12 Ocak 2010 Salı

HerDemMavi


Yeni bir salı, yine bir salı...
BBO fm. 98.1 de katılımlarınızı bekliyoruz...
Neden derseniz?

HerDemMavi'de;
mavi sevgi
mavi huzur
mavi mutluluktur...
mavi düşler yeşertir umutları
mavi derinlikler yüceltir
mavi gökyüzü kanatlandırır insanı
mavi hayattır ve hayat masmavidir...

21 yorum:

no name dedi ki...

Sevgili ada sakinleri,
bu haftaki temamız,
gece, İstanbul, yağmur...

hadi kolay gelsin...

eylem dedi ki...

Programda başlamış ama benim bilgisayarda blogta hiçbir fotoğraf görünmüyor canım sıkıldı...
açıyorum kapatıyorum bilgisayarı falan yok
neyse yazılar görünüyor hiç yoktan

temada verilmiş o zaman biraz araştırma yapalım :)

seval dedi ki...

Istanbul deyince ilk akla gelen bu sahane siir degil mi?


İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.

ORHAN VELİ KANIK

eylem dedi ki...

Aaa benden önce yazmışsın neyse pişti olmaktan kurtulduk

İstanbul deyince akla gelen ilk şiir bu evet..
ilk şarkıda Sezen Aksu'dan "Ah İstanbul" olabilir mi?


Ah İstanbul

Uzanıp Kanlıca'nın orta yerinde bir taşa
Gözümün yaşını yüzdürürüm hisara doğru
Yapacak hiç birşey yok gitmek istedi gitti
Hem anlıyorum hem çok acı tek taraflı bitti

Bi lodos lazım şimdi bana bi kürek bi kayık
Zulada birkaç şişe yakut yer-gök kırmızı
Söverim gelmişine geçmişine ayıpsa ayıp
Düşer üstüme akşamdan kalma sabah yıldızı

Ah İstanbul İstanbul olalı
Hiç görmedi böyle keder
Geberiyorum aşkından
Kalmadı bende gururdan eser

Ne acı ne acı insan insan kendine ne kadar yenik
Bulunmadı ihanetin ilacı yürek koca bi kara delik
Yapacak hiç bişey yok gönül bu sevdi
Yeni bir ten yeni bir heyecan bilirim üstelik

Bi lodos lazım şimdi bana bi kürek bi kayık
Zulada birkaç şişe yakut yer-gök kırmızı
Söverim gelmişine geçmişine ayıpsa ayıp
Düşer üstüme akşamdan kalma sabah yıldızı

Ah İstanbul İstanbul olalı
Hiç görmedi böyle keder
Geberiyorum aşkından
Kalmadı bende gururdan eser

Sezen Aksu


http://www.dailymotion.com/video/x6pci_sezen-aksu-istanbul-istanbul-olali_music

no name dedi ki...

Tarkan'dan geliyor,


İstanbul Ağlıyor

Sen gideli buralardan
Yolunu gözlemekteyim
İstanbul ağlıyor
Yastayım sevgilim

Hala seninim, delinim
Bıraktığın gibiyim
Çıkmaz sokaklarında kayıp
Derbeder haldeyim

Sen gideli bu aşktan
Kalbimle harpteyim
Yokluğun ölümden beter
Buz tuttu yüreğim

Hala seninim, delinim
Bıraktığın gibiyim
Çıkmaz sokaklarında kayıp
Derbeder haldeyim

Rüzgar ol es püfür püfür
Yağmur ol da bul beni
Geceleri rüyalarıma gir
Öpüp okşa, sev beni

Sen gideli bu şehirden
Ötmez oldu bülbüller
Doğmadı güneşim batalı
Açmaz oldu güller

Hala seninim, delinim
Bıraktığın gibiyim
Çıkmaz sokaklarında kayıp
Derbeder haldeyim

Unutmadım, unutamadım
Dinmedi fırtınam içimde
Başucumdaki resmin
Duruyor aynı yerinde

Hala seninim, delinim
Bıraktığın gibiyim
Çıkmaz sokaklarında kayıp
Derbeder haldeyim

Rüzgar ol es püfür püfür
Yağmur ol da bul beni
Geceleri rüyalarıma gir
Öpüp okşa, sev beni

http://www.youtube.com/watch?v=1ORYgO-o2W0&feature=related

eylem dedi ki...

İstanbul ağlıyor demiş Tarkan
kankamda yayınlamış güzel şarkı gerçekten teşekkürler...
Şimdi de Gülay İstanbul Ağlıyor desin bakalım...

İstanbul ağlıyor

Trende biletsiz sevdalar vardı
vagonlar kaçaklara göz yumarlardı
aksada yüreklere kar pınarları
sevdanın arkası var ardı bahardı

istanbul ağlıyor sen ağlıyorsun
hadi git git artık [sevdiğin bekliyor] ne duruyorsun
yolcular hep kaçak bizse tutuklu
gözler ağlıyor tutkulu çocuksu

yıldız avlarım göğün mavisinde
her dem bakışlarını gözlerinin deryasında
pusu duran ellerimi sana tuzaklarım
her tetik düşürdüğünde gözlerin ölüme az kalır
yalnız gördü ya gelir bende kalır yalnızlık uzar geceler
istanbula yağmur yağar karla karışık
karı ayıklar yağmur kokularını alırım koynuma
ot koyarım göz ucuma anlarım yine yangın yine hasret
yıkanan istanbuldan düşen payıma
bi de yüzünün giderken ki ıslaklığı

gül damlası düşmüş ateş yurduydu
dağlara dil uzatan narlı kuyuydu
yağsada gönüllere gam geceleri
ceren yarasında aşk [dert] büyütürdü

istanbul ağlıyor ben ağlıyorum
hadi kalk gel artık dayanamıyorum
yolcular geldiler sen yoksun içinde
yüreğim can veriyor acılar içinde

Gülay

http://video.eksenim.mynet.com/video/131635

seval dedi ki...

Yağmur

Zamanı çoktan geçti bazı şeylerin öğrendim!
Ne kadar acı verdi bilemezsin...
Neler neler bitti
Kimler için ne savaşlar ne canlar verildi
Meğer ne zor şeymiş geçirmek günleri geceleri
Sormadan saati kimseye kimselere...
Nerelerden döner yürek anladım!
Kimler aynı mekanda aynı yatakta...

Yağmur dindi
Biraz ıslak kalbim sol yanım...
Zemheri geceler düşer yatağıma

Söz yok yemin yok!
Sessizce geçecek yanımdan yüzün
Omzumda başının izi...

Küsme üzülme bu son olsun yitirdiğim son umut...
İyi ki doğdun ey kalbim!
Onuda unut...

Keremcem söylüyor...

http://www.youtube.com/watch?v=85uZgxLKUw0

seval dedi ki...

Yutkunamiyorum

Yutkunmaya çalisiyor koca sehir oda mi asik kim bilir.
Bogazina dizilmis geçiyor gemiler bir bir.
Yutkunamiyorum ayrilik gördüm biçim biçim
Yagmur yagiyor sicim gibi cani çok aciyor sehrimin.
Damlalar vuruyor tokat gibi canini yakiyor sehrimin.

Ayrildigim her sehirde bir tane senden biraktim
Istanbul beni çagirirken kalbim bavulum bos sandim.
Ah Allahim kaderim yazanim bozanim
O aski oyuncak sanan oyun bozanim.

Allahim kaderim yazanim inan o bozanim
Aski oyuncak sanan oyun bozanim.

Anlamaya çalisiyor yüregim hala asik saniyor kendini
Zehirli biliyor gözlerini halbuki sözleri zehirli
Anlayamiyorum ayrilik gördüm biçim biçim
Yagmur yagiyor sicim gibi cani çok aciyor sehrimin.
Damlalar vuruyor sicim sicim canini yakiyor sehrimin.

Ayrildigim her sehirde bir tane sen biraktim
Istanbul beni çagirirken kalbim bavulum bos sandim.
Ah Allahim kaderim yazanim o bozanim
Aski oyuncak sanan oyun bozanim.
Allahim kaderim yazanim inan o bozanim
Aski evcilik sanan oyun bozanim.


bunu da keremcem söylüyor..
http://www.youtube.com/watch?v=r5swt6W56TE

mavigun41 dedi ki...

her daim istanbul...
2010 kültür şehri istanbul..:)))

İSTANBUL
Evin içinde bir oda, odada İstanbul
Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul.


Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı
Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul.


Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm
Çekmeğe başladı, oltada İstanbul.


Bu ne biçim su, bu nasıl şehir?
Şişede İstanbul, masada İstanbul..


Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık
Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul.


İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım
Nereye gidersen git, orada İstanbul...


Ümit Yaşar Oğuzcan

no name dedi ki...

bir türlü yağamayan yağmura...


Uslan Yürek

yağmur
yağmur elleri ufacık
yağmur
yağmur yükü çok büyük

yağmur
nazlandı
yağmur
camlara cilve yaptı
yağmur
sızlandı
bir umut bekledi
ben
ağladım
o
ağladığını sakladı

iki dik yamaçtı bizim hikayemiz
iki dik yokuş
ben virajı alamadım
yağmur vardı
o
güçlüydü
kaymadı
ebruli gülüşlerin
emirlerin
evlerinde kaldı
ben ağladım
o anlamadı

uslan yürek dedim
boş, dik baktı
yağmur vardı
yağmur
ebruli bir mevsimdi...

08,11,2005 22,10


Türkan Sarı

mavigun41 dedi ki...

ve
HER DEM İSTANBUL

Bu akşam bütün meyhaneleri

bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım istanbul'un
seni aradım kadehlerdeki dudak izlerinde
canım doya doya sarhoş olmak istiyordum
seni aradım kadehlerdeki dudak izlerinde


http://www.izlesene.com/video/amator-nesrin-sipahi---bu-aksam-butun-meyhanelerini--/1444469

seval dedi ki...

İstanbul Sözleri

Saçlarını dağıtır rüzgar
Yeditepe üzerinden
Hatıralar tarihin küllerini savurur
Kadın gibi, kısrak gibi
sarılayım gel ince beline
Yarim İstanbul gel öpeyim gerdanından
Tüketilmiş yaşanmamış
Hediyelik hayatlar, ah bu evler,
Pencereler bu kapılar, sokaklar
Hüzün gibi, sevinç gibi,
Eskitilmiş zamanlar
Yarim İstanbul gel öpeyim gerdanından
Minareler uzanmış gökyüzüne bağırır
Kara sevdan nerelerden
Yüreğimi çağırır?
Dua gibi, büyü gibi ezberledim hasretini
Yarim İstanbul gel öpeyim gerdanından


Levent Yüksel söylüyor..

http://www.youtube.com/watch?v=iMMmB5vqeaM

mavigun41 dedi ki...

İstanbul radyosunun yılarca sinyal müziği olan Katibim Türküsü, Kırım harbi içinde, Abdülmecid zamanında çıkmıştır. İkinci Mahmut devrinde askerlere Avrupai kıyafetler giydirilmiş ancak sivil memurlar bu konuda serbest bırakılmışlardır. Abdülmecid, İstanbul içindeki her memura setre ve pantolon giydirdi, mutaassıp kesim de bu olayı dillerine dolayıp "Gavur mukallitliği" dediler ve pantolonla sokağa çıkmayı iç donuyla çıkmakla bir tuttular, özellikle de genç - eli yüzü düzgün katipler büsbütün dile düştüler. Kırım harbinde müttefikimiz olan İngilizlere Selimiye kışlası hastane olarak tahsis edilmişti. İngiliz ordusundaki İskoç alayını kısa eteklerle gören halk bu askerlere "donsuz asker" lakabını takmıştı. Bu alay şarka hareket ederken, bir İskoçyalı bestekar bu birlik için bir marş besteledi. Bir İstanbul külhanisi de Selimiye Kışlasının Üsküdar yolu üzerinde olmasından esinlenerek ve "donsuz asker"ler için yazılan marşın müziği kullanarak katiplerle dalga geçmek için "Üsküdar'a giderken..." türküsünü yazdı. Daha sonraları çalgılı küçük konsol saatleri çıktı. Bu saatler ilk olarak Türkiye'ye İskoçya'dan geldi ve İskoçlar bu saatlere aynı marşın müziğini koymuşlardı. Bu saatler İstanbul'da "Katibim Türkülü Saat" adı altında satıldı ve neredeyse almayan kalmadı.

Türkü Sözleri

Üsküdar’a Gider İken Aldı Da Bir Yağmur,
Kâtibimin Setresi Uzun Eteği Çamur.
Kâtip Uykudan Uyanmış Gözleri Mahmur.

Kâtip Benim Ben Kâtibin El Ne Karışır,
Kâtibime Kolalı Da Gömlek Ne Güzel Yaraşır.

Üsküdar’a Gider İken Bir Mendil Buldum,
Mendilimin İçine De Lokum Doldurdum.
Kâtibimi Arar İken Yanımda Buldum.

Kâtip Benim Ben Kâtibin El Ne Karışır,
Kâtibime Kolalı Da Gömlek Ne Güzel Yaraşır.


Nuri Halil Poyraz-Muzaffer Sarısözen

safiye ayla dan dinliyoruz
http://video.google.com/videoplay?docid=-2779537806572264392#docid=2182874611745680255

Kaya dedi ki...

15. Yüzyılda, 19 yaşındaki bir genç
bütün dünyanın kaderini değiştirmek üzereydi...

Yaklaşık beş yüz elli yıl önce, Doğu Roma’nın merkezi Konstantinopol’den kaçırılan Alexander, yaşayabilmek için hem ailesinden hem de çocukluk aşkından ayrılmak zorunda kalır. Aşkına tekrar kavuşmaya söz veren Alexander, doğduğu topraklar...a hiç beklenmedik bir şekilde geri dönecektir. Aradığı adaleti başka topraklarda bulmuş ama ilk aşkını hiç unutmamış bir yeniçeri olarak… Aynı tarihlerde ve aynı coğrafyada, kaybettiği sevgili eşinin yasıyla birlikte elçiden çok seyyah olup çıkan İtalyan Alberti Balbi ise elyazması eserler kopyalayıp çoğaltan Müslüman bir kıza; Nilüfer’e vurulur. Alberti’nin, kaybettiği eşini de kapsayan, adeta eski aşkının ve yasının doğal bir uzantısına dönüşen bu imkânsız aşkı satır satır döktüğü gizli defteri, gittikçe tarihin en önemli tanıklıklarından birine dönüşecektir. Zira aynı dönemde, 19 yaşındaki bir sultan; genç Mehmet sadece Alexander ve Alberti’nin değil; bütün dünyanın da kaderini değiştirecek bir olayı, İstanbul’un fethini gerçekleştirmek üzeredir…

DÜNYANIN İLK GÜNÜ ☾✫ İSTANBUL 2010

Kitabi okuyanlarin yorumlari, kitabin gayet sürükleyici oldugu yönünde. Yaklasik 600 sayfalik bir kitap ama okunmaya deger sanirim

no name dedi ki...

yağmurla başladık yağmurla devam ediyoruz, bir de yağsa...


Yağmur Yağıyor Yağmıyor


Yağmur yağıyor yine İstanbul kaldırımlarına
Hicran doluyor yine gözümün pınarlarına

Yağmur yağıyor yine İstanbul kaldırımlarına
Hasret doluyor yine kalbimin damarlarına

Yağmur yağıyor yine İstanbul kaldırımlarına
Gurbet doluyor yine gözümün bakışlarına

Yağmur yağıyor yine İstanbul kaldırımlarına
Rüzgâr doluyor yine saçlarımın arasına

Yağmur yağıyor yine İstanbul kaldırımlarına
Boşluk doluyor yine avuçlarımın ortasına

Yağmur yağmıyor artık İstanbul kaldırımlarına
Gözümün pınarlarına gelmiyor yaş eskisi gibi

Yağmur yağmıyor artık İstanbul kaldırımlarına
Kalbimin damarlarına gelmiyor özlem eskisi gibi

Yağmur yağmıyor artık İstanbul kaldırımlarına
Gözümün bakışlarına gelmiyor sıla eskisi gibi

Yağmur yağmıyor artık İstanbul kaldırımlarına
Saçların arasına gelmiyor fırtına eskisi gibi

Yağmur yağmıyor artık İstanbul kaldırımlarına
Avuçlarımın ortasına gelmiyor hiçlik eskisi gibi


İbrahim Akçay

mavigun41 dedi ki...

CANIM İSTANBUL
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.

İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.

Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.

Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüzgar onda, onda misale.

İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım...

İstanbul,
İstanbul...

Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...

Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...

Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..

Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

O manayı bul da bul!
İlle Istanbul'da bul!

İstanbul,
İstanbul...

Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.

Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.

Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...

Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir "Katibim" i...

Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.

İstanbul,
İstanbul...

Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...

Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.

Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.

Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

Gecesi sünbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,

İstanbul,
İstanbul...

NECİP FAZIL KISAKÜREK


ve şevval sam dan

http://video.google.com/videoplay?docid=8066732887661308789#




herkese iyi salılar
iyi günler..

seval dedi ki...

Canim Kankam benim cok tesekkür ederim. Bir ara kafami fena kurcalayan ama sonrasinda yanitini aramayi akil edemedigim bir konuda ne güzel bilgilendirdin beni bilemezsin.

Araba kullanirken radyo dinlemeyi, dinlerken de, müzik, haber pesinde kanaldan kanala atlamayi sevdigimi daha önce söylemisimdir.

Bir kac ay önce yine yolda oldugum bir günde sadece klasik müzik yayini yapan bir radyo kanali olan HR2´de karsima bildigimiz "Katibim!" melodisi ciktiginda nasil sasirdigimi düsünebilir misin? Yolun sonuna kadar hayretler icinde, büyük keyifle dinledigim o parcanin nasil olup da o kanala geldigini, bana da denk düstügünü düsündüm durdum! Ama yolculuk bitince arastirmayi coktan unutmustum. Demek hikayesi buymus, o parca bir Avrupali bestesiymis ha! Ögrenmis oldum, tesekkür ederim canim, harikasin!

eylem dedi ki...

Yağmur Yüreklim

Son vapur da ayrıldı limandan
Son tren içimi çizipte geçti
Bir bir ışıkları söndü odaların
Kapılar gözlerini uykulara kapadı

Yarim, yağmur yüreklim
Uyuyor musun...

İçimde kırılıp kalır ağlayan sesin
Susar yüreğimde yüzün, soluğun susar

Sarınıp yarama gitsem, çare değil ki
Yüreğimde yangın çıkar, bu şehir yanar

Oy dilsizim, oy gülmezim, yağmur yüreklim
Oy çiçek bakışlı yarim, rüzgarım benim

Sensiz yaralıdır zaman, yıllar yaralı
Sararır içimde hüznün, ömrüm sararır
Belki kavuşamam sana, ölüm de gelir
Bulutlara yazdım seni, yağmur yüreklim

Onur Akın

http://www.dailymotion.com/video/x2u2ah_onur-akin-yagmur-yureklim_music

seval dedi ki...

Bana İstanbul'u anlat

Dur bırak,

kaynasın kahvenin suyu.

Bana İstanbul'u anlat nasıldı,

bana Boğaz'ı anlat nasıldı?

Haziran titreyişlerle, kaçak yağmurlarla,

yıkanmış kurumuş o yedi tepe

ana şefkati gibi sıcak güneşte

insanlar gülüyordu de

trende vapurda otobüste

yalan da olsa hoşuma gidiyor

söyle ...

hep kahır, hep kahır, hep kahır

bıktım be!

dur bırak kalsın açma titreyişim,

bana İstanbul'u anlat nasıldı?

Şehirlerin şehrini anlat nasıldı?

Beyoğlu sırtlarından bir yasak

gözlerimle bakıp,

köprüler, Saray burnu, minareler ve Halic'e

diyiverdim bir merhaba gizlice.

insanlar gülüyordu de,

trende vapurda otobüste,

yalan da olsa hoşuma gidiyor,

söyle ...

hep kahır, hep kahır, hep kahır

bıktım be!

dur kıpırdama kal biraz öylece

ne olur

kokun İstanbul gibi,

gözlerin İstanbul gecesi gibi,

Şimdi gel sarıl bana kınalım,

gök kubbenin altında

orda da beraber

çok şükür diyerek,

yeniden başlamanın hayali

hasretimin köyünde sanki bir

pınar gibi

insanlar gülüyordu de

trende vapurda otobüste

yalan da olsa hoşuma gidiyor

söyle ...

hep kahır, hep kahır, hep kahır

bıktım be!

Nazım Hikmet
__________________

no name dedi ki...

http://www.youtube.com/watch?v=iXsF9fgkrlE&feature=related


mükemmel şiiri mükemmel bir besteyle taçlandıran cem karacayı analım...

Allah rahmet eylesin...

seval dedi ki...

Gece! denince,korkularimizla karanliga sigindik...
Yagmur! dedik gözyaslarimizi sakladik...
Istanbul! düsünce aklimiza hem hüzünlendik, hem sevdik, hem de özledik...

No Namecim sayende duygu dolu bir sali günü daha yasadik BBO´ailesi olarak yine hep birlikte.. cok sag ol kardesim...

Herkese iyi aksamlar diliyorum..