma, sana aşkı öğretmeyen kendinin
ellerinden tut;
sonra bana aşkı öğretmeyen kendimin
ellerinden...


Bak, yıllarım sırılsıklam/ yağmurlar giymiş,
günlerin avlusuna yeni yeni çocuklar inmiş;
dağlar için, sular için bana bir gül ver.
Avuttuğum düşler için bana bir gül.
Bir
gül
pusulasız gemiler, sökülmüş günler için...

(Ben bütün yeşillerimi inatçı ayazlara çaldırdım;
sen kendinin ellerinden tut
ve kendine benim için bir gül ver.)

Kendine
bir
gül(ü) ver

Yılmaz Odabaşı

http://www.youtube.com/watch?v=Fj08VRv9tXs&feature=related

Hiç Yorulmadan Ölünmüyordu Sonra


geceler kül kokardı buralarda
dillerce ağıt gökyüzümüz
budandıkça coşmuştu ağrılarımız
dudaklarımız har
önce türküler çekip gitmişti suskun dillerimizden
sussak susulmuyordu ve bilseler nasıl konuşuyorduk

sonra salındı nazlı sularda şarabi karanfil
gün yandı yakıldı
bir kız çocuğunun kekeme tebessümü devrildi yanağından
kuşlarca rüzgar kuşlarca sonra

aktı gitti sönük saçlarımızda her ahraz ağustos
bir sıkım dokunuş ellerimizde yel toprağımız yaş bir eylül ey
çer çöp sel
yapraklarca sonbahar sonra
sonbahar yapraklarca

sussak susulmuyordu hem bilseler nasıl konuşuyorduk
ve hiç yorulmadan ölünmüyordu sonra


Orkide Tüccaroğlu
27.09 2009

8 Nisan 2010 Perşembe

Bahar Gelir Yine Karşı Dağlara


Bahar gelir yine karşı dağlara
Mor menekşe, lale bitmek içindir
Bülbül figan eder iner bağlara
Bir gül goncasıyle yatmak içindir

Ezelden bu dünya fanidir fani
Bugün varlık yahu ya yarın hani
Hak bize çok verdi akl ü iz'anı
Aşka daim hizmet etmek içindir

Hey Sümmânî gönül asla tek olmaz
Konar göçer hiç kimseye yük olmaz
Can emanet bir kimseye mülk olmaz
Bu dünyaya gelen gitmek içindir

Sümmani

Ben Size Ne Yaptım


Ben size ne yaptım
Çağrı mı, armağan mı, ceza mı
Ne vardı böyle karşıma geçecek?
Ben ne yazılar ne çizgiler yitirdim hatırlamadım
Ne var ki sizinki onlar gibi gitmeyecek...

Artık olan oldu
Gitmeniz gitmeseniz bir,
Ben de düş kursam da kurmasam da
Aklıma yüzünüz gelecektir...

Ben size ne yaptım,
Ne kötülüğüm dokundu size?
İnanın - hoş niçin inanacaksınız-
Sizi şu ana kadar tanımazdım
İnanmak, bilmek yakışmaz size
Karşıma çıkmayacaktınız...

Karşımda bir resim gibi şimdi
Kuramadığım düşlerin çizdiği, siz
Hem gözüme hem düşüme
Çakılıp kaldınız...

Renklerinize ve biçimlerinize
Düş dışı gerçeklerin çizdiği siz,
Beni benden çıkardınız
Beni benden aldınız...
Göz görmeye-görmeye
Bir uzağa bıraktınız.
Kendime dönmeye artık çok geç...

Özdemir ASAF

Ayrılık


Fikrimden geceler yatabilmirem
Bu fikri başımdan atabilmirem
Neyleyim ki sene çatabilmirem

Ayrılık ayrılık aman ayrılık
Her bir dertten ala yaman ayrılık

Uzundur hicrinle kara geceler
Bilmirem men kendim hara geceler
Bir oktur kalbime yara geceler

Ayrılık ayrılık aman ayrılık
Her bir dertten ala yaman ayrılık

Kaynak: Ali Selimi
Yöre: Azerbeycan


http://www.youtube.com/watch?v=bf87LI4pujg

7 Nisan 2010 Çarşamba

Efsanem Olacaksın


Bir yandan çok istiyorum
Bir yandan olmaz biliyorum
Ne yapsam, nereye gitsem?
Ne yere ne göğe sığamıyorum...

Söyle bana ne yaptın sen,
Kanıma zehir mi akıttın öperken?
İçimde hiç dinmeyen bir sızı oldun şimdiden
Günbegün daha da çoğalacaksın...

Çok belli aslında, kavuşamadık ya,
Bu yüzden korkarım efsanem olacaksın...
Söyle bana ne yaptın sen
Kanıma zehir mi akıttın öperken?

Bir ipte iki cambaz
İki asi, kessen kanı akmaz
Hissettik ilk bakışta
Bu tufandan kimse sağ çıkmaz...

Söz; Sezen Aksu

http://www.youtube.com/watch?v=Nf4jZbEGi_g

Hoyrat


Yüreğimdeki aklımda
Hep aklımda, hep aklımda...
Akıl kesildi yüreğim,
Yürek kesildi aklım da...

ÖZDEMİR ASAF

Gülüşün Eklenir Kimliğime


Gün biter gülüşün kalır bende
anılar gibi sürüklenir bulutlar
Ömrümüz ayrılıklar toplamıdır
yarım kalan bir şiir belki de

Aykırı anlamlar arayıp durma
güz bitip sular köpürür de
kapanmaz gülüşünün açtığı yara
uçurum olur zaman her gece

Her gece yeni bir savaş baslar
acı ses olur, ses deli yağmur

Sığındığım her yer adınla anılır
ben girerim sokağı devriyeler basar
Bir de gülüşün eklenir kimliğime...

AHMET TELLİ