12 Ocak 2010 Salı

HerDemMavi


Yeni bir salı, yine bir salı...
BBO fm. 98.1 de katılımlarınızı bekliyoruz...
Neden derseniz?

HerDemMavi'de;
mavi sevgi
mavi huzur
mavi mutluluktur...
mavi düşler yeşertir umutları
mavi derinlikler yüceltir
mavi gökyüzü kanatlandırır insanı
mavi hayattır ve hayat masmavidir...

21 yorum:

  1. Sevgili ada sakinleri,
    bu haftaki temamız,
    gece, İstanbul, yağmur...

    hadi kolay gelsin...

    YanıtlaSil
  2. Programda başlamış ama benim bilgisayarda blogta hiçbir fotoğraf görünmüyor canım sıkıldı...
    açıyorum kapatıyorum bilgisayarı falan yok
    neyse yazılar görünüyor hiç yoktan

    temada verilmiş o zaman biraz araştırma yapalım :)

    YanıtlaSil
  3. Istanbul deyince ilk akla gelen bu sahane siir degil mi?


    İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
    Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
    Yavaş yavaş sallanıyor
    Yapraklar ağaçlarda;
    Uzaklarda, çok uzaklarda,
    Sucuların hiç durmayan çıngırakları
    İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

    İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
    Kuşlar geçiyor, derken;
    Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
    Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
    Bir kadının suya değiyor ayakları;
    İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

    İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
    Serin serin Kapalıçarşı
    Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
    Güvercin dolu avlular
    Çekiç sesleri geliyor doklardan
    Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
    İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

    İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
    Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
    Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
    Dinmiş lodosların uğultusu içinde
    İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

    İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
    Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
    Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
    Bir şey düşüyor elinden yere;
    Bir gül olmalı;
    İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

    İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
    Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
    Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
    Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
    Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
    Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
    İstanbul'u dinliyorum.

    ORHAN VELİ KANIK

    YanıtlaSil
  4. Aaa benden önce yazmışsın neyse pişti olmaktan kurtulduk

    İstanbul deyince akla gelen ilk şiir bu evet..
    ilk şarkıda Sezen Aksu'dan "Ah İstanbul" olabilir mi?


    Ah İstanbul

    Uzanıp Kanlıca'nın orta yerinde bir taşa
    Gözümün yaşını yüzdürürüm hisara doğru
    Yapacak hiç birşey yok gitmek istedi gitti
    Hem anlıyorum hem çok acı tek taraflı bitti

    Bi lodos lazım şimdi bana bi kürek bi kayık
    Zulada birkaç şişe yakut yer-gök kırmızı
    Söverim gelmişine geçmişine ayıpsa ayıp
    Düşer üstüme akşamdan kalma sabah yıldızı

    Ah İstanbul İstanbul olalı
    Hiç görmedi böyle keder
    Geberiyorum aşkından
    Kalmadı bende gururdan eser

    Ne acı ne acı insan insan kendine ne kadar yenik
    Bulunmadı ihanetin ilacı yürek koca bi kara delik
    Yapacak hiç bişey yok gönül bu sevdi
    Yeni bir ten yeni bir heyecan bilirim üstelik

    Bi lodos lazım şimdi bana bi kürek bi kayık
    Zulada birkaç şişe yakut yer-gök kırmızı
    Söverim gelmişine geçmişine ayıpsa ayıp
    Düşer üstüme akşamdan kalma sabah yıldızı

    Ah İstanbul İstanbul olalı
    Hiç görmedi böyle keder
    Geberiyorum aşkından
    Kalmadı bende gururdan eser

    Sezen Aksu


    http://www.dailymotion.com/video/x6pci_sezen-aksu-istanbul-istanbul-olali_music

    YanıtlaSil
  5. Tarkan'dan geliyor,


    İstanbul Ağlıyor

    Sen gideli buralardan
    Yolunu gözlemekteyim
    İstanbul ağlıyor
    Yastayım sevgilim

    Hala seninim, delinim
    Bıraktığın gibiyim
    Çıkmaz sokaklarında kayıp
    Derbeder haldeyim

    Sen gideli bu aşktan
    Kalbimle harpteyim
    Yokluğun ölümden beter
    Buz tuttu yüreğim

    Hala seninim, delinim
    Bıraktığın gibiyim
    Çıkmaz sokaklarında kayıp
    Derbeder haldeyim

    Rüzgar ol es püfür püfür
    Yağmur ol da bul beni
    Geceleri rüyalarıma gir
    Öpüp okşa, sev beni

    Sen gideli bu şehirden
    Ötmez oldu bülbüller
    Doğmadı güneşim batalı
    Açmaz oldu güller

    Hala seninim, delinim
    Bıraktığın gibiyim
    Çıkmaz sokaklarında kayıp
    Derbeder haldeyim

    Unutmadım, unutamadım
    Dinmedi fırtınam içimde
    Başucumdaki resmin
    Duruyor aynı yerinde

    Hala seninim, delinim
    Bıraktığın gibiyim
    Çıkmaz sokaklarında kayıp
    Derbeder haldeyim

    Rüzgar ol es püfür püfür
    Yağmur ol da bul beni
    Geceleri rüyalarıma gir
    Öpüp okşa, sev beni

    http://www.youtube.com/watch?v=1ORYgO-o2W0&feature=related

    YanıtlaSil
  6. İstanbul ağlıyor demiş Tarkan
    kankamda yayınlamış güzel şarkı gerçekten teşekkürler...
    Şimdi de Gülay İstanbul Ağlıyor desin bakalım...

    İstanbul ağlıyor

    Trende biletsiz sevdalar vardı
    vagonlar kaçaklara göz yumarlardı
    aksada yüreklere kar pınarları
    sevdanın arkası var ardı bahardı

    istanbul ağlıyor sen ağlıyorsun
    hadi git git artık [sevdiğin bekliyor] ne duruyorsun
    yolcular hep kaçak bizse tutuklu
    gözler ağlıyor tutkulu çocuksu

    yıldız avlarım göğün mavisinde
    her dem bakışlarını gözlerinin deryasında
    pusu duran ellerimi sana tuzaklarım
    her tetik düşürdüğünde gözlerin ölüme az kalır
    yalnız gördü ya gelir bende kalır yalnızlık uzar geceler
    istanbula yağmur yağar karla karışık
    karı ayıklar yağmur kokularını alırım koynuma
    ot koyarım göz ucuma anlarım yine yangın yine hasret
    yıkanan istanbuldan düşen payıma
    bi de yüzünün giderken ki ıslaklığı

    gül damlası düşmüş ateş yurduydu
    dağlara dil uzatan narlı kuyuydu
    yağsada gönüllere gam geceleri
    ceren yarasında aşk [dert] büyütürdü

    istanbul ağlıyor ben ağlıyorum
    hadi kalk gel artık dayanamıyorum
    yolcular geldiler sen yoksun içinde
    yüreğim can veriyor acılar içinde

    Gülay

    http://video.eksenim.mynet.com/video/131635

    YanıtlaSil
  7. Yağmur

    Zamanı çoktan geçti bazı şeylerin öğrendim!
    Ne kadar acı verdi bilemezsin...
    Neler neler bitti
    Kimler için ne savaşlar ne canlar verildi
    Meğer ne zor şeymiş geçirmek günleri geceleri
    Sormadan saati kimseye kimselere...
    Nerelerden döner yürek anladım!
    Kimler aynı mekanda aynı yatakta...

    Yağmur dindi
    Biraz ıslak kalbim sol yanım...
    Zemheri geceler düşer yatağıma

    Söz yok yemin yok!
    Sessizce geçecek yanımdan yüzün
    Omzumda başının izi...

    Küsme üzülme bu son olsun yitirdiğim son umut...
    İyi ki doğdun ey kalbim!
    Onuda unut...

    Keremcem söylüyor...

    http://www.youtube.com/watch?v=85uZgxLKUw0

    YanıtlaSil
  8. Yutkunamiyorum

    Yutkunmaya çalisiyor koca sehir oda mi asik kim bilir.
    Bogazina dizilmis geçiyor gemiler bir bir.
    Yutkunamiyorum ayrilik gördüm biçim biçim
    Yagmur yagiyor sicim gibi cani çok aciyor sehrimin.
    Damlalar vuruyor tokat gibi canini yakiyor sehrimin.

    Ayrildigim her sehirde bir tane senden biraktim
    Istanbul beni çagirirken kalbim bavulum bos sandim.
    Ah Allahim kaderim yazanim bozanim
    O aski oyuncak sanan oyun bozanim.

    Allahim kaderim yazanim inan o bozanim
    Aski oyuncak sanan oyun bozanim.

    Anlamaya çalisiyor yüregim hala asik saniyor kendini
    Zehirli biliyor gözlerini halbuki sözleri zehirli
    Anlayamiyorum ayrilik gördüm biçim biçim
    Yagmur yagiyor sicim gibi cani çok aciyor sehrimin.
    Damlalar vuruyor sicim sicim canini yakiyor sehrimin.

    Ayrildigim her sehirde bir tane sen biraktim
    Istanbul beni çagirirken kalbim bavulum bos sandim.
    Ah Allahim kaderim yazanim o bozanim
    Aski oyuncak sanan oyun bozanim.
    Allahim kaderim yazanim inan o bozanim
    Aski evcilik sanan oyun bozanim.


    bunu da keremcem söylüyor..
    http://www.youtube.com/watch?v=r5swt6W56TE

    YanıtlaSil
  9. her daim istanbul...
    2010 kültür şehri istanbul..:)))

    İSTANBUL
    Evin içinde bir oda, odada İstanbul
    Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul.


    Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı
    Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul.


    Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm
    Çekmeğe başladı, oltada İstanbul.


    Bu ne biçim su, bu nasıl şehir?
    Şişede İstanbul, masada İstanbul..


    Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık
    Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul.


    İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım
    Nereye gidersen git, orada İstanbul...


    Ümit Yaşar Oğuzcan

    YanıtlaSil
  10. bir türlü yağamayan yağmura...


    Uslan Yürek

    yağmur
    yağmur elleri ufacık
    yağmur
    yağmur yükü çok büyük

    yağmur
    nazlandı
    yağmur
    camlara cilve yaptı
    yağmur
    sızlandı
    bir umut bekledi
    ben
    ağladım
    o
    ağladığını sakladı

    iki dik yamaçtı bizim hikayemiz
    iki dik yokuş
    ben virajı alamadım
    yağmur vardı
    o
    güçlüydü
    kaymadı
    ebruli gülüşlerin
    emirlerin
    evlerinde kaldı
    ben ağladım
    o anlamadı

    uslan yürek dedim
    boş, dik baktı
    yağmur vardı
    yağmur
    ebruli bir mevsimdi...

    08,11,2005 22,10


    Türkan Sarı

    YanıtlaSil
  11. ve
    HER DEM İSTANBUL

    Bu akşam bütün meyhaneleri

    bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım istanbul'un
    seni aradım kadehlerdeki dudak izlerinde
    canım doya doya sarhoş olmak istiyordum
    seni aradım kadehlerdeki dudak izlerinde


    http://www.izlesene.com/video/amator-nesrin-sipahi---bu-aksam-butun-meyhanelerini--/1444469

    YanıtlaSil
  12. İstanbul Sözleri

    Saçlarını dağıtır rüzgar
    Yeditepe üzerinden
    Hatıralar tarihin küllerini savurur
    Kadın gibi, kısrak gibi
    sarılayım gel ince beline
    Yarim İstanbul gel öpeyim gerdanından
    Tüketilmiş yaşanmamış
    Hediyelik hayatlar, ah bu evler,
    Pencereler bu kapılar, sokaklar
    Hüzün gibi, sevinç gibi,
    Eskitilmiş zamanlar
    Yarim İstanbul gel öpeyim gerdanından
    Minareler uzanmış gökyüzüne bağırır
    Kara sevdan nerelerden
    Yüreğimi çağırır?
    Dua gibi, büyü gibi ezberledim hasretini
    Yarim İstanbul gel öpeyim gerdanından


    Levent Yüksel söylüyor..

    http://www.youtube.com/watch?v=iMMmB5vqeaM

    YanıtlaSil
  13. İstanbul radyosunun yılarca sinyal müziği olan Katibim Türküsü, Kırım harbi içinde, Abdülmecid zamanında çıkmıştır. İkinci Mahmut devrinde askerlere Avrupai kıyafetler giydirilmiş ancak sivil memurlar bu konuda serbest bırakılmışlardır. Abdülmecid, İstanbul içindeki her memura setre ve pantolon giydirdi, mutaassıp kesim de bu olayı dillerine dolayıp "Gavur mukallitliği" dediler ve pantolonla sokağa çıkmayı iç donuyla çıkmakla bir tuttular, özellikle de genç - eli yüzü düzgün katipler büsbütün dile düştüler. Kırım harbinde müttefikimiz olan İngilizlere Selimiye kışlası hastane olarak tahsis edilmişti. İngiliz ordusundaki İskoç alayını kısa eteklerle gören halk bu askerlere "donsuz asker" lakabını takmıştı. Bu alay şarka hareket ederken, bir İskoçyalı bestekar bu birlik için bir marş besteledi. Bir İstanbul külhanisi de Selimiye Kışlasının Üsküdar yolu üzerinde olmasından esinlenerek ve "donsuz asker"ler için yazılan marşın müziği kullanarak katiplerle dalga geçmek için "Üsküdar'a giderken..." türküsünü yazdı. Daha sonraları çalgılı küçük konsol saatleri çıktı. Bu saatler ilk olarak Türkiye'ye İskoçya'dan geldi ve İskoçlar bu saatlere aynı marşın müziğini koymuşlardı. Bu saatler İstanbul'da "Katibim Türkülü Saat" adı altında satıldı ve neredeyse almayan kalmadı.

    Türkü Sözleri

    Üsküdar’a Gider İken Aldı Da Bir Yağmur,
    Kâtibimin Setresi Uzun Eteği Çamur.
    Kâtip Uykudan Uyanmış Gözleri Mahmur.

    Kâtip Benim Ben Kâtibin El Ne Karışır,
    Kâtibime Kolalı Da Gömlek Ne Güzel Yaraşır.

    Üsküdar’a Gider İken Bir Mendil Buldum,
    Mendilimin İçine De Lokum Doldurdum.
    Kâtibimi Arar İken Yanımda Buldum.

    Kâtip Benim Ben Kâtibin El Ne Karışır,
    Kâtibime Kolalı Da Gömlek Ne Güzel Yaraşır.


    Nuri Halil Poyraz-Muzaffer Sarısözen

    safiye ayla dan dinliyoruz
    http://video.google.com/videoplay?docid=-2779537806572264392#docid=2182874611745680255

    YanıtlaSil
  14. 15. Yüzyılda, 19 yaşındaki bir genç
    bütün dünyanın kaderini değiştirmek üzereydi...

    Yaklaşık beş yüz elli yıl önce, Doğu Roma’nın merkezi Konstantinopol’den kaçırılan Alexander, yaşayabilmek için hem ailesinden hem de çocukluk aşkından ayrılmak zorunda kalır. Aşkına tekrar kavuşmaya söz veren Alexander, doğduğu topraklar...a hiç beklenmedik bir şekilde geri dönecektir. Aradığı adaleti başka topraklarda bulmuş ama ilk aşkını hiç unutmamış bir yeniçeri olarak… Aynı tarihlerde ve aynı coğrafyada, kaybettiği sevgili eşinin yasıyla birlikte elçiden çok seyyah olup çıkan İtalyan Alberti Balbi ise elyazması eserler kopyalayıp çoğaltan Müslüman bir kıza; Nilüfer’e vurulur. Alberti’nin, kaybettiği eşini de kapsayan, adeta eski aşkının ve yasının doğal bir uzantısına dönüşen bu imkânsız aşkı satır satır döktüğü gizli defteri, gittikçe tarihin en önemli tanıklıklarından birine dönüşecektir. Zira aynı dönemde, 19 yaşındaki bir sultan; genç Mehmet sadece Alexander ve Alberti’nin değil; bütün dünyanın da kaderini değiştirecek bir olayı, İstanbul’un fethini gerçekleştirmek üzeredir…

    DÜNYANIN İLK GÜNÜ ☾✫ İSTANBUL 2010

    Kitabi okuyanlarin yorumlari, kitabin gayet sürükleyici oldugu yönünde. Yaklasik 600 sayfalik bir kitap ama okunmaya deger sanirim

    YanıtlaSil
  15. yağmurla başladık yağmurla devam ediyoruz, bir de yağsa...


    Yağmur Yağıyor Yağmıyor


    Yağmur yağıyor yine İstanbul kaldırımlarına
    Hicran doluyor yine gözümün pınarlarına

    Yağmur yağıyor yine İstanbul kaldırımlarına
    Hasret doluyor yine kalbimin damarlarına

    Yağmur yağıyor yine İstanbul kaldırımlarına
    Gurbet doluyor yine gözümün bakışlarına

    Yağmur yağıyor yine İstanbul kaldırımlarına
    Rüzgâr doluyor yine saçlarımın arasına

    Yağmur yağıyor yine İstanbul kaldırımlarına
    Boşluk doluyor yine avuçlarımın ortasına

    Yağmur yağmıyor artık İstanbul kaldırımlarına
    Gözümün pınarlarına gelmiyor yaş eskisi gibi

    Yağmur yağmıyor artık İstanbul kaldırımlarına
    Kalbimin damarlarına gelmiyor özlem eskisi gibi

    Yağmur yağmıyor artık İstanbul kaldırımlarına
    Gözümün bakışlarına gelmiyor sıla eskisi gibi

    Yağmur yağmıyor artık İstanbul kaldırımlarına
    Saçların arasına gelmiyor fırtına eskisi gibi

    Yağmur yağmıyor artık İstanbul kaldırımlarına
    Avuçlarımın ortasına gelmiyor hiçlik eskisi gibi


    İbrahim Akçay

    YanıtlaSil
  16. CANIM İSTANBUL
    Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
    Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.

    İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
    O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.

    Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
    Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.

    Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
    Ve kavuşmuş rüzgar onda, onda misale.

    İstanbul benim canım;
    Vatanım da vatanım...

    İstanbul,
    İstanbul...

    Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
    Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...

    Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;
    Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...

    Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
    Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..

    Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
    Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

    O manayı bul da bul!
    İlle Istanbul'da bul!

    İstanbul,
    İstanbul...

    Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
    Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.

    Oynak sular yalının alt katına misafir;
    Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.

    Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
    Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...

    Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
    Cumbalı odalarda inletir "Katibim" i...

    Kadını keskin bıçak,
    Taze kan gibi sıcak.

    İstanbul,
    İstanbul...

    Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
    Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...

    Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
    Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.

    Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
    Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.

    Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
    Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

    Gecesi sünbül kokan
    Türkçesi bülbül kokan,

    İstanbul,
    İstanbul...

    NECİP FAZIL KISAKÜREK


    ve şevval sam dan

    http://video.google.com/videoplay?docid=8066732887661308789#




    herkese iyi salılar
    iyi günler..

    YanıtlaSil
  17. Canim Kankam benim cok tesekkür ederim. Bir ara kafami fena kurcalayan ama sonrasinda yanitini aramayi akil edemedigim bir konuda ne güzel bilgilendirdin beni bilemezsin.

    Araba kullanirken radyo dinlemeyi, dinlerken de, müzik, haber pesinde kanaldan kanala atlamayi sevdigimi daha önce söylemisimdir.

    Bir kac ay önce yine yolda oldugum bir günde sadece klasik müzik yayini yapan bir radyo kanali olan HR2´de karsima bildigimiz "Katibim!" melodisi ciktiginda nasil sasirdigimi düsünebilir misin? Yolun sonuna kadar hayretler icinde, büyük keyifle dinledigim o parcanin nasil olup da o kanala geldigini, bana da denk düstügünü düsündüm durdum! Ama yolculuk bitince arastirmayi coktan unutmustum. Demek hikayesi buymus, o parca bir Avrupali bestesiymis ha! Ögrenmis oldum, tesekkür ederim canim, harikasin!

    YanıtlaSil
  18. Yağmur Yüreklim

    Son vapur da ayrıldı limandan
    Son tren içimi çizipte geçti
    Bir bir ışıkları söndü odaların
    Kapılar gözlerini uykulara kapadı

    Yarim, yağmur yüreklim
    Uyuyor musun...

    İçimde kırılıp kalır ağlayan sesin
    Susar yüreğimde yüzün, soluğun susar

    Sarınıp yarama gitsem, çare değil ki
    Yüreğimde yangın çıkar, bu şehir yanar

    Oy dilsizim, oy gülmezim, yağmur yüreklim
    Oy çiçek bakışlı yarim, rüzgarım benim

    Sensiz yaralıdır zaman, yıllar yaralı
    Sararır içimde hüznün, ömrüm sararır
    Belki kavuşamam sana, ölüm de gelir
    Bulutlara yazdım seni, yağmur yüreklim

    Onur Akın

    http://www.dailymotion.com/video/x2u2ah_onur-akin-yagmur-yureklim_music

    YanıtlaSil
  19. Bana İstanbul'u anlat

    Dur bırak,

    kaynasın kahvenin suyu.

    Bana İstanbul'u anlat nasıldı,

    bana Boğaz'ı anlat nasıldı?

    Haziran titreyişlerle, kaçak yağmurlarla,

    yıkanmış kurumuş o yedi tepe

    ana şefkati gibi sıcak güneşte

    insanlar gülüyordu de

    trende vapurda otobüste

    yalan da olsa hoşuma gidiyor

    söyle ...

    hep kahır, hep kahır, hep kahır

    bıktım be!

    dur bırak kalsın açma titreyişim,

    bana İstanbul'u anlat nasıldı?

    Şehirlerin şehrini anlat nasıldı?

    Beyoğlu sırtlarından bir yasak

    gözlerimle bakıp,

    köprüler, Saray burnu, minareler ve Halic'e

    diyiverdim bir merhaba gizlice.

    insanlar gülüyordu de,

    trende vapurda otobüste,

    yalan da olsa hoşuma gidiyor,

    söyle ...

    hep kahır, hep kahır, hep kahır

    bıktım be!

    dur kıpırdama kal biraz öylece

    ne olur

    kokun İstanbul gibi,

    gözlerin İstanbul gecesi gibi,

    Şimdi gel sarıl bana kınalım,

    gök kubbenin altında

    orda da beraber

    çok şükür diyerek,

    yeniden başlamanın hayali

    hasretimin köyünde sanki bir

    pınar gibi

    insanlar gülüyordu de

    trende vapurda otobüste

    yalan da olsa hoşuma gidiyor

    söyle ...

    hep kahır, hep kahır, hep kahır

    bıktım be!

    Nazım Hikmet
    __________________

    YanıtlaSil
  20. http://www.youtube.com/watch?v=iXsF9fgkrlE&feature=related


    mükemmel şiiri mükemmel bir besteyle taçlandıran cem karacayı analım...

    Allah rahmet eylesin...

    YanıtlaSil
  21. Gece! denince,korkularimizla karanliga sigindik...
    Yagmur! dedik gözyaslarimizi sakladik...
    Istanbul! düsünce aklimiza hem hüzünlendik, hem sevdik, hem de özledik...

    No Namecim sayende duygu dolu bir sali günü daha yasadik BBO´ailesi olarak yine hep birlikte.. cok sag ol kardesim...

    Herkese iyi aksamlar diliyorum..

    YanıtlaSil