16 Nisan 2009 Perşembe

Yağmur'ca...


Gece, yağmurlu ve serin...
Yan yana oturmuş hiç konuşmadan sadece yağmurun sesini dinliyoruz.
Bir ara kafanı bana çeviriyorsun ve anlatacak o kadar çok şey birikti ve o kadar çok kendi kendime yorumlar yaptım ki artık ne söyleyebilirim der gibi bakıyorsun gözlerime... Anlıyorum… Benim ise teselli edecek tüm cümlelerim bir anda yok olmuş gibi sanki. Ne diyeceğimi bir türlü bilemiyorum. Anlıyorsun...
Tüm gün ağlamaktan kızarmış olan gözlerin daha fazla dayanamıyor ve bir bir akıtmaya başlıyor yaşlarını. İçimin acıdığını hissediyorum. Seni ağlarken görmek ve bir şey yapamamak içimi acıtıyor.
Yağmurun sesi, karanlık serin oda ve hiçbir şey konuşmadan yan yana oturan iki dost...
Sessizliği bozmak istercesine, “başımı göğsüne yaslayabilir miyim sanırım şu anda buna ihtiyacım var” diyorsun. Hiç cevap vermeden kolumu açıyorum kedi gibi usulca yanaşıp sokuluyorsun bana. Gözyaşların hızlanıyor birden. Göğsümün ıslandığını hissediyorum.
Çok düşünüyorum, ne demeliyim, ne desem de biraz olsun acını hafifletebilsem. Ama telafisi yok hiçbir sözün biliyorum. Sadece sarılıyorum ve her gözyaşında daha bir sıkı sarılıyorum sana. Ben sarıldıkça sen daha çok ağlıyorsun.
İçimden yüreğine dokunmak geçiyor. Bir mucize olsa, ve ben usta bir cerrah edasıyla acıyan yerini kesip atabilsem. Ama mucizeler sadece masallarda yaşanıyor. Ve masallardaki gibi mutlu sonlanmıyor tüm aşklar...
Ne yazık ki günümüzde bir dostun göğsünde ve birkaç damla gözyaşı ile yaşanıyor aşkın son demleri...

By: Yağmur

3 yorum:

no name dedi ki...

Yağmurcum, güzel olmuş yüreğine sağlık.
Böylesi güzel yazılarını her zaman bekleriz...

yağmur dedi ki...

Gerçekten her aşk bu sona mahkum mu?
Bir dostun göğsünde ağlamakmıdır artık aşk?
Çok etkilendim ben o geceden ve paylaşmak istedim.Yer verdiğin için teşekkür ederim.

Seni çok seviyorum...

eylem dedi ki...

çok güzel yazmışsın yağmurcum
ellerine yüreğine sağlık ...