16 Şubat 2010 Salı

HerDemMavi


Merhaba,HerDemMavi katılımcıları.
Yeni bir Salı...
Güzel bir program olmalı
çünkü;
mavi sevgi
mavi huzur
mavi mutluluktur...
mavi düşler yeşertir umutları
mavi derinlikler yüceltir
mavi gökyüzü kanatlandırır insanı
mavi hayattır ve hayat masmavidir...

19 yorum:

no name dedi ki...

Merhabalar...
Bu haftaki konumuz "Vefa"

"vefa da ne ki," diyebilecekler için
öce tanımından başlarsak,

"* Ahdinde, sözünde durma.
* Sevgi ve dostlukta sebat ve devam.
* Ödeme.
* Yetişme.
* Dince ve akılca lâzım gelen şeyi yerine getirip uhdesinden çıkma."

diyor osmanlıca sözlük, birde Türk Dil Kurumuna bakarsak;

" Sevgiyi sürdürme, sevgi, dostluk bağlılığı."

diyor tdk...

Evet bugün Vefa diyoruz...

Kaya dedi ki...

Ahde Vefa nedir?

Hz. Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler. Derler ki:

- Ey halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.
Bu söz üzerine Hz. Ömer suçlanan gence dönerek:
- Söyledikleri doğru mu diye sorar.
Suçlanan genç der ki:
- Evet doğru.
Bu söz üzerine Hz Ömer anlat bakalım nasıl oldu diye sorar. Genç anlatmaya başlar:
- Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım. Ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Affedersiniz hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki dönen bir defa daha bakıyor. Hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım. Arkadaşların babası içerden hışımla çıktı atıma bir taş attı, atım oracıkta öldü. Nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir taş attım, babası öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan ibaret, dedi. Hz Ömer:
- Söyleyecek bir şey yok, bu suçun cezası idam. Madem suçunu da kabul ettin, dedi. Bu sözden sonra delikanlı söz alarak:
- Efendim bir özrüm var, diyerek konuşmaya başladı:
- Ben memleketinde zengin bir insanım, babam, rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah(cc) indinde sorumlu olursunuz, bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu üç gün içinde yerime birini bulurum, der.
Hz. Ömer der ki:
- Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki?

Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar, der ki:
- Bu zat benim yerime kalır. O zat Hz. Peygamber Efendimizin (sav) en iyi arkadaşlarından, daha yaşarken cennetle müjdelenen Amr Ibni As' dan başkası değildir. Hz. Ömer Amr'a dönerek:
- Ey Amr, delikanlıyı duydun, der. O yüce sahabe:
- Evet, ben kefilim, der ve genç adam serbest bırakılır. Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur. Medine'nin ileri gelenleri Hz. Ömer'e çıkarak gencin gelmeyeceği, dolayısıyla Amr Ibni As'a verilecek idam yerine maktulün diyetini vermeyi teklif ederler, fakat gençler razı olmaz ve babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz derler. Hz. Ömer kendinden beklenen cevabı verir der ki:
- Bu kefil babam olsa fark etmez cezayı infaz ederim. Hz Amr Ibni As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki:
- Biz de sözümün arkasındayız. Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür. Hz. Ömer gence dönerek derki:
- Evladım gelmeyebilirdin, kaçma şansın vardı neden geldin?
Genç vakurla başını kaldırır ve (günümüz insani için pek de önemli olmayan) :
- 'AHDE VEFASIZLIK ETTI' demeyesiniz diye geldim der. Hz. Ömer başını bu defa çevirir ve Amr Ibni As'a der ki:
- Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun, nasıl oldu onun yerine kefil oldun? . Amr Ibni As Allah kendisinden ebediyyen razı olsun, vakurla kanımızı donduracak bir cevap verir:
- Bu kadar insanın içerisinden beni seçti.'İNSANLIK ÖLDÜ 'dedirtmemek için kabul ettim, der. Sıra gençlere gelir, derler ki:
- Biz bu davadan vazgeçiyoruz.
Bu sözün üzerine Hz Ömer:
- Biraz evvel babamızın kani yerde kalmasın diyordunuz ne oldu da vazgeçiyorsunuz, der. Gençlerin cevabı da dehşetlidir:
- MERHAMETLİ İNSAN KALMADI' DEMEYESINIZ DİYE…

mavigun dedi ki...

merhaba canlar..
Burada bir çok şarkıların ,türkülerin çalınmış olacağını sanıyordum ama bakıyorum sizleri bir düşünce almış..
vefasız edip gidenler mi..
geldi akıllarınıza..
Hayat devam ediyor canlar..
En büyük vefasızlık kendimize yaptığımızdır..
kendimizi
çaresiz sanıp
güçsüz sanıp
kendimize güvenmemektir
en büyük vefasızlık kendimizi sevmemektir..
önce kendimizi bırakıp gitmektir..
bu yüzden size vefasızlık eden bilinki binlerce kez kendini öldürecektir..
siz yürüyün gidin devam edin sevginize sahip çıkmaya,dostluklarla sarmalanmaya bir gün hepsini kendini öldürenler mezarlığında bulacaksınız nasıl olsa..

mavigun41 dedi ki...

Vefasız Değilsin

Vefasız demeye dilim varmıyor,
Vefasız değilsin, yıllar vefasız.
Yazdığın mektuplar bana ermiyor,
Postayı taşıyan kullar vefasız.

Feleğe işlemez torpille hatır.
Gezdiğin sarayı hüzün donatır.
Beni hatırlayıp bir iki satır,
Özlemi yazmayan eller vefasız.

Sen mi yalancısın, hayat mı yalan?
Geceler boyunca hayale dalan,
Dağların ardına uzanıp kalan,
Sabaha boş dönen kollar vefasız.

Ruhumun çilesi senin eserin,
Sevdanın kuyusu dipsiz ve derin.
Ağaç gövdesinde duran kalplerin,
Üstüne eğilen dallar vefasız.

Bir hüzün şarkısı dolanır dile.
Bıraktığın yerde beklerim halâ.
Sorarım adını verdiğim güle,
Yerini söylemez, güller vefasız.

Mehmet Nacar

seval sonundauctu dedi ki...

Vefa, gönül borcudur ölcüsü olmayan...

Sevgiyle birlikte dogar, sevgiyle yogrulur.

Ask eger alevse, her seyi yakip tutusturan,

Yananin yanmaktan yorulmasi doga kanunudur...

Yorulan alevler kora dönüsür de,

Daha derin, daha icten, daha cok yanar...

Dokundugu yürekler isindikca,

Askin sevgiyle karismis hali ortaya cikar...

Sevgi verdikce artan, dagittikca cogalandir...

Büyüdükce nur olur, yol gösteren isiktir.

Zaman rüzgari esince korlar sönse bile,

Vefa yasanmisa saygi, küllere duyulan asktir...

:) Yukarida sonsuz bir keyifle ayila-bayila okudugunuza inandigimiz ürün alinti-malinti-calinti degil, öz ve gözle kendi imalatimiz olup TSE-ölcülerine sadik kalinarak, yaklasik 3 saatlik bir emek sonucu üretildikten ve aramizda olan veya olmayan hatta olabilecek edebiyat bilimcilerinden gerekli hosgörü teskeresi cikartildiktan sonra yüksek huzurlariniza sunulmus bulunmaktadir.

Basligi isgal ettigimiz icin özür diler, etmemize izin verdiginiz icin ayrica cok tesekkür ederiz.

Bugün buralarda karnaval eglencelerinin son günü olmasi dolayisiyla söz konusu 5. mevsimin son coskusu yasanmaktadir. Normal zamanlarda dut yemis bülbül sayilan patronumuz bu vesile ile nasil olduysa insafa gelmis ve bürodan her zamankinden erken cikabilecegimizi bildirmis, hatta adeta emretmis bulunmaktatir.

Aranizda istedigim gibi olamayacagim icin sahsim adina sonsuz üzüntülerimi bildirerek her birinizi sevgiyle kucaklarim.

Lütfen yazdiklarima bakarak ve haliyle sasarak ruh sagligimi merak etmeyin. Sizleri temin ederim ki, herhangi bir icki/ilac/narkotik madde icmis degilim. Sadece siz sevdiklerime biraz simariklik etme keyfi ve bir kac saat erken evime gitme sevincidir beni böyle konusturan. Ancak bir diger sebep az önce acan günes ve nihayet karin yagmadigi bir gün görmek de olabilir nasil ki uzun süredir kilitli tuttugum cenemin aniden düsmüs olabilecegi ihtimalini gözardi etmemek gerektigi gibi... Anlayan beri gele, ben birazdan gidiyorum... :)

Selam ve sevgiyle kalin...

eylem dedi ki...

Seval ablacım dikkatli uç :)

"Eski bir vefa hikayesi"

17. yüzyıl başlarında Dalmaçya'da Nadin kasabasında sancakbeyinin ahırında uşak olarak çalışan on üç yaşında bir çocuk vardı. Herkes tarafından horlanan bu kimsesiz çocuğa bir gün bir dul kadın acımış ve çıplak ayaklarına, kocasından kalmış kocaman bir çift eski kundura giydirmişti.

Nadin'den bir vazifeyle bir kapıcıbaşı geçti. Sancakbeyinin konağında misafir oldu ve küçük ahır uşağının zekâyla parlayan gözleri ve kir tabakaları altında kaybolmuş güzelliği dikkatini çekti, çocuğu yıkatıp temizlettikten sonra alıp İstanbul'a getirdi. Saraya verdi. Endenim Hümayun çocukları arasına katılan çocuğa, güzelliğinden ötürü Yusuf adı konuldu.


Nadinli Yusuf kısa bir zamanda yükseldi. Kaptan paşa oldu. Bir gün Nadin'e kaptanpaşanın bir adamı geldi ve sancakbeyine mühürlü bir meşin torba verdi, bir mektupta da şunlar yazılıydı: "Falan yerde oturan Marya isminde bir dul kadın vardır; bu torba, eğer sağ ise, sancakbeyinin ve Nadin kadısının huzurunda o dul kadına verilecektir ve bir senet tanzim edilip bana gönderilecektir."

Kadın sağdı, çok fakir düşmüş bulunuyordu. Kadının ve sancakbeyinin huzurunda kaptanpaşanın torbası kendisine teslim edildi. Torbanın içinde bir çift kocaman eski kundura vardı ve içleri altınla doldurulmuştu. Yusuf Paşa kısa bir de mektup yazmıştı: "Anacığım" diyordu, "bir gün donmuş çıplak ayaklarına bu kunduraları giydirdiğin kimsesiz çocuk, ölünceye kadar seni unutmayacaktır."

eylem dedi ki...

Ahde Vefa

Ey kardeşim, sadık dostum
Gösterelim ahde vefa
Dost dostunu arar, sorar
Gösterelim ahde vefa

Sular akar seller gibi
Bakmayalım eller gibi
Davranalım dallar gibi
Gösterelim ahde vefa

Özde, sözde bir olalım
Geçmişten bir ders alalım
Birlikte huzur bulalım
Gösterelim ahde vefa

Çobanoğlu bilir vefa
Darda kaldı çekti cefa
Sürülür mü yalnız sefa?
Gösterelim ahde vefa

Şevki Çobanoğlu

eylem dedi ki...

Ve bir "Vefa Mahnısı"
Mahnı:Azericede şarkı anlamına gelmektedir

Seni galbimde gezdirip her an
Eşkimiz bilmesin dedim hicran
Ala gözlü yarim menim ki sevdiğimdir
Senin eşkinle gözelim ağladım durdum

Gülebilmez gülüm bahar sensiz
Üreğim od tutup yanar yanar sensiz

Dönmerem heç sözümden ey canan
Getma bir an gözümden ey canan
Senden ilham alar menim köynüm
Meni senden inan gözelim ayırmaz ölüm

Gülebilmez gülüm bahar sensiz
Üreğim od tutup yanar yanar sensiz

Anonim

Söyleyen:Gülay

eylem dedi ki...

Gülay'dan bir vefasız şarkısı

"Sen Gelmez Oldun"


Deyiptin baharda görüşelim
Bahar geldi geçti sen gelmez oldun
Yaradan eşkine ne olur dön
Kuşlar kondu göçtü sen gelmez oldun
Sen gelmez oldun, sen gelmez oldun
Sen gelmez oldun

Yarim gözleyirem, isteyirem
Sen gelmez oldun

Biz bu sonbaharda buluşacaktık
Bahar geldi geçti sen gelmez oldun
Taşlara mı döndü kalbin gelmedin
Aylar geldi geçti sen gelmez oldun
Sen gelmez oldun, sen gelmez oldun
Sen gelmez oldun

Yarim gözlerim yolda
Beklerim ama sen gelmez oldun

Demiştin kapına gelirim diye
Kulağım kapıda ses vermez oldun
Boşyere mi yemin ettik ikimiz
Kuşlar yuva kurdu sen gelmez oldun
Sen gelmez oldun, sen gelmez oldun
Sen gelmez oldun

Yarim gözlerim yolda
Beklerim ama sen gelmez oldun

http://www.portakal.tv/muzik-dinle/101529.html

eylem dedi ki...

Bir zamanların popüler şarkılarından biri
tüm vefasızlara

Soner Arıca- Vefasız

Ne güzel başlamıştık biz seninle
Paylaşmıştık herşeyi
Hani sen hep benimdin ben de senin
Geride kaldı artık herşey
Gün olur anlarsın çok acı çektim
Ardına yaralı bir kalp bıraktın
Önce çocuksu gülmen apansız gitti benden
Sonra da inandığım herşey

Acılarla yüreğimi kanattın
Söz vermiştin ama sen beni aldattın
Tanrı hesap sorsun benim için sana
Beni yaktın, yıktın, gittin vefasız

Söz: Soner Arıca
Müzik: Selim Aysan
Düzenleme: Erhan Tekyıldız

http://www.sozluklip.com/soner-arica-video-klipleri/vefasiz-soner-arica-dinle-izle.html

eylem dedi ki...

Sevgi ve Vefa

Sevgi,
Gülün dikenini dahi sevmesi bülbülün,
vefa,
Sırra lal olması dilin.
Sevgi, anakuşun yavrusuna bakışı
Vefa,emeğin kilimdeki nakışı.
Sevgi çöller aştıran,dağları yaran,
Vefa,dostluğa destan yazdıran.
Sevgi, varoluşu canın,
Vefa hatrı bir fincanın
Sevgi bedene can katan
Vefa insanı insan yapan.

28.9.1998
Huseyin Gül

eylem dedi ki...

Zeki Müren'de vefa arayanlardan imiş ve diyor ki :

Gün ışığında yola koyuldum
Elimde kandil gözümde mendil
Vefa ariyorum dost arıyorum
Şefkat arıyorum aşk arıyorum

Vefa uzaklarda kalan bir his
Dost eski şarkılardan bir iz
Şefkatse bardaki sarışın kız
Dizlerimde derman
kandilimde yağ bitti
Bulamadım

Söz: Zeki Müren
Müzik:Selmi Andak

http://www.muzikdinle1.net/2292/Zeki-Muren--Kandil

eylem dedi ki...

Vefa

Vefa unutuldu mu diye düşündüm
Eskiden böyle bir kavram vardı
Sevgiler, dostluklar onunla anılır
Kalpden kalbe sımsıcak duygular yayılırdı

Anne, baba aile kutsiyetinde bir vefa
Konu komşu, eş dost birlik olmuş
Seven sevilene, sevilen sevene duyardı
Hayat işte böylesine anlamlı yaşanırdı

Bir selamın peşinden yılları da sürükleyen
And içilmişcesine kanıksanmış vefa borcu
Ne kayboldu paylaşımlardan, değişen ne?
İnsanlığın başka hangi yapı taşları yok oldu?

Belki diyeceksiniz, vefa hala var
Evet var, iki konumda yaşıyor biliyorum
İstanbul da eski bir semtin adı
Ve onun ismiyle özdeşleşmiş bozası

Ferzan Güney

eylem dedi ki...

Vefa teyzem

Bir şubat gecesiydi, bir hastane korüdorunda tanıdım gerçek adı, senem olan vefa teyzemi,ayaküstü sohbet ettik bilindik,hastane sohbetleriydi bunlar.
Dertlerin döküldüğü,hayatların anlatıldığı,sırların ortaya saçıldığı türden.
Vefa teyzem,nasılda mahsun duruyordu bir köşede,eskilere giderken gözleri hazin bir türkü anlattı dilleri.
Sevdalanmış gençliğinde, köyün yakışıklısına babasının rızasıyla evlenmişler sonra,dünyalar güzeli bir evlat vermiş Yaradan onlara, artık her günün adı mutlulukmuş onlar için .
Çok sürmemiş öğrenmişler acı gerçeği,biricik oğulları görme engelliymiş,evlerinde yas havası ruhlarında fırtınalar kopmuş.
Kopan fırtınaya dayanamamış yüreğinden engelli adam, vefa teyzemi ve oğlunu bırakıp bir başına, düşmüş fırtınanın peşine, gurur meselesi yapmış bu olayı.Bir daha hiç dönmemiş evine.
Çaresiz bir başına kalan vefa teyzem dönmüş baba ocağına,hiç hoşuna gitmemiş bu durum babasının,``dul bir kadın istemem kapımda`` demiş, bir kez daha yıkılmış vefa teyzem.
İki çocuklu ali dayıya vermiş ilk fırsatta vefa teyzemi babası, rızasını almadan adeta kapısından atmış bu yürekli kadını.
Ali dayıyla huzurlu günler yaşasada hep bir yanı eksikmiş,yürek ilk sevdadaki gibi çarpmıyormuş zaten bu evliliğin sebebide sevda değilmiş,hayır dualarını eksik etmemiş vefa teyzem ali dayıdan,oğluna şefkatle davranan bu insanı hep gururla anlatmış eşe dosta.
Oğlu büyümüş okula başlama yaşı gelmiş yine ali dayı tutmuş ellerinden vefa teyzemin ve oğlunun, görme engelliler okuluna yazdırmışlar sırf bu yüzden köyü terkedip taşınmışlar Ankaraya.
Ali dayı günün birinde, kendi çocuklarınıda emanet edip vefa teyzeme, göçmüş dünyadan,günlerce yasını tutmuş ali dayının vefa teyzem dilinden dualarından, hiç uzaklaştırmamış ali dayıyı.
Zamanla, sabrı karıştırıp merhem yapmış ve sürmüş bütün yaralarına,turnaların kanatlarıyla göndermiş sitemlerini özlemlerini geleceğe hem anne, hem baba olmuş evlatlarına,okutmuş sahip çıkmış hepsine.
Bir sabah, bir haber ulaşmış vefa teyzeme, onu bir başına bırakıp giden yüreği engelli, korkak adam can çekişiyormuş bir hastane odasında,helaleşmek istiyormuş dilinden düşürmüyormuş ismini vefa teyzemin,akrabalarına yalvarıyormuş ``beni görmeye gelsin ne olur``diye.
Vefa teyzem dayanamamış bu duruma, lanet okumuş kör şeytana ve düşmüş yollara, hastane de tek, tek bakmış odalara ve bulmuş yatakta bir lokma kalan adamı.
Tek kelime söyleyememiş önce,adam mahçup suçlu saklamış kendine örtünün altına... ``neden? neden?`` diye sormuş vefa teyzem ve eklemiş ``dayanabilseydin,o acıya, sahip çıkabilseydin bize ben senin bütün dertlerini sırtlanırdım`` demiş bulgur gibi akıtırken göz yaşlarını.
Adam saklandığı yerden çıkmış ve oğlunun adını söylemiş zorda olsa ``Ahmetim nasıl? beni affettimi sen beni affettinmi`` diyebilmiş, vefa teyzemin o yufka yüreği dayanmamış bu adamın çektiklerine ağlamaya bile utanan, eski yürek ağrısını, affetmiş son nefesinde
Şimdi nerede bir yalan,korkak sevda görsem sen gelirisn aklıma VEFA teyzem...ve o kocaman yüreğin...

Selma Polat
kalemin ucundadır hikayeler

eylem dedi ki...

VEFA / SEMT ADI

bir adam uğradı geçti buradan
zaman öyle çabuk eskitti onu
ki daha geçmeden günler aradan
geldi anıların çabucak sonu

başka bir kimlikle döndü geriye
biraz umut dolu biraz da hasret
ayak seslerinden tanırlar diye
büyüttü içinde bir hüsnü niyet

beklediği gibi yürümedi iş
vefa semt adıymış öğrendi o da
yordu yüreğini bu gidiş geliş
beyhude merhaba, beyhude veda

parmakla saymalı dostu ahbabı
gayrısı uğrayıp geçenler sade
ne kadar da azmış gönül erbabı
gün akşam olmadan doluyor vade

Sükut ve Çığlık

eylem dedi ki...

Kırık Kalpler

Sözleşmeden buluşuverir kırık kalpler
Anlatılmaz ama ordadır bütün dertler
Gönül kırgınlıkları hayat haksızlıkları
Kader yalnızlıkları çeken bütün kalpler

Gönül durgunlukları hayat yorgunlukları
Şehir yalnızlıkları çeken bütün kalpler
Kimini yakıp geçen aşklar incitmiş
Kimini yanlış kararlar yıkıp geçmiş

Kimine yakın dostu ihanet etmiş
Kimi hayatın sillesini yemiş
Kırık kalpler durağında inecek var
Eteğindeki taşlkarı dökecek var
Doldurun kadehleri içelim beraber
Yılların yorgunluğu geçene kadar…

http://www.beyaz.org/index.php/candan-ercetin-kirik-kalpler-duraginda-dinle.html

eylem dedi ki...

Vefa

Vefa nedir bilir misin?
Hayır hayır,
Senin dediğin semttir birader.
Benim dediğim vefa, unutmamaktır...
Gerçek sevgiyi çöpe atmamaktır.
Karşılıksız vermektir,
Senin için yapılan küçücük iyiliği,
Ömür boyu hafızandan silmemektir.

İşte, öyle bir şeydir ki
Sayfalarca yazsan da eksik kalan
Ancak senin hiç bilmediğin
Emeği,
Sevgiyi,
İyiliği,
Hatta bir zaman sevdiğini,
Görmezden gelmeyi,
Kaldıramaz vefa.

Zaman geçip de
Bir vakit yalnız kalınca,
Vefasızlarla karşılaşınca,
Anlarsın vefanın kıymetini...
Arada,
Ölüm de,
İhtiyaç da olmadan,
Dostta sesini duyurmaktır.
Düşünsene sesin telefonun diğer ucunda!..

Küçük bir dokunuştur vefa.
Nişanda,
Düğünde,
Hastalıkta ve ölümde
İyi zamanlar gibi
Kötü günde de,
Gülerken olduğu gibi
Ağlarken de
Gözlerdedir vefa.

Sevginin kardeşidir,
Bir damla gözyaşıdır,
Bir küçük busedir.
Otuz yıl sonra,
İlkokul öğretmeninin
Elini öpmektir vefa.
İşte unutma diye söylüyorum,
Vefa sadece bir semt adı değildir kardeşim...

Alıntı

eylem dedi ki...

Sevgi,umut,sağlık ve Vefa ile kalalım HerDem Maviciler...

İyi akşamlar...

no name dedi ki...

tüm katılımcılara teşekkürler, internetim problemliydi katılamadım, güzel program olmuş yüreğinize sağlık...