Afşar Timuçin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Afşar Timuçin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
18 Ekim 2012 Perşembe
GECE GELENİN TÜRKÜSÜ
Hangi saatte durur şiir
Hangi saatte başlar
Horozlar hangi saatte öter
Hangi saatte yıkanır ışıkla
Gecenin çamuruna batanlar
Böyle sen mi geldin sabaha karşı
Alkol tütün ve yalnızlık içinde
Böyle sen mi geldin sessiz
Çocukların doğmasından, günün ışımasından
Kavgada insanların ölmesinden korkarak
Böyle sen mi geldin kaça kaça
Kaygılar hangi saatte başlar
Hangi saatte yenik düşer
Gecenin bitimi doğan güne
Ve neden güne başlıyor gibi
Bazen çok sevdiklerimiz bile
Yeniden geceye başlarlar
Hangi saatte susar şiir
Hangi saatte yazar ölümün yazgısını
- AFŞAR TİMUÇİN
18 Mayıs 2011 Çarşamba
Gün Doğarsa
Gün doğarsa denizlerin üstüne dalgalardan
Güneşin en azından bir umut olduğunu
Duymalısın her zaman
Hep çok uzun bir gemi gibi açılır suda
Bir şey taşır ufuklara, ufuklardan
Çiçeklenir sonsuzlanır
Biliyorsun geçmeden gidemezsin zamanlardan
Gün doğarsa saçlarından saçlarıma
Kavga büyük bir deniz varış yok ufuklarda
Her şeyin en güzeline yazgılanmışız gitmişiz
Gün doğarsa saçlarından saçlarıma
Biliyorsun geçmeden gidemezsin zamanlardan
Gün doğarsa gün geçmeden doğamaz çocuk uykularından
Denizlerden, kayalardan, kuytulardan, sulardan
Geçmeden gün doğamaz karanlık dağlar gibi kuytulardan
Denizlerden, kayalardan, kuytulardan, sulardan
Gün doğarsa denizlerin üstüne dalgalardan
Güneşin en azından bir umut olduğunu
Duymalısın her zaman
Biliyorsun geçmeden gidemezsin zamanlardan
Afşar Timuçin
23 Nisan 2011 Cumartesi
Akşam Serüvenleri
Bir seferden döneriz seninle bazı akşamlar
Gün bulutları açık mora boyadıktan az sonra
Bile bile karanlığın bizi kalın örtülerle örteceğini
Son ışıklara dalarız koşa koşa gene de
Sürgününüm, izini sürerim her yerde seve seve
Alacakaranlıkta hem özlemlin hem öksüzün olmak için
Kapanmaya hazırımdır kat kat kendi üstüme
Yağmurdan, güneşten, poyrazdan, uzun yollardan
Biz şimdi gurbetimize çıkıyoruz, vakit tamam
Çanlarla, türkülerle, davullarla ayrılmak uzak bize
Yüzüme vuran sıcaklığınla çocuk dudaklarınla
Sen giderken, ellerimde ellerinden ayrılmanın öfkesi
Varlığında yeniden kurulur eksiksiz bir sıla
Seni her düşünmemde benzersiz bir yurt özlemi
Bana düşen, gelişini aralıksız beklemek
Beklerken bakışında eriyip gitmek yavaşça
Beklerken sonsuz bir ormanı yürümek saçlarında
Benim tutkum, ölümüm, serüvenim bu işte.
Afşar Timuçin
1 Nisan 2011 Cuma
Yol Türküsü
Çiz beyaz haritalara mor kalemle
Hiç görülmedik yepyeni kentleri
Hep oralara götür beni
Seninle olunca sıkılmam giderim
Çocuk yüreğinle sen kurarsın
Köprüleri alanları kuleleri
Panayırları ve çocuk bahçelerini
Çiz haritaların en güzel yerine
En güzel günleri ve geceleri
Seninle olunca çekinmem giderim
O kentlere yolcu diye çiz beni
Biletim pardesüm şemsiyem şapkam
Yüreğimde sevincim kafamda düşüncem
Nasıl da çok karıştık birbirimize
Bu el hangimizin eli bu saçlar hangimizin
Senin gittiğin her yere giderim
Afşar Timuçin
14 Haziran 2010 Pazartesi
Beni Rüzgara Verme
Öfkeli bir deniz gibi
Üstünden atma beni
Yazdığın gibi silme
Yumlama parçalama
Ne yapsam kırılmaz diye
İtme koca dağlardan
Gidip gelip ağlatma
Bu bensiz yapamaz de
İçinin derinlerine sakla
Gösterme kimseye beni
Gönlünde tut bırakma
Kuşlara parçalatma
Çöllere koyup dönme
Gözden çıkarma beni
Tam her şeyimi aydınlatırken
Yeter bu kadar deyip sönme
Bir gidip bir gelip
Çocuk gibi oyalama
Korkutma yıldırma beni
Beni sakın bırakma
Afşar Timuçin
26 Mayıs 2010 Çarşamba
Ceylanların Aşk Türküsü
Yeni bir tutkuyu kaldırmaz o
Yeni bir aşk öldürür ceylanı
O sevdi mi çocuklar gibi sever
Sen olsan ateşe verirsin tarlanı
Çiçeklerini yerle bir edersin
O bir duvar dibinde yatar sesizce
Düş gibi görür inen akşamı
Kelebekler yanaklarından öper
O sevdi mi rüzgar gibi sever
Sen olsan yere çalarsın şapkanı
Yeni bir tutkuyu kaldıramaz o
Yazık olur küçücük saçlarına
Doyamadan gider derenin
Işık beyazı çakıl taşlarına
O sevdi mi yüreği bakakalır
Sen olsan yeniler giyip gezersin
Belki bir günde harcarsın paranı
O yemeden içmeden kesilir
Sevdiğini bir üzse bin üzülür
Sen olsan üzersin sevdiğini
O günde binkere ipe çekilir
Afşar Timuçin
23 Mayıs 2010 Pazar
İnce Uzun Bir Deniz
Karşımızda bir deniz yağmuru birden
Mavinin donduğu yeşilin kaçıştığı
Koca bir tutkuya karşı neyi anlatıyorum
Doğrulara alışkın bir bilge gibi
Yanıyor avucum saçlarını okşarken
Öyleyse sana neyi kanıtlıyorum
Kaldı ki beyaz tenli martılar
Bunu çoktan açıkladı ikimize
Kuşlar kadar zorunluysanız birbirinize
Sizin işiniz tamam artık kimseye sormayın
Artık ne bir kural gerekir size ne bir yasa
Size engin bir deniz gerekir
Üstünde her mavinin bir özleme dönüştüğü
Üstümüzde incecik bir gök beyazlığı
Bütün sandallar uslu biri çılgın
Kıyıya tos vuruyor habire
O gün ben on beşinde delikanlıyım tepeden tırnağa
En sağlam yelkenleri germişim içime
Usulca saçlarına dokunuyorum belki zamansız
Bütün masmavileri bir açık yeşil geçe.
Afşar Timuçin
21 Mayıs 2010 Cuma
Akşamın Anısı
Yorgun bir günden kalan
Avuçların uyudu avucumda
Saçların, yüzümde omuzumda
Bana neler anlattı
Yüreğinin atışlarını duydum
İçimde, içimin derininde
Yol bitmesin istedim, uzasın
Alabildiğine dalsın karanlığa
Beklediğimiz oldu, çatıldı
İki cana bir beden
Ya da bir başka deyişle varoldu
Bir bedende iki can
Bir iki silkindi deniz uzakta
Ay ikimize el salladı
İrili ufaklı bütün yıldızlar
Işık yolladı sevincimize
Ne olup bittiğini
Bizi görenler anlayamadı
Aşkın benzersiz güzelliğinde
Zaten kimse anlayamaz kimseyi
Afşar Timuçin
5 Mayıs 2010 Çarşamba
Denizin Beklediği
Seni sevmek mor denizlerdi biraz
Ne kadar gidilse bir o kadar bitmeyen
Umutlar ve yıkışmalar ardında direnilen
Seni sevmek mevsimler içinde en güzel yaz
Seni sevmek yaşamanın aşılmaz büyüklüğü
Seni sevmek kan dolu yüzyılları korkutan
Ve sığınıp ılık kıyı kentlerine bir akşam
Seni sevmek çocukların düşlerinde gördüğü
Varılırdı daha saydam günlere isteseler
İsteseler yalnızlık giremezdi evlere
Seni sevmek bir kırlangıç olacak bekleseler
Ve uçacak durmadan adasız denizlere
Kim bulacak cam kırığı gözlerinde sevgimi
Sonra yalnız kalmak gibi yoksulca uğuldayan
Bütün okyanusların baş eğdiği tek kaptan
Sana verdim geç diye bütün denizlerimi
Afşar TİMUÇİN
14 Ocak 2010 Perşembe
uzakların özlemi
Bulutlarla süzül denizlerde yıkan
Kopar ufuklarda yağmurlardan sonra açan
O görülmemiş çiçeği ellerinle
Rüzgar ol dağlara doğru yaslan
Özlemin seni yanıltmayacak
Sen uzak sevdaların yolcususun
Bırak boşluklara yavaşça kendini
Ne aynalara sığın ne kapı arkalarına
Gez dolaş uzayları
Işıklarla kamaşsın gözlerin
Bulutlar sıcak sıcak sarsın seni
Su kuşlarının uçtuğu yerden bak kocaman dünyaya
Onlar ki delisidir maviliğin
Her sezgilerinde ölümsüzlük vardır
Seni çılgına çevirir
O acayip kuşların güzelliği
AFŞAR TİMUÇİN
mavi mendilin türküsü
Sandığa koy bu mendili, kullanma.
Üstünde martılar uçuşuyor
- Her biri bir mavinin telaşçısı -
Başedilmez bir deniz demektir bu
Kimseye gösterme, sandığına koy bunu.
Onu benden daha genç,
Daha dirençli, daha umutlu
Bir savaşçıya sakla.
Kavuştuğunuz en güzel sabahta
Çıkarırsın sandıktan.
Bu deniz yıllarca seni bekledi dersin
Söz bilmez, söz anlamaz kuşlarıyla
Seni karşıladı dersin bu mendil,
Hiç ıslanmadı boş bir anıyla.
Ya da sen başka mendil ver ona
Denizi daha mavi, kuşları daha çılgın
Kıyıları daha temiz ve güzel.
Bu da kalsın sandığında öylece
Kimindi, nedendi, nasıldı bilinmeden...
AFŞAR TİMUÇİN
31 Ekim 2009 Cumartesi
Bir Yaz Günlüğü
Papatyadır elinde
Yazla yeşeren sıradağlar
Bir şarkıdır dilinde
Günden güne seni soran sonbahar
Bir umuttur görüp güldüğün
Bir tutkudur sokaklar
Hergün seni çağırır der ki
Sokaklardan geçemezsen hayal olur uzaklar
Ben senin şarkınım der
Bazen biraz tutkulu, bazen acılı biraz
İçinde sarı güller bulunsun
Ben bir yolum, sende benim yolcumsun
Sakın geçme benden inanmayarak
Sen benim savaşçımsın, gözüpek çocuğumsun
Sen güzelsin, en güzel
Denizlerden daha güzel
En güzel çiçeklerden ve seslerden
En güzel denizlerden...
Söz: Afşar Timuçin
4 Ekim 2009 Pazar
Yağmur Arkası
Yağmurlar yağdı ve hiç dinmedi
Her biri saydam çiçeklenen saçında
Yağmurlar daha çok pencereler içindi
Öksüzdüm gözyaşıydım dudağında
Bir sancıydım boğuk akşamlar gibi
Büyüdükçe büyüdü isli ve yalnız olmak
Kirazını soldurdu ağaçların
Nasıl devrildi taşlar üstümüze
Çoğalan nasıl boydan boya kuşkular
Kar dizboyu ölümü sokakların
Ezgiler sabahlarda eriyecek
Gözlerin uykumda yeşerir durur
Kalsam çağlar boyu yokluğunun kapısında
Yaşamak bunca umuda yeniden varmak olur
Ölmek seni duymamak bir gün daha
Afşar Timuçin
5 Aralık 2008 Cuma
SESSİZ AKŞAM DÜŞLERİ
Bembeyaz akşamlara çıkmak
Deniz kıyılarında ya da dağ başlarında
Daha doğar doğmaz sarhoş
Pırıl pırıl bir günden
Akşam gelin gibi süzüle süzüle
Yamaçlardan ağır ağır inerken
Seni duymak seni sevmek seni okşamak
Seni konuşmak ve seni susmak
İlk karanlıkla birlikte erkenden
Senin hazırladığın sofraya oturmak
Senin yaydığın çarşafların üzerine
Uzanıp uzun uzun düşünmek seni
Dünyayı yepyeni güzelliklerle
Yeniden yaratır gibi
Elinle kapladığın yorganı örtünüp
Seni duymak seni düşünmek seni bulmak
Haritaya yeni bir ada yazdırır gibi
Her yanını her şeyini öğrenmek
Saçlarını boynunu sırtını belini
Kollarını omuzlarını dizlerini ayaklarını
Hatta ayıp olmasın en gizli yerlerini
Yani baştan sona seni ezberlemek
Afşar TİMUÇİN
25 Kasım 2008 Salı
Sarı Papatya
ANIŞ
Bense eski bir anı gibi çaldım kapını
Dinlen diye saçlarını taradım
Ayakların sıcaktı saçların ılık
Ben bir düş gibiydim uyanınca yitirilmiş
Düşler de anılar gibi karmakarışık
Nilüferler gibi birden sudaydın
Tanıdım bakışını
Sular gecelerden daha eski karanlık
Her çiçek sarısını içirirken toprağa
Yıkıntılar içinde sapsarı papatyaydın
Afşar TİMUÇİN
Gittiğin Yağmurla Dön...
Yağmurlara Söyle
Dayanamam birden gelirsen
Güneş doğar gibi yavaş yavaş gel
Gelişin yıkım gibi olmamalı
Gelişin önceden belli olmalı
Yağmurlara söyle geleceğin günü
Geldiğinde akasyalar
Karlar gibi vuracak camlara
Güller çıldıracak sevinçten
Seni görebilmek için
Pencereden sarkacak sardunyalar
Ayva çiçekleri selam duracak
Sapsarı bakışına
Gelişin önceden belli olmalı
Yola çıkarken haber sal sularla
Ne yap yap üç gün önceden bildir
Ağaçlarla göklerle kuşlarla
Söz: Afşar Timuçin
Yağmur'a Özlem
Yağmur
Değil mi ki yorgundun
Karanlıktan yorgan örttü geceler
Takılıp maviye uçtun bütün gün
Yağdın gül yaprakları gibi
Sonra dereye doğru koştun
Şimdi uyu denizde yarın gene bulutsun
Değil mi ki kayalarda çiçeklenen savaşsın
Gökte sevinçsin beyaz beyaz
Değil mi ki yıkadın tarlaları
Değil mi ki dağlardan
Geldiğin gün başlamayı bekler yaz
Değil mi ki havaydın rüzgâr oldun
Leyleklerle göçlere tutuldun
Turnalarla tanıdın uzakları
Değil mi ki insanlaştırdın kili
Değil mi ki taşları yoğurdun ellerinle
Değil mi ki dönüşsüz savaşçısın
Sonsuzluğa doğru bırak kendini
Afşar TİMUÇİN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)