7 Ocak 2010 Perşembe

Bir Matem Damlası Kalbi Deler mi...


Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlâre su
Kim bu denlû dûtuşan odlâre kılmaz çâre su

Fuzuli

Ey göz (Allâh’ın yüce Rasûlü’nün muhabbetiyle)
gönlümde (tutuşup alevlenmiş) ateşlere gözyaşından
su dökme! Çünkü bu (son) derece (aşk harâretiyle)
tutuşmuş olan ateşlere su (dökmek) çâre değildir.

Bu aşk ateşi sönmez! Yanan ateşe dökülen su
damlası, onun alevini arttırır...

3 Ocak 2010 Pazar

Mavigün'e


Sevgili Mavigün'ümüz
Doğum gününü en içten duygularımızla kutluyor,
sağlıklı, huzur dolu, sevdiklerinle bir arada geçecek
uzun bir ömür diliyoruz...
İyi ki doğdun...

Ablacığım pastanı kankam yapmak istedi ama işleri şu ara çok yoğun olduğu için ben yaptım, umarım beğenirsin...

2 Ocak 2010 Cumartesi

İstanbul Ağlıyor


trende biletsiz sevdalar vardı
vagonlar kaçaklara göz yumarlardı
aksada yüreklere kar pınarları
sevdanın arkası var ardı bahardı

istanbul ağlıyor sen ağlıyorsun
hadi git git artık [sevdiğin bekliyor] ne duruyorsun
yolcular hep kaçak bizse tutuklu
gözler ağlıyor tutkulu çocuksu

yıldız avlarım göğün mavisinde
her dem bakışlarını gözlerinin deryasında
pusu duran ellerimi sana tuzaklarım
her tetik düşürdüğünde gözlerin ölüme az kalır
yalnız gördü ya gelir bende kalır yalnızlık uzar geceler
istanbula yağmur yağar karla karışık
karı ayıklar yağmur kokularını alırım koynuma
ot koyarım göz ucuma anlarım yine yangın yine hasret
yıkanan istanbuldan düşen payıma
bi de yüzünün giderken ki ıslaklığı

gül damlası düşmüş ateş yurduydu
dağlara dil uzatan narlı kuyuydu
yağsada gönüllere gam geceleri
ceren yarasında aşk [dert] büyütürdü

istanbul ağlıyor ben ağlıyorum
hadi kalk gel artık dayanamıyorum
yolcular geldiler sen yoksun içinde
yüreğim can veriyor acılar içinde

Gülay

http://www.youtube.com/watch?v=_HKTyNkdFug&feature=related

1 Ocak 2010 Cuma

İyi ki Doğdun Kankacığım


Sevgili Kankacığım
Bulutsuz gökyüzünün tüm maviliğiyle
Senin olmasını diliyorum.
Ümitlerin, hayallerin solmasın tükenmesin diye...

Yeni yaşında, ümitlerinin hiç tükenmemesini ve tüm
hayallerine kavuşmanı diliyorum...
Geleceğini oluşturacak her yeni
günün, bir öncekinden daha güzel geçmesi dileğiyle,

D O Ğ U M ** G Ü N Ü N ** K U T L U ** O L S U N


Pasta kesmeden olmaz, hadi bir dilek tut...


Beyaz bir martının kanadında gönderiyorum sana sevgilerimi,
eğer mutluysan ben de mutlu olurum seni o martının gözleriyle görürken...

31 Aralık 2009 Perşembe

2010


Yeni yılın tüm insanlığa hayır ve uğur getirmesi dileğiyle...
** M U T L U ** Y I L L A R **

Mesaj


İyi Düşünün !
Bu yılınızı iyi geçirdiniz mi?
Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?
Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?
Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?
Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?
Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?
Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç?
Ve siz onu hiç kokladınız mı?
Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı?
Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?
Kaç kez gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz?
Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl?
Çimlere uzandığınız oldu mu?
Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç?
Hiç suda taş kaydırdınız mı bu yıl?
Kaç kez kuşlara yem attınız?
Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı?
Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz?
Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı?
Kaç kez mektup aldınız bu yıl?
Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç?
Kimseyle barıştınız mı bu yıl?
Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez farkettiniz bu yıl?
İyi bir yılın, bunlar gibi bir çok küçük şeye bağlı olduğunu
hiç düşündünüz mü bu yıl?
Yeni yılda düşünün!
Baharda hemen yayılın çimenlerin üzerine...
Acele edin, er veya geç; çimenler yayılacak üzerinize...


Can DÜNDAR

29 Aralık 2009 Salı

HerDemMavi



Gene Salı, yeni bir Salı...
BBO fm. 98.1 de yine bir başlangıç yeni bir başlangıç için katılımlarınızı bekliyoruz...
Neden derseniz:

HerDemMavi'de;
mavi sevgi
mavi huzur
mavi mutluluktur...
mavi düşler yeşertir umutları
mavi derinlikler yüceltir
mavi gökyüzü kanatlandırır insanı
mavi hayattır ve hayat masmavidir...

28 Aralık 2009 Pazartesi

İstiklal Caddesi Kadar


Alnımdan akan ter sana hiç değmedi
Gözümden damlayan yaş, denizi bulmadı
Bir sokak gördüm rüyalarımda gecelerce
Hiç sana çıkmadı

Sadece yarım saat tutuştuk elele
O saat durmadı
Düşünüyorum ne kadar sevmiş olabilirim
Düşünüyorum…

Sen, ben, gece bir yol
başka birşey yok elimde, hafızamda
Düşünüyorum ne kadar yer etmiş olabilir
İstiklal Caddesi kadar

İstiklal Caddesi kadar
Anları birer birer topladım sakladım
Tarihin ortasında gelecek aradım
Hücreme girdin dokundun hücrelerime

Buluttun damladın
Cümleler kaçtı dağıldı dört bir tarafa
Sadece noktayım.
Düşünüyorum ne kadar sevmiş olabilirim

Düşünüyorum…
Sen, ben, gece ve bir yol
başka birşey yok elimde hafızamda
Düşünüyorum ne kadar yer etmiş olabilir
İstiklal Caddesi kadar

Şebnem Ferah

http://www.youtube.com/watch?v=1BVtn4ydJZM

Emanet


Sen benim içimdeki büyük yangınların adı,
Ben senin gecendeki mavi, ya da günümdeki sarı.
Sen benim, şehrindeki bütün sokakların adı.
Ben senin, yüzümdeki çizgi, dünündeki anı.
Hadi kalk gel bul bi bahane...

Birazcık heves biraz cesaret,
İlk günkü gibi duruyor hâlâ kalbin,
ömürlük
bende emanet...
Hadi kalk gel bul bi bahane...
Birazcık heves biraz cesaret
İlk günkü gibi duruyor hala kalbin,
ömürlük
bende emanet...

yonca lodi

http://www.youtube.com/watch?v=YLXZSCikeJ0&feature=related

Tenlerin Seçimi


Ne telefona gidiyor elim
Ne farkındayım günün güneşin
Heryanım nazlı gülüşün, gülyüzün
Görmez oldum senden başka
Hiçbirşeyi iki gözüm
Ki ben ne yol, ne iz bilmiyorum
Sanki liseliyim toyum
Seviyorum sonunda itiraf ediyorum
O kadar temiz ve sahi
Öpmeye bile kıyamıyorum
Ki ben neredeyse inanmazdım
Aşk tenlerin seçimiydi
Geçici ateşiydi
Gelip vurdu tam hedeften
Bu saatten sonra olacak iş miydi?
İnansaydım yanar mıydım?
Kalır mıydım savunmasız, çaresiz çocuk gibi
Tatmasaydım o zamanda
Yaşamış sayar mıydım kendimi adam gibi

Mustafa Ceceli

http://www.youtube.com/watch?v=HD0F2TQnDDI&feature=PlayList&p=5868509D2EEF34C1&index=10&playnext=11&playnext_from=PL

22 Aralık 2009 Salı

HerDemMavi


HerDemMavi'de;
mavi sevgi
mavi huzur
mavi mutluluktur...
mavi düşler yeşertir umutları
mavi derinlikler yüceltir
mavi gökyüzü kanatlandırır insanı
mavi hayattır ve hayat masmavidir...

18 Aralık 2009 Cuma

Sus


sus !

gözlerindeki fırtına yeter içimde korkular yığmaya
sövmene gerek yok
görüyorum dilinin ucunda pimi çekilmiş sözleri
(ama yapma)


sen ki
en hırçın suları ardına alıp kafa tutmuşsun hayata
suskunluğunda kaç savaşta kaç kurşun yemişsin
bu kahrolası kente sarıp yalnızlıklarını
bir sigara dumanına kaç vagon yüklemişsin

en kanlı meydanlarda tırnaklarını bırakmışsın
nankör ellerden kaç kırbaç inmiş sırtına
yokluğumda kaç gecede sarhoş yağmurlara ağlamışsan
uzaklıklar benim suçum değil...di
(ama yapma)

gözlerini kaç renge buladı kadınlar bilmem
ya ellerin kaç günaha soyundu aynalarda
kaç boy saç teline düştü soluğun
kaç sevişmeleri aşk diye sundular sana
ya da sevdin belki de
belki de çok sevdin
umurum değil

benim gözlerim yeter senin arınmana


bir benim göğsümde masumsun
bir benim yanımda dolaştırırsın içindeki çocuğu
çıplak ayak seslerinde küçük hikayeler anlatırsın
bırak kendimi kandırayım
bu kentin ismi kadar kazılmışken alnıma
suskunluğuna kaç pişmanlık sığdırırsın

susma...


ben ne çok biriktirdim seni içimde
sen başka bedenlerde boylanırken
kaç kız doğdu bu şiirlerde
kaç kadın öldü
kaç yaprak düştü mevsimlerden öbek öbek
yılmadım


seni benden silemedi hiçbir gece
her güne biraz daha sen dolu kalktım
her sabah ezanında adınla ağladım

bil ki
her kırgınlığında dağılırım
her kızgınlığında yanar yüreğim
her yokluğunda kanar şiirlerim
ve bir kez daha gidersen
ölüm; iki kişilik çöker boğazıma
oysa boynumda en çok soluğunu severim...

etme...


Arzu Altınçiçek

Başkan Senaryo

Yıllar geçmişti aradan...altüst olmuştu hayatı,felek örümcek kılığına girmiş ağlarla donatmıştı tüm hayatını...saçı sakalı birbirine karışmış,insanlıktan çıkmış vaziyetteydi şuan.Küçük bir meyhanenin kuytu bir köşesinde cebindeki son parasıyla birasını yudumluyordu Soner..Hatırladığı tek şey bir yanlış anlaşılma sebebiyle Sevil'den yediği tokattı...Evlilikle geçen zamanı da dahil çapkınlık peşinde koşmuştu hep,Sevil'i gerçekten sevmeye başladığı,kendini bir baba bir eş hissetmeye başladığı anda suçu olmadığı halde Sevil'den yediği tokadın sancısı hala yanağındaydı...
Yıllar geçmişti aradan....kendini ifade edebilmek,suçsuz olduğunu söyleyebilmek,yanlış anlaşıldığını izah edebilmek için çok uğraşmıştı ama sabıkalı geçmişi sebebiyle tüm uğraşıları sonuçsuz kalmıştı...Sonunda sessiz sedasız hem sevdiklerinden hem de evinden uzaklaşmıştı...Tanımadığı,tanınmadığı başka bir şehirde bulmuştu kendini...Fazla malı mülkü,parası yoktu ama elinde avucunda ne varsa nakde çevirmiş,ayrılacağı sabah yazdığı küçük bir not ile oğluna bırakmıştı...
Şimdi ise günübirlik işlerde çalışıyor, kazandığı üç beş kuruşu da meyhane köşelerinde harcamaktaydı...Ayrıldığından bu yana her akşam olduğu gibi müdavimi olduğu meyhanede aynı masaya oturmuş birasını yudumluyordu...yine her zaman ki gibi anılara dalmıştı...yanına oturan delikanlının farkına bile varmamıştı...anılarla dolu anın etkisinden çıktığı vakit karşısında duran delikanlıyı görünce bir an irkilmiş, kendini toparladığında:

-merhaba delikanlı..diyebilmişti.

Yaşı itibariyle henüz kocamamıştı..ama görünüşü bir enkazı andırdığından delikanlının:

-merhaba beyamca..cevabını almıştı.

Küçük bir tebessümle " o kadar kötü mü halim" demişti Soner...Tam bana müsade diyecekti ki

-lütfen rahatsız olmayın,buyurun birlikte oturup sohbet edelim demişti delikanlı..

-hayırdır ! dedi kendi kendine Soner..Tanımam etmem, sen de beni tanımazsın , neyimiz olacak konuşacak diye geçirdi aklından...ama karşısındaki genci de kırmak istememişti nedense...

-ne konuşacağızki delikanlı..
-hiç
-nasıl hiç?
-kuşlardan,böceklerden ,havadan-sudan,doğadan,dünyadan..sen neden konuşmak istersen...

Allah Allah !!!....çattık mı delinin birine diye geçirdi içinden Soner..

-Benimle dalga geçmek için mi geldin masama delikanlı dedi Soner.

- Estağfurullah bey amca ,öyle bir niyetim yok.Sadece sizinle sohbet etmek istemiştim...Bir hafta önce gelmiştim bu meyhaneye, üniversitede tez konumla ilgili bir araştırma yapıyorum.Geçen hafta geldiğimde yine bu masada oturmuş,dalmış gitmiştiniz,sanki dünya ile tüm bağlantınızı koparmış gibiydiniz...ilgimi çok çektiniz,bir hafta boyunca geldim buraya ve her akşam aynı halde buldum sizi...merak ettim nedendir bu haliniz..Yapım gereği severim insanlarla sohbet etmeyi ve tanımam veya tanımamam mühim değil karşımdakini...

-evlat halimi görmüyor musun ? var mı bende sohbet edecek hal ?

diyerek kesti delikanlının sözünü..

-Belli ki bir sıkıntı,derdin,hayata karşı hayal kırıklığın var...sana sorabilirdim " derdin ne bey amca" diye, ama zaten dertlisin , bir de ben deşmeyeyim yaranı diye sadece havadan-sudan,kuşlardan-böceklerden konuşalım dedim sana daha önce...anlatmak istersen derdini zaten benim anlat dememe gerek kalmaz,sen kendiliğinden dökersin içini....

küçük bir tebessümle baktı delikanlıya ve "yAşa evlat,mantıklı bir gençsin,sevdim seni" dedi Soner..

- sende öyle bey amca,içim ısınmasa gelmezdim masana.Yanlış anlama bey amca,haddim değil hayat hikayeni kimini kimseni sorgulamak, her akşam buraya gelip cebindeki üç-beş kuruşu harcıyorsun anlaşılan, yok mu kimsen,kalacak yerin ?

-EVLAT ! diyerek kesti sözünü delikanlının..hani kuşlardan böceklerden bahsedecektik.

-Haklısın bey amca , özür dilerim..Bak ne diyeceğim,saat de epey geç olmuş varsa vaktin gel kalkalım bir çorbacıya gidelim, var mı bildiğin güzel bir yer ?

-var evlat ama.....

-ama sı yok bey amca,gel gidelim işte...

İçtenliğiyle gönlünü alan delikanlıyı kırmamak için kabul edip kalkarlar birlikte....

17 Aralık 2009 Perşembe

Başkan Senaryo

samimi tavrına hayran olduğu delikanlı ile birlikte bildiği en güzel çorbacıya giden Soner "acaba nereden çıktı bu delikanlı durup dururken,ve niye ben ?" sorularıyla boğuşuyordu...yine de o akşamki güzel anın tadına varmalı diye düşünüyordu..kimse kim ,nereden geldiyse geldi,benim gibi garibandan ne isteyebilir ki....

sohbet eşliğinde içilen çorbalardan sonra birlikte çıkmışlardı yine çorbacıdan...Delikanlının -gel beyamca bırakayım seni gideceğin yere kadar

ısrarına olmaz yanıtını vermişti...tam el sıkışıp ayrılacakları vakit -vay be delikanlı yaklaşık 5 saattir muhabbetteyiz ama senin adını bile bilmiyorum iyimi...

-haklısın bey amca,hata benim tanışma faslında unuttum söylemeyi kusuruma bakma, ben Soner,diyerek uzatmıştı samimiyetle elini

-hadi canım!!!!....diyerek şaşkınlığını açıkça göstermişti...şakamı bu evlat, benim adımda Soner..bir de adaş çıktık, biraz daha sohbet edersek akraba çıkacağız eminim...diyerek gülümsemişti...

-bir garip anamdan başka kimsem yok bey amca , senin gibi içten olacaksa akrabam,başım gözüm üstüne...

-sağol evlat...artık bana müsade...dedikten sonra arkasını dönüp yürümeye başladı sokak lambasının aydınlattığı boş sokakta....

Delikanlı bir müddet bekledikten sonra Soner'i takip etmeye başladı belli bir mesafeden...

Soner boş,çoğu yıkık harap bir binaya girip kayboldu gözden..

delikanlı dikkatli bir şekilde yaklaştı harap binaya..camı dahi olmayan pencerenin kenarından baktı içeriye...Soner'in kirli,yırtık bir battaniyeyle yere serdiği kartonların üzerine yattığını gördü.......

.........................

15 Aralık 2009 Salı

MAVİLİGÜNLER


Dostlar,
Gökyüzünün rengi ne olursa olsun,
BBO Adasında, BBO FM 95.5 te
Gökyüzü hep MAVİ olsun...

mavi sevgi
mavi huzur
mavi mutluluktur...
mavi düşler yeşertir umutları
mavi derinlikler yüceltir
mavi gökyüzü kanatlandırır insanı
mavi hayattır ve hayat masmavidir...

10 Aralık 2009 Perşembe

İnsan


Birkaç boyuttan bakıyorum insana
Bedeni beyniyle
oynuyor, beyni kendiyle
Peşinde gidiyor atlının
Gözyaşıyla karıp,
Acıların harcını
Granite sunuyor,
Gerçeğe eklediği değildi
beklediği.

Bana sevmeyi öğret
Belki son deminde son baharında
Bir gül açtı kendi dalında
Şaşırsın herkes buna
Uyandır içindeki çılgınlığı bir an da
Açığa çıkar vermek için
Sakladığın sevgiyi

Sakın ha! Sakın ha!
Çocuksun, delisin, çılgının birisin deme, alaya alma beni.
Yaşanan neyse o anı yaşa
Kim karışacak ki sana.

Bana sevmeyi öğret
Usul usul yavaşça
Haykır sevgini bir şarkıyla dağlara
Bir kuş uçur, bin kuş uçur bana
Yaşa yaşayabildiğin kadar
Geçmişten güzel ne varsa
Durma anlat bir daha bir daha anlat
Sevgiden güzel ne var ki dünyada

Bana sevmeyi öğret
Haydi durma...


Ganimet Süvari

Akdeniz Şiirleri


I
Sen Deniz Gök,
Bir an dursanız uykuda
Büyür bir yosun geceye karşı.

Tedirgin olur ölüler
Bir an yaşlansanız karanlığa,
Sen Deniz Gök.

II
Dalarım engine
Ki yaşadığım
Anıladığımdır.

Roma'yla Kartaca'nın arasında
Yüzer, sevgi sevgi
İstanbul.

Böler bir kuş düşüncemi ikiye
Maviden
Yarıda kalır içki.

III
Dersin ki
Ellerimize değecek
Yıldızlar
Büyüyecek büyüyecek de.

Dersin ki
Bir aydınlığı var
Sevgililer için,
Karanlık sessiz de.

Dersin ki
Uyuyamıyorum
Yalnızız
Gece, mavi de.

IV
Sessizdi yeryüzü
Yeryüzünde biricik Akdeniz vardı
Akdenizde
Yalnız ikimiz.

Beni seviyor musun dedim,
Yumdu gözlerini uzaklığa,
Tam sorulacak an, diye gülümsedi,
Tam sorulacak yer.

V
Bir kocaman yeşil bir kocaman boz
Yellerde
Çarpar birbirine çarpar enginlere dek.

Dalgaların ucunda yıldızların ucu
Her köpük bir fırtına
Her köpük bir evren.

Şu deniz şu gök gizlenebilir
Seni sevdiğim
Gizlenemez.

VI
Havaya da yalıma da ağaca da benzer ama
En çok suya benzer
Sevgimiz.

Morluğun acısı var sonu yok
Karışır yaşamımıza
Kendiliğinden.

Herkes ölünce toprak olurmuş
Hayır hayır
Bizim su olacağımız besbelli.

VII
Akdeniz enginlerde kararmaktadır
Ama
Ben
Öyle maviyim ki.

Akdeniz bir gitmişlikle eski, uzak,
Ama
Ben
Sahibi gibiyim yıldızların.

Akdeniz seni bir daha yaratamaz
Ama
Ben
Seni bir daha sevebilirim.

VIII
Deli gibi bir gürültü, ansızın,
Yırtılırcasına yarılır sessizlik,
Düşünür Akdeniz.

İşte uçaklar geçer havalarından
Kalır mavilik üstünde apak izleri,
Akdeniz anlar ve sever.

IX
Denizdir,
Her akşam üstü
Bütün düşüncelerde
Gelip gider.

7nin le
Acısı
Uzunluğu
Aksi.

Ve gece yarısıdır bu masmavi şey,
Senin
Uzaklarda
Unuttuğun sessizlik.

X
Duymuştun
Bu türküyü
Çok eskiden de.

Bu türküyle anılarsın yelden
Yeşilden
Kadırgaların dibindeki sessiz yosunları.

Bu Akdeniz dalgalarında bu türküde sen
Varsın ışıl ışıl
Ve yoksun biraz.

Fazıl Hüsnü Dağlarca