11 Nisan 2009 Cumartesi

Vals -Senin İçin-


Kalbimi çaldı
Ortasından yardı
Bir tohum ekti
Çok farklı
Gölgeye kaçtım
Bir yudum su içtim
Bin çiçek açtı
Yok kimseyi duymadım,canımı sıkmadım
Fikrini sormadım ben

Yok benim ayarım yok
Kaybolan zamanım yok
Gelmeliyim şahidim boş
Ayrılmaz bir can hayalim boş

Aklımı çeldi
Ortasından deldi
Bir ışık yaktı
Çok renkli
Gölgeye kaçtım
Bir kıvılcım çaktım
Bin güneş açtı
Yok kimseyi duymadım,canımı sıkmadım
Fikrini sormadım ben.

Duman

10 Nisan 2009 Cuma

Hayat Üç Perdedir


Hayat üç perdelik bir sahnedir
Bizler de ortada aktörleri
Her geçen gün bu oyun oynanır
Komedi başlar, sonu hep dramdır

Birinci perde çocuk yılları
Unutulmaz hatıraları
Hep güleriz hep eğleniriz
Hayat umursanmaz yarın aldırılmaz

Sonra gelir gençlik yılları
Gençlikle başlar o aşk yılları
Hayat pembe, her yer çiçekli
Yarınlar yalnız biraz endişeli

İkinci perde aşk yıllarımız
Ömür boyunca hep hatırlarız
Perde sonunda başlar mesuliyet
Bu perde de duyulur hayattan şikayet

Son perde çok acıklıdır inan
Bilir bunu hayatta yaşayan
Sevdiklerin, benimsediklerin
Kaybolurlar birgün göçüp bu dünyadan

Söz: Fecri Ebcioğlu

Düğüm


Yalnızlık şimdi bir küçük şehir
Yollarından kar erir gelir...
Üşütür bizi ıslatıverir
Ellerindeki yağmur değil...

Çarptım!
Ama ağlamadım
Ağlamak; kayıp çocuk bu şehirde.

Kaçtım!
Ama ağlamadım
Ağlamak; düğüm düğüm düğüm gözlerimde.

Saçtım!
Ama toplamadım kalbimi
Kalbim kayıp bu şehirde.

Yaktım!
Ama ağlamadım
Ağlamak bana yasak içimde!

Cem Adrian

Hüzünle Karışık


Bana yol ver bana iyi bak
Son vedadır
Sana son kez sana bir söz son defadır
Bana yol ver bana iyi bak
Son vedadır...
Sana son kez sana bir söz son defadır
Bırak aksın sel sular can evimden vurdular bana kalsın
Dar duvar ezilir elbet can çıkar...

Hayko Cepkin

Ölüyorum



Unutulur mu gökyüzü
Yitirir miyim bu gülyüzü
Birer birer neyim mi kalır geriye baksam da
Solar mıyım gündüz gece
Güneşim yoksa bu son hece
Birer birer neyim mi kalır geriye baksam da
Zehirlendi dudaklarım
Çocukken nasıl ağlardım
Birer birer neyim mi kalır geriye baksam da

Ne kaldı bak ellerimde
Biliyorum gülüyorsun
Her adımım daha derine
Ölüyorum...

Törpülenmiş tırnaklarım
Güçsüzdüm ben de avlandım
Birer birer neyim mi kalır geriye baksam da
Her şeyim olmuş bilmece
Çözdükçe gördüm işkence
Birer birer neyim mi kalır geriye baksam da
Bir başıma kaldım şimdi
Nerde hata yaptım bilmem ki
Birer birer neyim mi kalır geriye baksam da

Ne kaldı bak ellerimde
Biliyorum gülüyorsun
Her adımım daha derine
Ölüyorum...

Hayko Cepkin

8 Nisan 2009 Çarşamba

Güllerin ağladığı saat


Güllerin ağladığı bir saat vardır hani
Büyür o saatte yalnızlığı bahçelerin
Düşer korkusu kalbe yaklaşan gecelerin
Bir dev uzatır gökten o çirkin ellerini
Gullerin ağladığı bir saat vardır hani
Her şey o saatlerde merhametsiz ve soğuk
Gitgide uzaklaşır batan güneşle sesin
Bir bakarım ki benden en uzak çizgidesin...

Ümit Yaşar Oğuzcan

Adağım Olsun Dönüşüne


sessizliğin sesini dinliyorum
ruhum uyumakta
ezik çığlıkların tınısına eş
sensizliğin yaşları
suskun şarkılar gönül notalarımda
yüreğimde derin bir hıçkırık
cehennemde üşüyorum
neredesin yağmur gözlüm

buselik şarkılar geceyi döver
hüzzam düşünümde bir sızı
dilim söylemez sensiz
adağım olsun dönüşüne
güftesi “sen” bir beste
mesafelere inat
neredesin şarkı sözlüm

fay kırıkları mevsimlerim
iklimsiz kuşakta bir dem
yokluğunun sınırsız kederiyle
ilmek ilmek dokurum umudu
sandık lekesi yüreğim beklemekten
neredesin nakış yüzlüm

Rengin Alacaatlı

İşte Aşk


Dedemle babaannemi sahile gezmeye götürdüm. Çay içerken ikisinin de sakat olan bacaklarından konu açıldı ve dedem ilk defa bacağının neden sakat olduğunu anlattı. Dedem babaanneme aşık olduğunda ailesi, "Seve seve o topalı mı sevdin? Köyde başka kız mı yok! Davul bile dengi dengine." deyince dedem sevdiği kadına hakaret edilmesine dayanamamış ve tüfeği ayağına dayayıp hiç düşünmeden ateş etmiş. Böylece durumları eşit hale getirmiş ve aynı zamanda da bu aşkın önünde hiç kimsenin duramayacağını anlatmış...
Babaannem, "Onun ayağının acısı iki haftada geçti. Ama kendine bunu yaptığı için benim gönlümün acısı 48 yıldır sürüyor." deyince anladım ki her yeni günümde bildiğimizi zannettiğimiz birçok kavramın aslında elimizde oyuncak olduğunu öğrenmek çok utanç verici, çok...
Alıntı

Aşkın Saati Durmuşsa


saatler
ömrün
şehrin
saatleri
acıların
ayrılıkların zamanı şimdi
kan rengi mutluluklar dökülür
mavi göklerin kapıları açık şimdi
ne gelirse başım gözüm üstüne
acılarla yıkanmak istiyorum bugün
varsın ayrılıklar dağlasın ruhumu
ihanetler yaksın, kavursun

saatler
ömrün
şehrin
saatleri
acıların
ayrılıkların zamanı şimdi
kan rengi mutluluklar dökülür
ben ağlarım sevinçten
kalbimi açıp da bakamaz kimse
neden ağladığımı da bilmezler
zannederler ki güneşini kaybetmiş bu adam
oysa ben sadece ağlamak istiyorum

saatler
ömrün
şehrin
saatleri
acıların
ayrılıkların zamanı şimdi
kan rengi mutluluklar dökülür
ben yürürüm birbaşıma
çırılçıplak ıslanırım
gölgemi takar peşime giderim
adres sormadan kimseye
hiçbir yere varmadan giderim

saatler
ömrün
şehrin
saatleri
acıların
ayrılıkların zamanı şimdi
kan rengi mutluluklar dökülür
ben tutuklu kalırım bulutlara
yollar meçhul bir mezarlığa çıktığında
belki değişir yalnızlığımın kaderi

saatler
ömrün
şehrin
saatleri
acıların
ayrılıkların zamanı şimdi
kan rengi mutluluklar dökülür
kalbimin saati yeni bir aşk için çarpar
ben giderim vakti geldiğinde
can ikizimi bulurum
göğün altında ya da ta en tepesinde
evet ben bir gün aşkı bulurum

saatler
ömrün
şehrin
saatleri
vakit doldu, yine yolcuyum
yitirmeden umudumu giderim
anladım aşkı anca göklerde bulurum
kalbin saati durmuşsa sonsuzluk başlar
artık aşk sonsuz olacaktır...

İsa Yılmaz

Yarabbi Şükür


Yağmur yağıyor sokakta sırılsıklam ıslandım
Taksi hey taksi bu havada durmazki neyse
Herşeye rağmen yürümek güzel İstanbul'da
Seni düşündüm ısındı içim
Ben seninle mutluyum

Yağmur yağıyor şakır şakır şakır
Yarabbi şükür şükür Yarabbi şükür şükür
Yağmur yağıyor içim kıpır kıpır
Yarabbi şükür şükür Yarabbi şükür şükür

Taksi buldum sonunda güzel bi şarkı radyoda
Lay lalalay lalalay lalalay
Acıksam da ıslansam da sen varsın ya yolun ucunda

Yağmur yağıyor şakır şakır şakır
Yarabbi şükür şükür Yarabbi şükür şükür
Yağmur yağıyor içim kıpır kıpır
Yarabbi şükür şükür Yarabbi şükür şükür

Gökten düşen damlalar kadar berrak kalbim şu anda
Üstümdeki bulutlar kadar uçtu ruhum bi anda

Yağmur yağıyor şakır şakır şakır
Yarabbi şükür şükür Yarabbi şükür şükür
Yağmur yağıyor içim kıpır kıpır
Yarabbi şükür şükür Yarabbi şükür şükür

Göksel

http://www.youtube.com/watch?v=f5Q698NJ3J0&feature=related

7 Nisan 2009 Salı

Susmaya ne dersin ?..


Söyleyecek hiçbir şeyin yoksa, susmaya ne dersin?
Söyleyecek sözü olanları dinlemeye, anlamaya ne dersin?
Kitap sayfalarının arasında dolaşmaya…
Kâinatı okumaya...
Suratını okşayan rüzgârı, saçlarını ıslatan yağmur damlasını, ayaklarındaki kum tanelerini hissetmeye...
Güneşin batışını, hayata dair anlatacakları olan bir filmi, yıldızları, uzaklaşan bir gemiyi izlemeye...
Hastanedeki hastaları, cezaevlerindeki mahkûmları, kabristandaki mezar taşlarını görmeye...
Yollardaki bir taşı, bir düşeni, bir kendini kaybedeni kaldırmaya ne dersin?
Biraz düşünmeye, geçmişe, geleceğe gitmeye...
Sorular sormaya, hayata, kendine, dünyaya dair...
Kafa yormaya, hep ertelediğin konularda...
Bir cevap bulmaya, bir cevap veren bulmaya; İçinden çıkamadığın problemlere dair,
söyleyecek hiçbir şeyin yoksa, söyleyecek bir şeyi olanlardan bir şeyler öğrenmeye ne dersin?
Kendini biraz hesaba çekmeye, cevaplarının doğruluğunu kontrol etmeye, hatalarını kabul etmeye...
Bir şey biliyormuş gibi değil. Kaâle almıyormuş gibi değil. Kendini ağırdan satıyormuş gibi de değil. Gümüş olan söze tercih edilesi bir altın değerinde olduğundan hiç değil...
Daha yolun başındaymış, daha öğrenecek çok şeyi varmış, söyleyecek hiç ama hiçbir şeyi yokmuş gibi susmaya...
Bir “Konuşursam yer yerinde oynar havasında” değil. “Fırtına öncesi sessizlik” gibi de değil. Sesini akort ediyormuş gibi hiç değil.
Söyleyecek sözü olmayan herhangi bir insan gibi...
Susmaya ne dersin?

Alıntı / Murat Çetin

MAVİLİGÜNLER


Dostlar,
Gökyüzünün rengi ne olursa olsun,
BBO Adasında, BBO FM 95.5 te
Gökyüzü hep m a v i olsun...

mavi sevgi
mavi huzur
mavi mutluluktur...
mavi düşler yeşertir umutları
mavi derinlikler yüceltir insanı
mavi gökyüzü kanatlandırır insanı
mavi hayattır ve hayat masmavidir...

6 Nisan 2009 Pazartesi

Eski Zaman Âşığı


Ben eski zaman âşığıyım
Sevda çeker düşünürüm ağlarım
Bazen tilki kadar kurnaz bazen akılsız
Bazen çocuk gibiyim bazen bakakalırım.

Herkes âşık olur sevdalanır
Bir yolu var gönül çekmenin de
Benimki sevda değil ateşten gömlek
Bir kor düşmüş ışıl ışıl yanar içimde

Ama ben eski zaman âşığıyım
Sevmek kadar kanatlanmak da gelir elimden
Gece hayalimde gündüz fikrimde
Elâ gözlü o yâr çıkmaz gönülden

Oktay Rıfat Horozcu

Anlatamıyorum...


Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum...

Orhan Veli Kanık

Ayrılık Sevdaya Dahil


Sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız.
İkimiz sanmıştık ki,
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız.
Hiç yanılmamışız.
Her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da,
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı,
hâlâ kıpkızıl gülümseyen.
-Sanki ateşten bir tebessüm-
Zehir zemberek aşkımız...

Attila İlhan

Bu Akşam Gün Batarken Gel


Bu akşam gün batarken gel
Sakın geç kalma erken gel
Tahammül kalmadı artık
Sakın geç kalma erken gel

Cefa etme bana mahım
Sonra tutar seni ahım
Üzme beni şivekârım
Sakın geç kalma erken gel

Makam:Uşşak
Beste:Tatyos Efendi
Güfte:Ahmet Rasim

http://www.youtube.com/watch?v=4n9rSMqSJ5Q&NR=1