18 Kasım 2013 Pazartesi

Blue Cafe



Dünyam millerce sonu olmayan yoldan oluşur.
Yıkılmış hayallerden bir yol bırakan...

Nerelerdeydin?
Blue Cafe'de buluşacağımızı söylediğini hatırlıyorum.

"Çünkü bu bilen ile umursamayanın buluştuğu yerdir."

Kader kartları, yaşlı olanı genç olana gösterir.
Dönüşü olmayan bir yola çıkmaya cesaret edemez.

Nerelerdeydin?
Nereye gidiyorsun?

Yeni neler var bilmek istiyorum.
Seninle gitmek istiyorum.

Neler gördün?
Yeni neler öğrendin?

Nereye gidiyorsun?
Çünkü seninle gitmek istiyorum.

Maliyeti büyük, fiyatı yüksek bildiğin herşeyi al ve elveda de...
Masumiyetin, tecrübesizliğin bir anlamı yok artık...

Chris Rea

5 Kasım 2013 Salı

Tamburu Yokuştan

Tam da kendimi görmekten yorulmuşken
Sırları döküldü bir bir
Öfkesi bal aynaların
Ruhumun çöplüğünden sen diye çıkardıklarım
Şimdi yırtık bir kefen
Soy beni diye bağırıyorlar
Ceplerimde cetveller
Hatıralar iletkenler
Kese biçe bir şarkı tutturdum ki
Tamburu yokuştan
Kalmadı bitti bak meyler
Yine fır dönüyor bu detaylar
Gire çıka yaraları kuruttum ama
Kamburum doğuştan
Ama kamburum inanma istersen
Dönüyorum ah dönüyorum dönmedolabımda idareten
Açıları keçileri kaçıra kaçıra bi' hoş oldum
Sapıyorum da, sapı kimin bu, asılı kesili meydanların
Kaçacağım deliğime bir harala gürele bulunca
-Bir şey var bir yerlerde
Kalbim aç tezahürlerde-

Söz: Mabel Matiz
Müzik: Can Güngör & Mabel Matiz


19 Ekim 2013 Cumartesi

Mavi Duvar



Duvarları maviye boyadım
Maviyi çok seversin
Penceremde menekşeler dizili
Sularken şarkı söylersin
Gramafon da eski alaturka
Hoşuna gider bilirim

O yaz evinin içinde
Denize nazır
Sabaha kadar bekledim seni
Birden dalgalar dedi ki gelmeyeceksin

Birden çıktım viraneden
Koşa koşa indim kumsala
Acı acı sövdüm sonra
Yüzümü kırbaçlayan rüzgara

Haramiler
Söz, müzik; Ayhan Yener

6 Ekim 2013 Pazar

Vazgeçtik Kendimizden



Yalnızlık korkusuymuş yanımda tutan seni
Gözlerinde yer kalmamış
Bize ait giz bir bakış
Vazgeçtik kendimizden bu şehirden
Darbeler altındayım
Hayatın ortasında
Sözler kimin ne uğrunda
Yasaklanmış her kavuşma
Vazgeçtik kendimizden bu şehirde
Neler verdik ömrümüzden
Neler çektik kendimizden
Hala aynı tutku saklı
Vazgeçsek de kendimizden...

Grup İstasyon

3 Ekim 2013 Perşembe

Dal Goncayı Bir Sabah

Dal goncayı bir sabah açılmış buldu,
Gül melteme bir masal deyip savruldu
Dünyada vefasızlığa bak; on günde
Bir gül yetişip, açıp, solup kayboldu.

Sen acırken bana, hiç bir günahımdan korkmam
Benle oldukça; yokuş, engebe, yoldan korkmam
Beni ak yüzle diriltirsin a Tanrım, bilirim;
Defterim dolsa da suçlarla, siyahtan korkmam.

Sözler: Ömer Hayyam,
Beste: Can Gox, Erdem Tarabus

29 Eylül 2013 Pazar

Tophane Rıhtımında

Tophane rıhtımında yaparlar gemi aman aman
Oturmuş ehl-i keyifler çekerler demi
Çatlak patlak delikde deşik
Kambur kör nalet malet
Hepsine bak çek mastor çek aman amman
Dalgaya bak
Tophane rıhtımında herkesin dalgası papazı saat gibi
fasonu var
Tophane rıhtımında var bi meyhane aman aman
Çok naz etme hanım abla doldur bir tane
Çatlak patlak delikde deşik
Kambur kör nalet malet
Hepsine bak çek mastor çek aman amman
Dalgaya bak
Tophane rıhtımının kızları aah alayı bacımızdır bacımız
fasonu var
Tophane rıhtımında yaparlar kantar aman amaan
Bu sosyete kızlarının hepside mantar
Çatlak patlak delikde deşik
Kambur kör nalet malet
Hepsine bak çek mastor çek aman amman
Dalgaya bak
Tophane rıhtımında bütün dalgalar havagazı diyorum
Bossa Nova
Tophane rıhtımının kızları nazlı aman aman
Şu istanbul şoförleri hepside hızlı
istanbul şoförleri hepside hızlı
Çatlak patlak delikde deşik
Kambur kör nalet malet
Hepsine bak çek mastor çek aman amman
Dalgaya bak
Fasonu vaaar...

Söz Müzik; Anonim
Solist; Sadri Alışık


25 Eylül 2013 Çarşamba

Her Gün Sonbahar


Ne çok sevenin varmış senin,
Hep hatırlatan biri çıkar
Sen misin sahibi bu şehrin,
Sokaklar hep mi sana çıkar?
Ne çok sevenin varmış senin,
Hep hatırlatan biri çıkar
Sen misin sahibi koca şehrin,
Sokaklar hep mi sana çıkar?
Bu sokaklar sana çıkar...

Hatıran sormaz nasıl halim
Her gece nöbet yazar
Görmedim ben başka mevsim
Burada her gün sonbahar
Hatıran sormaz nasıl halim
Her gece nöbet yazar
Görmedim ben başka mevsim
Bana her gün sonbahar...

Senle uyurgezerim
Hep uyandıran biri çıkar
Sen misin sahibi gecelerin
Sabahlar hep mi sana çıkar
Bu sabahlar sana çıkar...

Hatıran sormaz nasıl halim
Her gece nöbet yazar
Görmedim ben başka mevsim
Burada her gün sonbahar
Hatıran sormaz nasıl halim
Her gece nöbet yazar
Görmedim ben başka mevsim
Bana her gün sonbahar...
ZAKKUM


20 Eylül 2013 Cuma

N'olur N'olur

bir adım atsan bana doğru
görüversen sonra beni
ne hali varsa yalnızlığın
o da bunu görse bari

bir kere olsun n'olur n'olur
göz göze gelsek senle, sonra
dursa biranda tüm yalanlar
unutsak neymiş dünya hali

esas söylediğim
bak ben zır deliyim
ya benimsin ya da ölüsün
budur tek söylediğim

n'olur n'olur n'olur!
bu suç belki af bulur!
n'olur n'olur n'olur
kendini bana ver!

gözden çıkardım yari
yalnız ölmesem bari!
n'olur n'olur n'olur!
kendini bana ver!

Yasemin Mori
Boğaziçi Caz Korosu


19 Eylül 2013 Perşembe

Gölgeler Ve Sessizlik

Yine gölgeler ve sessizlik
Tekrar hoş geldin yalnızlığım
Düşünmeden geçen bir saniye yok
Hayatımı bitiren o anı
Aah! ne olur geri al
Olanları yaşanmamış kabul et
Aah! ne olur geri al
ne olur ver bana, beni geri
Artık ben yokum
Acıyor ruhum
Geçmişi arıyorum
Cezalı bir çocuk gibi masum
Bakarken sokaktaki insanlara
Havanın kararmasını umutsuzca
İzler gibi izliyorum zamanı
Aah! ne olur geri al
Olanları yaşanmamış kabul et
Aah ne olur geri al
Ne olur ver bana beni geri
Binlerce parçaya kırılıyor kalbim
Karışıyor hücrelerimde ızdıraba
Yitirmeden anlamıyor insan
Seninle geçen her saniyeyi
Artık ben yokum
Acıyor ruhum
Tükeniyor şimdi ben yokum
Eriyor ruhum, yarını değil
Geçmişi arıyorum...

TEMAS:
Alper FIRATLI: vokaller, melodika
Tolga YÜKSELOĞLU: gitar
Altuğ ÖZGÜN: davul
Savaş ATEŞOĞLU: gitar


14 Eylül 2013 Cumartesi

Olga Melamory Larionova

Bir işi benden iyi yapanları görünce acayip kıskanıyorum.
Bu karakalem ise, benim yaptıklarım ne?
Neyse Olga Melamory Larionova hanımefendinin önünde saygıyla eğiliyor, bileğinden öpüyoruz.

10 Eylül 2013 Salı

Kötü Çocuk

Nerde dünümü var eden zarif eller
bugün her günden farklı dünler
yokmus gibi zahiri düş gördüm
gerçek oldu konu yabansız diller
sus pus oldum hayatı filme koydum
aksiyondu sonu renksiz bitti
beyaz perdede siyah bir leke bugün
gise yapmadı zararda bitti
Oooh
kanamıs bu yaramın tek mimarı
Ooh
kazılan ağaca yazılan sözün ilhamı
oooh
tanımak mı sarılmak mı ister
oooh
nedeni diil ve diğer adıysa hisler
Çoğunuz aslında kapalı kutu ben anlamam anlamalı bu kurdu
biz yurt dedik adımız faşist oldu bi b*k bilmeyen akıl kinle doldu
kimine tas giydirir raple oyana buyana yastığını getirip uzun eşşek oyna
ben kötü çocuk kötü olamam ayna tut aslında duuur yas tutma
affına sığınır affında limiti var farkında bile değil yaptığı b*kun bak arkanda kim var kim vaaar fazlanda gelse suratı sarkar çok güzel tanıdım sen çok farklı çok farlı bi sevgi bu dımağım sastı günler zor gecer çok zoor anla artık beni en kolay aşktı
Oooh
kanamıs bu yaramın tek mimarı
Oo h
kazılan ağaca yazılan sözüm ilhamı
oooh
tanımak mı sarılmak mı ister
oooh
nedeni diil ve diğer adıysa hisler
sen bu gidişle hep dipte iş yaparsın didisme sus dilini dişle lafı dikiş gibi dikerim açık ağzına fis cekildi Finishi erken gördüm hani nerde eee-eee
dost dedik ayağa baktı gerilerde düşünür durur ne yaptım diye düsünmez bunu Frekans Bile bile
Oooh
kanamıs bu yaramın tek mimarı
Oooh
kazılan ağaca yazılan sözün ilhamı
oooh
tanımak mı sarılmak mı ister
oooh
nedeni diil ve diğer adıysa hisler

Ooovvv
kanamıs bu yaramın tek mimarı
Oovvv
kazılan ağaca yazılan sözün ilhamı
ooovv
tanımak mı sarılmak mı ister
nedeni diil ve diğer adıysa hisler....

Frekans


28 Ağustos 2013 Çarşamba

Yanyana

Bu gürül gürül otların yanıbaşında
Ağacın gölgesine değdi değecek
Tam şeftalinin kokusu başlarken
Öpüşmeye kıl kadar bitişik
Akarsuyun burnunun dibinde

Bu zulüm, bu haksızlık, bu işkence...

Melih Cevdet Anday

24 Ağustos 2013 Cumartesi

Bana Bana

Sebepsiz yere gitmedin ki sen
Boşluğa beni koydun bilmeden
Yüzüme vuran boğaz rüzgârı
Hiç soğuk değil sensizliğinden

Kendini görmek ne acı
Yok olmuş hayallerin çıkmazı
Anlamak çok zor değil
Farkı yok aslında sonların

Bana bana hep bana
Ayrılıklar hep bana
Gidenlerin ardından bakakalmak hep bana
Bakakalmak hep bana

Korkumdan değil güçsüzlüğümden
Kaçtım her zaman geri dönmekten
Kısacık yolun ne kadar uzun
Dalgalarla ben şimdi sarhoşum

Kaybeden bir tek ben miyim?
Yok olan inancımı neyleyim
Son bir kez ağla bana
Gözyaşın sulara karışsın

Bana bana hep bana
Ayrılıklar hep bana
Gidenlerin ardından bakakalmak hep bana
Bakakalmak hep bana

Dilemma



8 Ağustos 2013 Perşembe

Bir Adım Kalmalı



Bir adın kalmalı geriye
Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
Aynaların ardında sır,
Yalnızlığın peşinde kuvvet.
Evet nihayet bir adın kalmalı geriye
Bir de o kahreden gurbet.

Sen say ki ben hiç ağlamadım,
Hiç ateşe tutmadım yüreğimi,
Geceleri koynuma almadım ihaneti,
Hele nihavend, hele buse hiç geçmedi aklımdan
Ve hiç gitmedi bir topak kan gibi adın
İçimin nehirlerinden.
Evet yangın,
Evet salaş yalvarmanın korkusunda talan,
Evet kaybetmenin o zehirli buğusu,
Evet isyan,
Evet kahrolmuş sayfaların arasında adın.
Sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı.
Bu sevda biraz nadan,
Biraz da hıçkırık tadı,
Pencere önü menekşelerinde her akşam..

Dağlar sonra oynadı yerinden
Ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca.
Sen say ki yerin dibine geçti geçmeyesi sevdam
Ve ben seni sevdiğim zaman bu şehre yağmurlar yağdı.
Yani ben seni sevdiğim zaman,
Ayrılık kurşun kadar ağır,
Gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın.
Yine de,
Bir adın kalmalı geriye
Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde.
Aynaların ardında sır,
Yalnızlığın peşinde kuvvet,
Evet nihayet, bir adın kalmalı geriye,
bir de o kahreden gurbet..
Beni affet,
kaybetmek için erken,
sevmek için çok geç...
Ahmet Hamdi Tanpınar
( 1901 - 1962 )

20 Temmuz 2013 Cumartesi

Bad'lik Amiri

Dün gece senin hoşlandığın kadınla yattığımı sana nasıl anlatabilirim ?
Dün gece senin hoşlandığın kadınla yattığımı sana nasıl anlatabilirim ?
Soğuk bir rüzgar esti pencereme, tül perde genişledi
Şişti, odanın icine...Tıpkı bir balon gibi...Yayıldı...
Dün gece ona dokunduğumu sana nasıl anlatabilirim ?
Biraz şarap içtik..Ve bilirsin biraz dedikodu...
Aslında Chet Baker'ın bunla hiçbir ilgisi yoktu...
O ruj lekesi...Dağınık bir yatak..Sıcak bir gülümseme...
Bunlara katlanabilir misin ?
İnsanın kendisini önemsemesi; kendisinin kiralık katilidir .
Benciller ise yaşarlar...
Kimse suçlu değil aslında,
Bu sadece üçlü bir oyun,
Ama ben anlattığım için suçluyum, biliyorum..
Bir yılan gibi girdi evime, yanıma uzandı, kolumdan zehirledi beni..
Her öpüşü ılık bir ölümdü sanki...
Yağmuru damarlarımda hissediyordum,
Ellerim titriyordu, kusmak istiyordum, başım dönüyordu
Gözlerim kararmıştı !
Şimdi ben, zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim, şimdi ben...
Söylememek, söylemekten daha dürüst bir davranıştır
( bütün gün burda sessiz sedasız evde oturdum )
Ve bu oyun üçlü oynanmaz
Sevgiyle yapılan hiç bir şey insana zarar vermez
( bir yerde bir kelebek uçuyordu )
Suçlu yok, yanlış var
( sus(?)tukça benim gerçekten içimden geçtiğini sessizce(?) nasıl izliyorduk ha ? )
Boşver, olmayanı arama..
( ay yansıyordu yatağa...yatağın kenarındaki parkelere )
( bir telefon geldi )
Sana gülümsemesi senin için hayat, benim içinse ölüm demek !
( o günü anlatan bir-iki telefon..chicago'da yalnız bir gece)
( sen hiç bilme bunu )
( dostum olabilirsin ..? )
Dün gece senin hoşlandığın kadınla yattığımı sana nasıl anlatabilirim ?
( onun dışında sessizlik hakimdi )
Dün gece senin evleneceğin kadınla yattığımı sana nasıl anlatabilirim ?
Daha da önemlisi...Bunu kendime nasıl anlatabilirim ?
( bunu kendime nasıl anlatabilirim ? aahh nasıl !? )
( traş olmak için berbere çıktım..atıldım, aynaya bakmadan.. )
Bacaklarından süzülen kanlar, yere damlıyordu..
( Mc DOnald's dan bir menü söyledim )
İnan başka bir yalnız gece için, hiç bir açıklamaya ihtiyacım yok benim !
Aaaah !! Şimdi ben !! Zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim !
( şimdi ben ) ( zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim )
Aah şimdi been !! Zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim !
( şimdi ben )
Aaaah şimdi beeen ! Zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim !
Ölümle doğum arasında, o bilinmeyen bölgedeyim
( zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim )
Aah şimdi been, zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim !! Gecee !!
Dün gece, senin evleneceğin kadınla yattığımı sana nasıl anlatabilirim ?
( bileklerimi keserek intihar etmeyi düşündüm )
Dün gece senin hoşlandığın kadınla yattığımı sana nasıl anlatabilirim ?
( onu(?) düşünmekten sıkıldım )
Ona dokunduğumu sana nası söyleyebilirim ?
( söyleyin !! )
( sss s**tir git(?), evet..) (03.35)
( bütün bir gün uzaklardaydım )
Onun eti, benim vücüdumun altında titrerken,
( elime jilet alıp, saçlarımı yavaş yavaş kazımaya başladım )
Neler düşündügümü sana nasıl açıklayabilirim ?
( açıklayabilirim..)
( delirdiğimi ya da ona yakın hissettiğimi düşünüyordum )
Teypte Cansever, ve onun tok sesi..
( niye düşünüyorum ! off )
( lanet olsun !! lanet olsun !! )
Tüm gücümü toplamıştım bütün bunları sana anlatmak için
Tam o sırada bana baktın, ve telefon acı acı inledi
( sessizce bir şey düşünemememin delirmek olduğuna inanmaya başlamıştım )
Konuştuktan sonra bana şöyle dedin :
" Onun beni düşünmesi, buraya gelecek olması, daha doğrusu yanımda olması
( korkmuyorum..korkmuyorum... )
bana içten içe...Büyük bir mutluluk veriyor !!! "

(Söyleme ! Söylememek, söylemekten daha dürüstçedir ! Bunu Unutma !! )
Şimdi ben, zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim ! )
(Söyleme ! Söylememek, söylemekten daha dürüstçedir ! Bunu Unutma !! )
Aah şimdi been, zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim
( Unutmaa !! )
Gece inanılmayan bir dinin, ebedi misyoneridir bekleyenin gövdesi içinde !
( Unutmaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa !!!!!! )
Ve şimdi ben, doğumla ölüm arasındaaa o bilinmeyen bölgedeyim
(Söylememek, söylemekten daha dürüstçedir)
Aaah şimdi ben !! Zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim !!!
(Söylememek, söylemekten daha dürüstçedir, bunu unutma ! bunu unutmaa..)
Gel bul beni, gel , gel kafir !
Gel hisset beni !
Gece inanılmayan bir dinin..Ebedi misyoneri bekleyenin gövdesi içinde..
Şimdi ben, zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim..
Doğumla ölüm arasındaa..o bilinmeyen bölgedeyim...
( açlığa alışıyor insan, peki ya deliliğe alışabilir mi ? )
Şimdi ben, zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim..Doğumla ölüm arasında..o bilinmeyen bölgedeyim..
( gel..gel, bul beni..)
Şimdi sen !! sonsuz şeritli bir yolun...eennn sol tarafındasın...
Ve hızla ilerliyorsun...Huzura doğru ! Erdeme doğru !
( açlığa alışıyor insan ! peki ya deliliğe alışabilir mi ? )
Ama ben, zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim
Tatlım ama ben, zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim
Ölümle doğum arasında..O bilinmeyen bölgedeyim..
Gece.. ( gece ), inanılmayan bir dinin edebi misyoneri...
bekleyenin gövdesi içinde..
Gece bir sızıntı..kirletilmeyen insanlardan ve o benim içim...
benim gövdemin içinde...
Şimdi ben !!
Şimdi ben !!
Şimdi ben !!!!!
" Eğer bir yanlış yapacaksan, bari onu doğru yap !"

Mehmet Şenol Şişli
KARGO


25 Haziran 2013 Salı

Muhabbet Bağı

muhabbet bağında bir gül açıldı
bir derdim var bin dermana değişmem
yüküm lâl-ı gevher mercan saçarım
bir derdim var bin dermana değişmem

cümle kuşlar dile gelir yazım der
gövel turnam şam'a gelir güzüm der
benim yarelerim tuzum tuzum der
bir derdim var bin dermana değişmem

garip bülbül gönlüm eğler ses ile
nicelerin ömrü gitmiş yas ile
arayıp bulduğum pür heves ile
bir derdim var bin dermana değişmem

sah hatayi'm muhabbete bakarım
ben doluyum ben dolana akarım
güzel pirim bir dert vermiş çekerim
bir derdim var bin dermana değişmem

Şah İsmail (Hatayi) / 1487 - 1524

23 Haziran 2013 Pazar

Romeo Jüliet


ROMEO:

 Yarayla alay eder, yaralanmamış olan.

 Dur, şu pencereden süzülen ışık da ne? Evet, orası doğu, Juliet de güneşi! Yüksel ey güzel güneş, öldür şu kıskanç ayı, Bak nasıl da sararıp soluvermiş Tanrıça kederden Sen ondan çok daha güzelsin diye.
 Kıskandığı için vazgeç ona bağlılıktan, Sayrılı ve toydur bakirelik giysisi. Soytarılar giyer bunları ancak Sen çıkar bu giysileri, at üzerinden.
 Kadınım benim, ah benim sevgilim bu! Ne olur ah, bilseydi sevgilim olduğunu! Konuşuyor, ama  bir şey de demiyor; Ne çıkar anlatıyor ya gözleriyle. 
Karşılık vereceğim ben de! Amma da yüzsüzüm, konuştuğu ben değilim ki.
 Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi, Yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan: Biz dönünceye dek siz parıldayın, diye.
 Gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun yüzünde; Utandırırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı, Gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı. Öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki gözleri gökte, Gece bitti sanarak kuşlar cıvıldaşırdı.
 Bak, nasıl da dayamış yanağını eline! Ah, eline giydiği eldiven olaydım da Dokunaydım yanağına.

 JULIET:
 Aaah! 

ROMEO:
 Konuşuyor.
 Ey parlak melek, konuş yine! Sen göz kamaştıran bir parlaklık veriyorsun geceye; Cennetin kanatlı ulağısın başımın üstünde, Tıpkı ölümlülerin hayretle açılan gözlerine göründüğün gibi. Tembel bulutlara binip uçarken o havanın kucağında, Onu seyreden insanlar gibi hayranlıkla, Öylece bakıyorum ben sana.

   JULIET: 
Ah, Romeo, Romeo! Neden Romeo'sun sen? İnkar et babanı, adını yadsı! Yapamazsan, yemin et sevdiğine, Vazgeçeyim Capulet olmaktan ben. 

ROMEO: (Kendi kendine)
 Daha dinleyeyim mi, yoksa açılayım mı ona?

 JULIET: 
Benim düşmanım olan adındır yalnızca Sen sensin, Montague olmasan da. Hem Montague nedir ki? Ne eli bir erkeğin, Ne ayağı ne kolu, ne yüzü ne de başka bir parçası.
 N'olur başka bir ad bul kendine.
 Adın ne değeri var? 
Şu gülün adı değişse bile Kokmaz mı aynı güzellikte?
 Romeo'nun da adı Romeo olmasaydı, Kusursuzluğundan hiç bir şey kaybolmazdı.
 Romeo, bırak, at bu adı! 
Senin parçan olmayan Bu ada karşılık al bütün varlığımı.

   ROMEO: 
Alıyorum öyleyse sözünü dinleyerek. "Sevgilim" de ki, vaftiz olayım yeniden; Romeo değilim bundan böyle ben.

   JULIET:
 Kimsin sen? Böyle geceye gizlenerek Sırrımı öğrenmeye gelen kim? 

  ROMEO: 
Bilmem nasıl söylemeli kim olduğumu Bir ad kullanarak! Ey güzel ermiş, Nefret ediyorum adımdan ben de Sana düşmandır diye. Ben yazmış olsaydım, şimdi yırtar atardım onu.

   JULIET: 
Daha yüz söz bile içmedi ağzından kulaklarım, Ama bu sesi tanıyorum: Sen Romeo değil misin, Montague'lerden hem de.

   ROMEO:
 Ne oyum, ne de öbürü güzel ermiş, Hoşlanmıyorsan eğer. 

  JULIET:
 Nasıl geldin buraya söyle, hem niye? Bahçenin duvarları yüksek, zor aşılması, Kim olduğunu düşün bir de, Mezar olur sana bu yer, bizden görürlerse.

   ROMEO:
 Aşkın hafif kanatlarıyla aştım bu duvarları, Durduramaz sevgiyi çünkü taştan sınırlar; Hem aşkın isteyip de başaramadığı ne var! Engel olamaz bana bu yüzden akrabalar. 

  JULIET:
 Bir görürlerse, sana kıyarlar.

   ROMEO:
 Hayır, daha çok tehlike saklıdır senin gözlerinde Onların yirmi kılıcından! Tatlı bak yeter; Korur beni onların düşmanlığına karşı.

   JULIET:
 Dünyada istemem senin burada görülmeni. 

  ROMEO:
 Saklar beni onlardan gecenin pelerini; Beni bulsunlar ne çıkar, yeter ki sen sev beni: Geç ölmektense senin sevginden yoksun Yaşamıma son versin kinleri daha iyi.

   JULIET:
 Kim yardım etti sana, burayı bulman için? 

  ROMEO:
 Aşk yardım etti, aramamı fısıldayarak; O bana akıl verdi, ona göz oldum ben de. Denizci değilim, ama uzak denizlerde yıkanan Uçsuz bucaksız kıyılar kadar uzak olsan da sen Sana ulaşmak için açılırdım denizlere. 

  JULIET:
 Biliyorum, gecenin maskesi var yüzümde, Olmasaydı eğer, duyduğun için demin söylediklerimi Nasıl kızardığını görürdün yanaklarımın. Çok isterdim ah bir güzel uyup göreneklere Demin söylediklerimin tümünü inkar etmeyi! Ama uğurlar olsun görgü kurallarına. Seviyor musun beni? "Evet" diyeceksin, biliyorum, Sözüne güveneceğim ben de; ama yemin edeyim deme, Belki de tutamazsın; Zeus alay edermiş, derler Sözünü tutamayan aşıklarla. Romeo, beni seviyorsan, söyle bana açıkça. Sponsorlu Baglantilar Kolayca elde edilmiş sanıyorsan beni eğer, Çatayım kaşlarımı, naz yapıp "hayır" diyeyim sana, Ta ki sen kapanasın ayaklarıma. Yoksa dünyada yapmam öyle bir şey. Doğrusunu istersen güzel Montgue, Çılgınca seviyorum seni; belki de bu yüzden Hoppaca buluyorsundur benim hareketlerimi; Ama inan sevgilim, daha bağlı olacağım sana Daha kurnaz olup da çekingen duranlardan. İtiraf edeyim ki, daha çekingen davranmalıydım, Ama farkına varmadan ben, seni sevdiğimi, Ağzımdan işitmişsin. N'olur bağışla beni, Hafifliğe yorma sakın Karanlık gecenin açığa vurduğu çaresizliğimi. 

  ROMEO:
 Sevgilim, şu meyve ağaçlarının tepelerini gümüşleyen Kutsal ay üzerine yemin ederim ki…   

JULIET:
 Yemin etme kararsız ay üstüne sakın; Yörüngesinde her gece yön değiştiren ay gibi, Değişken olur sonra senin de aşkın. 

  ROMEO:
 Ne üstüne yemin edeyim? 

  JULIET:
 Hiç yemin etme; ama ille de edeceksen, O tanrı bilip tapındığım Sevimli varlığın üstüne et yeminini.

   ROMEO:
 Eğer yüreğimdeki sevgi… 

  JULIET:
 Dur, yemin etme yine. Senin varlığın bana sevinç veriyorsa da, Sevinç duyamıyorum bu geceki anlaşmadan; Pek acele, birden oldu, düşünüp taşınmadan; Daha "çaktı" diyemeden çakıp ta kaybolan Yıldırıma benziyor. Tatlım, iyi geceler! Bu sevgi tomurcuğu, öbür görüşmemizde, Yazın olgunlaştıran soluğuyla dönüşebilir güzel bir çiçeğe. İyi geceler! İyi geceler! Yüreğimdeki dinginlik ve huzur Dolsun senin gönlüne de! 

  ROMEO:
 Ah, sana doymadan mı bırakacaksın beni böyle? 

  JULIET:
 Nasıl bir doygunluk bekliyorsun ki bu gece?   

ROMEO:
 Aşkının katışıksız yeminini benimkine karşılık.  

 JULIET:
 Onu sana verdim bile, sen daha istemeden, Olsa da keşke bir kez daha versem. 

  ROMEO:
 Geri mi alacaksın yine? Peki, neden sevgilim? 

  JULIET:
 İçtenlikle geri vermek için sana. Elimde olan bir şeyi istiyorum hem, Cömertliğim uçsuz bucaksız denizler gibi, Denizler gibi derin sana olan sevgim. Sana ne kadar verirsem, o kadar çoğalıyor bende kalan, Sonsuz çünkü ikisi de.
   Seslendiler içerden, hoşçakal, canım sevgilim! "Geliyorum dadıcığım!" Unutma beni, tatlı Montague! Biraz bekle, şimdi gelirim.

   ROMEO: 
Ey kutsanmış mutlu gece! Korkuyorum gecedir diye, Bütün bu inanılmayacak tatlı şeylerin bir düş olmasından...

  JULIET: 
İki kelimecik daha, sevgili Romeo, Sonra da gerçekten iyi geceler sana! Saygıdeğerse aşkının eğilimi, Amacın evlenmekse, bildir göndereceğim adamla, Nerede, saat kaçta yapmak istiyorsan töreni; O zaman tüm varlığımı sana adar, Ardın sıra gelirim ta ölünceye kadar.   Ama kötüyse niyetin sana yalvarırım…   Vazgeç bundan, başbaşa bırak beni kederimle. Yarın birini yollarım.  

 ROMEO: 
Ancak seninle yaşar ruhum. 

  JULIET: 
Binlerce kez iyi geceler sana! 

  ROMEO:
 Binlerce kez beter olsun gece, senin ışığın yoksa. Öğrenciler nasıl ayrılırlarsa ders kitaplarından Öyle koşar seven sevdiğine giderken; Okula nasıl canı sıkkın giderse öğrenciler, Öyle ayrılır seven sevdiğinden  

 JULIET: 
Hişt, Romeo, hişt. Doğancı sesi gerek Ayartmak için bu erkek şahini! Kırık olur tutsaklığın sesi, gür sesle konuşamaz; İnletirdim yoksa Yankı'nın uyuduğu mağarayı. Sesi benimkinden de çok kısılıncaya dek Durmadan söyletirdim onun rüzgar sesine Romeo'nun adını. Romeo!       

ROMEO:
 Ruhum çağırıyor beni adımla! Geceleri ne de gümüşsü bir ses verir sevenlerin dilleri, En yumuşak müziktir dinleyen kulaklara.

   JULIET:
 Romeo! 

  ROMEO:
 Söyle sevgilim.  

 JULIET:
 Yarın kaçta göndereyim? 

  ROMEO: 
Dokuzda.  

 JULIET:
 Mutlaka gönderirim; daha yirmi yıl var sanki Unuttum neden çağırdığımı seni.  

 ROMEO:
 Anımsayıncaya dek beklerim burada. 

  JULIET:
 Büsbütün unuturum sen beklersen orada, Anımsadığım için seninle olmanın hazzını. 

  ROMEO: 
Ben de beklerim sen unutasın diye, Unuttuğumdan bu evden başkasını. 

  JULIET:
 Nerdeyse sabah olacak: Artık gitsen; Yine de şımarık bir çocuğun kuşu gibi uzağa gitme; Yaramazın, elinden bir parça salıverip de Sonra da verdiği özgürlüğü kıskanıp İpek bir iplikle geri çektiği Bukağıya vurulmuş tutsak gibi.

   ROMEO: 
Keşke kuşun olsaydım!  

 JULIET: 
Ne iyi olurdu, tatlım! Ama çok seveyim derken öldürürdüm seni. İyi geceler! Romeo'm elveda! Sabaha dek iyi geceler sana! 

  ROMEO:
 Uyku barınsın gözlerinde, barış da gönlünde, Uyku da ben olsam, barış da, ne tatlı bir dinlenme olur! Şu bizim kutsal pederin varayım hücresine Anlatıp bu mutlu olayı, yardımını dileyeyim...

Shakespeare