19 Kasım 2009 Perşembe

Koca Çam 4


Derin bir iç çekişle; "Haklısın!" dediğini duydum koca çamın, "Farklıyız seninle.
Bu bir gerçek! Ama farklı olmak illa engel mi olmalı? Yani sadece farklıyız, birbirimizden üstün, yada eksik, yahut fazla değil!"

"Sen beni anlayamazsın, ben de seni!" diye diretti meşe ağacı, nasıl dost olabiliriz ki anlaşamadan?"

"Denemeden bilemeyiz bunu!" diye karşılık verdi koca çam, "Belki birbirimizi daha iyi, daha yakindan tanırsak... Ha, neden olmasın? Hadii ne olur kabul et!.."

Meşe ağacı tereddüt içindeydi hâlâ; "Bilmem ki... " dedi yüksek sesle düşünür gibi... "Yani sence denemeye değer mi? Deneyebiliriz aslında ama..."

Bu sözleri işiten koca çamın sevinci rüzgarsız havada keyifle sallanan dallarından belliydi. "Yaşasın!" diye haykırdı küçük bir çocuğun neşesiyle... "Biliyordum kabul edeceğini, biliyordum!.."

Meşe ağacı kendi karamsarlığını unutmuş, tüm dikkatini hâlâ üzerinden atamadığı garip bir şüpheyle, hemen yanıbaşından gökyüzüne doğru dimdik yükselen yemyeşil komşusuna yöneltmişti.
Büyük çamın neşeyle dansettiğini görünce "Dur bakalım deli çam!.. Deneyelim dedik sadece... Dostuz demedik ki!" diye itiraz etmek istedi. "Bu kadar kolay mı yeni tanıştığın birisine 'dost' demek?"

"Değil tabi ama asıl zor olan kapalı gönül kapılarını aralamak be meşecim!" dedi çam bilgece bir samimiyetle, "Bir kitapta okumuştum, canımız çok yanınca öyle sıkı kaparmışız ki o kapıları, bize zarar vereceklerinden korktuklarımızı dışarıda bıraktığımız gibi yaramıza merhem olacaklar da giremezmis iceriye... Kendi hapishanemizde hem mahkum hem gardiyan olurmusuz güvende olalim derken, bence de cok dogru valla.."

Meraki uyanmisti mesenin, hayretle sordu "Senin gibi hep yesil kalan, hep güzel bir agacin bu tür kitaplar okudugunu, böyle düsündügünü hic bilmiyordum dogrusu.. Sasirttin beni, enteresan bir agacsin vesselam!"

"E, hic bir sey disardan göründügü gibi degildir dostum! Benim hic canim yanmadi mi saniyorsun? Hem aciyi bilmek yahut tahmin edebilmek icin illa yasamak gerekmiyor bence, etrafta olan bitenden de görmesini bilen, ders alabilir... E, gördügün gibi benim boyum nerdeyse 10 metre... En üstten bakinca oldukca genis bir görüs alanim var yani... he.. he.."

"Hmmmm.... Demek bu sene kis eglenceli gececek seninle!"

"Neden sadece bu kis? Bahara burdan tasiniyor musun yoksa?"

"Yok canim tasinmiyorum ama bahar gelince biliyorsundur, ben dolar tasarim... Yeseren dallarimdan büyüyen yapraklarim, gelenim gidenimin haddi hesabi olmaz... Sincaplar ile kuslar gelir önce, sonra kelebekler, böcekler... Yolunu sasiran arilar bile dolasir dallarimin arasinda... Onlara icimde yer acmak, beslemek olur tek düsüncem... Eglenmeye firsat mi kalir, ben cok dolu olurum yaz boyunca!" Mesenin sesinde üzüntüden zerre kalmamisti simdi, sözünü ettigi mutlulugu yasiyor gibiydi.

"Biliyorum!" dedi bu degisimin farkinda, gülümseyerek koca cam, "Bazen misafirlerinin gürültüsünden durulmuyordu, kötü bir sey söylememek icin kendimi zor tuttugum bile oldu!"

Mese utanmisti bu sözleri duyunca "Keske uyarmis olsaydin, etrafimizdakileri rahatsiz ettigimizi bilmiyordum bile! Kusura bakma!" diye kendini savundu.

"Yok canim!" dedi koca cam, "Sen gürültü dedigime bakma, aslinda senin civil civil hayat dolu halini izlemek büyük keyifti benim icin!"

"Gercekten mi?"

"Gercekten tabii... Karsidaki sögüt agacini görüyor musun, inanmazsan ona sor!"

"Aa sen onu da mi taniyorsun? Cok sevindim ya, beni de tanistirsana..."

?????

Bu garip sohbetin gittikce koyulastigini görmek beni de cok sevindirdi cünkü bu, sevgili mese agacimin hüzünlü yanlizliginin sona ermesi demekti. Onlari basbasa birakip sessizce döndüm masamda beni bekleyen dosyalarima. O anda patronum veya bir müsteri ofisten iceri girmis olsaydi yüzümdeki mutlulugu görebilirdi... :)

19 Kasım 2009 Perşembe 13:08
Seval

Galiba Son

Hiç yorum yok: