13 Ağustos 2008 Çarşamba

Sevgili-m Günlük

13082008 can dost,bugün biraz erken halleşeceğiz.Kafam kazan gibi oldu,neden dersin?
Polemikten.Neyse can, yükleriz senin sırtına sıkıntıları ferahlarız.sen ne yükler çektin bunlar sana vız gelir tırıs gider.
Evet sabah nasıl başladı?Bu gün sabah olmuş muydu ya,unutmuşum.Ben hala gecemde yol alıyorum.(Bu inceltme işaretini bu kadar komplike yapıp beni zora sokan zihniyeti de Allaha havale ediyorum.)nerede kalmıştık,darmaduman oldun be oğlum.değiştir şu müziği
klasik iyi gelir şimdi.Kaldır kafanı biraz da maviye bak.Evet iyi geldi.İyi gelen ne,
Bizet'ten Carmen, Donizetti'den lucia di lammermoor,Verdi'den othello ve Mozart'tan le nozze di figaro...Ard arda dinleyince adeta pamuk gibi olduk.
Evet günün ikinci yarısı için hazırım.
Hadi size bir hikayecik anlatayım,aklımda kaldığı kadarıyla...

Fatih,fetihten sonra İstanbul'u imar etmek ister.En yakınları arasında bulunan rum mimar Khristodoulos(İsmini doğru yazmam 15 dak.sürdü.)Fatih'in emriyle çalışmalara başlar.Fatih Bu esnada Bursa müderrisi Hızır beyi şehrin ilk kadısı olarak atar.
Fethin üzerinden yaklaşık on yıl geçer.Fatih mimarını çağırarak kendi adını taşıyacak görkemli bir camii inşası ister,yer gösterir,malzemeyi yıkar ve çekilir.Mimar çalışmaya başlar ve bir müddet sonra camiyi bitirerek,açılış için Fatih'i davet eder.Fatih büyük bir heyecanla gelir,fakat gördüğü kendisi için tam bir hayal kırıklığıdır.Fatih,Ayasofya dan daha büyük bir camii beklerken küçük bir camiyle karşılaşınca çılgına döner.Mimara, Ayasofya dan daha büyük inşa edilebilmesi için teslim edilen yüksek mermer sütunlar parçalanarak ufaltımış ve bunlar padişahın bilgisi dışında yapılmıştır.Fatih o kadar sinirlenmiştir ki,sütunları kestiren mimarın ellerinin kesilmesini emreder.Mimar kendini, daha büyük bir yapının depremlere karşı dayanıklı olmayacağını söyleyerek savunsa da,Fatih mimarın art niyetli olduğunu Ayasofya'nın şanına gölge düşürmemek için böyle davrandığını düşünüyordu.
Mimarın etrafındakiler , haklarını savunması adına Fatih'i kadıya şikayet etmesi için baskı yaparlar.
Mimar İstanbul'un ilk kadısına müracaat ederek Fatih'ten şikayetçi olur.Kadı Hızır bey,çağ değiştiren hatta Rum Kayzeri ünvanını da alan sultanı savunmasını yapması için mahkemeye davet eder.
Ortada bir şikayet vardır.Şikayet edilen padişah da olsa,adaletin kılıcı keskindi ve haklıyla haksız ayırdedilmeliydi.Padişah davete icabet ederek mahkemeye gelir ve savunmasını yapar.Suçlu bulunur.Mimarı mahkeme etmeden elini kestirmiştir.Mimar gördükleri karşısında büyük bir şok geçiriyordu,Hızır bey padişah suçlu olduğu için aynı cezayla cezalandırarak,padişahın ellerinin kesilmesine karar vermiştir.Elleri kesilecekti.Rum mimar kadının ellerine ayaklarına sarılarak,davadan vazgeçtiğini,Osmanlının adaleti karşısında ne diyeceğini bilemediğini söyler.Davacının davadan vazgeçmesi üzerine kadı kararını değiştirerek,padişahı yüklü bir tazminata mahkum eder.Bunun üzerine Rum mimar müslümanlığı seçerek Atik Sinan paşa adını alır.Mimarın yaptığı fatih camii 1766 yılı depreminde yıkılmış,yerine bu günkü Fatih külliyesi inşa edilmiştir.Kadı Hızır bey aradan 500 yıl geçtikten sonra bile unutulmamış Kadıköyde bir caddeye isim babası olmuştur.
Evet hikayemiz bu kadar,görüldüğü gibi ne kadar adalet,o kadar çağdaşlık.

Hikayeyi Bilsen Gürer hanımefendinin bir araştırmasın da okumuştum.Yanlış hatırlamıyorsam mimari bir incelemeydi.Hanımefendinin incelemesi mahkeme binası ve Kadıköy üzerineydi.Hikaye de aklımda kaldığı kadarıyla böyle birşeydi.

Bu gün çok uzun bir yazı oldu.ama iyi geldi boşver.Hadi bol şans...

1 yorum:

eylem dedi ki...

güzel bir günlük ,güzel bir hikaye
teşekkürler