5 Şubat 2010 Cuma

Yalan


Hani vaz geçmiştin benden, şimdi seviyorum diyorsun,
düştün iyice gözümden.
Yıktın gittin bende kalan duvarları kulaklarımda son sözler,
Söylediklerim ne fayda söz geçmiyor zamana,
her yanımda resimler...
Yitirmedi seni yüreğim bir o kadar uzaksan,
duruyorsun baş ucumda.

Yalan, yalan beni sevdigin yalan,
Yalan, yalan bu dünya yalan.

Halime bakma, üzülürüm bir an, geçer her şey zamanla,
Yaşandı bitti sonunda, ne olur kızma,
beni senden alıkoyupta sonsuza atma,
yaşarsın sen aklımda.

Yalan, yalan beni sevdiğin yalan,
Yalan, yalan bu dünya yalan.

Hani vaz geçmiştin benden,
şimdi seviyorum diyorsun, düştün iyice gözümden,
Yıktın gittin bende kalan duvarları
dudaklarımda son sözler,
Söylediklerimin hiçbir faydası yok,
zaman geçiyor,
her yanımda resimler.

Bedri Karakuş

http://www.izlesene.com/video/muzik-bedri---yalan-yeni-albumden-2009/1016629

4 Şubat 2010 Perşembe

Özleyen


Gönlümle oturdum da hüzünlendim o yerde,
Sen nerdesin, ey sevgili, yaz günleri nerde!
Dağlar ağarırken konuşmuştuk tepelerde,
Sen nerde o fecrin ağaran dağları nerde!

Akşam, güneş artık deniz ufkunda silindi,
Hulya gibi yalnız gezinenler köye indi
Ben kaldım, uzaklarda günün sesleri dindi,
Gönlümle, hayalet gibi, ben kaldım o yerde.

Yahya Kemal Beyatlı

3 Şubat 2010 Çarşamba

Endülüs'te Raks


Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı...
Şevk akşamında Endülüs üç def'a kırmızı...

Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.
İspanya neşesiyle bu akşam bu zildedir.

Yelpâze çevrilir gibi birden dönüşleri,
İşveyle devriliş, saçılış, örtünüşleri...

Her rengi istemez gözümüz şimdi aldadır;
İspanya dalga dalga bu akşam bu şaldadır.

Alnında halka halkadır âşüfte kâkülü,
Göğsünde yosma Gırnata'nın en güzel gülü...

Altın kadeh her elde, güneş her gönüldedir;
İspanya varlığıyle bu akşam bu güldedir.

Raks ortasında bir durup oynar, yürür gibi;
Bir baş çevirmesiyle bakar öldürür gibi...

Gül tenli, kor dudaklı, kömür gözlü, sürmeli...
Şeytan diyor ki sarmalı, yüz kerre öpmeli...

Gözler kamaştıran şala, meftûm eden güle,
Her kalbi dolduran zile, her sîneden: 'Ole!'

YAHYA KEMAL BEYATLI

http://www.youtube.com/watch?v=fBVszPwqf-g

2 Şubat 2010 Salı

HerDemMavi


Merhaba;
Yine bir Salı'ya uyandık
Yepyeni bir Salı'ya...
BBO adasında mıyız?
O halde BBO Fm. 98.1 frekansından Maviye hücuummm!..

çünkü;
mavi sevgi
mavi huzur
mavi mutluluktur...
mavi düşler yeşertir umutları
mavi derinlikler yüceltir
mavi gökyüzü kanatlandırır insanı
mavi hayattır ve hayat masmavidir...

1 Şubat 2010 Pazartesi

Yağmurun Kızı



aşkın alevinde yanıyordu yüzün
yağmurun kızı, diyordu sana herkes
güneş, dudaklarını ısırıyordu, görmüştüm
mavinin ıslak tarihinde buluyordum seni
üşüyen ellerindi üşümüşlüğümü örten

aynaların bittiği yerdeydi güzelliğin
gecenin nemli göğsünde ıslanıyordu yüzün
lacivert şafakların kızıl ufkunda
fırtınanın sesiyle kaçıyordun
dönüşü olmayan denizlere...

güneşin yüreğinde isyan bayrağı açan
eski ve yaralı bir ülkeden geliyordun
şarabın gizemli gülüşünü gezdiriyordun
deniz kokulu ormanların yeşilinde çoğalarak
güne düşmüş mevsim gibi dans ediyordun

şimdi
sevginin yeşil kıyılarında kayboluşunu anlat
dudağında sarı bir kuş gezinsin, sevineyim
son martların ayak izlerine basarak
çekip gideyim, bu yakamoz şehrinden

kimsesizliğin, biriksin avuçlarımda
daracık sokakların ıslak kaldırımları
konuklasın küçük ayaklarını, övüneyim
ve yalnızlığımdan arta kalan soğuk gölgeyi
kiraz mevsiminde kuruyan kızıl tenine süreyim

Ahmet İnce

Kördüğüm


Öyle uzak ki yerim
Uzakları aşıyor
Bütün özlediklerim
Benden ayrı yaşıyor

Ya her şeyim ya hiçim
Sorma dünyam ne biçim
Bir kördüğüm ki içim
Çözdükçe dolaşıyor...

Hümeyra

http://www.dailymotion.com/video/x748la_humeyra-korduyum_music

30 Ocak 2010 Cumartesi

O Yalnız


O kadar ki, o yalnız
Ona ilk rastladığım bir şeydir aklım
Bir el sürer mavisini uzağa
Uzaktan daha uzağa. Ardından
Yetişir sayısızlığım.

Kuzeyde, ince bir kar dağıtımında
Çocukların oyun oynamadığı yerlerde
Bulunmaya hazır ve
Eski çağlara ait bir parayım.

Aksam, soyulmuş gün ışıkları
Bölüşülmüş insan yüzü gar
Sayısız beni toplar bakışlarım
Dört güneşten biri o. Kendimi tarif edemem
Güneşler ıslak, soluğum kalın.

E. Cansever

28 Ocak 2010 Perşembe

Duvağını Açtım Hüznümün


Duvağını açtım hüznümün
Öykülerimi astım kapı arkasındaki paslı çiviye
Hayallerim zaten naftalin kokar bilirsin
Bir bir özenle katlamıştık hatırlar mısın ?
Her mutluluğun arası bir tutam naftalin,
Her mutluluğun arası bir tutam sen...
Her sen yeni bir hüzün
İşte öyle ...
Görüyorsun
Yine aynı ben
Yine gece
Ve kendin olamadığın gölgenle cebelleşiyorum tüm mecalsizliğimle

İçimin sen köşesi acıyor
Gözümün sen kenarı ağlıyor yine sana
Üşümüşlüğüm tuttu yine hayata
Ruhum sersefil
İçim buz
Siyah dantellere matem boncukları iliştirdim ellerim titreyerek
İki sen - bir boncuk arası - sonra yine sen
Sırası şaşmadı asla
Her arada gidişin vardı ve her arada bitişim
Bite bite varoldum hüznümle
Aşkıma ziyade olsun
Duvağını açtım hüznümün
Gelişine de Eyvallah
Gidemeyişine de...

Fasl-ı Mavi

Emeklediğim Yollardan Geri Döndüm Ben


Emeklediğim yollardan geri döndüm ben
Her yeni doğan güne yeni çığlıklarla uyandım
Bir yalandı belki hayat
Çaresizdim
Şansımın şah damarını zorladım yuttuğum umut haplarımla
Kursağımda dize dize sevinçler biriktirdim
Yutkunamadım
Arabesk dumanlarda boğuldu ruhum
Nefes aldırmadı isyanlarım
Kaybettiğim eskilerimi getirmem için
Yeniden tutsak olmam gerek yalanlarına
Affetmiyorum
Sessizliğimi dinliyorum şimdi
Bir su sesi
Bir menekşe mavisi
...ve soluğunu nefesimin
Uzaktan gelen naif bir melodi..
Ben !
Belki biraz dram
Biraz da gözyaşlarımla ıslattığım acı bir komedi...


Fasl-ı Mavi

elimi tut


Bir el tutmak istersin ya bazen, yada birine sarılmak
İşte tam da öyle bir anda, tam da öyle bir gecede
Öyle bir soğuk olur ki dünya, öyle bir donar ki kalbin, cehennem bile çözemez artık o buzları...

Her yer karardı, korkma sarıl bana, dünya yalan ama boşver elimi tut
Her şey bitebilir, korkma sarıl bana, her şey yalan ama boşver elimi tut
Herkes kalleş, korkma sarıl bana, bu gece çok soğuk boşver elimi tut
Yine yalan atmadım, haydi darıl bana, son bir kez olsa da ne olur elimi tut

Dünya boşa dönebilir ama ben geri dönemem yapamam bir daha ölemem
Gözlerim üstüne çığ gibi yaşlar, dökülür ama ben yine seni sevemem
Olmaz yarim yalancısın sen, olmaz yaren çıkarcısın sen
Sen yine deli gibi gel beni sev ama beni benden çok sevme sakın
Yalanının üstüne mum yaktım ben sakın onu söndürme ben yanarım
Ağlamaklıyım, fayda varmı ki, ateşlerdeyim çare varmı ki
Gecelerin üstüne gün doğarmı ki, buz tutan kalplere kor düşermi ki
Yalanlı dünya kahpe değil misin, beni benden eden sen değil misin?
Her yer karardı, korkma sarıl bana, dünya yalan ama boşver elimi tut
Her şey bitebilir, korkma sarıl bana, her şey yalan ama boşver elimi tut
Herkes kalleş, korkma sarıl bana, bu gece çok soğuk boşver elimi tut
Yine yalan atmadım, haydi darıl bana, son bir kez olsada ne olur elimi tut

Kalbimin üstüne kumarlar oynadım, aşklar yalan mı yalana da doymadım
Üstüme geldiler ama kalp kırmadım, çektim derdimi sabrettim yine
Sıktım dişleri, saklanıp ağladım, her gece yatağıma kederim yorgan
Hayalime sarılıp adımı bir ansan, ah bir de sorsan nasıl geçiyor ömür
Durdur beni hadi ellerim yazmasın, güldür hadi beni gözlerim yanmasın
Mutlu son olmasa da arada sırada gel benim elimi tut ne olur sanki
Yine benim ol yine, yine bana gel yine, yine beni sev yine yeniden başa dön
Karanlığın üstüne bir ışık yakalım, cigaram söndü yenisini yakalım
Her yer karardı, korkma sarıl bana dünya yalan ama boşver elimi tut
Her şey bitebilir, korkma sarıl bana her şey yalan ama boşver elimi tut
Herkes kalleş, korkma sarıl bana, bu gece çok soğuk boşver elimi tut
Yine yalan atmadım, haydi darıl bana son bir kez olsa da ne olur elimi tut...

Anka

http://video.google.com/videoplay?docid=-2204776686496743727#

27 Ocak 2010 Çarşamba

Mor Sevdam


Mor Sevdam

Sokaklar hep yalanla dolu...
Hayat sanki tiyatro,
Rol alan alana.
Sevdalar aşklar üç günlük...
Benim mor sevdam ise,
Sanki pusulasını kaybetmiş...
Hangi gönüle konacağını bilmeden
Dolaşır mor çiçekli bahçelerde.

Benim sevdamda yalan yok.
Benim sevdamda riya yok.
Benim sevdamın rengi mor.
Hadi uzat elini, dokundur kalbime...
Hisset kendini taa derinlerde
Hadi uzat elini...
Bu hayat sahnesinde biz gerçekleri oynayalım.

Başımız dik alnımız açık,
Yaşayalım mor sevdamızı doya doya.
Koşalım mor çiçeklerle dolu
Mor sevda bahçelerinde.
Derleyelim mor sevdamızı demet demet
Hadi uzat elini çok geç olmadan...

Ölümsüzdü benim Sevdam diyordum.
Ama öldün...
Seni kefene sardım.
Soğudun...
Mor oldun...
Dedim ya benim sevdamın rengi mor...

Can Akın

Mavi Şiir


Mavi Şiir

Kayboluşun simgesidir gözlerin,
Engin denizlerin orta yerinde
Belki de bir sevda uzak ve derin
Serçe kuşlarının yüreklerinde

Bugün güneş neden bu kadar ılık
Nerede elleri bu ağaçların
Bulutlardan mı damlıyor yalnızlık
Islanır mı gözyaşıyla saçların

Bir hüzün akşamı, bir koyu gece
Buğulu camlarda tükenen aşklar
Arkamda sessizlik kaldı sadece
Artık seni fısıldamakta rüzgar

Mavi hayallerle aynı duvarda
Mavi bakışlara bürünmekteyim
Gönlümde birikmiş mavi sularda
Masmavi ölmekte, sürünmekteyim

Gözlerine bakmadan sevmek seni
Dokunmadan ellerine, vurulmak
Sisli rüyalardan kaçan gölgeni
Bir sabah uyanıp karşımda bulmak

Kayıp sevgileri sahilde ara
Tozlu sayfaları mazide bırak
Şimdi gözlerini dik ufuklara
Mavi mavi yaklaş mavi mavi bak

Mefkure Turan

Ah Edip İnlerim


Ah edip inlerim gurbet elinde
Uzaktan göründü benim bağlarım
Yine garip kaldım gurbet elinde
Sevgilimi her gün anar ağlarım

Neyleyim köşkü, neyleyim sarayı
İçinde salınan yar olmayınca

Kimsesiz öksüz kaldım bu yerde
Talihim düşürdü beni bu derde
Gözümü kapladı bir kara perde
Evimi yurdumu anar ağlarım

İçinde salınan yar olmayınca
Kimsesiz öksüz kaldım bu yerde

Makam: Hicâz
Usul: Nim Sofyan
Bestekâr: Kadri Şençalar
Güftekâr: Celal Erten
Söyleyen : Şevval Sam

http://www.youtube.com/watch?v=K-9a3PthCb0

26 Ocak 2010 Salı

HerDemMavi


Bugün Salı
Yine bir Salı
Yeni bir S A L I

BBO fm.
98.1
Maviye hücum...

çünkü;
mavi sevgi
mavi huzur
mavi mutluluktur...
mavi düşler yeşertir umutları
mavi derinlikler yüceltir
mavi gökyüzü kanatlandırır insanı
mavi hayattır ve hayat masmavidir...

25 Ocak 2010 Pazartesi

Hayal Ve Gerçek


Ay ışığı pencereden girende,
Senden yana hayâl kurmak ne güzel.
Ya bir otobüste, ya bir trende,
Gurbet ilden sana varmak ne güzel.

Aşkın mayasını senden alıp da,
Şekillendim sevda denen kalıpta.
Evinizin kapısını çalıp da,
İlk çıkandan seni sormak ne güzel.

Umudu yoksula bol verir Hudâ;
Bin tohuma can var bir damla suda.
Gerek uyanık ol, gerek uykuda,
Benden bakıp seni görmek ne güzel.

Kurumadan daha yolculuk teri,
”Gel” diye yanına çağırsan beni;
Bırakıp bir yana gamı, kederi,
Doya doya seni sarmak ne güzel.

Aşk deyince anlattığı her şeydir;
Öldürdükçe tadı gelen bir şeydir..
Azrai'le can vermesi zor şeydir;
Sen istersen sana vermek ne güzel.

Abdurrahim Karakoç

Yeşil Şiir


Baktıkça çoğalır yıldızlar gecede
Parmaklarınla sayılmaz;
Kimi duyulur, kimi duyulmaz,
Dinledikçe çoğalır gecede,
Sesler gelir,
Ya hızlıdan, ya yavaştan.

Her şey kendi dilince konuşur;
Karanlık örtse de üstünü
Gecede devam eder renk renk
Ağacın dalında, rüzgarda;
Her şey kendi rengince konuşur.

Gözlerini kapatır beklerdi;
Yaprağa benzer ellerini, avuçlarını uzatır,
Beklerdi işitinceye dek
Ağacın dalında, rüzgarda;
Yeşili duydu mu uyurdu
Rüyasında...

Can Yücel

24 Ocak 2010 Pazar

Unutuşun Nehri


Acılarda yıkanır hayatın milsiz kıyılarında
ki;
sazlıklar kadife sesinle açardı nehirlerde
inançlı düşlerini verirdin su perilerine unutuş yerine
sevdiğin kadardı aşkın alevli tınısı özlemle yanan
beyaz teninde su damlası sevişmelerdi duruluk
dağılan saçlarında gezerdi rüzgâr
ve içine akıttığın kadardır acı
gamzelerin terk etmeden önce yağmuru...

Dans ederdin narin bedeninle parmak uçlarında
neden dizlerin çöktü Lethe...

Kararmadan gökyüzü bulanmadan nehir yatağı
bulaşmadan ayrılık dudak izlerine
ne güzeldin sen Lehte
rengin adıydı kent sen gülünce...

Üzüm suyuna karışan kansa hüznün rengi
neden dudakların renksiz...

Delos kayalarında kaç kez alçalıp yükseldi sesin;
Martılar çıldırdı yırtılan gökyüzünde
nehirler taştı göçtüğün tende
iklimler gezdiren elleriyle saçlarını tarayan
tekrar tekrar öptüğün heykel
defne ağaçları yası öğrendi seninle...

Unutmak arınmanın haliyse
bu yaşlarda neyin nesi Lethe...

Zambak teninde tutulurdu dolunay
sevdiğin irislerine...

Ve unutmakla başlardı çileli aşklar
ölümle yıkanırdı her hatırlayış
ve Lethe deniz gözlerini çalmadan önce;
Lekeli rüzgâr alasıydı şiirsi diline kalanlar...

Yakana taktığın keder çiçekleri çoğalıyor
neden görmüyorsun...

Lethe, eteklerine döküldüğünde zaman ıslaktı gözlerin
hüzne çevireli yüzünü kirpiklerinle boyandı gece
hançerli ellerinden aktı sular göğüslerini açarken gün
unutmak resmini çizdiğin tuvale saklandı renkler.

Şarkılar söylerdin lir çalardın geçmişinde
neden ellerin ağlıyor Lethe...

Deniz kabuğu kolyeydi anılar dizisi
hiç boynundan çıkarmadığın
kumsala yazılı izlerdi dizeler dalgaların sildiği
gittiğinde durdurdun dünyayı
gök yalnız
yer suskun
iki cümleydi veda seremonisi...

Yüreğin sevgiyi kuruttu mu?
Neden ölüyorsun Lethe?..

Kana kana içsek de neden acıyı unutmuyor dilimizdeki tat...


Neslihan YAZICILAR


Lethe: Yunan Kız ismi
Anlamı: Unutuşun nehri

"Kurtulurum elbet çektiğim bu azaptan,
Nepentesler baldıranlar emerek bütün
O güzelim uçlarından dimdik göğsünün
Ki altında yürek olmadı hiçbir zaman. "

Charles Baudelaire


Delilik, çok büyük acıların Lethe'sidir.
(Schopenhauer)