Yalnız mı kaldım ne?.......
Olsun, benim ada'm var.........
Enver Halefoğlu
12 Ekim 2010 Salı
HerDemMavi
Salı... Mavi... Neden Salı? Bunu herkes biliyor. Neden mavi? Çünkü; Mavi sevgi mavi huzur mavi mutluluktur... Mavi düşler yeşertir umutları mavi derinlikler yüceltir mavi gökyüzü kanatlandırır insanı. Mavi hayattır ve hayat masmavidir...
Merhaba, başımı kaldırınca kara bulutlar maviyi görmemi engelliyorsa koşarak (yüzerek de olabilir) adaya geliyorum. İşte huzur... Üstelik gündüzü mavi gecesi mavi. Hem de özgür mavi...
Shakespeare'den 40.sone sitem var içinde sevgiliye...
Hepsini al, sevgilim, ne sevgi varsa bende, Çoktan senin olmayan ve sevgi sağlarsın ki, Gerçek der misin ona eline geçirsen de? Sevdiklerimin hepsi sende değil mi sanki?
Sevgilimi alırsan gerçek sevgi uğruna Ses çıkarmam onunla keyif sürdüğün için; Sevgilime sırt çevirip el uzatırsan ona, Kendini aldatırsan suçun büyüğü senin.
Tatlı hırsız, yine de bağışlarım suçunu Sen varımı yoğumu aşırsan bile benden; Oysa daha acıdır, sevenler bilir bunu, Güzel sürtük, kötülük iyi görünür sende; Biz düşman olmayalım canevimi söksen de.
herkese merhabalar.. Mavi bir gökyüzüne uyanmasam da.. hava da ki gri... bir tül gibi denizin üzerini örten sis ile gizeme bürünmüş .. yüreğimizde ki gizemlere eşlik eder gibi..
bizde bu gün burada havaya eşlik edelim ..
biraz gizem.. biraz neşe biraz hüzün biraz aşk biraz ayrılık çok kavuşmak.. HERDEMMAVİ de.. gönüllerden gelen her türlü paylaşımlarla büyüyen güne anlamını dostlukla,,sevgiyle yazdıran HERDEMMAVİ de paylaşıma bekliyoruz.. herkesi yüreğindekileri dökmeye çağırıyoruz..
ATİLLA İLHAN ile açalım.. nur içinde yatsın diyelim.. bu mısraları bizlere bırakan şairimize..
hava gri ya.. maviyi özlemek mevsimidir..
MEVSİMİDİR
mevsimidir müphem bir meltem yoklar dal uçlarını gizlice ürperir yaseminler körfezde deniz dalgın bilinmez hangi aşktan arta kalmış vahim bir yalnızlığı dinler
mevsimidir artık erken kararır sular her biri bir bulut ardına sinmiş yıldızların korular terk edilmiş ağaçlar duman duman yalılar tenha kanlıca ilk yağmurla serinler
mevsimidir nedense ölmeye heveslenir insan uzaya bir avuç yıldız tozu gibi savrulmaya rayından çıkmıştır yaşamak bir eskimişlik duygusu nereye baksan gücü yetmez kimsenin kimseyi kurtarmaya çünkü ne güzeller zehir zemberek güzeldir artık ne zehir zemberek çirkindir yeni çirkinler
evet sisler içerisinden devam ediyoruz usta şairimizle
SİSLER BULVARI
elinin arkasında güneş duruyordu aylardan kasımdı üşüyorduk ağacın biri bulvarda ölüyordu şehrin camları kaygısız gülüyordu her köşe başında öpüşüyorduk
sisler bulvarı'na akşam çökmüştü omuzlarımıza çoktan çökmüştü kesik birer kol gibi yalnızdık dağlarda ateşler yanmıyordu deniz fenerleri sönmüştü birbirimizin gözlerini arıyorduk
sisler bulvarı'nda seni kaybettim sokak lambaları öksürüyordu yukarda bulutlar yürüyordu
terkedilmiş bir çocuk gibiydim dokunsanız ağlayacaktım yenikapı'da bir tren vardı
sisler bulvarı'nda öleceğim sol kasığımdan vuracaklar bulvar durağında düşeceğim gözlüklerim kırılacaklar sen rüyasını göreceksin çığlık çığlığa uyanacaksın sabah kapını çalacaklar elinden tutup getirecekler beni görünce taş kesileceksin ağlamayacaksın! ağlamayacaksın!
sisler bulvarı'ndan geçtim sırılsıklamdı ıslak kaldırımlar parlıyordu durup dururken gözlerim dalıyordu bir bardak şarapta kayboluyordum gece bekçilerine saati soruyordum evime gitmekten korkuyordum sisler boğazıma sarılmışlardı
bir gemi beni afrika'ya götürecek ismi bilmiyorum ne olacak kazablanka'da bir gün kalacağım sisler bulvarı'nı hatırlayacağım kırmızı melek şarkısından bir satır lodos'tan bir satır yağmur'dan iki senin kirpiklerinden bir satır hatırlayacağım seni hatırlatanın çenesini kıracağım limanda vapurlar uğuldayacak
sisler bulvarı bir gece haykırmıştı ağaçları yatıyordu yoksuldu bütün yaprakları sararmıştı bütün bir sonbahar ağlamıştı ağlayan sanki istanbul'du öl desen belki ölecektim içimde biber gibi bir kahır bütün şiirlerimi yakacaktım yalnızlık bana dokunuyordu
eğer sisler bulvarı olmasa eğer bu şehirde bu bulvar olmasa sabah ezanında yağmur yağmasa şüphesiz bir delilik yapardım hiç kimse beni anlıyamazdı on beş sene hüküm giyerdim
dördüncü yılında kaçardım belki kaçarken vururlardı
sisler bulvarı'ndan geçmediğin gün sisler bulvarı öksüz ben öksüzüm yağmurun altında yalnızım ağzım elim yüzüm ıslanıyor tren düdükleri iç içe giriyorlar aklımı fikrimi çeliyorlar aksaray'da ışıklar yanıyor sisler bulvarı ayaklanıyor artık kalbimi susturamıyorum
Sislerin içine gömdüğümüz anılara.. unuttum dediğimiz anda özlediğimiz bir sevgili.. bir eski dost.. bir bir neyse işte adını siz koyun..
Funda Arar dan geliyor.. Unuttuklarımız... unuttuk mu? bu sislerin içinden gelen sızı ne o zaman.. dinliyoruz..
ÖZLEDİM
Pişirdim sevdiğin yemekleri Suya koydum sevdiğin çiçekleri Evde ne varsa baktım elledim Özledim çok özledim Kucağımda senin aldığın bebek Dinledim hep aynı şarkıyı dinledim Mumlar bitti ben yine bekledim Özledim çok özledim
Hep yürüdüğümüz sahildeyim Şu küçük tekneyi nasıl da severdim Resmin buruştu terli elimde Onu denize atsam mı yoksa Bağrıma bassam mı bilemedim
Önünden geçtim abonesi olduğumuz kahvenin Girip oturmaya cesaret edemedim Seni sordu bizim balıkçı Göz yaşlarımı tutsam mı yoksa Salsam mı bilemedim
Haz ve Yazı Bir görme geleneğidir sonuçta haz: Cevizdeki sihir nardaki şiir renklerin hepsi yakut kabuk yeşili parmakuçların ömrümü bildiği zaman ölüdoğa denen dirilik! gördüğün değil yazdığın bilindiğindir insana büyük armağan: hayat bilgisi haz bilgisi görme bilgisi ömrü ölüdoğa olmaktan çıkaran dirimden öğrendiğin bilmekle ürperdiğin bin unutup bir söylediğindir
*** Baktığın yerde karanlık bir tomurcuk bırakıyorum çarşılar avuçlarında aykırı sokakların lisanı adımlarında gelme, geldiğinde her şey yitiriyor kendini vurgun: ölümlerin en kostağı vurgun ölümlerden kaçgun yanımız konaklarda boğulmuş eski bir ana şöyle buyurur:
sen seç kendine bir hayat ve öylesine yaşa, nasılsa kaldığın yerden vurgun sürdürür ve hep bak kendine bir örnek aynalara asi bir suret bırak baktıkça gözlerin kendini öldürür...
SEVİNCE.. sevince sevince sevince durma durma koş ardından zaman yoktur git aşkı iste ondan sevince tüm insanlar bir başka durma dostum sen de yer ver aşka sevmek bil ki doğmaktır yeni baştan aşık oldum galiba yavaştan oo sevince oo sevince
öyle bir yol tutmuşum ki sorma inandım ki sevince vardır dünya sevincedir günlerin bir başka durma dostum sen de yer ver aşka sevmek bil ki doğmaktır yeni baştan aşık oldum galiba yavaştan oo sevince oo sevince
ooooaa olacak mıydım ben bu halde olacak mıydım ben bu halde sevince tüm insanlar bir başka durma dostum sen de yer ver aşka sevmek bil ki doğmaktır yeni baştan eriyorum galiba yavaştan oo sevince oo sevince oo sevince
Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim, Ya da asla birini severken karşılığını beklemedim. Dostluğuma değer biçmedim,sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim. Sevdiysem sonuna kadar gittim, bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim. Bazen çok kırıldım, bazen belki de kırdım. Ama hata insana mahsustur dedim. Affettim, af diledim. Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yinede affettim. Onlar belki beni saflıkla yargıladılar. Belki de içten içe sinsice güldüler. Ama asıl unuttukları şuydu; Ben aldanmadım..! Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar. Bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için, Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için. Oysa ben hiç insan kaybetmedim. Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar..
İçimizdeki Kapıları Açmak Eğer Beni sevmezsen Beni bilemez, Benim yolumda yürüyemez ve Benim irademi gerçekleştiremezsin; başkalarını sevmesen de Beni sevemezsin. Bir çok ruh Bana olan sevgisinden bahsediyor, oysa onlar kendilerini ve başka insanları sevmenin ne demek olduğunu henüz bilmiyorlar bile… Anahtar daima sevgidir ve öğrenilecek en önemli ders sevgidir. Yaptığın işi sevmeyi öğrenmelisin, birlikte olduğun ruhları sevmeyi, çevreni sevmeyi, yaşadığın yeri sevmeyi, aldığın nefesle içine çektiğin havayı sevmeyi, yürüdüğün toprağı sevmeyi öğrenmelisin. Gördüğün her şeyi sevmeyi öğrenmelisin. Bir şeyden hoşlanmak yeterli değildir; onu sevmen, hemde tüm kalbinle sevmen gerekir. Ara sıra kendine bakıp yüreğinde ne kadar sevgi olduğunu görmek iyidir. Günlük yaşamını ele al ve her yaptığın, söylediğin ve düşündüğün şeye ne kadar sevgi kattığına bak.
Ben seni sevduğumi dünyalara bildurdum Endurdun kaşlaruni babani mi eldurdum En dereye dereye al dereden taşlari Geçti bizden sevdaluk al cebumden saçlari Kiz evunun önine sereceğum kilimi Oldi hayli zamanlar görmedum sevduğumi
Koyverdun gittun beni Allah'undan bulasun Kimse almasun seni yine bana kalasun Sevduğum senun aşkın ciğerlerumi dağlar Hiç mi duşunmedun sen sevduğun boyle ağlar
Gelevera deresi iki dağun arasi Yuzunden silinmesun piçağumun yarasi Sevduğum senun aşkın ciğerlerumi dağlar Hiç mi duşunmedun sen sevduğun boyle ağlar
Ablamın paylaştığı yazıyı okuyunca bu şiir aklıma geldi Üstün Dökmen'in Küçük Şeyler adlı kitabının ilk sayfasında yer almakta...
Selam
Yola çıkınca her sabah Bulutlara selam ver Taşlara, kuşlara Atlara, otlara, İnsanlara selam ver. Sonra çıkarıp cebinden aynanı Bir selam da kendine ver Hatırın kalmasın el gün yanında Bu dünyada sen de varsın! Üleştir dostluğunu varlığa, Bir kısmı da seni sarsın
"Hayatta şunu anladım ben; yaptığımız saçmalıkların çoğunda başrolü korku oynuyor. Suçluyu kazıyalım, altından korku çıkacaktır. Hayatını mahveden hatalar yapan insana yakından bak; her yanlış adımının yanı başında korkular sana el sallar."
Çok geç oldu belki de düşündük taşındık Bir çok şeyi birbirimizden sakındık Bir şey eksik cümle de Yüklem mi özlem mi sakladığın şey her neyse beni üzer mi?
Öyle çok şey var ki içimde hep sustuk konuşmak yerine Konuşmadığımız her ne varsa Seninle sakladım gözlerimde
Ne olur sende fazla üzülme Hep kendi kendine yenilme Konuşmadığımız her ne varsa seninle Bir damla gözlerimde
Belki yanlış yoldayız Kaybolduk kaybolduk gizleyince kendimizde yorulduk Her hatada telafi gerekli değilmi Bizi durduran gurur mu kibir mi? Sertap Erener SÖYLÜYOR... BİR DAMLA GÖZLERİNDE Öyle çok şey varki içimde hep sustuk konuşmak yerine Konuşmadığımız her ne varsa Seninle sakladım gözlerimde
Ne olur sende fazla üzülme Hep kendi kendine yenilme Konuşmadığımız her ne varsa seninle Bir damla gözlerimde...
"Gökyüzü herkesindir!" dediginden beri sair, ben tuttum aldim hakkima düseni. Sonsuz mavisini hediye bildim, buldugum her yerde sevindim. Bulutlarin en beyazlari oyun arkadasim oldu, onlarla cok eglendim. Bugün bile yagmur yüklü grileriyle nerde görsem dertlesirim...
Ay´in her sekli bir baska büyüler beni. Gecenin karanligi gizledi utanip, kizarmalarimi yabanci gözlerden bu cocukca halimi...
Bir gözüme ilismeye görsün yildizlar, döküveririm oracikta icimdekileri hem de isik hizindan bin kere daha süratli... Kücüklügümden beri böyle alismisim, sorun isterseniz her biri tek tek, milyon tane sirdasim...
Günes´i uzaktan sevmeyi tercih ettigim icin gayet sakin gecti birlikteligimiz. Sicakligin da fazlasi zarardi, ben hic üstüne gitmedim.
Yagmuru cok sevdigimi söylemis miydim? Babami hatirlattigini bana, ve de kutsal bereketi... O yagar ben sükrederim.
Gencler bilmez belki, "Su gibi aziz ol!" derdi eskiden büyükler, ben de lafin gelisi sanirdim. Yaslandikca anladim su´yun hayat oldugunu ve degerini bitkilerin, arilarin, kuslarin, kelebekler ile sincaplarin... Ögünmek gibi olmasin, her biri coktandir uzaktan akrabalarim...
Akarsularin bendine sigmayan camurlu ve hircin coskusu her seferinde korkuttu beni dogrusu. Ama belli etmedim elbet.. Yani, olsa olsa seviyeli bir mantik iliskisiydi aramizdaki muhabbet... Saniyorum onlar benden bihaberdiler, bendeki de sadece minnet!
Bilmem hic bahsetmis miydim, yüce daglara hayranligimdan, her karsilastigimizda gögsümü daraltan heyecan dolu korkudan... Yahut denize duydugum asktan?
"Iste Yaradan´in muhtesem gücünün zerresi!" derim kendime o zaman "Ve sen zavalli insan! Bir kum tanesi bile degilsin evrende aslinda... Ya utan yaptiklarindan ve durul, ya da bos yere kalabalik etme de kaybol!"
Yok canim, bahsetmemisimdir herhalde. Hem demezler mi, "Görmek isteyene kapinin önündedir keramet!" benimki öylesine kendi kendime gevezelikten ibaret... :)
Kendi olarak, sana gelen... Sana gereksinimi olmadan, seni isteyen.. Sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen.. Kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan... O, işte...
Akarsularin bendine sigmayan camurlu ve hircin coskusu her seferinde korkuttu beni dogrusu. Ama belli etmedim elbet.. Yani, olsa olsa seviyeli bir mantik iliskisiydi aramizdaki muhabbet... Saniyorum onlar benden bihaberdiler, bendeki de sadece minnet!
Akarsularin bendine sigmayan camurlu ve hircin coskusu her seferinde korkuttu beni dogrusu. Ama belli etmedim elbet.. Yani, olsa olsa seviyeli bir mantik iliskisiydi aramizdaki muhabbet... Saniyorum onlar benden bihaberdiler, bendeki de sadece minnet!
********
Akarsuların çamurlu ve hırçın coşkusu Her seferinde korkuttu beni doğrusu Belli etmedim kimseye elbet Mantık ilişkisiydi aramızdaki muhabbet Sanırım varlığımdan bihaberdiler Bendekiyse sadece yaradana minnet... ***
Sök at kafandan acaba'ları.Bir kemik aynı yerden İki defa kırılmaz.Artık kararmaz gecelerin.Bir daha yaşlar akmaz gözünden.Sabahların gecikmez.Kim bilir ağladığın günlere gülersin.Bir defa öldün ya zamanında.Bir daha ölmezsin...
Yaşlı kadın, bir antika dükkanından aldığı yüzyıllık fincanı özenle salon vitrinine yerleştirdi. Fincanın biçimi, üzerindeki işlemeler, renkler onun bir sanat eseri olduğunu söylüyordu. Ödediği fiyatı hatırladı; hayır, hiç de pahalıya almamıştı. Hayranlıkla fincanı seyretmeye devam etti. Derken, birden fincan dile geldi ve kadına şöyle dedi; Bana hayranlıkla baktığının farkındayım. Ama bilmelisin ki, ben hep böyle değildim. Yaşadığım sıkıntılar beni bu hale getirdi. Kadın şimdi hayret içindeydi. Önündeki kahve fincanı konuşuyordu! Kekeleyerek: Nasıl? Anlayamadım?; diyebildi yaşlı kadın. Demek istiyorum ki, ben bir zamanlar çamurdan ibarettim ve bir sanatkâr geldi. Beni eline aldı, ezdi, dövdü, yoğurdu. Çektiğim sıkıntılara dayanamayıp: Yeter! Lütfen dur artık!; diye bağırmak zorunda kaldım. Ama usta sadece gülümsedi ve; Daha değil!; diye cevapladı beni. Sonra beni alıp bir tahtanın üzerine koydu. Burada döndüm, döndüm, döndüm. Döndükçe başım da döndü. Sonunda yine haykırdım: Lütfen beni bu şeyin üzerinden kurtar. Artık dönmek istemiyorum!; Ama usta bana bakıp gülümsüyordu: Henüz değil!; Derken beni aldı ve fırına koydu. Kapıyı kapayıp ısıyı arttırdı. Onu şimdi fırının penceresinden görebiliyordum. Fırın gitgide ısınıyordu. Aklımdan şöyle geçiyordu: Beni yakarak öldürecek; Fırının duvarlarına vurmaya başladım. Bir taraftan da bağırıyordum: Usta usta! Lütfen izin ver buradan çıkayım!; Pencereden onun yüzünü görebiliyordum. Hala gülümsüyor ve Daha değil!; diyordu. Bir saat kadar sonra, fırını açtı ve beni çıkardı. Şimdi rahat nefes alabiliyordum, fırının yakıcı sıcaklığından kurtulmuştum. Beni masanın üstüne koydu ve biraz boyayla bir fırça getirdi. Boyalı fırçayla bana hafif hafif dokunmaya başladı. Fırça her tarafımda geziniyor ve bu arada ben gıdıklanıyordum. Lütfen usta! Yapma, gıdıklanıyorum!; dedim. Onun cevabı ise aynıydı: Henüz değil!; Sonra beni nazikçe tutup yine fırına doğru yürümeye başladı. Korkudan ölecektim. Hayır! Beni yine fırına sokma, lütfeeen!; diye bağırdım. Fırını açıp beni içeri iteleyip kapağı kapattı. Isıyı bir öncekinin iki katına çıkardı. Bu sefer beni gerçekten yakıp kavuracak!; diye düşündüm. Pencereden bakıp ona yine yalvardım, ama o yine Daha değil!; diyordu. Ancak bu defa ustanın yanaklarından bir damla gözyaşının yuvarlandığını gördüm. Tam son nefesimi vermek üzere olduğumu düşünüyordum ki, kapak açıldı ve ustanın nazik eli beni çekip dışarı çıkardı. Derin bir nefes aldım, hasret kaldığım serinliğe kavuşmuştum. Beni yüksekçe bir rafa koydu ve usta şöyle dedi: Şimdi tam istediğim gibi oldun. Kendine bir bakmak ister misin?; Ona Evet; dedim. Bir ayna getirip önüme koydu. Gördüğüme inanamıyordum. Aynaya tekrar tekrar baktım ve Bu ben değilim. Ben sadece bir çamur parçasıydım.; Evet bu sensin!; dedi usta. Senin acı ve sıkıntı diye gördüğün şeyler sayesinde böyle mükemmel bir fincan haline geldin. Eğer seni bir çamur parçası iken üzerinde çalışmasaydım, kuruyup gidecektin. Döner tezgahın üstüne koymasaydım, ufalanıp toz olacaktın. Sıcak fırına sokmasaydım, çatlayacaktın. Boyamasaydım, hayatında renk olmayacaktı. Ama sana asıl güç ve kuvveti veren ikinci fırın oldu. Şimdi arzu ettiğim her şey var üzerinde...
Değmeyin feryadıma, Figanıma değmeyin Eğer sevda bu demekse Ben vazgeçtim Beni sevmeyin
Garipliğim kader değil Geçiçi gülmeyin Bu kışta efkarlıyım Bahara Allah kerim
Hadi yüreğim ha gayret Hele sıkı dur hele sabret Başını eyme dik tut Bu bi rüyaydı farzet hadi hadi yüreğim ha gayret... Hele sıkı dur hele sabret Başını eyme dik tut Bu bi rüyaydı farzet hadi hadi yüreğim ha gayret...
Merhaba,
YanıtlaSilbaşımı kaldırınca kara bulutlar maviyi görmemi engelliyorsa koşarak (yüzerek de olabilir) adaya geliyorum.
İşte huzur...
Üstelik gündüzü mavi gecesi mavi.
Hem de özgür mavi...
Yannis özlemiş, çok özlemiş...
YanıtlaSilBirden
Sessiz gece.
Sessiz.
Ve sen vazgeçtin beklemekten. Nerdeyse dingindi her yer.
Birden, orada olmayan kişinin o canlı
dokunuşunu duydun yüzünde.
Gelecek...
Sonra kendi kendine çarpan pancurların sesi.
İşte rüzgâr da çıktı.
Ve biraz ötede,
kendi sesinde boğuluyordu deniz.
Yannis Ritsos (1909-1990)
(Çev.:Cevat Çapan)
Shakespeare'den 40.sone
YanıtlaSilsitem var içinde sevgiliye...
Hepsini al, sevgilim, ne sevgi varsa bende,
Çoktan senin olmayan ve sevgi sağlarsın ki,
Gerçek der misin ona eline geçirsen de?
Sevdiklerimin hepsi sende değil mi sanki?
Sevgilimi alırsan gerçek sevgi uğruna
Ses çıkarmam onunla keyif sürdüğün için;
Sevgilime sırt çevirip el uzatırsan ona,
Kendini aldatırsan suçun büyüğü senin.
Tatlı hırsız, yine de bağışlarım suçunu
Sen varımı yoğumu aşırsan bile benden;
Oysa daha acıdır, sevenler bilir bunu,
Güzel sürtük, kötülük iyi görünür sende;
Biz düşman olmayalım canevimi söksen de.
(Çev.:Talat Sait Hamlan)
herkese merhabalar..
YanıtlaSilMavi bir gökyüzüne uyanmasam da..
hava da ki gri...
bir tül gibi denizin üzerini örten sis ile gizeme bürünmüş ..
yüreğimizde ki gizemlere eşlik eder gibi..
bizde bu gün burada havaya eşlik edelim ..
biraz gizem..
biraz neşe
biraz hüzün
biraz aşk
biraz ayrılık
çok kavuşmak..
HERDEMMAVİ de..
gönüllerden gelen her türlü paylaşımlarla büyüyen güne anlamını
dostlukla,,sevgiyle yazdıran
HERDEMMAVİ de
paylaşıma bekliyoruz..
herkesi yüreğindekileri dökmeye
çağırıyoruz..
ATİLLA İLHAN ile açalım..
YanıtlaSilnur içinde yatsın diyelim..
bu mısraları bizlere bırakan şairimize..
hava gri ya..
maviyi özlemek mevsimidir..
MEVSİMİDİR
mevsimidir
müphem bir meltem yoklar dal uçlarını
gizlice ürperir yaseminler
körfezde deniz dalgın
bilinmez hangi aşktan arta kalmış
vahim bir yalnızlığı dinler
mevsimidir
artık erken kararır sular
her biri bir bulut ardına sinmiş yıldızların
korular terk edilmiş
ağaçlar duman duman
yalılar tenha
kanlıca ilk yağmurla serinler
mevsimidir
nedense ölmeye heveslenir insan
uzaya
bir avuç yıldız tozu gibi savrulmaya
rayından çıkmıştır yaşamak
bir eskimişlik duygusu nereye baksan
gücü yetmez kimsenin kimseyi kurtarmaya
çünkü ne güzeller
zehir zemberek güzeldir artık
ne zehir zemberek çirkindir
yeni çirkinler
ATTİLA İLHAN
evet sisler içerisinden
YanıtlaSildevam ediyoruz usta şairimizle
SİSLER BULVARI
elinin arkasında güneş duruyordu
aylardan kasımdı üşüyorduk
ağacın biri bulvarda ölüyordu
şehrin camları kaygısız gülüyordu
her köşe başında öpüşüyorduk
sisler bulvarı'na akşam çökmüştü
omuzlarımıza çoktan çökmüştü
kesik birer kol gibi yalnızdık
dağlarda ateşler yanmıyordu
deniz fenerleri sönmüştü
birbirimizin gözlerini arıyorduk
sisler bulvarı'nda seni kaybettim
sokak lambaları öksürüyordu
yukarda bulutlar yürüyordu
terkedilmiş bir çocuk gibiydim
dokunsanız ağlayacaktım
yenikapı'da bir tren vardı
sisler bulvarı'nda öleceğim
sol kasığımdan vuracaklar
bulvar durağında düşeceğim
gözlüklerim kırılacaklar
sen rüyasını göreceksin
çığlık çığlığa uyanacaksın
sabah kapını çalacaklar
elinden tutup getirecekler
beni görünce taş kesileceksin
ağlamayacaksın! ağlamayacaksın!
sisler bulvarı'ndan geçtim sırılsıklamdı
ıslak kaldırımlar parlıyordu
durup dururken gözlerim dalıyordu
bir bardak şarapta kayboluyordum
gece bekçilerine saati soruyordum
evime gitmekten korkuyordum
sisler boğazıma sarılmışlardı
bir gemi beni afrika'ya götürecek
ismi bilmiyorum ne olacak
kazablanka'da bir gün kalacağım
sisler bulvarı'nı hatırlayacağım
kırmızı melek şarkısından bir satır
lodos'tan bir satır yağmur'dan iki
senin kirpiklerinden bir satır hatırlayacağım
seni hatırlatanın çenesini kıracağım
limanda vapurlar uğuldayacak
sisler bulvarı bir gece haykırmıştı
ağaçları yatıyordu yoksuldu
bütün yaprakları sararmıştı
bütün bir sonbahar ağlamıştı
ağlayan sanki istanbul'du
öl desen belki ölecektim
içimde biber gibi bir kahır
bütün şiirlerimi yakacaktım
yalnızlık bana dokunuyordu
eğer sisler bulvarı olmasa
eğer bu şehirde bu bulvar olmasa
sabah ezanında yağmur yağmasa
şüphesiz bir delilik yapardım
hiç kimse beni anlıyamazdı
on beş sene hüküm giyerdim
dördüncü yılında kaçardım
belki kaçarken vururlardı
sisler bulvarı'ndan geçmediğin gün
sisler bulvarı öksüz ben öksüzüm
yağmurun altında yalnızım
ağzım elim yüzüm ıslanıyor
tren düdükleri iç içe giriyorlar
aklımı fikrimi çeliyorlar
aksaray'da ışıklar yanıyor
sisler bulvarı ayaklanıyor
artık kalbimi susturamıyorum
ATTİLA İLHAN
sisler bulvarı
Sislerin içine gömdüğümüz
YanıtlaSilanılara..
unuttum dediğimiz anda özlediğimiz
bir sevgili..
bir eski dost..
bir bir neyse işte
adını siz koyun..
Funda Arar dan geliyor..
Unuttuklarımız...
unuttuk mu?
bu sislerin içinden gelen sızı ne o zaman..
dinliyoruz..
ÖZLEDİM
Pişirdim sevdiğin yemekleri
Suya koydum sevdiğin çiçekleri
Evde ne varsa baktım elledim
Özledim çok özledim
Kucağımda senin aldığın bebek
Dinledim hep aynı şarkıyı dinledim
Mumlar bitti ben yine bekledim
Özledim çok özledim
Hep yürüdüğümüz sahildeyim
Şu küçük tekneyi nasıl da severdim
Resmin buruştu terli elimde
Onu denize atsam mı yoksa
Bağrıma bassam mı bilemedim
Önünden geçtim abonesi olduğumuz kahvenin
Girip oturmaya cesaret edemedim
Seni sordu bizim balıkçı
Göz yaşlarımı tutsam mı yoksa
Salsam mı bilemedim
özledim
Haz ve Yazı
YanıtlaSilBir görme geleneğidir sonuçta haz:
Cevizdeki sihir
nardaki şiir
renklerin hepsi yakut
kabuk yeşili parmakuçların
ömrümü bildiği zaman
ölüdoğa denen dirilik!
gördüğün değil yazdığın
bilindiğindir
insana büyük armağan: hayat
bilgisi haz bilgisi görme bilgisi
ömrü ölüdoğa olmaktan çıkaran
dirimden öğrendiğin
bilmekle ürperdiğin
bin unutup bir söylediğindir
***
Baktığın yerde karanlık bir tomurcuk bırakıyorum
çarşılar avuçlarında aykırı
sokakların lisanı adımlarında
gelme, geldiğinde her şey yitiriyor kendini
vurgun: ölümlerin en kostağı
vurgun ölümlerden kaçgun yanımız
konaklarda boğulmuş eski bir ana
şöyle buyurur:
sen seç kendine bir hayat
ve öylesine yaşa, nasılsa
kaldığın yerden vurgun sürdürür
ve hep bak kendine
bir örnek aynalara asi bir suret bırak
baktıkça gözlerin
kendini öldürür...
---Murathan Mungan---
İlk görüşte Aşka İnanırım, Çünkü Bilenler Bilir, İkinci Görüş Hiç Olmayabilir...
YanıtlaSilcan yücel
ERKİN KORAY dan
YanıtlaSilDinliyoruz...
SEVİNCE..
sevince
sevince
sevince durma durma koş ardından
zaman yoktur git aşkı iste ondan
sevince tüm insanlar bir başka
durma dostum sen de yer ver aşka
sevmek bil ki doğmaktır yeni baştan
aşık oldum galiba yavaştan
oo sevince
oo sevince
öyle bir yol tutmuşum ki sorma
inandım ki sevince vardır dünya
sevincedir günlerin bir başka
durma dostum sen de yer ver aşka
sevmek bil ki doğmaktır yeni baştan
aşık oldum galiba yavaştan
oo sevince
oo sevince
ooooaa
olacak mıydım ben bu halde
olacak mıydım ben bu halde
sevince tüm insanlar bir başka
durma dostum sen de yer ver aşka
sevmek bil ki doğmaktır yeni baştan
eriyorum galiba yavaştan
oo sevince
oo sevince
oo sevince
sevince
Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim,
YanıtlaSilYa da asla birini severken karşılığını beklemedim.
Dostluğuma değer biçmedim,sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim.
Sevdiysem sonuna kadar gittim, bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim.
Bazen çok kırıldım, bazen belki de kırdım.
Ama hata insana mahsustur dedim.
Affettim, af diledim.
Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yinede affettim.
Onlar belki beni saflıkla yargıladılar.
Belki de içten içe sinsice güldüler.
Ama asıl unuttukları şuydu;
Ben aldanmadım..!
Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar.
Bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için,
Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için.
Oysa ben hiç insan kaybetmedim.
Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar..
----CAN YÜCEL----
Ferhat Göçer den dinliyoruz..
Gidemem
gidemem
Seni büyük buldum,anladım
YanıtlaSilSeni güzel buldum,korudum
Seni küçük buldum,uyardım
Seni yakın buldum,uyudum
Biri yanlıştı unuttum
Özdemir Asaf
sıradaki
YanıtlaSilSerdar Ortaç
Üzgünüm diyor...dinliyoruz..
Sen ayrıldın
Sen kaybettin
Nasıl söylerler bilirsin, ayrıldık
Senin ben kalbini sevdim
Benden ayrılsan da öyle
Sensiz olamam demiştin
Ayrıldık
Nasıl beni kaybetmeyi göze aldın sen?
Üzgünüm hayatım
Sana her şeyimi verdim
Artık mutlu olmak istiyorum
Yoluma çıkma yeter
Kalbimi parça parça ettin sen
üzgünüm
Merhaba
YanıtlaSilmavi yürekli dostlar
İyi yayınlar olsun...
Yürek...
Bir yürek ki yanmaz yürek denir mi ona
Sevmek haram yüreğinde ateş olmayana
Bir günü sevgisiz geçirdinse yazık
En boş geçen günün o gündür inan bana
ÖMER HAYYAM
SENSİZLİK /Candan Erçetin
YanıtlaSilbir garip hüzün çöker insana
el Ayak çekilince
tek başına kalırsın dünyada
etraf sessizleşince
inan bu ev alışamadı
hiçbir zaman sensizliğe
şimdi sensizlik oturuyor
kalkıp gittiğin yerde
yalnızlığa elbet alışır bedenim
yalnızlıkla belki de başa çıkabilirim
çok zor gelse bile yaşar öğrenirim
sensizlik benim canımı acıtan
bir derin korku düşer ruhuma
duvarlar seslenince
karanlık oyun oynar aklıma
gölgeler dans edince
inan bana alışamadım
hiçbir zaman sensizliğe
şimdi sensizlik dolaşıyor
çıkıp gittiğin bu evde
Sensizlik
Menekşe gözlere gitsin...
YanıtlaSil:)
Menekşe Gözler Hülyalı
Menekşe gözler hülyalı
Bakışları çok manalı
Gönül yakıcı o gözler
Meğer ezelden sevdalı
Gel etme eyleme
Aksi söz söyleme
Beni reddeyleme
Canım gülüm hey
Gözümde tüter durursun
Kalbime hançer vurursun
Sevdayı az çok bilirsin
Aşkıma çare bulursun
Gel etme eyleme
Aksi söz söyleme
Beni reddeyleme
Canım gülüm hey
Yatıp dizinde ağlasam
Gece ve gündüz çağlasam
Billahi sen de acırsın
Aşkıma matem bağlasam
Gel etme eyleme
Aksi söz söyleme
Beni reddeyleme
Canım gülüm hey
Yesari Asım Ersoy
Şevval Sam Söylüyor
Mavigünüm ablacığım;
YanıtlaSilverdiğin linkler açılmıyor
o güzel paylaşımlarını dinleyemiyorum
Bir baksak nedendir ki...
İçimizdeki Kapıları Açmak
YanıtlaSilEğer Beni sevmezsen Beni bilemez, Benim yolumda yürüyemez ve Benim irademi gerçekleştiremezsin; başkalarını sevmesen de Beni sevemezsin. Bir çok ruh Bana olan sevgisinden bahsediyor, oysa onlar kendilerini ve başka insanları sevmenin ne demek olduğunu henüz bilmiyorlar bile… Anahtar daima sevgidir ve öğrenilecek en önemli ders sevgidir. Yaptığın işi sevmeyi öğrenmelisin, birlikte olduğun ruhları sevmeyi, çevreni sevmeyi, yaşadığın yeri sevmeyi, aldığın nefesle içine çektiğin havayı sevmeyi, yürüdüğün toprağı sevmeyi öğrenmelisin. Gördüğün her şeyi sevmeyi öğrenmelisin. Bir şeyden hoşlanmak yeterli değildir; onu sevmen, hemde tüm kalbinle sevmen gerekir. Ara sıra kendine bakıp yüreğinde ne kadar sevgi olduğunu görmek iyidir. Günlük yaşamını ele al ve her yaptığın, söylediğin ve düşündüğün şeye ne kadar sevgi kattığına bak.
Eılleen Cadd
Şevval Sam'dan devam edelim
YanıtlaSilBen Seni Sevduğumi
Ben seni sevduğumi dünyalara bildurdum
Endurdun kaşlaruni babani mi eldurdum
En dereye dereye al dereden taşlari
Geçti bizden sevdaluk al cebumden saçlari
Kiz evunun önine sereceğum kilimi
Oldi hayli zamanlar görmedum sevduğumi
Ben Seni Sevdiğumu
Dinlemeden geçmeyelim
YanıtlaSilŞevval Sam-Kazım Koyuncu
Gelevera deresi
Koyverdun gittun beni Allah'undan bulasun
Kimse almasun seni yine bana kalasun
Sevduğum senun aşkın ciğerlerumi dağlar
Hiç mi duşunmedun sen sevduğun boyle ağlar
Gelevera deresi iki dağun arasi
Yuzunden silinmesun piçağumun yarasi
Sevduğum senun aşkın ciğerlerumi dağlar
Hiç mi duşunmedun sen sevduğun boyle ağlar
Gelevera Deresi
Müzeyyen Senar söylüyor..
YanıtlaSilSevmekten Kim Usanır
Sevmekten kim usanır
Tadına doyum olmaz
Hangi gönül uslanır
Sevenle oyun olmaz
Kaç kere yemin ettim
Kaç gönüle de girdim
Sensiz yapamıyorum ah
Bak yine geri döndüm
İster yüzümü güldür
İstersen ağlat beni
Bir gecenin koynundan
Bir geceye at beni
semekten kim usanır
Eylemcim canım kardeşim
YanıtlaSilbilmiyorum ki..
allah allah baksen..
çık çık ..
o zaman ben link vermeden devam edeyim.
Ablamın paylaştığı yazıyı okuyunca
YanıtlaSilbu şiir aklıma geldi
Üstün Dökmen'in Küçük Şeyler adlı kitabının ilk sayfasında yer almakta...
Selam
Yola çıkınca her sabah
Bulutlara selam ver
Taşlara, kuşlara
Atlara, otlara,
İnsanlara selam ver.
Sonra çıkarıp cebinden aynanı
Bir selam da kendine ver
Hatırın kalmasın el gün yanında
Bu dünyada sen de varsın!
Üleştir dostluğunu varlığa,
Bir kısmı da seni sarsın
Üstün DÖKMEN
TERKEDEN
YanıtlaSilkimdi kimdi kalan,
giden mi suçludur her zaman...?
ne zaman başlar ayrılıklar,
dostluklar biter ne zaman...?
her geçen gün bir parça daha,
aldı götürdü bizden.
aynı kalmıyordu hiçbir şey
değişiyordu herşey;
kendiliğinden.
artık çözülmüştü ellerimiz...
artık bölünmüştü yüreğimiz...
birimiz söylemeliydi bunu,
ötekini incitmeden.
kimdi giden kimdi kalan...?
aslında giden değil;
kalandır terkeden.
giden de;
bu yüzden gitmiştir zaten.
MURATHAN MUNGAN
"Hayatta şunu anladım ben; yaptığımız saçmalıkların çoğunda başrolü korku oynuyor. Suçluyu kazıyalım, altından korku çıkacaktır. Hayatını mahveden hatalar yapan insana yakından bak; her yanlış adımının yanı başında korkular sana el sallar."
YanıtlaSilTuna Kiremitçi / Küçüğe Bir Dondurma
Çok geç oldu belki de düşündük taşındık
YanıtlaSilBir çok şeyi birbirimizden sakındık
Bir şey eksik cümle de
Yüklem mi özlem mi sakladığın şey her neyse beni üzer mi?
Öyle çok şey var ki içimde
hep sustuk konuşmak yerine
Konuşmadığımız her ne varsa
Seninle sakladım gözlerimde
Ne olur sende fazla üzülme
Hep kendi kendine yenilme
Konuşmadığımız her ne varsa seninle
Bir damla gözlerimde
Belki yanlış yoldayız
Kaybolduk kaybolduk gizleyince kendimizde yorulduk
Her hatada telafi gerekli değilmi
Bizi durduran gurur mu kibir mi?
Sertap Erener
SÖYLÜYOR...
BİR DAMLA GÖZLERİNDE
Öyle çok şey varki içimde
hep sustuk konuşmak yerine
Konuşmadığımız her ne varsa
Seninle sakladım gözlerimde
Ne olur sende fazla üzülme
Hep kendi kendine yenilme
Konuşmadığımız her ne varsa seninle
Bir damla gözlerimde...
bir damla gözlerinde
Kankacim, Eylemcim, yazan ellerinize yazdiran yüreginize saglik canlar, her zamanki gibi sahanesiniz... :)
YanıtlaSilOleyyy...
YanıtlaSilayy ayya ayyy
YanıtlaSilbenim güzeller güzeli kankam gelmiş..
tam da diyorduk ki Eyleme kankam yok..
iyi insan lafının üzerine gelirmiş..
hoşgeldin canım
Aynen öyle ablacığım tam çekiştirmeye başlıyorduk ki seni sen geldin :))
YanıtlaSilHoşgeldin...
Oleyyy... diyende benim kankam galiba
Kankacığım hayırdır :))
Ablam sonunda başardı,
YanıtlaSilben de sevindim...
içimden sevindim sanıyordum ama sesli olmuş galiba...
"Gökyüzü herkesindir!" dediginden beri sair, ben tuttum aldim hakkima düseni. Sonsuz mavisini hediye bildim, buldugum her yerde sevindim. Bulutlarin en beyazlari oyun arkadasim oldu, onlarla cok eglendim. Bugün bile yagmur yüklü grileriyle nerde görsem dertlesirim...
YanıtlaSilAy´in her sekli bir baska büyüler beni. Gecenin karanligi gizledi utanip, kizarmalarimi yabanci gözlerden bu cocukca halimi...
Bir gözüme ilismeye görsün yildizlar, döküveririm oracikta icimdekileri hem de isik hizindan bin kere daha süratli... Kücüklügümden beri böyle alismisim, sorun isterseniz her biri tek tek, milyon tane sirdasim...
Günes´i uzaktan sevmeyi tercih ettigim icin gayet sakin gecti birlikteligimiz. Sicakligin da fazlasi zarardi, ben hic üstüne gitmedim.
Yagmuru cok sevdigimi söylemis miydim? Babami hatirlattigini bana, ve de kutsal bereketi... O yagar ben sükrederim.
Gencler bilmez belki, "Su gibi aziz ol!" derdi eskiden büyükler, ben de lafin gelisi sanirdim. Yaslandikca anladim su´yun hayat oldugunu ve degerini bitkilerin, arilarin, kuslarin, kelebekler ile sincaplarin... Ögünmek gibi olmasin, her biri coktandir uzaktan akrabalarim...
Akarsularin bendine sigmayan camurlu ve hircin coskusu her seferinde korkuttu beni dogrusu. Ama belli etmedim elbet.. Yani, olsa olsa seviyeli bir mantik iliskisiydi aramizdaki muhabbet... Saniyorum onlar benden bihaberdiler, bendeki de sadece minnet!
Bilmem hic bahsetmis miydim, yüce daglara hayranligimdan, her karsilastigimizda gögsümü daraltan heyecan dolu korkudan... Yahut denize duydugum asktan?
"Iste Yaradan´in muhtesem gücünün zerresi!" derim kendime o zaman "Ve sen zavalli insan! Bir kum tanesi bile degilsin evrende aslinda... Ya utan yaptiklarindan ve durul, ya da bos yere kalabalik etme de kaybol!"
Yok canim, bahsetmemisimdir herhalde. Hem demezler mi, "Görmek isteyene kapinin önündedir keramet!" benimki öylesine kendi kendime gevezelikten ibaret... :)
sevgiyle kalin canlar....
he he
YanıtlaSilİçinin güzelliği dışına yansımış :))
Kendi olarak, sana gelen... Sana gereksinimi olmadan, seni isteyen.. Sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen.. Kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan... O, işte...
YanıtlaSilOruç Aruoba
aşıklardan ümitliyim
Akarsularin bendine sigmayan camurlu ve hircin coskusu
YanıtlaSilher seferinde korkuttu beni dogrusu.
Ama belli etmedim elbet..
Yani, olsa olsa seviyeli bir mantik iliskisiydi aramizdaki muhabbet...
Saniyorum onlar benden bihaberdiler, bendeki de sadece minnet!
"çok güzel
şiir gibi..."
canım kankam yüreğinden ne güzellikler dökülü vermiş..
YanıtlaSilöpüldün kocaman..
Harika
YanıtlaSilYüreğine sağlık ablacığım...
Akarsularin bendine sigmayan camurlu ve hircin coskusu
YanıtlaSilher seferinde korkuttu beni dogrusu.
Ama belli etmedim elbet..
Yani, olsa olsa seviyeli bir mantik iliskisiydi aramizdaki muhabbet...
Saniyorum onlar benden bihaberdiler, bendeki de sadece minnet!
********
Akarsuların çamurlu ve hırçın coşkusu
Her seferinde korkuttu beni doğrusu
Belli etmedim kimseye elbet
Mantık ilişkisiydi aramızdaki muhabbet
Sanırım varlığımdan bihaberdiler
Bendekiyse sadece yaradana minnet...
***
ahanda dejenerasyona uğradı güzelim şiir...
Sök at kafandan acaba'ları.Bir kemik aynı yerden İki defa kırılmaz.Artık kararmaz gecelerin.Bir daha yaşlar akmaz gözünden.Sabahların gecikmez.Kim bilir ağladığın günlere gülersin.Bir defa öldün ya zamanında.Bir daha ölmezsin...
YanıtlaSil''Can Yücel''
Hikayecik
YanıtlaSilYaşlı kadın, bir antika dükkanından aldığı yüzyıllık fincanı özenle salon vitrinine yerleştirdi. Fincanın biçimi, üzerindeki işlemeler, renkler onun bir sanat eseri olduğunu söylüyordu. Ödediği fiyatı hatırladı; hayır, hiç de pahalıya almamıştı.
Hayranlıkla fincanı seyretmeye devam etti. Derken, birden fincan dile geldi ve kadına şöyle dedi;
Bana hayranlıkla baktığının farkındayım. Ama bilmelisin ki, ben hep böyle değildim. Yaşadığım sıkıntılar beni bu hale getirdi.
Kadın şimdi hayret içindeydi. Önündeki kahve fincanı konuşuyordu!
Kekeleyerek: Nasıl? Anlayamadım?; diyebildi yaşlı kadın.
Demek istiyorum ki, ben bir zamanlar çamurdan ibarettim ve bir sanatkâr geldi. Beni eline aldı, ezdi, dövdü, yoğurdu. Çektiğim sıkıntılara dayanamayıp:
Yeter! Lütfen dur artık!; diye bağırmak zorunda kaldım.
Ama usta sadece gülümsedi ve; Daha değil!; diye cevapladı beni.
Sonra beni alıp bir tahtanın üzerine koydu. Burada döndüm, döndüm, döndüm. Döndükçe başım da döndü. Sonunda yine haykırdım:
Lütfen beni bu şeyin üzerinden kurtar. Artık dönmek istemiyorum!;
Ama usta bana bakıp gülümsüyordu:
Henüz değil!;
Derken beni aldı ve fırına koydu. Kapıyı kapayıp ısıyı arttırdı. Onu şimdi fırının penceresinden görebiliyordum. Fırın gitgide ısınıyordu. Aklımdan şöyle geçiyordu: Beni yakarak öldürecek;
Fırının duvarlarına vurmaya başladım. Bir taraftan da bağırıyordum:
Usta usta! Lütfen izin ver buradan çıkayım!;
Pencereden onun yüzünü görebiliyordum. Hala gülümsüyor ve Daha değil!; diyordu.
Bir saat kadar sonra, fırını açtı ve beni çıkardı. Şimdi rahat nefes alabiliyordum, fırının yakıcı sıcaklığından kurtulmuştum. Beni masanın üstüne koydu ve biraz boyayla bir fırça getirdi.
Boyalı fırçayla bana hafif hafif dokunmaya başladı. Fırça her tarafımda geziniyor ve bu arada ben gıdıklanıyordum.
Lütfen usta! Yapma, gıdıklanıyorum!; dedim. Onun cevabı ise aynıydı: Henüz değil!;
Sonra beni nazikçe tutup yine fırına doğru yürümeye başladı. Korkudan ölecektim. Hayır! Beni yine fırına sokma, lütfeeen!; diye bağırdım.
Fırını açıp beni içeri iteleyip kapağı kapattı. Isıyı bir öncekinin iki katına çıkardı. Bu sefer beni gerçekten yakıp kavuracak!; diye düşündüm. Pencereden bakıp ona yine yalvardım, ama o yine Daha değil!; diyordu. Ancak bu defa ustanın yanaklarından bir damla gözyaşının yuvarlandığını gördüm.
Tam son nefesimi vermek üzere olduğumu düşünüyordum ki, kapak açıldı ve ustanın nazik eli beni çekip dışarı çıkardı. Derin bir nefes aldım, hasret kaldığım serinliğe kavuşmuştum. Beni yüksekçe bir rafa koydu ve usta şöyle dedi:
Şimdi tam istediğim gibi oldun. Kendine bir bakmak ister misin?;
Ona Evet; dedim.
Bir ayna getirip önüme koydu. Gördüğüme inanamıyordum. Aynaya tekrar tekrar baktım ve Bu ben değilim. Ben sadece bir çamur parçasıydım.;
Evet bu sensin!; dedi usta. Senin acı ve sıkıntı diye gördüğün şeyler sayesinde böyle mükemmel bir fincan haline geldin.
Eğer seni bir çamur parçası iken üzerinde çalışmasaydım, kuruyup gidecektin.
Döner tezgahın üstüne koymasaydım, ufalanıp toz olacaktın.
Sıcak fırına sokmasaydım, çatlayacaktın.
Boyamasaydım, hayatında renk olmayacaktı.
Ama sana asıl güç ve kuvveti veren ikinci fırın oldu.
Şimdi arzu ettiğim her şey var üzerinde...
sertap erener den
YanıtlaSilhadi yüreğim ha gayret
Değmeyin feryadıma,
Figanıma değmeyin
Eğer sevda bu demekse
Ben vazgeçtim
Beni sevmeyin
Garipliğim kader değil
Geçiçi gülmeyin
Bu kışta efkarlıyım
Bahara Allah kerim
Hadi yüreğim ha gayret
Hele sıkı dur hele sabret
Başını eyme dik tut
Bu bi rüyaydı farzet
hadi hadi yüreğim ha gayret...
Hele sıkı dur hele sabret
Başını eyme dik tut
Bu bi rüyaydı farzet
hadi hadi yüreğim ha gayret...
veda zamanı
YanıtlaSilbuluşmak üzere haftaya
son paylaşım..
kankama yolluyorum..
bekliyorum diyerek..
Edip Akbayram -
Bekle Bizi İstanbul
Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünür düşünürüm
İstanbul
Binbir direkli Haliç'inde akşamlar
Adalarında bahar Süleynaiye'nde güneş
Ey sen ne güzelsin ey kavgamızın şehri
İstanbul
Boşuna çekilmedi bunca acılar
Büyük ve sakin Süleymaniye'nle bekle
Parklarınla, köprülerinle, meydanlarınla
Bekle bizi İstanbul
Tophane'nin karanlık sokaklarında
Koyun koyuna yatan çocuklarınla bekle
Bekle zafer şarkılarıyla geçişimizi
İstanbul
Haramilerin saltanatını yıkacağız
Bekle o günler gelsin gelsin İstanbul
Sen bize layıksın bizde sana İstanbul
İstanbul
Boşuna çekilmedi bunca acılar
Büyük ve sakin Süleymaniye'nle bekle
Parklarınla köprülerinle meydanlarınla
Bekle bizi İstanbul
http://www.izletelim.com/edip-akbayram-sarkilari-bekle-bizi-istanbul-dinle-6b591eeaa.html
yüreğinizde ki tüm paylaşımlar için sonsuz teşekkürler..
haftaya buluşmak dileğiyle
herkese iyi akşamlar
Ve güzel bir türküyle İyi Akşamlar diliyorum...
YanıtlaSilMühür Gözlüm
Mühür gözlüm seni elden
Sakınırım kıskanırım
Uçan kuştan esen yelden (Yağan kardan esen yelden)
Sakınırım kıskanırım (Sakınırım kıskanırım)
Havadaki turnalardan
Su içtiğin kurnalardan
Giyindiğin urbalardan
Sakınırım kıskanırım
Beşikte yatan kuzundan
Hem oğlundan hem kızından
Ben seni senin gözünden
Sakınırım kıskanırım
Al'İzzet'i oncalardan
Elindeki goncalardan
Yerdeki karıncalardan
Sakınırım kıskanırım
Gülşen Kutlu
Neşet Ertaş
Yavuz Bingöl
Ama o benim şarkımdı, Almanya'ya gitti...
YanıtlaSil:(