24 Kasım 2012 Cumartesi

Ey gözlerinde mavilerimi bıraktığım aşk tanrıçası!

Ve sonra son kalan sokak lambalarıda da küstü...
Caddelerde ve ara sokaklarda birer birer ardı ardına..
Sustular şehir boyunca.
Bir başkaldırı, bir asi duruş, bir isyan gibi,
Gömüldüler bütün bir şehirle birlikte karanlığa..
Yıldızlar mı? Mavi gecenin kahramanları yıldızlar mı?
Yıldızlar bizi terk edeli kaç zaman olmuştu...
Lacivert gökyüzünün assolisti Ay'ı da yanlarına alarak...
Kaç gün, kaç ay, kaç yıl, kaç asır ve nice binyıllar önce..
Kimbilir..?
Her yan cehennemi bir karanlık, her yer vicdansız zindan...
Çığlık çığlığa ölüm kokulu sessizlik!

***

Sonra yine o yabancı olmayan o bildik sessizlik..
Savaştan yeni çıkmış yenik bir ordunun sessizliği..
Depremle yerle yeksan olmuş bir şehrin sessizliği..
Soğuktan don tutmuş ellerin titreyen sessizliği..
Kabuslarda kavrulan düşlerin kimsesiz sessizliği..
Annesiz bir yetimin boş yatağındaki ıslak sessizliği..
Hasretle bekleyen dolmuş gözlerin çaresiz sessizliği..
Hep kaybeden ama aslında hiç yenilmeyenlerin sessizliği..

***
Derken bütün bu sessizliğin içinde karanlığa doğan bir güneş..
Güneşle birlikte tüm şehri sımsıcak ısıtan bir ateş..

***
Bilir misin, kabuslarım vardı benim, sabahı olmayan,
Gündüze çıkmayan dehlizlerinde yuvarlandığım kör kabuslar!
Dipsiz siyahlarda..
Bir de kabuslarıma ilaç olmayan dilimdeki dualar..
Zümrüdü anka kuşunun o eşsiz kanatlarında,
Kaf dağının ardındaki bilinmezlerde bıraktığım!
Gözümü tek bir an bile kırpmadan geçirdiğim
Issız gecelerim vardı,
Yüreğimde deva bulmaz, yüreğimde onulmaz yaralar!

***
Kanayan yaralarım kaynamadı ruhuma,
Dört duvar arasında kendi karanlığımla
Yalnızlık türküleri söyledim bir başıma,
Bir başıma ki yeryüzünün en çok sesli korosuyla!
Nikotin kokuları sardım iki dirhem uykularıma,
Az da olsa dem olsun diye bitmez sancılarıma..

***
Geceyi sağıyordum koynuma boş yatağımın loş aydınlığında,
Çatlamış dudaklarıma serap yağdırıyordum susuzluğumda,
En ütopik en delifişek düşünceler dolaşırken usumda,
Kim çıksa karşıma kaybolup gidiyordu sonsuzluğumda!

***
Kendi içimde yokluğuma karışıp gittiğim zamanlardı,
Nefes almadan soluksuz geçip giden köhne zamanlar..
Yaşamayıp yaşadı dedikleri yaşanmamış zamanlardı,
Titrek mum alevinde yanıp küle döndüğüm zamanlar..
Tek bir kuru gülüşe hasret akrepsiz yelkovansız zamanlardı!

***
''Sonsuzluğun düşleri maviydi, gökyüzü gibi uçsuz bucaksız,
Düşünceler ise alabildiğine özgür ipsiz uçurtma gibiydi
Kimsenin tutamadığı, sahip olamadığı,
Dahası hayallerine bile alamadığı..''

***
Güneş demiştim hani, güneş öyle bir geldi ki şehrin üzerine,
Zifir rengi gri kahverengi bulutlar çekip gitmek zorunda kaldı,
Karanlık, küllerini de takıp peşine, hüznüyle terketti..
Bir başka bahar geldi şehrin üzerine, şahit olunmamış daha önce!
Yediveren gülleri açtı, her yer misk amber kokusu..
Gidenler de doğan güneşle birlikte döndüler geriye,
Gece bile yeniden başka güzel göründü gözlere,
Yıldızların aydedeyle yeniden doğuşun dansı uçsuz göklerde..
Geceyi gündüz eden sokak lambaları eşliğinde!

***
Sadece şehir mi uyandı sanıyorsun yeni bir güne?
Hayatın miladı olan o kutsal güne?
Ya ben? Ya bu dipsiz karanlıklara alışmış yorgun gözler?
Ya bu ürkek yüreği yalnızlığında pas tutmuş sefil?
Ya bu düşe yatıp kabuslara uyanan bir başına biçare?
Ya bu beklemekten başka sermayesi kalmayan ben?
Ya ben? Ya ben?

***
Sabah ezanının ruhuma doldurduğu o eşsiz huzurla başladı,
Siyahın içinden huşu içerisinde sıyrılmam,
Gökkuşağının benzersiz renkleriyle ilk tanışmam..
Tarifsiz bir aşkın bütün ruhumu kaplayışı..
İçimdeki o saf o küçük çocuğun yaşadığı en güzel bayramı!
Hayatımın miladı, ömrümün yeni başlangıcı..
Aşk'ın miladı!

***
Şehri ışığıyla aydınlatan da, yüreğimi ateşiyle ısıtan da,
Miladım olan da sensin sevgilim!
Durmuş bir kalbe yüreğiyle can veren sensin..
Senden öncesi cahiliyye, senden öncesi yaşanmamışlık,
Senden öncesi zindanlarda kör karanlık!
Senden öncesi kocaman bir boşa harcanmışlık!

***
Ey dünyamın en güzel kadını!
Ey gözlerinde mavilerimi bıraktığım aşk tanrıçası!
Ey denizimde suyuna hasret bırakıldığım!
Ey rüyasına yattığım düşlerimde yaşadığım!
Ey kutsal susuzluğum, açlığım, sonsuzluğum!
Ey kaderim, alnımın yazısı, bihaber vakitlerimin acısı!
Ey tarifsiz mutluluğum, kapısının önünde huzurum!
Ey yağan yağmurun ardındaki gökkuşağım!
Ey gecem, gündüzüm, günüm, güneşim, kamerim, yıldızım!
Ey sevgili.. En sevgili! Ömrümün kuşkusuz tek sahibi!

***
Sanadır bütün dualarım, dilimde ve dahi yüreğimde,
Sanadır gözlerimden akan masmavi denizler,
Sanadır daha önce yazılmamış şiirler, söylenmemiş sözler..
Sanadır sadece hadsizliğim, bu kendimi bilmezliğim!
Sanadır çaresizliğim!

***
Güneşim oldun ki hep doğ böyle gönlüme ömrüm boyunca,
İlaç ol sevgilim sana hasta bu ruhuma aşk'la!
Ölümsüz bir sevdayla en çocuksu duygularla muhtacım sana,
Kalbimde kor alevlere vurgun çılgın bir deli fırtına!
Böyle işte sevgilim bir hayat ki karanlıktan aydınlığa...
Şükürler olsun seni getiren günün şafağına!
Bir seni sevdim, tek seni sevdim, seviyorum ve hep seveceğim!
Hayatıma değer kattığın için sevdiğim teşekkür ederim..

Murat Yüksel

Hiç yorum yok: