Bekir Sıtkı Erdoğan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bekir Sıtkı Erdoğan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Nisan 2012 Salı

SESSİZ SENFONİ

Ellerin vardı, sıcak ve masum
Ellerin, hayal gibi, düş gibi
O zaman talihime yardı ellerin
Beyaz bir gecede, iki kuş gibi
Omzuma nasıl da konardı ellerin

Hangi rüzgarlarda şimdi kimbilir
O değirmen altı, o zümrüt koru
İlk dörtlü yoncayı bulduğumuz yer
Ya o çapkın çapkın kestanecikler
Hani bir yerleri çimdiklenir hafifçe
Kanardı ellerin!
Mendilimi sarardım üstüne,
Avcumda sahici bir hasta gibi
İncecik incecik yanardı ellerin

Bazan kızar hırçınlaşırdı birden
Ruhumu kaldırır kaldırır boşlukta
Oysa bilmez miyim atamazdı
Geceler sonsuzdu, geceler derin
Bir şeyler düşünür anlatamazdı
Kahrından kaskatı donardı ellerin

İnsan, soyununca hissediyor
Gittikçe katılaştığını yerin
Tanıdık bir film geçiyordu gözlerimden
Gel gör ki en güzel yerinde
Ansızın kopardı ellerin

Sonra, dört yabanci el
Dört yorgun omuz
Mezat kapısında bir kuşluk vakti
Çekince ipini mesafelerin
Ayak uçlarıma yığıldı sonsuz
Bir tünel gerindi sefil, kapkara
Bir yokluk hıçkıra hıçkıra güldü
Büyüdü göz çukurları kırık heykellerin
Böyle bilmediğim uzak yollara
Beni bırakmasa ne vardı ellerin

Romanımız, ne kadar güzel başlamıştı
Ve işte böyle sonu
Şimdi, ışıklar sığ
Gölgeler derin...
Mor sarmaşıklarla örtük balkonu
Kafur kokusundan, od ağacından
Dört arşın geceye sardı ellerin

Bekir Sıtkı Erdoğan

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Sessiz Senfoni



M A V İ G Ü N ' E
Acılarının hafiflemesi dileğiyle...


Sessiz Senfoni

Ellerin vardı, sıcak ve masum.
Ellerin, hayal gibi, düş gibi...
O zaman talihime yardı ellerin.
Beyaz bir gecede, iki kuş gibi,
Omzuma nasıl da konardı ellerin?..

Hangi rüzgarlarda şimdi kim bilir?
O değirmen altı, o zümrüt koru,
İlk dörtlü yoncayı bulduğumuz yer,
Ya o çapkın çapkın kestanecikler!..
Hani bir yerleri çimdiklenir hafifçe,
Kanardı ellerin!
Mendilimi sarardım üstüne,
Avcumda sahici bir hasta gibi
İncecik incecik yanardı ellerin!

Bazan kızar hırçınlaşırdı birden;
Ruhumu kaldırır, kaldırır boşlukta,
Oysa bilmez miyim atamazdı!
Geceler sonsuzdu, geceler derin;
Bir şeyler düşünür anlatamazdı
Kahrından kaskatı donardı ellerin!

İnsan, soyununca hissediyor,
Gittikçe katılaştığını yerin!..
Tanıdık bir film geçiyordu gözlerimden,
Gel gör ki, en güzel yerinde,
Ansızın kopardı ellerin!

Sonra, dört yabancı el,
Dört yorgun omuz,
Mezat kapısında bir kuşluk vakti,
Çekince ipini mesafelerin;
Ayak uçlarıma yığıldı sonsuz!..
Bir tünel gerindi sefil, kapkara!
Bir yokluk hıçkıra hıçkıra güldü!
Büyüdü göz çukurları kırık heykellerin!
Böyle bilmediğim uzak yollara,
Beni bırakmasa ne vardı ellerin!

Romanımız, ne kadar güzel başlamıştı,
Ve işte böyle sonu!..
Şimdi, ışıklar sığ,
Gölgeler derin...
Mor sarmaşıklarla örtük balkonu,
Kafur kokusundan, od ağacından,
Dört arşın geceye sardı ellerin...

Bekir Sıtkı Erdoğan

19 Haziran 2010 Cumartesi

Yağmurda Unutulan Şarkı


Önce bir yağmur bir yağmur iki gözüm
Önce ıpıslak iki kuş
Sonra yıkılmış evrenler geçti vitrinlerden
Sonra insanlar iki gözüm
İnsanlar
Kahrolmuş

Islak senaryolar üstüne ta iç boşluktan
Boyut boyut yalnızlıklar ağıyordu
Öksüz anılar üstüne iki gözüm
Kırık ikindiler üstüne
Kuşkulu bir yağmur yağıyordu

İkişer üçer yitiriyordum seni kavşaklarda
Yollar ayak bileklerime dolanıyordu hep
Taş taş çöküyordu en kutsal yapılar
Yüzler karanlıktı iki gözüm
Düşünceler dar
Bir geçit bulamıyordum sana
Ellerim yordamlarını yitirmişti üstelik
Hep yabancıydı çaldığım kapılar

Oysaki, son çağrımdı bu ta can köşemden
Oysa yürek yürek son yeşermemdi
Çağ çağ, kanat kanat, sevgi, ışık, nur
Ah sonra o yağmur iki gözüm
Ah sonra o
Yağmur

Şimdi,
En kırık vaktidir uzak imbatların
Öykümüzün en yaralı yerinden
Damlar yüreğime ılık bir sızı
Sonra birden duyar gibi olurum
Hoyrat yağmurlar altında
Martı çığlıklarına karışıp giden
Çocuksu şarkımızı...


Bekir Sıtkı Erdoğan

25 Mart 2010 Perşembe

Suda Ayak İzleri


Önce bir deniz düşer aklıma
Masmavi bir şarkı başlar derinden.
Sonra yosun kokan ıslak bir rüzgar;
Saf saf, serin serin gelir,
Rüzgarda lirik fısıltılar,
Rüzgarda ilkbahar sahillerinden
Müjdeler taşıyan sözlerin gelir!

Açılır hayale kıvrak bir yelken,
Çözülür dolaşır mısralar bir bir.
Ve sen gelirsin uzaklardan sen;
Hani o en yitik efsanelerden
Ta ruhuma gülen gözlerin gelir.

Çocuksu bir umut karışır tuza,
Tüm katı gerçekler çözülür, erir.
Kıyıdan bir gölge uzar sonsuza
Yasaklar, incecik bir geçit verir;
Üzerinden ürkek, belli belirsiz
Üzerinden kaçak yakamozlarla
Bana doğru ayak izlerin gelir.

Bekir Sıtkı Erdoğan

23 Ocak 2009 Cuma

HANCI


Gurbetten gelmişim, yorgunum hancı!
Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş...
Aman karanlığı görmesin gözüm,
Beyaz perdeleri ger yavaş yavaş...
Sıla burcu burcu ille ocağım...
Çoluk çocuk hasretinde kucağım
Sana her şeyimi anlatacağım,
Otur başucuma sor yavaş yavaş.
Güç bela bir bilet aldım gişeden,
Yolculuk başladı Haydarpaşa 'dan...
Hancı, ne olur, elindeki şişeden
Bir kaç yudum daha ver yavaş yavaş!..
Ben o gece hem ağladım hem içtim,
İki gün diyardan diyara uçtum
Kayseri yolundan Niğde'yi geçtim,
Uzaktan göründü Bor yavaş yavaş...
Garibim, her taraf bana yabancı,
Dertliyim çekinme, doldur be hancı!
İlk önce kımıldar hafif bir sancı,
Ayrılık sonradan kor yavaş yavaş...
Bende bir resmi var yarısı yırtık,
On yıldır evimin kapısı örtük...
Garip birde sarhoş oldu mu artık
Bütün sırlarını der yavaş yavaş...
İşte hancı! ben her zaman böyleyim,
Öteyi ne sen sor ne ben söyleyim?
Kaldır artık, boş kadehi neyleyim?
Şu benim hesabı gör yavaş yavaş...

Bekir Sıtkı Erdoğan