23 Temmuz 2009 Perşembe

Aşk: Ölüm kadar masum değil


eskir bir sevdanın gözyaşları masalda
dökülmüş Anka kuşunun kanatlarına

bir kıvılcım
bir uzun ateş
ayağında çöl tuzu
yan
yan bitmiyor

ektiği tarlada, hasretin tohumlarıyla
bir kız hasadını topluyor
denizci sevgilisine, yıllar önce ölen

mezarının üstünde otlar
soluk ay ışığında ayrılık türküleri söylüyor
kulak kesildi gecenin dorukları

bir bıçak düştü
çığlık sessizliğine, yüreği al’a kesti
bir fesleğen öldü, sardunya sararıp düştü
hiç kimse duymadı yakarışını
kırıldı kanatları, bir serçe köze düştü
yüreği delip geçti, kınından çıkan hasret

talanlara kurulan saat, ateşten bir taçla
kondu kuşlar gibi zamanın akışına
durup durup çatladı kabuk
kanadı yara

hüzün perdelerini çekti gözlerin penceresi
ektiği tarlada, hasretin tohumlarıyla
bir kız hasadını topladı

sırtında sürgün geçmişi, köz tutar gibi tuttu
geldi yangınların rahminden, denize ateş düşüren
suyun alazıyla ovdu ellerini
ne ay ışığı vardı gecede, ne kendine acıma
adanış hazırdı yalnızca
çözdü yüreğinin palamarını
döktü küllerini...

gözlerini kapattılar, yüzünü örttüler ak köpüklerle
hiç kimse duymadı küllerin iniltisini

biraz düş, biraz gerçek, hayat yalan söyledi



Müsade Özdemir

Hiç yorum yok: