20 Ocak 2014 Pazartesi

Aklımın Buhranları

Ha şu denizin dalgasının sesinden
Ya bu rüzgarın gökyüzünden
Girer
Firar etmiş gözlerinin rengi
Gözlerimden

Düşündüğüm –o ateşböceklerinden-
Bir gecenin vakti
Ay
Gökyüzünde
Güneş olmuşken
Girer
Resim olmuş gözlerinin rengi
Gözlerimden

Kızgın kumsalın üstünde
Kızmış bedenim de
Her an daha kızgınlaşırken
Yakamoz olur
Girer
Şiir olmuş gözlerinin rengi
Gözlerimden

Ha şu dudaklarımın rüyası
Ya bu aklımın hülyası
Hani ‘Çekim Kanunu’ keşfedilmemişmiş
Bilmez mişim mi gibi
Ayaklarım havadayken
Hani o rüyanın günahları
Ah bu aklımın buhranları
Deniz gelir
Gider gökyüzü
Deniz gider
Gelir gökyüzü

Aşk’mış bu gelip giden
Gelip gidermiş Melankoli
Bir Melankoli’ymiş bu Aşk
Gelir gidermiş hep yeniden

Bir şiir tadında masal gibi başlamış öyle “Aşk”
Böyle ‘Bir varmış’ derken
Doğarken hani denizden
Hani annenin içinden
Annenin içi umman hani
Hani umman annen ikenken
‘Bir yokmuş’ gibi bakıyormuş o aşk ona
Gözlerinden

Okurken
Bir de yazarken bile onu düşünmekten
Girmiş
Mürekkep olmuş gözlerinin rengi
Gözlerinden

DENİZ GÖKYÜZÜ

Bir varmış
Masal Şiir başlamış

Hep, yalnız uyanıyor, çok yalnız uyuyormuş, hep… Yalnız, yalnız, yalnız, yalnız… Çok, çok, çok, çok…
Çok yalnız geçiyormuş böyle zaman, geçerken... İstiyormuşki, bir sevgiye kapılsın… Sevgi onu alsın, sevsin önce… Sevsin bi, ısınsın ilk önce... Öyle sevsin ki sevgi onu, içi titresin böyle… Sevsin ki, çok yalnızlık; yalnızlık, yalnızlık, yalnızlık; çok, çok, çok, çok uzaklaşsın kendisinden.

İlkbaharın başlarında
Hani çiçekler henüz açmamış
Çimenler yeşerirken daha
Aşk diye dilenip
Dileklenip
Dillenip dururken
Olsun
Baharın son ayında karşılaşmış
“Deniz Gökyüzü” Aşk’la

O birkaç an…
O birkaç an nasıl bir ömür ederin
Şiir masalı bu işte!

Aşk
Duyduğun An kadar Zaman
Gördüğün Zaman kadar An’dır

Kısa bir süre bakışabilmişler sadece… O kısacık zamanı, bir ömür yapansa ondan sonra yüzünde durduramadığı gülümsemesi olmuş… Yüzünde hiç durmayan gülümsemesinden…

Nasıl gülümsemesin de gülümsemeyeyim
Gözleri hem ışıl ışıl
Deniz
Hem gökyüzü
Efil efil
Diyeyim

Sonra mı? Sonra; Sokmuş aklını, aklının aklındaki aklına...

Bakarken arkasından, ayakucunda deniz boyunca
Dalgalar bir gelip
Dokunup
Sonra
Gidip ta gökyüzüne
Karışırken böyle
Öyle
Sonsuz gibi masmaviymiş heryan öyle
Böyle

Mavinin içinde beyaz bulutlar
Dalga dalga
Sessizce seslenerek
Gel peşimden
Der gibiymiş

Gözlerini kırpmaya başladığında, dalgaların köpükleri, kocaman deniz, kocaman gökyüzü, beyaz bulutlarmış…

Sonra düşünmeye başlamış… Peşinden gidecekmiş...

O Deniz Gökyüzü’nün olduğu yer
Şimdiki zaman içinde
Zaman evvel biçimde
Bir diyarmış
Öyle gelip hemen gittiğinden
An bir zaman
Zaman bir anmış

Ve karar vermiş, korkmadan ona gidecekmiş. Korkusunu yenmesi çok zor olsa da korkusuzca ona gidecek ve yeniden yine kısa bir süre için bile olsa onu görecek ve görecek ve görecek ve görecekmiş işte!

Sonra:
Aşk, görmek istemek’tir. 

Ayaklarını köpük köpük bulutlara sokup
Bütün korkular üzerine gelip
Giderken
Peşindeymiş işte

Develer tellal, pireler berber ikenmiş işte

Bir adım atmış… Gelmiş gitmiş… Bir adım daha atmış… Gelmiş gitmiş…

Aşık olmaktan korkmuyorum! Aşık olmaktan korkmaktan korkuyorum, diye düşünerek bir adım daha atmış... Utangaç cümlelerinin maviliği içinde aklı dalgalanmış… Gitmiş işte!

Aşkın denizine dalmış
Aşkın gökyüzüne dalmış
Aşk olmuş işte

Karışıyormuş şimdi o aşka…

Anlamış denizin gökyüzünün rengini aldığını
Anlamış gökyüzünün derinliğinin deniz olduğunu
Bütün korkularının yersiz olduğunu anlamış işte

Sonra;
Dünya
Hayat
Aşk
Dalmakmış işte


Şiir masal biterken…
SON

Bir varmış
Bir Aşk varmış
Hani doğup ışığın içinde
Işık karanlığın önünde öyle
Yani
Karanlığın ardında böyle 

Ha şu dudaklarımın rüyası
Ya bu aklımın hülyası
Hani ‘Çekim Kanunu’ keşfedilmemiş
Bilmez mişim
Gibi
Ayaklarım gökyüzündeyken
Hani o rüyanın günahları
Ah bu aklımın buhranları

Deniz gelir
Gider gökyüzü
Deniz gider
Gelir gökyüzü


Yücel Kavlak

Hiç yorum yok: