31 Ağustos 2008 Pazar

Ablaların en güzeline...


Seval ablama

Bir zamanlar küçük bir papatya varmış. Kocaman bir kayanın siperine sığınmış, orada yaşarmış. Çevresinde ballıbabalar, katırtırnakları, utangaç mavi mine çiçekleri açarmış. Her sabah, gün doğumunda bütün çiçekler uyanırmış. Sabah aydınlığıyla genişleyen mavi gökyüzünü izlerler, mutluluk türkülerini hep bir ağızdan söylerlermiş. Hepsi birbiriyle dost, hepsi arkadaşmış. Aradan uzun bir zaman geçmiş. Günlerden bir gün, bizim küçük papatya her zamanki gibi tan atımında uyanmış. Uyanmış uyanmasına ama eskisi gibi keyfi yerinde değilmiş. İncecik gövdesi kırılıp dökülüyormuş. “ Herhalde akşam yağan yağmur yüzünden hastalandım” diye düşünmüş. O sırada gözü yakın arkadaşı ballıbabaya ilişmiş. Zavallı ballıbaba, ıslak toprağa serilmiş yatmıyor mu?.. “Ne oldu sana kardeşim” diye seslenmiş ballıbabaya. Ballıbaba başını güçlükle papatyaya çevirmiş, gözlerinden ip gibi yaşlar süzülüyormuş. “ Bu soruyu yalnız bana sorma papatyacık. Hepimiz perişan durumdayız. Öteki arkadaşlar da benim durumumda. Akşam durmadan yağan yağmur toprağı alıp götürdü, çiçeklerin kökleri dışarıda kaldı. Hepimiz yavaş yavaş ölüyoruz.” Papatya duyduklarına inanamamış, çevresine bakınmış, bir düşte olduğunu karabasan gördüğünü sanmış. “ Peki,” demiş. " Ben neden hala ayaktayım? Neden benim köklerim sapasağlam toprakta?” Öteden mavi mine sızlanmış. “ Çünkü seni koruyan bir kaya var. Onun siperinde yaşıyorsun. Sonbahar yağmurları başladı. Bizler yağmur selinden kendimizi koruyamayız. Bundan kaçış yok. Elveda güzel yüzlü papatya” demiş. Papatya dostlarının birer birer yağmur sularıyla gidişini izlemeye dayanamamış. “ Hayır, diye isyan etmiş. Tükenişinize dayanamam. Ben gelecek yıl da burada olacaksam sizler de benimle kalmalısınız.” “Nasıl olacak bu. Olanaksız” diye ağlıyormuş küçük çan çiçeği... Papatya kolay kolay vazgeçmemiş ama. Dirençliymiş, kararlıymış. “ Sizleri bırakamam” demiş, “hepiniz tohumlarınızı bana verin. Onları gelecek yıla kadar kendiminkilerle birlikte saklayacağım.Ya birlikte tükeniriz, ya birlikte yaşarız” Sonunda arkadaşlarını ikna etmiş. Hepsinin tohumlarını bir bir toplamış. Evet, böyle bir dayanışmaya, böyle güçlü dostluklara kolay kolay rastlanmaz, yeter ki kendi küçük de olsa, kocaman yüreğiyle bir papatyanın sevgisini taşıyabilelim...
Ondan sonraki zamanını harıl harıl çalışmakla geçirmiş papatyacık. Kökleriyle sımsıkı toprağa sarılmış. Gövdesini genişletmiş. Giden arkadaşlarının tohumlarını göğsüne yapıştırmış. Kış gelmiş. Güçlü rüzgarlar önüne gelen ne varsa almış götürmüş, papatya kayanın kuytusuna saklanmış. Rüzgara, yağmura, kara karşı direnmiş, dayanmış. Soğuk, zehir gibi havada tohumlar donmasın diye onlara daha bir sıkı sarılmış. Gözleriyle durmadan güneşi aramış. Bir parça gün ışığı görse yüzünü, gövdesini güneşten yana çevirmiş. Ama o zorlu kışı geçirmek kolay değil. Toprağa öyle tutunmuş ki kökleri kalınlaşmış, soğuktan tohumları korumak için. Sonra yaprakları uzamış, güneşi izleyen yüzü büyümüş, büyümüş… Sıcak yüzlü ilkbahar geldiğinde dimdik ayakta bulmuş bizim güneş yüzlü çiçeği.


Ama artık o bir Ayçiçeğiymiş.
Yüreğindeki dostluk tohumları zedelenmeden onunla yaşıyormuş.
O günden sonra, dostluğun ölümsüz öyküsüdür ayçiçeği.
Dünyayı ve yürekleri aydınlatan güneş ise sevginin ta kendisidir.
O yüzden ayçiçeği güneşi izler durur…

Canım Ablam,
Geçenlerde bir yerde bu öyküye rastladım.
Ayçiçeklerini ne kadar sevdiğini bildiğim için,hemen sen aklıma geldin.
Öyküyü ele alarak biraz değiştirip yeniden yazdım…
Umarım beğenirsin…
Seni seviyorum…

3 yorum:

Adsız dedi ki...

B u konu başlığına ilk yorumu benim yapmam da ayrı bir güzellik benim için..

canım kardeşim no name
hastaneye gidereken baktığımda Seval ablana yolladığın bu öyküyü okuyunca durup yorum yazmadan geçemedim.

canım kakankamı bu kadar iyi tarif edecek bir öykü yoktur sanırım eğer çevresinde ki tüm dostlarıyla bu yazıyı okusaydık hepsi eminim bizlerle aynı fikirde olacaklardı..

canım kankam yüreğindeki minicik dağ papatyasının gücünle sevgiyi çoğalta bildiğine, koruyabildiğine ve değiştire bildiğine en yakın ben şahidim bu zor günlerimde..
sen iyi ki varsın bizim hayatımızda..

ve
sen no name
yüreğinle insanın yüreğinden tanıyan ender insanlardan sen..
sana da teşekkürler......
bizlerin yüreğine yüreğinle ayna tuttuğun için.
bizler hepimiz o aynada kendimizi göre bildiğimiz için..
senin yüreğinde ayrıcalıklı olmak
ve orda böylesine güzel ve doğru tanımlana bildiğimiz için..
senin o güzel yüreğine hepimiz teşekkür ederiz.
özellikle kankamın gözyaşlarını bile tutamıyacak kadar duygulanacağından eminim.

benim gül papatya beyaz güvercin
kankama
ve cesur yürekli kardeşime
selam olsun.
yüreğinizden öpüyorum

Adsız dedi ki...

Ah benim güzel yürekli kardesim, a benim biricik kankacim, acaba diyorum ben ne yaptim da sizi hak ettim? Ikinize de yazdiginiz her satir icin sonsuz tesekkürler...

Bana dair icinizden gecen tüm duygulariniz özünde sizin güzelliginizdir, biliyorum...

Ve size, siz yeryüzünde iki harikasiniz diyorum, sadece Tanri´nin sevgiyle yogurarak yaratabilecegi iki harika.

Sizi tanimak ayricalik, sizi sevmek yüreklere merhem gibi, yaralari sarmak demek.:) Iyi ki benimle de varsiniz...

eylem dedi ki...

güzel bir hikaye
seni seviyoruz Seval ablacım