Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Yalnız mı kaldım ne?....... Olsun, benim ada'm var......... Enver Halefoğlu
İnsan oldum kaya oldum
İnsanda kaya oldum kayada insan
Havada kuş oldum kuşta gökyüzü
Soğukta çiçek, güneşte nehir oldum
Şebnemde parlayan şey
Kardeşçesine yalnız kardeşçesine hür
Paul Eluard
40 yorum:
Alışamadım bir türlü sığlara
Benim yolum derinlere, derinler mavidir
Hasret şarkıları çalınır söylenir gönlümde
O yüzden dalar dalar giderim uçsuz mavilere
Benim umutlarım mavi benim hüzünlerim mavi
Birde emanet yüreğim var bir bilseniz masmavi...
Bir Salı günü daha mavilerdeyiz...
Sıcaklara rağmen,can sıkıntılarına rağmen tüm mavilikler sizlerle olsun...
Kolay gelsin...
HerDemMavide Mavi Sevdalara yelken açalım
Mavi Sevda
Bir mavi denizdeyiz şimdi seninle
ak bir martı gibi umut ve sevinç yüklü gemimiz
mutluluk rüzgarları vuruyor yelkenlerimize
pupa yelken yol alıyoruz sabaha
güneşli günlere çıkıyoruz, mavi gecelere
güzelliklerin el değmemiş ormanlarında
düşlenmemiş renklerin çılgınlığı düşüyor bakışlarımıza
kulaklarımıza binlerce kuş sesi dökülüyor
şiir cıvıltıları üşüşüyor saçlarımıza
sevgi çelenkleri örüyor zaman içimizdeki ışıltılardan
sevgiyle beslenerek,
bin çiçek büyüyor özlemin kor bahçelerinden
küskün çocuklar gülümsüyor yıldızlara
seviyoruz bütün insanları, bütün hataları affediyoruz
şarkılar bizim oluyor, şiirler bizim, yarınlar bizim
su gibi yudum yudum, hava gibi nefes nefes
mutluluğu tadıyoruz tüm pınarlardan
sevgimizi koyup tüm sevdaların üstüne
yelin suyla öpüştüğü kıyılara atıyoruz acılarımızı
kaldırıp duvağını gökyüzünün
öpüyoruz tüm beyaz bulutları alnından birer birer
dudaklarımız gül oluyor, gözlerimiz yıldız, bakışlarımız ay
uçuk bir mavide tutsak kalıyor hayallerimiz
sokaklar dolusu mutluluk
çiçekler dolusu sevgi ekiyoruz güzelliğin doruklarına
martılar uçuruyoruz samanyoluna mavi düşler boyu
bir Adem ile Hava faslındayız şimdi seninle
mavi bir rüya görüyoruz, mavi bir bahar yeşeriyor tenlerimizde
yeni bir aşk masalı yaşıyoruz şarkıların tılsımında
güneşi, mehtabı, yıldızları içiyoruz tüm pınarlardan
dudakların kalplere sığındığı bir adada
şimdi binbir arzuyla köpürüp kabarıyor dalgalar
şiir’in yedirenk çakılları vuruyor kıyılarımıza
bütün ihanetlerden arı, bütün çirkinliklerden uzak
yıldızları yol yapıp umutlarımıza
mavilere tırmanıyoruz ince alımlı ayaklarıyla aşkın...
Alıntıdır
iyi bir sali olur insallah
İhtiyacım Var Sana
Bugün biraz gerginim yine
Sesim değişik gelebilir biraz
Ama sen anlarsın
Bana katlanırsın
Tuhaf laflar edebilirim
Seni belki üzebilirim
Ama sen susarsın
Çünkü beni tanırsın
Öyle çabuk kızma derdin hep
Bu kadarda kolay alınma
O zaman beni sar hadi sarıl bana
Değişmez huylar bilirsin
Bir kerede sen dene alışmayı
Ben göğsüne yatarken öyle derin nefes alma
Bu ara ihtiyacım var sana
Ellerimi sakın bırakma
Bana huzur veren tek yer senin yanın unutma
Gün varıncaya kadar sabaha
Sakın hiçbir yere kalkma
Fazla bir şey istemem sadece dur burada
İhtiyacım var sana
Yeri asla dolmayacak güzel yüreklere...
Kimse Olmadı Senin Gibi
Zaman geçti arkamdan
Kimseler bilmez ki
Sığmıyor mumlar artık
Doğum günü pastama
Üzerime bastıkça
Bastıkça yükseldi
Bir armağan oldun her yıl
İpsiz bir uçurtma
Hiç kimse olmadı senin gibi
Hiç kimse gelmedi bilirim gelmeyecek
İsterdim kalmasın kaldığı gibi
Ama ''amalar'' yasak bize
''Keşkeler'' kilitli
Kimse olmadı senin gibi
Hiç kimse olmadı
Dikişlerim sağlam
Kimseler bilmez ki
Nasıl kanar içim
Saklar yüzüm
Üzerime bastıkça
Bastıkça yükseldi
Bilirim gitmez her şey
Geldiği gibi
Hiç kimse olmadı senin gibi
Hiç kimse gelmedi bilirim gelmeyecek
İsterdim kalmasın kaldığı gibi
Ama ''amalar'' yasak bize
''Keşkeler'' kilitli
Kimse olmadı senin gibi
Hiç kimse olmadı
Kimse Olmadı
BENİ UNUTMA
Bir gün gelir de unuturmuş insan
En sevdiği hatıraları bile
Bari sen her gece yorgun sesiyle
Saat on ikiyi vurduğu zaman
Beni unutma
Çünkü ben her gece o saatlerde
Seni yaşar ve seni düşünürüm
Hayal içinde perişan yürürüm
Sen de karanlığın sustuğu yerde
Beni unutma
O saatlerde serpilir gülüşün
Bir avuç su gibi içime, ey yar
Senin de başında o çılgın rüzgar
Deli deli esiverirse bir gün
Beni unutma
Ben ayağımda çarık, elimde asa
Senin için şu yollara düşmüşüm
Senelerce sonra sana dönüşüm
Bir mahşer gününe de rastlasa
Beni unutma
Hala duruyorsa yeşil elbisen
Onu bir gün benim için giy
Saksıdaki pembe karanfilde çiğ
Ve bahçende yorgun bir kuş görürsen
Beni unutma
Büyük acılara tutuştuğum gün
Çok uzaklarda da olsan yine gel
Bu ölürcesine sevdiğine gel
Ne olur Tanrıya kavuştuğum gün
Beni unutma..
Ümit Yaşar Oğuzcan
Şebnem Ferah'la devam ediyorum
Sana Bilmediğin Bir Şey Söyleyemem
Suyun derinliği aynıydı
Ama senin beline benimse omuzlarıma geliyordu
Bütün yapraklar sararıp düşecekti
Ama ilk ben düştüm kalanlar arkamdan korkuyla baktı
Bütün aşklar çok büyük olacaktı
Ama en büyük bizimkisi diyecektik
Her bir insan eşsiz olacaktı
Ama hep kendimizi en değerli zannedecektik
Çamur mu sürmek istiyorsun başkasının duygularına
Önce senin ellerin kirlenecek
Suyla mı gidiyorsun bir başkasının yanan yüreğine
O yürekte hep yerin olacak
Sana bilmediğin bir şey söyleyemem
Ben de hiçbir şey bilmiyorum
Ne kadar iyilik varsa hepimiz için
Hepsini dileyip gerisine direniyorum
Çok sonraları fark edecektik
İyilik temizlik bile göreceli olacaktı
O kadar hızlı kirlenecektik ki
Masumiyet fotoğraflarda eskiyip solacaktı
Korkuyor musun senden farklı olan her şeyden
Korktuğun şey kendi içinde büyüyecek
Ortak mı oluyorsun bir başkasının yalnızlığına
Yüreğin yalnızlık nedir bilmeyecek
Sana Bilmediğin...
Başucu şarkılarındandır Zuhal Olcay'ın
Pervane
Ben bal arısı gibiydim senden önce
Bak pervanelere döndum seni görünce
Yana yana kül olsam her an
Yine de senden ayrılamam
Yoluna adadım ömrümü ben
Sensiz olamam
Yana yana kül olsam her an
Yine de senden ayrılamam
Bin yıl yaşasam yine sana doyamam
Sana gönlümü verdim nazlı güzel
Seni almazsam gözlerim açık gider
Bana ellerini ver
Hayat seni sevince güzel
Yoluna adadım ömrümü ben
Gel kaçma güzel
Bana ellerini ver
Hayat seni sevince güzel
Sana gönlümü verdim nazlı güzel
Pervane
Evet saatler ilerledikçe sıcaklıkta artış gösteriyor
bir iki saate erime haline geçeriz yine...
erimeden önce bir şiir diyelim
DAĞ RÜZGARI
Kaderde senden ayrı düşmek te varmış
Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim..
Seni tanımadan
Hele seni böyle deli divane sevmeden
Yalnızlık güzeldir diyordum
Al başını, kaç bu şehirden
Ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara
Rüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere git
Git gidebildiğin yere git diyordum
Oysa ki, senden kaçılmazmış
Yokluğuna bir gün bile dayanılmazmış.
Bilmiyordum.
Yine de dayanmağa çalışıyorum işte
Bir kır çiçeği koparıyorum gözlerine benzeyen
Geçen bulutlara sesleniyorum ellerin diye
Rüzgar güzel bir koku getirmişse
Saçlarını okşayıp gelmiştir diyerek avunuyorum
Yaşamak seninle bir başka zamanı
Bir başka zamanda seni yaşamak
Her şeyden önce sen
Elbette sen
Mutlaka sen
İster uzaklarda ol
İster yanı başımda dur
Sen ol yeter ki bu zaman içinde
Ben olmasam da olur
Seni bir yumağa sarıyorum yıllardır
Bitmiyorsun
Çaresizliğim gün gibi aşikar
Su olup çeşmelerden akan güzelliğin
İnceliğin ışık yüzüme vuran
Sen güneş kadar sıcak
Tabiat kadar gerçek
Sen bahçelerde çiçekler açtıran
Sudan, havadan, güneşten yüce varlık
Sen, o tek sevgi içimde
Sen görebildiğim tek aydınlık
Bir nefeste benim için al
Havasızlıktan öldürme beni
Bulutlara, yıldızlara benim için de bak
Susadım diyorsam
Bir yudum su içmelisin
Ben yorulduysam sen uyumalısın
Ellerim sevilmek istiyor
Saçlarım okşanmak istiyor
Dudaklarım öpülmek istiyor
Anlamalısın.
Ağaçların yeşili kalmadı
Gökyüzünün mavisi yok
Bu dağlar o dağlar değil
Rüzgarında kekik kokusu yok
Kim bu çaresiz adam
Bu kan çanağı gözler kimin
Kaç gecedir uykusu yok
Gündüzü yok
Gecesi yok
Yok
Yok
Anladım
Sensiz yaşanmaz bu dünyada
İmkanı yok.
Ümit Yaşar Oğuzcan
Hikayecik
Çatlak Bir Testi Ne İşe Yarar
Çin'de bir adam, her gün boynuna dayadığı kalın sopanın iki
ucuna astığı testilerle dereden su taşırmış evine.. Bu testilerden
birinin yan kısmında çatlak varmış...
Diğeri ise hiç kusursuz ve
çatlaksızmış; ve her seferinde bu kusursuz testi adamın doldurduğu
suyun tümünü taşır, ulaştırırmış eve..Ama her zaman boynunda taşıdığı testilerden çatlak olanı eve yarım; diğeri dolu olarak varırmış iki sene her gün bu şekilde geçmiş.
Adam her iki testiyi suyla doldururmuş ama evine vardığında sadece 1,5 testi su
kalırmış...Tabi ki kusursuz, çatlaksız testi vazifesini
mükemmel yaptığı için çok gururlanıyormuş. Fakat zavallı
çatlak olan kusurlu testi, çok utanıyormuş. Doldurulan suyun sadece yarısını eve ulaştırabildiği için de çok üzülüyormuş. İki yılın
sonunda bir gün, görevini yapamadığını düşünen çatlak
testi,ırmak kenarında adama şöyle demiş:
"Kendimden utanıyorum. Şu yanımdaki çatlak nedeniyle, sular eve gidene
kadar akıp gidiyor.." Adam gülümseyerek dönmüş testiye; "Göremedin
mi? Yolun senin tarafında olan kısmı çiçeklerle dolu.
Fakat kusursuz testinin tarafında hiç yok.Çünkü ben başından beri
senin kusurunu, çatlaklığını biliyordum..Senin tarafına
çiçek tohumları ektim.. Ve hergün o yolda ben su taşırken,sen
onları suladın.. 2 senedir o güzel çiçekleri toplayıp,masamı süslüyorum. Sen kusursuz olsaydın, o çatlağın olmasaydı evime böyle güzellik ve zarafet veremeyecektim"
diye cevap vermiş.
Aslında hepimiz birer çatlak testiyiz Her birimizin kendine has
kusurları vardır.
Fakat sahip olduğumuz bu kusurlar ve çatlaklardır hayatlarımızı
ilginç yapan,mükafatlandıran, renklendiren..
Etrafımızdaki her kişiyi,oldukları gibi kabullenin.. Onlardaki
kusurları değil, içlerindeki güzellikleri görün..
Alıntıdır
gülümsemek isteyenlere küçük bir tebessüm
Dursun Temel'e sormuş :
-Uşağum oruçlu oruçlu kaç hamsi yiyebilursun?
Temel
- 100 tane yerim valla...
Dursun
- Hadi oradan yesen yesen 1 tane yersin geriye kalan 99 hamsiyi oruçsuz yersin...
Bu espri Temel'in acaip hoşuna gitmiş.Yolda Cemal'i görmüş ve hemen sormuş:
- Oruçlu oruçlu kaç hamsi yiyebilirsin?
Cemal
- 50 tane yerim ben...
Temel
- Tüh be. 100 deseydin sana müthiş bir espiri yapacaktım...
Rüzgarın Kızı
Hangi okyanus derin gözlerinden,
Hangi fırtına güçlü nefesinden,
Rüzgarın kalbini götür uzaklara.
Hangi okyanus büyük kederinden,
Hangi kahraman cesur yüreğinden,
Rüzgarın nefesini götür uzaklara.
Uzat bari gökyüzünden özgürlüğün tılsımını,
Meydan oku tüm dünyaya,
Haykır rüzgarın kızı.
Acımasız fırtınalar kırsalar kanatlarını, bulutlardan düşsen bile,
Doğrul rüzgarın kızı...
Almora
Kıyamet senfonisi
Alkışlıyoruz:)
Düz mantık
Eğer bir sokakta yürüyorsanız ve camında ''Bu ev kiralıktır'' yazılı bir evin yanından geçip birkaç adım sonra önüne geldiğiniz bir başka evin camında ''Bu da'' yazısını görürseniz bilin ki Trabzon'dasınız.
İngilizce yazılısı
Bir alkış da ingilizce sınavında 'Nice ........' şeklindeki boşluğu 'Nice mutlu yıllara!' şeklinde dolduran öğrencime istiyorum.
Şair Ağlar,Şiir Ağlar
Elveda sözü ilmeğini takar boynuna
Son busenin nefesi dolaşırken teninde
Uzaklaştığı her adımda hançer saplanır bedene
Alevlenmeye başlamıştır hasret ateşi yüreğinde
Ayrılık ölümden beter gelir böylesine sevene
O anın sahnesi hep yaşar gözlerinde
Anlamını yitirmiştir artık her şey
Odaklanılan tek düşünce elini ayağını bağlar
Ayrılığı yazarken kalem
Şair ağlar, şiir ağlar.
Kuytu limana demirlemiştir yalnızlık
Yüreklerin üşüdüğü gecelerde
Gözyaşları mürekkep olur
Dökülür kağıtlara en karanlık hecelerde
Akrep oynamaz yerinden
En büyük vurgunu yemiştir yelkovan
Ay bile siner ağlar bulutların arasında
Eşlik eder ona gökteki bütün yıldızlar
Yalnızlığı yazarken kalem
Şair ağlar, şiir ağlar
Alır koynuna en acı duyguları
Firari uykularda sabahlarken gözler
Güneşin ilk ışıklarıyla çiğ tanelerini görür
Süzülür yanaklardan cimlere düşerler
En acıklı kelimeler dökülür dizelere
Biçare gönülden sızar kağıtlara
Öper hayalini bitmez sevdasının
Durgun bir noktaya takılınca bakışlar
Çaresizliği yazarken kalem
Şair ağlar şiir ağlar
Güneş batarken akşamın kızıllığında
Pusu kurar uykusuz gecelere
Artık hasret çağlar yüreklerde
Mahzunlaşır bir çocuk gibi
Her ayrılık şarkısının nakaratı
Beynine çakılır bir mıh gibi
Mırıldanır iki dudak arası
Sevdiğinin hayali titrer düşlerinde
Acımasız bir korla yüreğini dağlar
Hasreti yazarken kalem
Şair ağlar, şiir ağlar
Zehra Atasoy
Eylemcim, yilmaz-yorulmaz kahraman kardesim benim, harikasin! :)
Siirler, sarkilar, fikralar birbirinden güzel... Aynen devam canim, bu sahane programi ilgiyle takipteyim...:)
Kalbim kalbini...
Kalbim kalbini seviyor
Çünkü aşk gözlerini geç kalmış mavi bir ölümle avutuyor
Esrikliğin kadın kokusundan, tütünden ve ıslak sokaklardan
Ve arzuların ihaneti kutsal sularda arındırıyor…
Yaşam, şiir olup sızıyor teninin gözeneklerinden…
Tutmuşsun çocukluğun bir elinden,
Geliyorsun…
Oysa, bir eli de bende o çocuğun;bilmiyorsun…
Çünkü birbirine karşı durmuş iki küçük ayna parçasıyız
Seninle…
Avucundaki o aynada saatler hep geçmişe kurulmuş
Çünkü yaşadığım seyreltilmiş hayatındır;bu kez sana
Sunulmuş…
Yarım bıraktığın boşlukları doldurarak geliyorum…
Kapanmış yaralarını acemice kapatarak geliyorum…
Olur olmaz yerlere tuttuğum ışık;
Geçmişin karanlığına sığınmış anılarını huzursuz ediyor.
Belki bu yüzden,
Kalbin,
Kalbimin kapılarını birer birer çarparak
Gitmek istiyor…
Ellerinle örtüyorsun
Elimdeki aynada yansıyan gözlerini…
Avucundaki kırık aynada geçmişe kurulu bekleyen saatler;
Avucumdaki kırık aynada geleceğe kurulu duran saatlerin
İz düşümleri belki de...
Gelecekle yanılsama karıştıkça birbirine,
Uzatsak da ellerimizi başka saatlere;
Hep aynı zaman tozları savruluyor,
Suskun aynalarımızdan…
Sen, ellerinle örtüp gözlerini;
Kalbimin kapılarını çarptıkça birer birer;
Sular yükseliyor içimde…
Sular gittikçe derin…
Kalbim boğulmak üzere…
Çünkü seviyor kalbim kalbini…
Kalbim…kalbini
Kalbim…kalbini
Kalbim…kalbini
CEZMİ ERSÖZ
BİR PINARSIN İÇİLEN AMA HİÇ KANILMAYAN
Bir pınarsın içilen ama hiç kanılmayan
Seveni yanıltmayan, sevince yanılmayan
Özlenen sen, özleyen sen, özleten sen
Varken doyulmayansın, yokken dayanılmayan
Ümit yaşar Oğuzcan
SÖYLE SEVDA İÇİNDE TÜRKÜMÜZÜ
Söyle sevda içinde türkümüzü,
Aç bembeyaz bir yelken
Neden herkes güzel olmaz,
Yaşamak bu kadar güzelken?
İnsan, dallarla, bulutlarla bir,
Ayrı maviliklerden geçmiştir
İnsan nasıl ölebilir,
Yaşamak bu kadar güzelken?
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA
flas flas flas yalan yalan yalan!!!
bazi haber basliklari:
* Nüfus Cüzdanlarından Din Hanesi Kaldırılan Belde Halkı, Topluca Dinden Çıkmanın Eşiğinden Döndü
* Hakkari Çukurca Sıfır Noktası, Yeni Ziyaretçileri İçin Turizm Sezonuna Hazırlanıyor
* Milyonları Ekrana Kilitleyen Dizi Aşk-ı Memnu, Yaklaşık 1.5 Yıllık Gecikmenin Ardından Ekranlara Veda Etti
* İstinye Park, Ünsüz Ziyaretçi Sayısına Sınırlama Getirmeye Hazırlanıyor
* Protesto Edebilecekleri Bir İsrail Büyükelçiliği Bulamayan İranlıların 30 Yıllık Çilesi Bitiyor
Ayrintilar birazdan..
Akıl Gözü
Seni bulmaktan önce aramak isterim.
Seni sevmekten önce anlamak isterim.
Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
Seni hep hep yeniden başlamak isterim.
Özdemir Asaf
Minik bir kuşum ben
Düşün ki minik bir kuşum ben,
Yüreği küçük,
Ama sevgisi büyük…
Sen ise küçük bir çocuk,
Büyümeye hevesli,
Büyük hayallerle yoğrulan…
Gelip bir gün konuyorum avucuna,
Ne yapacaksın şimdi?..
Biliyor musun beni nasıl tutacağını?..
Çok sıkarsan dayanamaz küçük yüreğim,
Durur avuçlarında o anda…
Ya gevşek bırakırsan parmaklarını,
Bu sefer de uçup giderim,
Bulduğum aralıktan süzülürüm özgürlüğüme…
Öyle tut ki kanatlarım incinmesin,
Büyüyeyim avuçlarında,
O kanatlarla seni de taşıyım sonsuzluğa…
Sakın bırakma serbest,
Doğamda var özgürlük benim,
Ne kadar sevsem de seni,
Avuçlarında ki güveni,
Dayanamam o çekiciliğe,
Kapılır giderim yine uzaklara…
Dönmeye karar versem bile sonra,
Bulamam seni bıraktığım yerde…
Şimdi haydi tut beni…
Bil ki seni bekliyorum avuçlarında…
Tut birlikte büyüyelim…
Alıntı
Tercih Kılavuzundaki Hatalarla İlgili Olarak ÖSYM'den Rahatlatan Açıklama: "Çalışan seneye de kazanabilir"
2010 ÖSYS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu'ndaki hatalarla ilgili olarak ÖSYM'den yapılan açıklamada, LYS sonuçlarında yer alan Y-MF-4 Puan türünün başarı sırası değerinde küçük bir yanlışlık yapıldığı belirtilerek,"Y-MF-4 alanından giren adaylar, MF-4 puan türünde bir program alanı tercih edebiliyor. TM-2 alanındaki adayları da katarak MF-3 puan türü alanında...yok pardon, öyle değildi...şimdi MF-2'den tercih yapanların puanlarını Y-MS-F-1'e katıp...ya neyse işte, kısaca büyütülecek bir şey yok." denildi.
baya rahatlatıcıymış :)
Şiir ağırlıklı oldu biraz programım
ve bugünlük son şiir
Bana müsaade
elleriniz yüreğiniz dert görmesin
Pergel
Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz
İki başımız var, bir bedenimiz
Ne kadar dönersem döneyim çevrende
Er geç başbaşa verecek değil miyiz?
ÖMER HAYYAM
sevgiyle kalın ..
maviliklerde kalın..
beni bu haftada mazeret izininde sayın..
güzel yayınlar sizlere...
Kankacim sen saglicakla git, saglicakla dön yine bize...
Allah kolaylik versin..:)
Rüyanda sadece balıkları görecek kadar yüzsen. "Bir balığı ne zıplatır suyun dışına?" sorusu kemiksiz on beş dakika içini ele geçirene kadar yüzsen. "Herhalde müthiş bir fikir geldi aklına" cevabını epey mantıklı bulacak hale gelene kadar... Kimselerin olmadığı koylarda tatlı tatlı yüzerken çıkan çıkır çıkır deniz sesini dinleyecek kadar sessiz olmalı ortalık. En fazla bir zargananın burnunun dibinden geçişinden korksan. Sudan çıkınca balıkların renklerinden konuşsan.
Sonra, İş Bankası'ndan emekli olunca kendini küçük teknesine atan Kamil Kaptan en az 30 tane denizkestanesi çıkarmalı dipten. İlk darbeyi o vurmalı, sonra sana geçirmeli "karadikeni". Bugün senin görevin denizkestanesini fazla sıkmadan, kıpırdayan dikenleri avuçlarını gıdıklarken, yumurtaları ayıklayıp ağır ağır, azar azar tabağa koymak olmalı. Zaman diye bir şey kalmamalı onuncudan sonra. Telaş, senin ancak televizyondan bildiğin insanlara ait bir acayiplik olmalı artık. Sen bir denizkestanesi bir başka denizkestanesine sarılmak isteyince ne kadar kederlenebilir, sadece bunu merak etsen.
Domatesler kırmızı suyunu salınca salatanın zeytinyağına "Oh be!" demelisin. Bir tek rakı kadehine doğru tıkırdadığında şükretmelisin. Çipuranın yanaklarının ne kadar etli olduğuna hayret ettiğinde... Teknede kesilen kavunun kokusu deniz kokusuna karışıp da ruhun serinlediğinde... Küçük radyoda aniden Belkıs Özener "Aşkın bahardı..." diye başladığında... Sallanan teknede minik bir uykuya doğru devrildiğinde akşam güneşinde... Uyanıp balıklara bakarak suda ayıldığında... Bata çıka yenen şeftalinin suyu dirseklerine kadar aktığında tekrar denizde balıklarla yıkandığında... Teker teker bunlara işte şükretmelisin.
Akşam güneşi kaybolmadan, benim eflatun saatimde, yıkanmış paklanmış bir balıkçıya oturmalısın sonra. Çok sevdiğinden emin olduğun dostların olmalı, sadece güzel şeylerden bahsetmeliler. Şef garson küçük sürprizler yapmalı, ben diyeyim ıhlamur sosunda sübye yumurtası, sen de sakızlı ahtapot. Hadi bir de parasını almasın, öyle tatlı bir şef garson çünkü. Yaptığı sürprizden mutlu olan cinsten, en sevdiğim.
Sonra lokanta masaları arasında dolaşan komik, uykulu çocuklar
olmalı. Artık telden çember yapmıyorlar, bir tabancadan bir anda yüzlerce balon çıkarıyor bu çocuklar, bunu görmelisin. Hıza kesmiş her şey. Kafanı kurcalamalı; kayaların, ağaçların ve insanların kenarından arabalarla ve hızla geçtiğimizde ne kadarını görebiliriz ki baktıklarımızın? O kayaların, o ağaçların ve o insanların yanından yürüyerek geçen geçmiş zaman insanlarının kim bilir nasıl çalışıyordu kalbi, bunu düşünmelisin. "Hay aksi!" demelisin, "Bu çağın nasıl bir şiiri olabilir ki?" demelisin. Sonra bir çocuk havaya fışkırttığı balonları tek tek yakalamaya çalışınca, her birini patlatmadan şişeye yerleştirmeye nafile olsa da inatla gayret edince tekrar inanmalısın insanın her çağın marazını yenebilecek kudrette olduğuna. Bir Tanrı varsa muhakkak çocukların çekirdeğinde, böyle şeyler geçmeli aklından.
Sabah olmalı tekrar. Bir ihtiyar çıkmalı ortaya. Bastonuyla iki büklüm deniz kenarında. Birden kocaman bir deniz gözlüğü takmalı. Bastonuyla adım atmalı denize, yürümeli suda, beline kadar. Sonra bastonuna tutuna tutuna bir sokup bir çıkarmalı kafasını suya. Bastonuyla denizde yürüyen ihtiyarın sırtı küçük, esmer bir adacık olarak görülmeli ara ara. Bulduğu denizyıldızlarını hiçbir şey söylemeden genç kadınların masasına bırakmalı.
Güneş batarken kendine doğru dönmeli gözlerin. Kendine sövüp sayıp
tatlı tatlı, sonra kendini affetmelisin. "Nereden baksan" demelisin, "fena insan sayılmam". Yola yine de kendinle devam etmeye karar vermelisin. Ağustosböcekleri gibi ses çıkardıkça içi boşalan, sesi bittiğinde ruhuyla birlikte eti de kabuğunu terk eden birisin sen. Nereden baksan...
Sabah olunca yeniden, bir domates koparsan dalından, biber acı çıksa of of of yansan, salatalığın kokusu eline bulaşsa ve kabuğunu alnına yapıştırsan, peynir sürprizini yapsa, nasıl güzel nasıl... Simit olsa, sıcak olsa namussuz, çok yesen. Böyle işte çay da kendince dünyanın en güzel çayı gibi olsa... İyi bir gün daha geçirsen yani. Yani sadece insanca bir gün daha. İnsana yakışan cinsten bir tek gün daha...
İyi olursun. Bahse girerim daha iyi bir insan olursun.
Bir de benim güzel kardeşim, düşünsene, bu memlekette herkese böyle birkaç gün verilse... Böyle birkaç güne şükredebilecek sükûnet ve neşe... Düşünsene arkadaş, ne biçim yaşardık... İnsan gibi, insana yakıştığı gibi. Büyük bir sofrada beraber efkârlanıp sonra hep beraber gülen insanlar gibi... Şimdi bu fikir, bu hayal, senin gözünü doldurmuyor mu benim kardeşim? Benimkileri dolduruyor işte. Bu kadar kolay olmasına ve bu kadar imkânsız...
Ece Temelkuran, Habertürk
Seval´in Notu: Ben bu yaziyi okurken yazara hem hak verdim hem gipta ettim, hem hüzünlendim, hem cok begendim kisaca etkilendim... Bu yüzden bugün sizinle de paylasmak istedim. :)
güzel bir sarki...
Bir gün karsilasirsak ayrildigimiz yerde
Eller gibi davranip görmemezlikten gelme
Çevirme hiç yüzünü, korkma sen gözlerimden
Eller gibi davranip görmemezlikten gelme
Suç kimin, günâh kimin biliyorsun bunu sen
Hangimiz dönmüs olduk ettigimiz yeminden
Çevirme hiç yüzünü, korkma sen gözlerimden
Eller gibi davranip görmemezlikten gelme
Makam: Hicâz
Usûl : Sofyan
Beste: Yusuf Nalkesen
Güfte: Yusuf Nalkesen
Ellerinize yüreğinize sağlık
İyi Akşamlar...
yine cok güzel bir sarki...
Ister Ferhat söylesin dinleyin ister Sezen... :)
Bazen daha fazladır her şey
Bir eşikten atlar insan
Yüzüne bakmak istemez yaşamın
O kadar azalmıştır anlam
O zaman hemen git radyoyu aç bir şarkı tut
Ya da bir kitap oku mutlaka, iyi geliyor
Ya da balkona çık bağır, bağırabildiğin kadar
Zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor
Ama fazla da üzülme, hayat bitiyor bir gün
Ayrılıktan kaçılmıyor
Hem çok zor hem de çok kısa bir macera ömür
Ömür imtihanla geçiyor
Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem gitmem
Unutmam acı tatlı ne varsa hazinemdir
Acının insana kattığı değeri bilirim küsemem
Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir
Bir şiirden, bir sözden
Bir melodiden, bir filmden
Geçirip güzelleştirmeden can dayanmıyor
Yıldızların o ışıklı fırçası azıcık değmeden
Bu şahane hüzün tablosu tamamlanmıyor
Ama fazla da üzülme, hayat bitiyor bir gün
Ayrılıktan kaçılmıyor
Hem çok zor hem de çok kısa bir macera ömür
Ömür imtihanla geçiyor
Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem gitmem
Unutmam acı tatlı ne varsa hazinemdir
Acının insana kattığı değeri bilirim küsemem
Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir
Ne senden fazlayım
Ne senden az
Aynı macerada ayrı biraz
Gözle biçim biçim
Kalple anlar içim
Ayrı gayrı olmaz
Sen yoksan ben hiçim
Aç kardelen aç
Dağın olayım,
Suyun olayım
Göğün olayım aç
Her çiçeğin kar altından
Güneşe giden masalında
Yaşamak yeniden tazelenir
Yeniden anlamlanır
Işığa uzanırken kardelen
Kış rüyasından
Ümidin mucizesiyle
Sevince uyanır
Ne senden fazlayım
Ne senden az
Aynı macerada ayrı biraz
Gözle biçim biçim
Kalple anlar içim
Ayrı gayrı olmaz
Sen yoksan ben hiçim
Aç kardelen aç
Dağın olayım,
Suyun olayım
Göğün olayım aç
Her çiçeğin kar altından
Güneşe giden masalında
Yaşamak yeniden tazelenir
Yeniden anlamlanır
Işığa uzanırken kardelen
Kış rüyasından
Ümidin mucizesiyle
Sevince uyanır
Sezen deyince... :)
En güzel hayallerle, en saglam umutlarla ve her daim sevgiyle kalin... :)
Merhaba,
hafif bir serinlik çöktü güneşin batımıyla...
Denizin üstündeki nem bulutları hafif bir meltemle üzerimize taşınıyor...
Ben klima altında oturmuş, nazi toplama kamplarından birinde ölen 8 yaşındaki bir kızın öyküsünü dinliyorum...
hadi beraber dinleyelim, çevirmeye çalıştım ama bir şeye benzemedi...
Comme Toi
elle avait les yeux clairs et la robe en velours
a côté de sa mère et la famille autour
elle pose un peu distraite au doux soleil de la fin du jour
la photo n'est pas bonne mais l'on peut y voir
le bonheur en personne et la douceur d'un soir
elle aimait la musique, surtout schumann et puis mozart
comme toi, comme toi, comme toi, comme toi
comme toi, comme toi, comme toi, comme toi
comme toi que je regarde en bas
comme toi qui dors en rêvant à quoi
comme toi, comme toi, comme toi, comme toi
elle allait à l'école au village d'en bas
elle apprenait les livres, elle apprenait les lois
elle chantait les grenouilles
et les princesses qui dorment au bois
elle aimait sa poupée, elle aimait ses amis
surtout ruth et anna et surtout jéremie
et ils se marieraient un jour peut-être à varsovie
comme toi, comme toi, comme toi, comme toi
comme toi, comme toi, comme toi, comme toi
comme toi que je regarde en bas
comme toi qui dors en rêvant à quoi
comme toi, comme toi, comme toi, comme toi
elle s'appelait sarah elle n'avait pas huit ans
sa vie c'était douceur, rêves et nuages blancs
mais d'autres gens en avaient décidé autrement
elle avait les yeux clairs et elle avait ton âge
c'était une petite fille sans histoire et très sage
mais elle n'est pas née comme toi ici, et maintenant
comme toi, comme toi, comme toi, comme toi
comme toi, comme toi, comme toi, comme toi
comme toi que je regarde en bas
comme toi qui dors en rêvant à quoi
comme toi, comme toi, comme toi, comme toi
comme toi
Yorum Gönder